Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/521 E. 2021/1110 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/521
KARAR NO: 2021/1110
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/552
KARAR NO: 2018/730
KARAR TARİHİ: 19/07/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketi ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkiye istinaden davacı tarafından davalıya “…” alanında hizmet verildiğini, davacı şirketin davalı şirket tarafından talep edilen hizmetlerinin 2014 Eylül, 2014 Aralık aylarında eksiksiz olarak yerine getirildiğini, ancak davacı şirket tarafından davalıya sunulan hizmetlerin karşılığı 53.100,00 TL’nin ödenmediğini, davalıya takipten önce iyi niyetle Beşiktaş … Noterliği aracılığıyla ihtarname gönderildiğini, fatura aslınını tebliğ edildiğini ancak davalı tarafından ihtarnameye cevap verilmediği gibi faturaya da itiraz edilmediğini, faturanın iade edilmediğini, davalıya sunulan tüm hizmetlerin daha sonrasında derlenerek pazarlama departmanı tarafından başka ajanslara kendilerinc hazırlamış gibi sunulduğunu, davalı şirketin davacıya emek ve mesai karşılığı iş bu hizmetlere karşılık fatura bedellerini ödemediğini, davacının entelektüel sermayesini izinsiz ve bir bedel ödemeksizin kullandığını, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durdurulduğunu beyanla; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketin çalışmış olduğu ajanslardan biri olduğunu, davacı şirketin davalı şirket için günlük tasarımlar yaptığını, satış departmanının kullandığı broşürleri tasarladığını, şirket tarafından talep edildiği durumlarda metin yazdığını, film ve radyoların senaryo ve görsel çalışmalarını yaptığını, rakipleri inceleyerek stratejik yöntemler belirlendiğini ve bunun karşılığında da davacıya davalı şirket tarafından aylık 36.000,00+KDV tutarında ödeme yapıldığını, bunun dışında davalı ile aylık ödeme yapılan işler dışında başka işler de yapıldığını, bu kapsamda davacının kendi verdiği hizmet dışında kalan işlerde, 3. Şirketlere davalı şirket onayıyla … adına fatura tahakkuk ettiğini, davacının davalı şirketten bütçe için onay aldığını ispat etmesi gerektiğini, ancak huzurdaki davaya konu fatura için davacıya böyle bir bütçe onayı verilmediğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Mahkememizce toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre davacının, davalı borçludan alacaklı olup olmadığı hususunda bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi 10/03/2016 tarihli raporunda: tarafların 2015/yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin tam olduğu, ticari defterlerinin düzenli, usulüne uygun ve yasaya uygun tutulduğu, sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığı, davacının ticari defterlerine göre davalının 53.100,00 TL davacıya borcu olduğu, davalının ticari defterlerine göre davacının borç alacağı olmadığı, tarafların ticari defterlerine göre davalının iddia ettiği gibi davacının periyodik olarak aylık 36.000,00 TL+KDV bedelle davacıya hizmet teslimi yaptığı, davacının takibe dayanak faturasının davalıya teslim tebliğ edildiği, süresi içerisinde itiraza uğramadığından teslim/tebliğ yönünden davalı aleyhine borç doğurduğu, takipten önce 31/03/2015 günü temerrüt oluştuğu, buna göre davacının alacak iddiasının benimsenmesi halinde talep edilen 53.100,00 TL asıl alacağa 31/03/2015 temerrüt tarihinden 13/04/2015 tarip tarihine kadar 198,58 TL işlemiş faiz hesaplandığı, merkez bankası verilerinden 13/04/2015 takip tarihi itibarı ile avans faizi oranının %10,50 olduğu, davacının velirlenen asıl alacağına takip tarihinden itibaren %10,50 ve değişen oranlarda kadameli olarak avans faizi yürütülebileceği tespit ve rapor edilmiştir. Bilirkişi 12/04/2017 tarihli 1. ek raporunda: proje kapsamında hazırlanan dosyanın, reklam ajansı faaliyetlerini aştığı davalı vekilinin 19/08/2015 tarihli dilekçesinde tanımladığı hizmet kapsamının dışında bir çalışma olduğu, taraflar arasında bir önceki yıl yürürlükte bulunan, ancak 2014 yılı için üzerinde düzeltmeler yapılmakla birlikte imzalanmamış taslak sözleşmenin 3.1 maddesinin son satırında yer alan “…, … veya üçüncü kişiler tarafından yapılacak olan ilgili stratejik planlanmanın ücretini, her türlü giderlerini ve masrafını karşılamakla yükümlüdür.” hükmüne göre, stratejik planlama için ayrıca ücret ödeneceğinin kayıt altına alındığı, davaya konu proje ve rapor hazırlamanın, taslak sözleşme ile belirlenen aylık çalışma kapsamında olmadığı ve ayrıca ücretlendirilmesinin gerektiği tespit ve rapor edilmiştir. Bilirkişi 03/05/2018 tarihli 2. ek raporunda: proje kapsamında hazırlanan dosyanın, taraflar arasındaki sözleşmede belirlenen aylık ücretin dışında bir çalışma olduğu ve taraflar arasında bir önceki yıl yürürlükte bulunan, ancak 2014 yılı için üzerinde düzeltmeler yapılmakla birlikte imzalanmamış taslak sözleşmenin “3.3 Proje Bazlı Çalışmalar” başlığı altında belirlenen “…, …’ in yazılı talebi olması halinde ve taraflarca yazılı olarak önceden belirlenecek sürelerde markanın konumlandırması, marka ileşitim stratejisi, slogan, logo, amblem, ürün gruplarının tanımı, tipografik çözümleri hakkında çalışmalar (proje) yapabilir. Söz konusu projelerin zamanlama ve bütçeleri taraflarca projenin görüşmeleri sırasında yazılı olarak kararlaştırılacaktır…” hükmüne göre, davaya konu stratejik planlama ve marka konumlandırması çalışması kapsamında değerlendirilmesi ve ayrıca ücretlendirilmesi gerektiğinin tespit edildiği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporlarına göre davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın hizmet ve ürünlerinin tanıtılması, hedef gruplara ulaştırılması amacıyla farklı ajanslarla çalıştığını ve davacının da müvekkil şirketin çalışmış olduğu ajanslardan biri olduğunu, Bu kapsamda davacının, müvekkili şirket için günlük tasarımlar yaptığını, satış departmanının kullandığı broşürleri tasarladığını, şirket tarafından talep edildiği durumlarda metin yazdığını, film ve radyoların senaryo ve görsel çalışmalarını yaptığını, rakipleri inceleyerek stratejik yöntemler belirlediğini ve bunun karşılığında da davacıya aylık 36.000,00 + KDV tutarında ödeme yapıldığını, Davacının aylık ödeme yapılan işler dışında başka işler yapması halinde ise, müvekkili şirket adına 3.şahıslara yaptırdığı işler için önce çeşitli şirketlerden teklif aldığını, bu tekliflerin hepsini müvekkili şirkete bildirerek gelen onay çerçevesinde işi yaptığını ve yaptığı iş kapsamında da şirkete fatura kesmesi akabinde müvekkili şirketin bu faturaları ödediğini, Davacının aylık ödemeye dahil olacak şekilde müvekkili şirketin rakiplerini incelediğini, uygulanacak stratejik yöntemleri belirlemek için çalışmalar yaptığını, davacının yapmış olduğu işin aylık ödemeye dahil olmadığını düşünüyor olması halinde bu iş için müvekkili şirketten bütçe onayı alması gerektiğini ancak davacının bütçe onayı almadan ve neye göre belirlediği taraflarınca anlaşılmayacak şekilde müvekkili şirkete ayrı bir fatura tahakkuk ettiğini, Hem bilirkişi raporunda hem Yerel Mahkeme kararında, taraflar arasında imzalanmamış taslak sözleşme (imzalanmamış ve geçerliliği olmayan) baz alınarak yapılan işin aylık çalışmalara dahil olmadığı yönünde kanaat bildirilmiş ise de uygulamada reklam ajanslarıyla çalışan şirketlerin bu tarz çalışmalarının ayrı olarak ücretlendirmediğini, kaldı ki aylık çalışma dışında … tarafından herhangi bir çalışma yapılacaksa önceden müvekkili şirketten onay alınması gerektiğini, dilekçe ekinde ibraz edilen mail çıktılarından da tarafların açıklandığı şekilde çalışmakta olduğunun anlaşıldığını, ancak bu hususun yerel mahkeme tarafından değerlendirilmediğini beyan ederek, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. UYAP sisteminden incelenen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından, 53.100,00 TL asıl alacak (30/01/2015 tarihli fatura alacağı), 213,85 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 53.313,85 TL alacağın tahsili için 13/04/2015 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takip başlatıldığı, davalının 16/04/2015 tarihinde borca itiraz ettiği ve davanın 53.100,00 TL asıl alacak üzerinden İİK’nun 67. maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Beşiktaş … Noterliğinin 02/03/2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi davacı tarafından davalıya keşide edilerek, verilen hizmete karşılık 30/01/2015 tarihli … sıra numaralı 53.100,00 TL bedelli faturanın ödenmediği belirtilmiş ve tebliğ tarihinden itibaren 20 iş günü içerisinde ödenmesi ihtar edilmiş olup davalı şirket çalışanına 03/03/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. 30/01/2015 tarihli … sıra numaralı fatura 45.000,00 TL + 8.100,00 TL KDV = 53.100,00 TL olarak düzenlenmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, takibe konu edilen fatura nedeniyle davacının alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İtirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir ve ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Takibe sıkı sıkıya bağlı olan itirazın iptali davasında, mahkemece tarafların iddia, savunma ve delillerinin yalnızca takibe konu belgeler çerçevesinde değerlendirilip incelenerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamı; “…Somut olayda davacı birleşen davaya konu 9 adet faturayı 31/05/013 tarihinden 30/09/2013 tarihine kadar 9 ayrı mail ile gönderildiği ileri sürmekle birlikte, bu faturaları davalının ticari defterlerine kaydetmemiş olduğu, faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu maillerin gönderilmemiş olduğu iddia edildiği dikkate alındığında, takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. Eğer faturalar tebliğ edilmiş ise taraflar arasında kurulduğu kanıtlanan eser sözleşmesinde bedelde anlaşma yok ise yüklenici tarafından yapılan işler ile ilgili fatura düzenlenip iş sahibine tebliğ edilip iş sahibinin 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde içeriği ve fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden ayrıca mahalli piyasa rayiçleri ile iş bedeli tespitine gerek bulunmayacaktır (Yargıtay 15 HD. 04.05.2017 2017-140 Esas 2017/1900 Karar Sayılı İlamı)…”, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 14/01/2020 tarihli 2019/1984 E. 2020/62 K. sayılı ilamı; “..Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, itiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir. Somut olayda davacı tarafından düzenlenen ve takibe dayanak yapılan faturanın ihtarname ekinde davalıya tebliğ edildiği ancak davalı tarafından faturaya yasal süresinde itiraz edildiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda fatura içeriğinin kesinleştiğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi ve istinaf başvurusunun reddi doğru olmamış davalı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklindedir. Takibe konu fatura davalı tarafça defterlerine kaydedilmemiş ise de, faturanın davalıya tebliğ edildiği, süresi içerisinde itiraz edilmediği ve faturanın iade edilmediği anlaşılmış olup yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hizmetin davacı tarafça verildiği, verilen hizmetin ayrıca ücretlendirilmesi gerektiği de tespit edildiğinden, mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından, istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf 98,10 TL başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.627,26 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 906,82 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.720,44 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/11/2021