Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/481 E. 2021/906 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/481
KARAR NO: 2021/906
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/870 Esas
KARAR NO: 2018/682
KARAR TARİHİ: 06/07/2018
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında kız kulesi kapama sözleşmesi başlıklı sözleşme imzalandığını, sözleşme uyarınca toplamda 13.699,20 Euro ödeme yapıldığını, organizasyonun gerçekleşeceği gün ve saatte hava muhalefeti nedeni ile davalı şirket tarafından organizasyon katılımcılarının kız kulesine ulaşımı sağlanamadığından bahisle, davalı yana yapılan 13.699,20 Euro’nun kur karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, taraflarca akdedilen sözleşme gereğince Silivri Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığını, sözleşmede belirlendiği üzere etkinliğe 3 gün kala ve etkinlik saatine kadar organizasyonun iptali halinde bedelin %100’ü ödeme olarak anılacağının açıkça hüküm altına alındığından bahisle, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… davacı taraf, aralarında bulunan Kız Kulesi kule kapama sözleşmesi gereğince davalının belirtilen saatte ulaşımı sağlayarak yeme içme hizmetinin verilmesi karşılığında sözleşme imzalandığını, kendi edimini yerine getirerek 13.699,20 euroyu ödediğini, ancak davalı tarafından ulaşım sağlanmadığından başka yerden hizmet aldıklarını belirterek ödenen bedelin iadesini istemiş, davalı taraf ise edimin ifası için tüm hazırlıkların yapıldığını, ancak davacı tarafın ifadan kaçındığını belirtmiş olup, aralarındaki uyuşmazlık tarafların sözleşmenin ifası yönünde üzerine düşen edimleri yerine getirip getirmediği hususunda bulunmaktadır. Sözleşme içeriğine baktığımızda ulaşımın kimin tarafından sağlanacağının açıkça belirtilmediği görülmektedir. Davalı tarafından organizasyon detaylar kısmında davacı tarafından sağlanacağı belirtilmesine karşın açık bir hüküm bulunmamaktadır. Sadece sözleşmenin ikinci sayfası ulaşım başlığı altında gurubun geleceği iskele.. belirtilecek şeklinde ibare bulunmaktadır. Davacı taraf, hava muhalefeti nedeniyle davalı şirket tarafından organizasyon katılımcılarının Kız Kulesi’ne ulaşımı sağlanamadığı belirtilmiş olup, ihtilaf belirtilen gün ve saatte ulaşımın sağlanması mümkün olmasına rağmen davacı tarafın iştirak edip etmediği hususunda düğümlenmektedir. Alınan bilirkişi raporları dikkate alındığında o gün ulaşımın mevcut teknelerle mümkün olduğu, var olan hava koşullarının ulaşımın sağlanmasına engel olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf, hava muhalefeti nedeniyle ulaşımın sağlanmadığını iddia etmesine karşın alınan raporlarda hava durumunun boğazda tekne ulaşımına engel olmadığı anlaşılmaktadır. Mevcut iddialar dikkate alındığında davalı tarafın edimini ifa etmek için tüm hazırlıklarını yaptığı, ancak davacı tarafın hava muhalefetini ileri sürerek hizmet edimini almaya yanaşmadığı, bu sebeple sözleşmenin ifa edilmemesinin davacıdan kaynaklandığı, davacının ödediğini geri isteme hakkının bulunmadığı anlaşıldığından açılan davanın reddine ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece kararın haksız ve hukuka aykırı bir şekilde eksik inceleme sonucunda verildiği, dava dosyasına sunulan ve hükme esas alınan raporların dava konusu olaylar ile ilgili yeterli teknik ve hukuki bilgiye sahip olmayan kişilerce düzenlendiği, dava konusu olayda mücbir sebep gerçekleştiği nitekim dosyada alınan raporlara ve yazı cevaplarına göre, organizasyonun gerçekleştiği gün ve saatte saat 21:10’da kuzeyli rüzgarların aniden sert estiğine dair meteorolojik uyarının bulunduğu, yine Boğaziçi hava ve deniz durumunda da havanın akşam saatlerinden sonra sağanak gök gürültülü sağanak yağışlı, akşam saatlerinden sonra 6 bofor şiddetinde dalga yüksekliğinde 2,5 m olacağını Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 28.06.2017 tarihli resmi yazı cevabında belirtildiği, hizmetin alınmamasının nedeninin raporda bahsedildiği gibi şiddetli rüzgar yüksek dalga boyutları olduğu ve bu nedenle mücbir sebeplerle gerçekleştiğinde sözleşme gereği alınması gereken hizmetleri alınamadığı, aynı zamanda davalı taraf organizasyonun gereği gibi hazırlandığı iddia etmiş ise de, yemeklerin imha edildiğine dair bir tutanak veya bir belge ibraz edemediği, olumsuz hava muhalefeti nedeniyle ortaya çıkan can ve mal güvenliği tehlikesi sebebiyle hizmet alanına geçişin engellendiği ve bedelin peşin olarak ödendiği, Üsküdar ile kızkulesi arasındaki taşıma yapan tekneleri oldukça küçük olduğu bu nedenle en küçük bir dalga ve hafif şiddetteki girizgahında bile can ve mal güvenliği tehlikesinin yaşanabileceğinin açık olduğu, belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması ve davanın esasen kabulüne dair karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenen Kız kulesi Kule Kapama sözleşmesi gereğince davalıya ön ödeme olarak 06.05.2015 tarihinde 7.699,20 Euro ve 29.04.2015 tarihinde 6.000, 00 Euro olmak üzere toplam 13.699,20 Euro ödendiği iddia olunarak bu bedelin tahsil tarihindeki kur karşılığının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen Kız Kulesi Kule Kapama sözleşmesinin incelenmesinde; organizasyon tarihinin 07.05.2015 Perşembe, organizasyon mekanının kızkulesi kule kapatma, organizasyonun başlangıç ve bitiş saatinin 20:00.-00.30 da belirtildiği ve sözleşmede tercih edilen yiyecek ve içecekler ilişkin menü detaylarının yer aldığı , ulaşım kısmında ise grubun geleceği iskelenin ve sefer saatinin belirtileceğinin yazılı olduğu, genel kurallar başlıklı maddesinin 3. Paragrafında ” işletmecinin kastı, kusuru, taksiri ve ihmali dışında yasada sayılan olağanüstü durumların ve mücbir sebeplerin meydana gelmesi halinde taraflar arasındaki sözleşme geçersiz olacaktır. Bu nedenle işletmecinin bu anlaşma yükümlülüklerini yerine getirememesi halinde ödenmiş olan meblağ iptal edilen günden itibaren 30 iş günü içinde işletmeci tarafından şahsa ödenecektir ” düzenlemesi yer aldığı görülmektedir. Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde yukarıda belirtilen sözleşme uyarınca 07.05.2015 Perşembe günü saat 20:15-00.30 saatleri arasında davacı şirkete davalı şirket tarafından ulaşım ve yiyecek – içecek servisi yapılması edimlerinin yüklenildiği ve bu nedenle sözleşme uyarınca toplamda 13.699,20 Euro ödeme yapıldığı, fakat hava muhalefeti nedeniyle davalı şirket tarafından organizasyon katılımcılarının kızkulesinde ulaşım sağlanamadığında katılımcıların başka bir yerde ağırlandığı ve sözleşmenin genel kurallar başlıklı 3. Paragrafı uyarınca yapılan ödemelerin davacıya iadesi gerektiği belirtilerek toplam 13.699,20 Euronun tahsil tarihindeki TL kur karşılığı davalıdan tahsiline ile davacıya ödenmesi talep edilmiştir. Davanın öncelikle İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemesi’nde yargılanmasının yapıldığı ve anılan mahkemece 26.05.2016 tarih ve 2015/463 Esas 2016/180 Karar sayılı ilamı ile taraflar arasında akdedilen sözleşmede Silivri mahkemeleri ve icra daireleri yetkili kıldığı belirtildiğinden dosyanın Silivri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine dair karar verilmiştir. İş bu kararın süresinde temyiz edilmesi nedeniyle 29.06.2016 tarihinde kesinleştiği, dosyanın tevzi edildiği 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucunda 20.07.2016 tarih ve 2016/219 Esas 2016/164 Karar sayılı ilamı ile tarafların tacir olması nedeniyle davanın mutlak ticari dava sıfatını haiz olduğu ve bu nedenle ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtildiğinden mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın Bakırköy nöbetçi Asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine dair karar verildiği iş bu kararın 09.09.2016 tarihinde kesinleştiği ve bu görevsizlik kararı uyarınca yargılamaya Bakırköy 2. Asliye Ticaret mahkemesinin 2016/870 E sayısı ile devam olunduğu anlaşılmaktadır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğünce mahkemeye gönderilen cevabi yazıda 07.05.2015 tarihli Boğaziçi hava ve deniz durumunda hava durumunu parçalı bulutlu, akşam saatlerinden sonra sağanak gök gürültülü sağanak yağışlı, rüzgar durumunun kuzeydoğudan zaman zaman güneydoğudan 2-4 bofor (11-20 km/h) akşam saatlerinden sonra kuzeydoğudan 6 bofor (39-49 km/h) tahmini dalga yüksekliğinin 0,5-1,5 akşam saatlerinde 2, 5 m olduğu belirtilmiştir. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü 23.06.2017 tarihli yazısında İstanbul gemi trafik hizmetleri sisteminde yapılan tetkik neticesinde 07.05.2007 tarihli jurnal kaydına bakıldığında hava şartlarının iyi olduğu, herhangi bir meteorolojik uyarının bulunmadığının tespit edildiği bildirilmiştir. Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğünce Hukuk Baş müşavirliğine yazılan 22.09.2017 tarihli yazıda, 07.05.2015 tarihli İGTH jurnal kaydında saat 21.10 da kuzeyli rüzgarın aniden sertlediğine dair bir meteorolojik uyarının bulunduğu belirtilmiştir.
Meteoroloji yüksek mühendisliğince düzenlenen 12.02.2018 tarihli raporda özetle; kız kulesi çevresindeki tahmini değerlere göre oluşan kuvvetli rüzgardaki dalga yüksekliği, iskeleye, tekne için teknolojik yeterlilik şartları, kaptanlık yeterli şartları gibi teknik konulara ait hava durumunu Teknelerin kızkulesine ulaşımlarının mümkün olup olmadığı konusundaki sorunun cevaplandırılıp bilinmesinin oşinografi, tekne ve kaptanlık konusunda herhangi bir sertifikaya sahip olmaması nedeniyle uzmanlık alanının dışında kalındığı, dava konusu meteorolojik olayda 07.05.2015 tarih akşam saatlerinde meydana gelen 6 bofor maksimum rüzgarın mücbir sebep olacak seviyede olmadığı, olay yeri ve anı için normal ve öngörülebilir bir rüzgar hızı olup olaya neden olan rüzgar veya rüzgar etkisinin mücbir sebep olarak kabul edilmesi mümkün olamayacağı görüş ve kanaatinde olmuştur. Gemi kaptanı bilirkişinin de eklenmesiyle oluşan bilirkişi heyetince düzenlenen ek raporda özetle ; dava konusu meteorolojik olayda 6 bofor rüzgarın mücbir sebep olacak seviyede olmadığı, bu konuda kök raporda verilen bilgilerin geçerliliğini koruduğu ve kök rapordaki görüşte herhangi bir değişiklik yapılmadığı, dava konusu olayda kaptanlık açısından yapılan inceleme ve değerlendirmede ise, günümüzde boğazda rutin olarak ulaşımda kullanılan teknelerin teknik ve yapısal özellikleri göz önüne alındığında aslında böyle teknelerin Beşiktaş, Üsküdar, Kabataş hatlarından söz konusu havada kızkulesine ulaşımının ve kızkulesi rıhtımına yanaşmasının emniyette yapılacağı dönüş ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sözleşme içeriğinde ulaşımının kimin tarafından sağlanacağının açıkça belirtilmediği ve organizasyon detaylar kısmında davacı tarafından ulaşımın sağlanacağı belirtilmesine karşı, açık bir hüküm bulunmadığı, itiraz konusu olan gün ve saatte ulaşımın mümkün olduğu üzere dosyada ve raporlarda rüzgar durumunun boğazda tekne ulaşımını engel olmadığı, davacı tarafın hava muhalefeti ile hizmet edimini almaya yanaşmadığı ve bu sebeple sözleşmenin ifa edilemediği belirterek davanın reddine dair karar vermiş iş bu karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dava dilekçesinde davalı şirket tarafından ulaşım ve yiyecek içecek servisi yapılması edilmeleri yüklenildiği belirtilmiş ise de, davalı vekilince sunulan 10.05.2016 havale tarihli cevap dilekçesinde taraflar arasındaki sözleşmede ulaşımın davacı tarafından sağlanacağının ve mail yazışmalarında da kızkulesine ulaşımın davacı taraf kurulunca sağlanacağı üzerinde tarafların mutabık kaldığı belirtilmiştir . Buna ilişkin mahkemeye gönderilen 24.11.2016 tarihli mail yazışmalarının UYAP’ta yer alan örneklerinin incelenmesinde kızkulesi satış departmanı tarafından … ve …’nun mail adresine gönderilen 7 Mayıs Perşembe kule kapatma organizasyonu hakkındaki mailde ulaşımın ” kendi tekneniz ile 21.00’da geri dönüş ise 23.00 gibi bizim tekne ile Kabataş’a (kişi sayısına bağlı olarak 1 veya 2 tekne )ulaşımı sağlanacaktır ” ibaresinin yer almaktadır. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Bir başka söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Gerçekten de sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke, özel hukukun diğer bir takım istisnai ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. TBK’nun 138. maddesi ile getirilen “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkı bulunmaktadır. ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 27/06/2019 tarih 2019/2379 E. 2019/7997 K. Sayılı ilamı) İlgili kurumlardan celp edilen meteoroloji kayıtları, mail yazışmaları, taraflar arasındaki sözleşme ve hükme esas alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu kızkulesi ve kapama sözleşmesinin ifa edileceği 07.05.2015 Perşembe günü saat 20.15-00.30 saatleri arasında meydana geldiği tespit edilen 6 bofor rüzgarın mücbir sebep olacak seviyede olmadığı tespit edilmiştir. Meydana gelen şiddetin, kuzeydoğudan esen rüzgar oluşu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dalgaların yüksekliğinin rüzgar şiddetini ve deniz üzerindeki esme mesafesine bağlı olarak değişeceği kuralına göre bölgede 2 -2,5 m hatta 1,5 m ulaşacak dalgaların bulunmadığı yönündeki tespitler uyarınca düzenlenen bir kişi raporundaki Beşiktaş, Üsküdar, Kabataş hatlarından kızkulesine ulaşımı ve aynı zamanda kız kulesine yanaşmasının emniyette yapılacağı yönündeki görüş ve kanaatler nazara alındığında organizasyon gün ve saatinde ulaşımın mevcut teknelerle mümkün olduğu ve varolan hava koşullarının ulaşımın sağlanmasına engel olmadığı ve davacı tarafın hava muhalefeti ileri sürerek hizmet edimini almaya yanaşmadığı, bu sebeple sözleşmenin ifa edilmemesinin davacıdan kaynaklandığı yönündeki mahkeme gerekçesini dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna , yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre ; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 98,10 TL’nın başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL’nın istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 35,90 TL’nın harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nın istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.22/09/2021