Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/496 E. 2021/1066 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/496
KARAR NO: 2021/1066
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/221
KARAR NO: 2018/414
DAVA TARİHİ: 23/02/2017
KARAR TARİHİ: 11/04/2018
DAVA: Tazminat (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/10/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … adresinde pamuk ipliği, boyalı pamuk ipliği, melanj ipliği, iplik boyama, kumaş boyama, dokuma ve havlu konfeksiyon üretim tesisleri, stok ambarları, mamul ve hammadde stok depoları, idari binalar vesair tesislerde faaliyet gösterdiğini, 06/06/2016 tarihinde belirtilen üretim tesislerinde işlem gören satışa arz edilmek için kalitelerine göre ayrıştırıldıktan sonra 9 nolu depoya götürülmek üzere geçici olarak 1 nolu iplik işletme binasının yanına forkliftler yardımıyla konulan elyaf teleflerinin aniden ve bilinmeyen bir sebeple yandığını, yangının rüzgarın da etkisiyle büyüdüğünü, gerek tahliye edilen gerekse serbest piyasada satılma sureti ile değerlendirilebilecek elyaf telefleri, ekonomik değeri olmayan toz ve çeper telefleri ile tırlardan boşaltılan ve farklı bölgelerden satın alınan pamuk balyalarının yandığını, yangın sonucunda meydana gelen hasar ve zararlarının miktarını tam olarak belirleme şansları olmadığından fazlaya ilişkin ve dava haklarının saklı tutmak koşuluyla 86.000,00 USD üzerinden dava açmak zorunda kaldıklarını, yangının başlaması ve rüzgarın etkisi ile büyümesi üzerine derhal yangın tüpleri hidrantlar ve işletmenin bünyesindeki itfaiye aracı ile yangına müdahale edildiğini, ayrıca taşkent vilayeti itfaiye araçları da çağrılarak getirtilmek suretiyle yangın kontrol altına alındığını, yangına ilişkin rapor tutturulduğunu, yangın hasarı sonrasında taraflar arasında yapılan 07/11/2015 başlangıç tarihli ve 289481710 sayılı işyeri sigorta poliçesi uyarınca hasar bedelinin ödenmesi için davalıya talepte bulunulduğunu, taraflarına Ekim 2016 tarihinde tebliğ edilen 23/08/2016 gün ve 19-3102 sayılı yazı ile “sigortalı firmaya ait pamuk elyaf teleflerinin bilinmeyen bir sebeple alev alması sebebi ile sigortalıya ait muhtlef emtiada hasar meydana geldiğinin tespit edildiğini ve söz konusu hasarda zarar gören emtianın fabrika sahası içerisinde açık alanda istiflendiği belirlenmiş olup ilgili poliçede açık alanda bulunan muhteviyat başlığında yer alan “poliçe üzerinde ayrıca belirtilmemişse, açık alanda bulunan muhteviyat teminat haricidir” ifadesi gereği işbu hasar için adınıza tazminat ödenemeyeceği…” gerekçesi ile taleplerinin reddedilmiş olduğunu, daha sonraki görüşmelerden de sonuç alınamadığını ancak poliçede yer alan bu hükmün genel işlem koşulu olduğunu ve geçersiz sayılması gerektiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirkete ait olan işyerinin, müvekkili tarafından 289481710 nolu ve 7/11/2015 -/11/2016 vadeli işyeri sigorta poliçesi ile sigorta örtüsü altına alındığını, müvekkil şirketin sigorta genel şartları ve poliçe özel şartları çerçevesinde sorumlu olduğunu, sigortalı iş yerinde meydana gelen yangın vakıasının müvekkiline 06/06/2016 tarihinde ihbar edildiğini, gelen ihbara istinaden müvekkilinin nezdinde hasar dosyası oluşturulduğunu, hasar nedeninin ve maddi boyutunun tespiti amacıyla hasar dosyasının … Ltd. Şti’ne tevdi edildiğini, davacı vekili dava dilekçesinde her ne kadar yangının sebebinin izah edildiğini belirtmiş olsa da ekspertiz raporunda yangının neden ve nasıl başladığı hususlarının tespit edilmediğini, açık sahada stoklanmış emtiada meydana gelen yangın hasarının teminat dışı olduğunu, müvekkili şirket ile davacı sigortalı arasında akdedilen sigorta poliçesinin 4. Sayfasında açık alanda bulunan muhteviyat başlığı altında “Poliçe üzerinde ayrıca belirtilmemişse açık alanda bulunan muhteviyat teminat haricidir.” özel şartı yer aldığını, burada muhteviyattan kasıt poliçe ile teminat altına alınan her türlü maddi değer olduğu hükmünün anlaşılır ve net olduğunu, ilgili özel şart gereği açık alanda bırakılan elyafın alev alması sonucu gerçekleşen yangın vakıasının poliçe kapsamında olmadığını, taraflar arasında poliçe tanzim edilmeden önce müvekkili tarafından risk araştırması yapıldığını, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde iddia edildiğinin aksine davacı sigortalı lehine de poliçe düzenlenmeden önce müvekkilinin ilgili müdürlükleri tarafından gerekli inceleme ve araştırmalar yapıldığı ve davacı sigortalı şirket yetkililerine de risk analizi soru formu gönderildiğini, davacı sigortalının ilgili özel şartın niteliğini haiz olduğunu iddia ettiğini, poliçedeki özel şartın kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmadığı ve konusunun imkansız olmadığının açık olduğunu, poliçedeki özel şart TTK’na, TBK’na ve Sigorta Genel Şartlarına uygun olduğunu, davacı yanın iddialarının hukuki ve mesnetten yoksun, kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Somut uyuşmazlığa dayanak yapılan işyeri sigorta poliçesinin incelenmesinde; davalı tarafından davacı yararına sigorta güvencesi sağlanan işyerinde açık alanda bulunan muhteviyatın “Ayrıca belirtilmemiş olması halinde” (ki dayanak poliçede belirtilmemiştir.) teminat dışı tutulduğu, yani açık alandaki muhteviyat için herhangi bir ayrım yapılmadığından tamamının davalının düzenlediği poliçenin kapsamı dışında bırakıldığı, poliçenin son sayfasında da bu poliçede sağlanan teminatın sadece poliçenin bağlı olduğu genel ve poliçenin özel şartlarında teminata dahil olduğu belirtilmiş olan hususlarla sınırlı olduğuna, teminata dahil olduğu açıkça öngörülmüş bulunan hallerin dışındaki hiçbir halin (teminat dışında kalan haller arasında ayrıca sayılmış olmasa bile ) kesinlikle sigorta koruması altında olmadığına dair önemli olduğu vurgulanmak sureti ile yazılı bir uyarı konulduğu görülmüştür. Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki tüm delillere, alınan bilirkişi raporuna göre; somut uyuşmazlığa dayanak sigorta poliçesinde satışa hazırlama, tahmil/tahliye veya elleçleme sürecinde (yada başka amaçla), (her ne kadar davacı taraf somut uyuşmazlığa konu rizikonun meydana gelişinde emtianın kısa bir süreliğine zorunluluktan dolayı çok kısa bir süreliğine depolara kaldırılmak üzere yangının meydana geldiği yerde bulunduğunun tespiti yönünden tanık dinletmek istemiş ise de; davacının bu iddiası doğrultusunda yani emtianın iddia edildiği şekilde kısa bir süreliğine bulunduğu yerde bırakıldığı hususu kabul edilmiş olması halinde bile sigorta poliçesinde teminata dahil olduğu açıkça öngörülmüş bulunan hallerin dışındaki hiçbir halin teminat dışında kalan haller arasında ayrıca sayılmış olmasa bile kesinlikle sigorta koruması altında olmadığına dair yasal uyarı konulmuş olması nedeni ile tanık dinlemenin sonuca etkili olmayacağı anlaşıldığından talebe itibar edilmemiştir.) sigorta poliçesinde belli bir miktara kadar açık alanda bulundurulan herhangi bir muhteviyata miktarı ve teminat limiti poliçede belirtilmek sureti ile sigorta güvencesi sağlanmadığından davalının somut uyuşmazlık nedeni ile düzenlediği poliçe şartları ile teminat dışı tuttuğu hasar nedeni ile ödeme yükümlülüğünün doğmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bildirilen tanıklar dinlenmeden bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, meydana gelen yangının sigorta poliçesi kapsamında kalıp kalmayacağının takdiri mahkemenin yetkisinde olmasına rağmen bilirkişilerce sonuca doğrudan etki edecek şekilde, dava tarihinden önce yangından bir ay sonra düzenlenmiş olan yanlı eksper raporunun etkisi altında kalınılarak hukuki görüş barındıran rapor düzenlendiğini, rapora karşı itirazlar dikkate alınmadan eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, sigortalanan fabrikanın faaliyet göstermekte olduğu riskli iş kolu ve üretim sürecinin kendine has özellikleri ile Borçlar Kanunu 20, 21, 25 ve 27.maddeleri, Türk Ticaret Kanunu 1409, 1425.maddeleri, Türk Medeni Kanunu 2.maddesi, genel işlem koşulları vb. olgular hep birlikte değerlendirildiğinde; poliçedeki açık alanda bulunan muhteviyatın teminat dışı olduğu yönündeki klozun somut olayın özelliklerine uymadığını, yanan malların açık alanda çok kısa süreliğine, üretim sürecinin gerektirdiği zorunluluktan dolayı açık alanda olduğunu ve yangının açık alanda başlayıp başlamadığının da bilirkişi ve yangın raporlarında tam olarak tesbit edilemediğini beyanla kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, iş yeri sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı şirkete ait …/Özbekistan adresinde bulunan iplik fabrikası, davalı şirket tarafından 07/11/2015-2016 tarihlerini kapsayan İşyeri Sigorta Poliçesi ile teminat altına alınmış, yangın nedeniyle emtia sigorta bedeli 12.000.000,00 USD olarak belirlenmiştir. Dava konusu yangın 06/06/2016 tarihinde meydana gelmiştir. Taşkent Vilayeti İtfaiye Teşkilatına bağlı Bostanlık Ilıcası İçişleri Bölümü İtfaiye Dairesi Bostanlık İlçesi İçişleri Bölümü İtfaiye Dairesi şefi … tarafından hazırlanan 25/35-6-561 sayılı 08/06/2016 tarihli Yangın raporunda; 06/06/2016 tarihinde Bostanlık ilçesi … şirketi bölgesinde yerleşmiş … bölgesinde yangın meydana geldiği, yangının itfaiye personelleri tarafından bertaraf edildiği belirtilmiştir. … Ltd Şti tarafından düzenlenen 15/08/2016 tarihli ekspertiz raporunda özetle; Hasar ihbarı üzerine hasar hakkında bilgi alındığı ve vize işlemlerinin tamamlanmasından sonra 09/07/2016 tarihinde Taşkent Özbekistan’a gidilerek meydana gelen yangın hasarının incelendiği, Fabrika Müdürü …’un; “06/06/2016 tarihinde saat 09.45 sıralarında açık alandaki pamuk elyaf balyalarından aniden alev ve dumanlar yükseldiğini, yangın tüpleri, hidrantlar ve tesis bünyesindeki itfaiye aracı ile müdahalede bulunduklarını, dışarıdan da itfaiye geldiğini ve yangının söndürülerek kontrol altına alındığını, yangının nasıl ve neden başladığını belirleyemediklerini” beyan ettiği, tesiste güvenlik kameralarının mevcutt olduğu ancak yangının başladığı alana yakın güvenlik kamerası bulunmadığı için yangının nasıl başladığının kameralardan tespit edilemediği, yangın anında çekilen fotoğraflar incelendiğinde fabrika binasına yakın bulunan balyaların alevlenerek yanmaya başladığı ve yerinde yapılan incelemelerde binadaki is lekeleri ve yanma izlerinden yangının bu alanda başladığının tespit edildiği, … alevin ilk görüldüğü alanda elyaf teleflerinin bulunduğunu beyan ettiği, elyaf telefleri bir nevi hurda pamuk olup üretimden arta kalan pamuk ve iplik parçalarını içerdiği, elyaf teleflerinin ikinci kalite üretimlerde tekrar kullanılabildikleri, elyaf teleflerinin kendiliğinden alev alabilmesi için telef balyalarına bir ateş kaynağının teması veya güneş ışınlarının odaklanması gerektiği, balyalar arasına karışmış olan parlak bir metal veya cam parçasının güneş altında kızışarak elyafları tutuşturmasının bir ihtimal olduğu ancak yangının başladığı elyaf teleflerinin uzun bir zamandır aynı alanda bulunması ve yangının henüz sabahın ilk saatlerinde meydana gelmiş olması bu ihtimalin düşük olduğunu gösterdiği, sönmemiş sigara izmaritinin telef balyalarına yakın bir yere atılması ve sürüklenen izmaritin teleflere temas ederek tutuşmasına sebebiyet vermesinin en güçlü ihtimal olduğu, tamamen yanan telef balyalarının fabrika sahasından uzaklaştırılarak atıldığı, sigortalının söndürülen balyaların sürekli olarak alev almaya başladığını, bu nedenle hasar tarihinden itibaren yaklaşık 1 aydır yanan balyaları kontrol altında tuttuklarını ve tekrar alevlenmesin diye sulamaya devam ettiklerini ve üzerine toprak attıklarını beyan ettiği, sigortalının poliçesinde açık alanda bulunan muhteviyat için “Poliçe üzerinde ayrıca belirtilmemişse, açık alanda bulunan muhteviyat teminat haricidir.” notu bulunduğundan, açık sahada stoklanmış emtiada meydana gelen yangın hasarının teminat harici olduğu, pamuk hasarının ürün maliyeti 385.501,30 USD + diğer masraflar 18.238,12 USD toplamı olduğu, telef hasarının 46.536,25 USD, işçilik bedelinin 11.051,21 USD olup, bunların toplamından 75.190,92 USD sovtaj tenzili ile teminat miktarının 386.135,96 USD olarak hesap edildiği belirtilmiştir. Mahkemece yangın uzmanı, nakliyat ve sigorta uzmanı, mali müşavir ve tekstil mühendisi bilirkişi heyetinden alınan raporda; Dava konusu yangın olayına; yanan sigara izmariti, kendi kendine tutuşma, statik elektrik ve güneş enerjisinin yangına neden olabileceği, yangın bilgileri, görgü tanıklarının ifadeleri, ekspertiz raporu, yangın raporu ve pamuk balyalarının yangın bilgileri birlikte değerlendirildiğinde bu yangının güneş enerjisi kaynaklı ısıdan kaynaklandığının anlaşıldığı, güneş ışığı (ısı) özellikle metal ve yansıtıcı olmayan yüzeyler üzerinde sıcaklık artışına neden olduğundan bu tip yüzeylerin altında bulunan kolay yanıcı maddelerin tutuşmasına veya buharlaşmasına neden olabildiği, dava konusu yangın olayında fotoğrafların incelenmesinden de açıkça görüldüğü üzere pamuk balyaları polipropilen sargı ve çelik çemberlerle sarılarak sıkıştırıldığı, güneş ışığının (ısı) pencere camlarında bulunan hava kabarcıklarından, şişe ve cam kırıkları gibi optik elemanlar tarafından odaklanması sonucu yangınların oluştuğu bilindiği, yakma olayının O2’li reaksiyon olmasına karşın Piroliz O’siz reaksiyonla termik parçalanma şeklinde yanma olduğu, ısı sağlandığı zaman piroliz sıcaklığına (Tp) ulaşıncaya kadar, lifin sıcaklığının artmaya başladığı piroliz sıcaklığında oksijensiz ortamda bir maddeyi ısıyla parçalama işlemi yani teknik adıyla pirolizin yanma davranışı lif tipi ve lif karışımlarının yanı sıra tutuşturma kaynağının yapısı ve çarpma süresi, tutuşma noktası, çevre sıcaklığı, bağıl nem, havanın akış hızı gibi faktörlerden de etkilendiği, pirolizin teknik tanımı, organik bir maddenin oksijensiz bir ortamda ısı etkisiyle küçük moleküllere parçalanması olup olayda Piroliz şeklinde de yangının başlama ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunun değerlendirildiği, sigortalının kasti bir eyleminden kaynaklanmadığı sürece sigorta güvencesi sağladığı rizikoya bağlı olan hasar için sigortacının 6102 sayılı TTK 1427. 1429 ve 1459 veya 1462 ile 1463. maddeleri uyarınca tazminat ödemekle yükümlü olduğu, Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesi hükmüne göre sigorta sözleşmelerinin ana konusu müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ancak sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine göre özel şartlar konulabileceği, bu hususların sigorta sözleşmesinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açıkça belirtilmesi ve sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan risklerin ve kapsam dışı bırakılmış risklerinde açıkça belirtilmesi gerektiği, belirtilmemiş olan risklerin ise teminat kapsamında sayılacağı, 6102 sayılı TTK’nun 1425 maddesine göre genel şartların yanı sıra özel şartların da sözleşmede hüküm doğurabilmesi için poliçe metninde açıkça yer alması gerektiği, sigortacı tarafından düzenlenen poliçede teminat altına alınan rizikonun kapsamının bilinmesi ve sigortalıya sağlanan himayenin sınırlarının tanımlanması genel şartların yanı sıra özel şartların kapsamına göre tespit edileceği, bu bağlamda genel şartlar her sigorta şirketi için aynı ve tek ise de özel şartların her sigorta şirketine, sağlanan sigorta korumasının kapsamına ve tahakkuk ettirilen pirime göre değişebileceği, bu değişiklikler ve/veya poliçede kararlaştırılan şartlar için sigortacı veya acentenin sigortalısını gerektiği gibi bilgilendirmemiş ve sigortalı da sigorta sözleşmesinin kurulduğu tarihten itibaren 14 gün içinde kendisinin yeteri kadar aydınlatılmadığını öne sürmemiş ise sözleşmenin düzenlenmiş olan poliçede yazılı şartlarla yapıldığı kabul edileceği, davalı tarafından davacı yararına sigorta güvencesi sağlanan işyerinde açık alanda bulunan muhteviyatın “Ayrıca belirtilmemiş olması halinde” (ki dayanak poliçede belirtilmediği) teminat dışı tutulduğu, yani açık alandaki muhteviyat için herhangi bir ayrım yapılmadığından tamamının davalının düzenlediği poliçenin kapsamı dışında bırakıldığı, poliçenin son sayfasında da bu poliçede sağlanan teminatın sadece poliçenin bağlı olduğu genel ve poliçenin özel şartlarında teminata dahil olduğu belirtilmiş olan hususlarla sınırlı olduğuna, teminata dahil olduğu açıkça öngörülmüş bulunan hallerin dışındaki hiçbir halin (teminat dışında kalan haller arasında ayrıca sayılmış olmasa bile) kesinlikle sigorta koruması altında olmadığına dair önemli olduğu vurgulanmak sureti ile yazılı bir uyarı konulduğu, poliçede satışa hazırlama, tahmil/tahliye veya elleçleme sürecinde (yada başka amaçla) belli bir miktara kadar açık alanda bulundurulan herhangi bir muhteviyata miktarı ve teminat limiti poliçede belirtilmek sureti ile sigorta güvencesi sağlanmadığından somut olayın teminat dışı kaldığı, davalının tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı, aksi kanaat halinde ekspertiz raporunda belirlenen hasar bedelinin piyasa rayiçlerine uygun olduğu yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11/1 maddesinde “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir.”, 11/4 maddesinde “Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.” 6102 Sayılı TTK’nun aydınlatma yükümlülüğü başlıklı 1423. maddesinde; ” (1) Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar. (2) Aydınlatma açıklamasının verilmemesi halinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir. (3)Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliğinin düzenlemesini dikkate alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini ve içeriğini belirler.” hükümleri yer almaktadır. İşyeri Sigorta Poliçesinin 4.sayfasında; “açık alanda bulunan muhteviyat poliçe üzerinde ayrıca belirtilmemişse, açık alanda bulunan muhteviyat teminat haricidir.”, son sayfasında ise “İşbu poliçe ile sigortalıya sağlanan sigorta teminatı, poliçede ve sigorta genel ve özel şartlarında teminata dahil olduğu belirtilmiş olan hususlarla sınırlıdır. Teminata dahil olduğu açıkça öngörülmüş bulunan hallerin dışındaki hiçbir hal, teminat dışında kalan haller arasında ayrıca sayılmış olmasa dahi, kesinlikle sigorta koruması altında değildir.” denilmiştir. Davacı tarafça dava konusu poliçe hükümlerinin Türk Borçlar Kanunu gereğince genel işlem koşulları içerdiği iddiası değerlendirildiğinde ise; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26. maddesinde sözleşme özgürlüğü başlığı altında bir sözleşmenin içeriğinin, sözleşmenin taraflarınca kanunda öngörülen sınırlar içerisinde özgürce belirlenebileceği düzenlemesi yer almakla birlikte, bu kuralın istisnası TBK 27/1 fıkrasında ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilerek açıklanmıştır. Kanuni bir yetki söz konusu olmaksızın sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünün tek taraflı olarak kullanıldığı, bu doğrultuda taraflardan birinin sözleşme hükümlerini önceden kısmen veya tamamen belirlediği ve diğer tarafın da yalnızca bu sözleşmeyi yapıp yapmama yönünde karar verdiği sözleşmeler, iltihaki veya katılma sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır (Oğuzman, M.K/Öz, M.T.; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, c.1, 13. bası, İstanbul 2015, s.26; Reisoğlu, S.; Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. bası, İstanbul 2012, s.70). Bu tür sözleşmelerde sözleşmeyi düzenleyen tarafın, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla önceden tek başına hazırlayarak, karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri ise genel işlem koşuludur. Genel işlem koşulları TBK’nın 20 ila 25.maddelerinde düzenlenmiştir. Taraflar tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18/2. maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Her ne kadar 6098 sayılı TBK’nun 20 ila 25. maddeleri arasında düzenlenmiş olan genel işlem koşullarına ilişkin hükümler tacirler yönünden de uygulanabilirse de, TTK 18/2. maddesi hükmü karşısında tacirler bakımından genel işlem koşullarının uygulanıp değerlendirilmesinde her somut olayın özelliğine göre daha dikkatli davranılması gerekmektedir. Sigortacılık Kanunu’nun yukarıda belirtilen 11. maddesi gereği Yangın Sigortası Genel Şartları, Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır. Sözleşmede taraf olmayan Hazine Müsteşarlığı, kanundan alınan yetkiye dayalı olarak Genel Şartları belirler. Bu nedenle Genel Şartları, Türk Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen genel işlem koşulu kapsamında değerlendirmek mümkün değildir. Türk Borçlar Kanunu 20. maddesinin son fıkrasında “Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.” düzenlemesi değerlendirildiğinde ise kanunda açıkça belirtildiği üzere, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmeler yürütmekte oldukları bir hizmet ile ilgili olmalıdır. Hazine Müsteşarlığı sigorta hizmeti veren bir kuruluş olmadığı gibi hizmeti alan taraf ile bir sözleşme ilişkisi içinde de bulunmadığından bu kapsamda kabul edilmesi mümkün değildir. Poliçedeki özel şart değerlendirildiğinde ise poliçede hangi hususların teminat kapsamında olduğu tablo halinde ve açıklamalarla belirtilmiş, İşyeri Sigorta Poliçesinin 4.sayfasında açık alanda bulunan muhteviyatın poliçe üzerinde ayrıca belirtilmemişse teminat harici olduğu ayrıca ifade edilmiştir. Poliçe düzenlendiği sırada teminat kapsamının sigortalının talebi doğrultusunda ve belirlenecek prim karşılığında genişletilmesi mümkün olup, sigortalı tarafından açıkta bırakılan emtianın yada satışa hazırlama, tahmil/tahliye, elleçleme sürecinde açık alanda bulundurulan emtianın poliçeye dahil edilmesi talebinde bulunması halinde bu husus taraflarca müzakere edilecek olup, Sigortacılık Kanunu 11. maddesi, TTK’nun 1423. maddesi hükümleri de dikkate alındığında, böyle bir talebi olmamasına karşın poliçe hükümlerinin genel işlem koşulu olduğu iddiası yerinde görülmemiştir. Somut olaya bakıldığında, davacı sigortalının kurulan sigorta sözleşmesine itiraz ettiğine ilişkin bir iddia olmadığı gibi bu yönde bir bilgi veya belge de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu durumda sigorta poliçesi mevcut şartlarda davacı yönünden bağlayıcı niteliktedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/10580 E. 2017/8051K. sayılı ve 21/09/2017 tarihli kararı). Yangının hangi nedenle çıktığı kesin olarak tespit edilememiş ise de açık alanda yangının başladığı ve açık alanda bırakılan emtianın yanarak hasarlandığı sabittir. Sigorta poliçesi tarafların iradesi ile kurulmuş bir sözleşme olup, açıkta bulunan muhteviyatta meydana gelen zararların teminat harici olduğu açık olarak düzenlendiğinden ve bilirkişi raporunda da ifade edildiği gibi poliçede satışa hazırlama, tahmil/tahliye veya elleçleme sürecinde (yada başka amaçla) açık alanda bulundurulan herhangi bir muhteviyata miktarı ve teminat limiti poliçede belirtilmek sureti ile sigorta güvencesi sağlanmadığından meydana gelen hasarın teminat kapsamında olmadığı gerekçesiyle verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre hasar teminat dışı olduğundan ve poliçe hükümleri genel işlem koşulu niteliğinde olmadığından mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve oluşa uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/10/2021