Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/503
KARAR NO: 2021/1120
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2013/133 Esas
KARAR NO: 2018/524
KARAR TARİHİ: 23/05/2018
DAVA: Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARAR TARİHİ: 10/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile;; müteveffa …’in kooperatifte 8 adet üyeliğe sahip olarak 05/03/2012 tarihinde vefat ettiğini, mirasçıların İstanbul 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/32 tereke sayılı dosyasında davacı olduklarını terekenin resmi defterinin tutulması için mümessil tayin edildiğini, kooperatifin 15/12/2012 tarihli genel kuruluna terekeyi temsilen Av. …’ın katıldığını, hazirun cetvelinde müteveffanın yazılmadığını, vefattan itibaren 3 aylık süre içinde mirasçıların temsilci atamalarının mümkün olmadığını, mirasın henüz kabul ve red edilmediğini, bu hususun tereke resmi defterinden sonra belli olacağını, dolayısıyla 3 aylık sürenin işlemediğini, müteveffanın üyeliğinin düşürülmesine ilişkin kararın geçerli olamayacağını, genel kurulda verilen kura kararının yanlış olduğunu, kendisinin ortaklığın düşürüldüğü gerekçesi ile kuraya dahil edilmemesinin doğru olmadığını bu sebeple genel kurulun iptali gerektiğini, sonuç olarak da 8 adet üyeliğin tesbiti ile 15/12/2012 tarihli genel kurulun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı kooperatif davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Kooperatifler Kanununa göre yasa ve ana sözleşmede ön görülen koşulların gerçekleşmesi halinde ortaklık için başvuran kişinin isteği kabul edilir, ortaklığa kabulde yönetim kurulunun takdir hakkı yoktur. Bunun yanında kooperatife ortak olabilmek için yazılı olarak başvuru yapılmalıdır. Ortaklık defterine kayıt edilmesi yönetim kurulunun görevi olup, bu kayıt ortak olmanın sorumlu unsuru değildir. Ortaklığın kabul edildiğine dair yönetim kurulunun yazısı, yapılan ödemeler, hazirun cetveli üyeliğin ve üyelik sayısının ispatı için yeterlidir. Kooperatifin üye kayıt defterinin mevcut olmadığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müfettişleri tarafından düzenlenen 30/12/2012 tarihli rapordan anlaşılmaktadır. Davacı vekili müvekkilinin murisinin 20/04/2007 tarihli ortaklık giriş belgesinin bir örneğini sunmuş, kooperatif tarafından murise gönderilen borç durumunu gösteren belge dosyaya ibraz edilmiştir. 20/04/2007 tarihli ortaklık giriş belgesine göre murisin 2 üyelik için ortaklığa kabul edildiği, daha sonra 15/12/2008 tarihli yazıya göre murisin 7 ortaklığının olduğu, her ortaklık için 83.825 USD ödeme yaptığı ve her ortaklığı için 1.875 USD x 7 = 13.125 USD borcu olduğu anlaşılmıştır. Murisin 2 üyelik için ortaklığa kabulünden sonra 5 adet üyelik için kooperatife yazılı başvurduğu, talebi kabul edilerek ortak olduğu ve her bir ortaklığı için 83,.825 USD ödeme yaptığı anlaşılmıştır. Mali bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemede her ortağın dava tarihine kadar ödemesi gereken miktarın 79.703 USD olduğu tespit edilmiş ve buna göre murisin 7 üyeliği için yaptığı ödemenin ödenmesi gerekenden fazla olduğu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müfettişlerinin raporuna göre murisin ölümü nedeniyle üyeliği düşürüldükten sonra ödemelerin kooperatife irat kaydedildiği anlaşılmıştır. Bu belgelerle ilgili davalı kooperatif tarafından herhangi bir muvazaa iddiası olmadığı ve ödemelerin kooperatife irat kaydedildiği nazara alınarak davacının murisinin 7 adet üyeliğinin bulunduğu hususunun ispatlandığı kanaatine varılmıştır. İptali istenen genel kurulun 15/12/2012 tarihli olduğu, ortak olan murisin o tarihte ölmüş olduğu ve mirasçılarına genel kurul için tebligat gönderilmediği, tereke mümessilinin toplantıda hazır bulunduğu ancak hazirun cetvelinde murisin ismi yer almadığından tereke mümessilinin toplantıya kabul edilmediği ve görüşülen gündem için oy kullanamadığı bu işlemin haksız olduğu, murise halef olarak mirasçıların hukuken 7 adet üyelik sahibi oldukları, bu durumun iptal sebebi olduğu anlaşılmakla davacının genel kuruldan daire tahsisine ilişkin kura ile alınan 8.maddenin iptali talebinin yerinde olduğu, davanın da muhabere yoluyla 14/01/2013 tarihinde İstanbul 35. Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtasıyla 1 aylık yasal süre içerisinde açıldığı kanaatine varılmakla genel kurul kararının iptali talebinin kabulüne karar verilmiştir. Her ne kadar davacı tarafça 8 adet kooperatif üyeliğinin tespiti istenmiş ise de dosya kapsamına göre ve sunulan tüm delillere göre davacının murisinin 7 adet üyeliğinin olduğu ispatlanmış olmakla bu talebin kısmen kabulüne, kooperatifin 15/12/2012 tarihli genel kurul toplantısında yapılan kura işlemi ve tahsislere ilişkin 8 nolu kararın iptali talebinin kabulüne karar verilmiş, davacı vekili yukarıdaki talepleri kabul edilmediği takdirde kooperatifin tasfiye payının kendilerine ödenmesini talep etmiş ise de ilk talebi ile ilgili dava kabul edilmiş olduğundan terditli olarak talep ettiği bu husus ile ilgili karar verilmesine yer olmadığı ” karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Kooperatif Ana Sözleşmesinin 16. Maddesi uyarınca ortağın ölümünden itibaren 3 ay içerisinde bildirim yapılmadığından üyeliğin sonlandığını ancak mahkemece 3 aylık sürenin aşılıp aşılmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmadığını, ölenin mirasçıları adına içlerinden birinin temsilen kooperatife bilgi vermesi gerekli ve yeterli iken bunun yapılmaması, tereke dosyasının hangi gün ve ay içinde açıldığı tarihin araştırılması ve açılmasına rağmen ölümünün üzerinden üç ay geçmesine yani 28.4.2012 tarihine değin böyle bir bildirimde bulunulmamış olması mirasçıların hatası olduğunu, bu nedenle, davacının iddiası olan, mirasçıların temsilci atamalarının mümkün olmadığını, mirasın henüz red veya kabul edilmediği iddiası dayanaksız olduğunu, Ölen üyenin hâzirun cetveline işlenmesi mümkün olmadığından kongre hazirun cetvelinde yer almadığını, kura zaptı da hazirun cetveline göre düzenlendiğini, yapılan işlem bu yasal düzenlemeye uygun olup sürelere uymayıp murisin ölümünün üzerinden on-onbir ay geçtikten sonra tereke temsilcisinin genel kurula gönderilmesi ve genel kurulda söz ve oy hakkı verilmemesi nedeniyle genel kurul kararının iptali istenemeyeceğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti ile kura işlemi ve tahsislere ilişkin genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre; Beyoğlu … Noterliğinin 05/09/2014 tarih ve … yevmiye sayılı miras taksim sözleşmesi, ekindeki veraset ilamı, tereke hakimliğinin verdiği karar uyarınca; muris …’in mirasçılarının … ve … isimli kişiler olduğu, miras taksim sözleşmesine göre “SS Sen Ben Konut Yapı Kooperatifindeki 8 adet Kooperatif üyeliği” nin mirasçılardan …’e verilmesine ilişkin miras taksim sözleşmesi yapıldığı, bu miras taksim sözleşmesi ve mirasçılık belgesine dayalı olarak davaya davacı tereke temsilcisi yerine miras taksim sözleşmesi ile hak sahibi olan mirasçı … davaya davacı sıfatı ile devam ettiği anlaşılmıştır. Somut olayda, davacının mirasbırakanı …’in 2 üyelik dışında 5 üyelik içinde kooperatife yazılı başvuruda bulunduğu, talebi kabul edilerek ortak olduğu ve her bir ortaklık için 83.825 USD ödeme yaptığı hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı kooperatif, Kooperatif Ana Sözleşmesinin 16. Maddesi uyarınca ortağın ölümünden itibaren 3 ay içerisinde bildirim yapılmadığından üyeliğin sonlandığını savunmuş, davacı ise açılan tereke davası nedeniyle mirasçıların 3 aylık süre içerisinde kooperatife başvurmaları hukuken mümkün olmadığını, ayrıca Yargıtay kararlarında, 3 ay içerisinde temsilci tayin edilmemesinin kooperatif üyeliğinden ihraç sonucu doğurmayacağıhı ve bu nedenle üyeliğin tespitine dair karar verilmesi gerektiğini iddia etmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında “Ortağın ölümü ile ortaklık sıfatı sona erer.Anasözleşmede gösterilecek şartlarla, ölen ortağın mirasçılarının kooperatifte ortak olarak kalmaları sağlanabilir.” Kooperatif Anasözleşmesinin 16.maddesinde ise “Ölen ortağın kanuni mirasçılarının üç ay içinde temsilci tayin ederek kooperatife bildirmeleri halinde, ortaklık hak ve yükümlülükleri kanuni mirasçıları lehine devam eder. Mirasçıların temsilci tayin etmemeleri veya ortaklığa devam etmek istememeleri halinde, ölen ortağın alacak ve borçları 15. madde hükümlerine göre tasfiye edilir.” hükmüne yer verilmiştir. Ancak ölen ortağın kanuni mirasçılarının üç ay içinde temsilci tayin ederek kooperatife bildirmemesi kooperatif üyeliğinden ihraç sonucu doğurmayacağı Yargıtay emsal kararlarında ifade edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/02/2009 tarih 2007/13129 Esas 2009/2208 Karar sayılı ilamında, 3 ay içerisinde temsilci tayin edilmemesinin kooperatif üyeliğinden ihraç sonucu doğurmayacağı ve bu nedenle üyeliğin tespitine dair verilen kararının onandığı görülmüştür. Benzer şekilde” …Bu durumda, anılan yasa ve anasözleşme hükümleri ile getirilen düzenlemenin amacı ve özü gözetildiğinde davalı kooperatifçe ölüm olayının kooperatife bildirildiği tarihte, ölen ortağın mirasçıları ve adresleri ayrı ayrı belirlenip mirasçıların anasözleşmenin 16. maddesi uyarınca temsilci tayin edip bildirmeleri ve ortaklığa devam edip etmeyecekleri konusunda uyarılmaları gerektiğinden, mirasçıların kendiliklerinden harekete geçmedikleri gerekçesiyle, ortaklık sıfatının düştüğü kabul edilemez. ” ( Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 27/01/2014 tarih 2013/7428 Esas 2014/457 Karar) ” …1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 14. maddesi ile ortağın ölümü ile ortaklık sıfatının sona ereceği, anasözleşmede gösterilecek şartlarla ölen ortağın mirasçılarının kooperatifte ortak olarak kalmalarının sağlanabileceği hükme bağlanmıştır. Konut Yapı Kooperatifleri tip anasözleşmesinin 16. maddesi uyarınca ferdi münasebete geçilmeden önce ölen ortağın yasal mirasçılarının üç ay içinde temsilci tayin ederek bildirmeleri halinde ortaklık hak ve yükümlülüklerinin yasal mirasçılar lehine devam edeceği, temsilci tayin edilmemesi ya da ortaklığa devam etmek istenmemesi halinde ölen ortağın alacak ve borçlarının tasfiye edileceği hususu düzenlenmiştir. Somut olayda, ölenin mirasçılarının, anasözleşmeden ve 16. madde gereğince yapılması gereken işlemlerden haberdar olmaları gerektiği ileri sürülemez. Bu durumda, yasal mirasçıların ortaklığa devam etmek isteyip istemedikleri ve temsilci tayin edip etmeyecekleri hususunda kooperatifçe uyarılmadan bu hususta kendiliğinden harekete geçmedikleri için ortaklık sıfatının düşmesine ,alacak ve borçlarının tasfiyesine dair varsa alınan yönetim kurulu kararının geçerliliğinden söz edilemez.) ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/04/2007 tarih 2006/9693 Esas 2007/6019 Karar sayılı ilamı) şeklinde kararlar da mevcuttur. Kooperatifin 15/12/2012 tarihli genel kurul toplantısında yapılan kura işlemi ve tahsislere ilişkin 8 nolu kararın iptali yönünden yapılan değerlendirmede; 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 53 .maddesinde, kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine bir ay içinde iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir. Bir aylık süre hak düşürücü süredir.Bu nedenle mahkemece doğrudan dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre 15/12/2012 tarihli genel kurulda alınan 8 nolu kararın iptali için muhabere yoluyla 14/01/2013 tarihinde, bir aylık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılmış olduğu, ölen ortağın 7 adet üyeliği bulunmasına rağmen genel kurulda daire tahsisi kurasına dahil edilmediği anlaşılmakla kura işlemi ve tahsislere ilişkin 8 nolu kararın iptaline karar verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’ nin istinaf eden davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/11/2021