Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/480 E. 2021/965 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/480
KARAR NO: 2021/965
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/455 Esas
KARAR NO: 2018/666
KARAR TARİHİ: 20/06/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 06/10/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin Antalya ili ve çevresinde bulunan … cafeleri başta olmak üzere birçok işletmede bulunan makinelerin bozulması durumunda tamir etmeye yetkili olan servis konumunda olduğunu, bu nedenle davalı şirketin davacı şirketten bu işletmelerdeki makinelerin bozulmaları durumunda tamirine gitmelerini, servis hizmetini kendileri adına yapmalarını istediklerini, davacı şirketin de bu servis hizmetini Akdeniz Bölge servisi olarak davalı şirket adına yürüttüğünü, en son davalı şirketle hesap mutabakatı yapıldığını ve 03.10,2016 tarihi itibari ile davalı şirketten davacı şirketin 23.812,49TL alacağının çıktığını, bu mutabakattan kısa bir süre soma davalı şirket yetkililerinin Antalya iline geldiğini ve davacı şirketin servis hizmetlerinden çok memnun olduklarını bu nedenle 6 yıldır sözlü olarak yapılan bu servis işinin yazılı sözleşme ile teminat senedi vermeleri durumunda devam ettireceklerini davacı şirketin yetkililerine bildirdiklerini, davan şirket yetkililerinin boş bir teminat senedi veremeyeceklerini sunulan yazılı sözleşmenin tek taraflı olmasından dolayı kabul edemeyeceklerini davalı şirkete bildirdiklerini, bundan sonra bir anda davalı şirket yetkililerinin davacı şirket yetkililerine hiçbir şekilde kendilerinin anlaşmalı olduğu işletmelerdeki arızalara bakmamalarını ve kendilerinin müşterilere takılmak için gönderdikleri konsinye ürünlerin bedellerininde kendilerine ödenmesini istediklerini, ancak davalı şirket tarafından gönderilen her konsinye ürünün adı altındaki mal veya parçanın zaten kendisinin müşterisine takıldığını, İddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamın, %20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekilinin süresinde sonra sunmuş olduğu dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde belirttiği gibi müvekkilinin satmış olduğu Endüstriyel mutfak ekipmanlarında meydana gelen arıza ve servis hizmetlerini karşılamak üzere Antalya bölgesinde yetkilendirilmiş bir servis olduğunu, davacıya yetkili servis hizmetinin devam ettiği süreç içerisinde servis hizmetlerini yerine getirmesi sırasında kullanılmak üzere davacıya davalı şirket tarafından konsinye yedek parçalar gönderildiğini, konsinye yedek parça gönderimi işleminin davacının belirttiği gibi her bir arıza veya servis talebi için tek tek olmadığı, bu nedenle davacı şirkete konsinye olarak yedek parçaların gönderildiğini ve bu parçalar kullanıldıkça hesaplaşıldığını, aradan geçen süreç içerisinde müvekkili şirketin davacı şirket ile artık çalışmayacağını beyan ettiğini ve konsinye olarak elinde bulunan ve kullanılmayan yedek parçaların iadesini talep ettiğini, konsinye olarak davacı şirket uhdesinde bulunan yedek parçalar iade edilmeyince fatura düzenlenerek davacı şirkete noter kanalı ile gönderildiğini, davacı şirketin bu faturaları iade ettiğini, bunun üzerine davalı şirket davacı şirketten olan 12.636,68TL alacağın tahsili için icra takibi başlattığını, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde davacıya konsinye olarak gönderilen yedek parçaların ne kadarının kullanıldığı ne kadarının kullanılmadığı tespit edilerek ve aradaki ihtilafın ortaya çıkacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…Taraflar arasındaki ihtilafın; davacının davalıdan alacağı olup olmadığı, varsa takip ve dava tarihi itibariyle miktarı, alacağın likit olup olmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür. Tarafların iddia ve savunmaları, dosyadaki bilgi ve belgeler, alınan detaylı, gerekçeli ve dosya kapsamı ile uyumlu olması nedeniyle itibar edilen bilirkişi raporu uyarınca davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davacı taraf, cari hesaptan kaynaklanan alacağına karşılık davalı aleyhine 26/01/2017 tarihinde Antalya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile; 21.800,46 TL asıl alacak, 0,00 TL işlemiş faiz olmak üzere 21.800,46 TL takip başlattığı, %9,75 oranında avans faiz talep ettiği, davalı taraf 01/02/2017 tarihinde yetkiye, takibe, borcu ve faize ve tüm ferilerine itiraz etmiş olmakla, yetki itirazının kabulü ile aynı takibin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile yeniden başlatıldığı ve bu takibe de 07/03/2017 tarihinde davalı tarafından itiraz edildiği görülmüştür. Bilirkişi tarafından yapılan incelemede, davacının 2016 yılına ait yevmiye, defteri kebir ve envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin süresi içerisinde yaptırıldığı, 2016 yevmiye defterinin kapanış tasdikinin de süresi içerisinde yaptırıldığını, davacı tarafın ibraz edilen 2016 yılı ticari defterleri usulüne uygun tutulmuş olduğunu, davacı tarafın usulüne uygun tutulan ticari defter kayıtlarına göre; davalının cari hesabının 120 Alıcılar ve 320 Satıcılar hesaplarında takip edildiğinin görülmüş olduğunu, davacının ticari defter kayıtlarına göre 01.01.2016 tarihli açılış fişinde 2015 yılından davacının davalıdan 19.281,37 TL alacağının olduğu, 2016 yılında davacının davalıya 131.599,21TL fatura düzenlediği, davalının bunun karşılığında 74.867,77TL banka havalesi ile Ödeme yaptığı, yine davalının davacıya 54.21235TL malzeme faturası düzenlediği ve 31.12.2016 tarihli 328 nolu kapanış yevmiye maddesinde davacının davalıdan (19.281,37 TL + 131.599,21 TL – 74.867,77 TL – 54.212,35 TL) 21.800,46 TL alacaklı olduğunun kayıtlı olduğu ve takibinde bu tutar üzerinden açıldığı görülmüştür. Davalının davacının elinde bulunduğunu iddia ettiği mallar ile ilgili düzenlediği ve davacıya noter kanalı ile gönderdiği ve davacının faturaları yine ihtarname ile iade ettiği faturaların davacının kayıtlarında yer almadığını, mutabakat formu incelendiğinde; davacı ile davalı arasında 20.10.2016 tarihinde yapılan mutabakata göre 03.10.2016 tarihi itibari ile davacının davalıdan 23.812,49TL alacaklı olduğu konusunda her iki tarafın kaşesi ve imzasının içeren bir mutabakat formu imzalandığı görülmüş olup davacı kayıtlarında da 03.10.2016 tarihinde davalıdan 23.812,49TL alacaklı olduğunun kayıtlı olduğu görülmüş, konsinyenin bir malın mülkiyet devri yapılmaksızın başka bir kişiye satılması amacıyla gönderilmesi olduğu, bu şekilde gönderilen mala konsinye mal, satış işlemine de konsinye satış denildiği, konsinye mal gönderen konsinyör, kendisine konsinye mal gönderilen ise konsinyi olarak isimlendirildiği, VUK’nun 230/5’inci maddesi uyarınca mal hareketinin sevk irsaliyesine bağlanması zorunlu olduğu, bu nedenle malın konsinyiye gönderilmesi sırasında, konsinyör tarafından (taşımayı konsinye yapıyorsa konsinye tarafından) sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve malların konsinye suretiyle gönderildiğinin belirtilmesi gerekir. Ancak davalının konsinye malların teslimi ile ilgili dava dosyasına herhangi bir irsaliye sunmadığı, bu haliyle lehine delil olan davacı taraf defterleri, taraflar arasındaki yazışmalar uyarınca, davacının, takipteki alacağı kadar davalıdan alacağı bulunduğu ve ödenmediği, davalı tarafın konsinye mal bedeli savunmasını ispatlanamamış olduğu, keza davalı tarafın süresinde cevap dilekçesi sunmamış olması ve bu nedenle de delil listesinin de süresinde olmadığı, davacının, muvafakatinin da bulunmadığı, keza süresinde dahi olsa bile konsinye satışa ilişkin belge ve bilgilerini de sunmadığı, kaldı ki taraflar arasındaki mutabakatname uyarınca takipteki alacaktan daha fazlasının davalı tarafça kabul edildiği, mutabakat metni altındaki imzayı inkarının da olmadığı, takibe konu alacağın ödendiğine dair bir delil de sunulmadığından, davacı tarafça defterlerinin mutabakat ile uyumlu olması da dikkate alındığında, davalının itirazında haksız olduğuna ve itirazının iptaline karar vermek gerekmiştir. Alacağın dosyadaki sözleşme ve fatura içeriğiyle davalı yönünden likit olduğu, bu nedenle kabul edilen dava değeri üzerinden ayrıca taktiren %20 oranında davacı lehine inkar tazminatına hükmedilmesine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece dava dosyasında vekilinin vekaletnamesi olmasına rağmen hiçbir tebligatın kendilerine gönderilmediği, gerekçeli karar başlığında davalı vekili olarak gösterilmediği, mahkeme kararının eksik inceleme sonucunda kurulduğu her ne kadar delil listesinin süresinde olmadığı belirtilmiş ise de davacı taraf delil listesinde davalı şirketin ticari defterlerine dayandığı ve bu nedenle bu defter üzerinde de inceleme talebi olduğundan dolayı davalı şirketin defter ve belgelerin üzerinde inceleme yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu, bu haliyle davalı şirkete ait defter ve kayıtlar ile belgeleri üzerinde inceleme yapılmadan eksik inceleme sonucunda karar verildiği iddia olunarak mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, cari hesap alacağının tazmini için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı aleyhine hesap ekstresi bakiyesi alacağına dayalı olarak 21.800,46 TL alacak üzerinden ilamsız takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde ekli ve fotokopi şeklinde sunulan 20.10.2016 tarihli mutabakat mektubunda ”şirketimizdeki cari hesabınız 01.01.2018 tarihi itibarı ile 23.812,49 TL borç bakiyesi göstermektedir. Belirtilen bakiye ile mutabık olup olmadığımızı bildirmeniz ve bu miktar ile mutabık değilseniz ***nolu faksa bildirmenizi rica ederiz” şeklinde olup belgenin alt kısmında davacı şirket kaşesinin bulunduğu, mutabakat mektubunun alt kısmında ”03.10.2016 tarihindeki alacağınız olan 23.812,49 TL kayıtlarımızda mutabıktır” belirtmesinin yer aldığı ve sağ alt kısımda davalı firmaya ait olduğu davalı firmanın unvanının yazılı olduğu kaşe ve üzerinde imzanın atılı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça sunulan dava dilekçesinde cari hesap alacağından kaynaklı olarak davalı aleyhine başlatıldığı belirtilen icra takibine vaki itirazın iptali talep edilmiş ve davalı şirketin birçok işletmede bulunan makinelerin bozulması durumunda tamir etmeye yetkili servis olduğu, davacı şirketin de bu servis hizmetlerini Akdeniz bölge servisi olarak davalı şirket adına yürüttüğü, yani davacı şirketin şikayet olan yere davalı şirket adına servis olarak gittiği ve bozulan cihazları tamir ederek bozulan cihaza ait parça gerekli olduğu takdirde bunu davalı şirketten talep edildiği, talep üzerine bozulan cihazın parçasının davacı şirkete konusu mal olarak sevk irsaliyesi ile geldiği, konsinye malın bedeli dahil tüm servis hizmetini ücretinin davalı şirketçe alındığı ve daha sonra müşteriye davalı şirketin bu bedeli fatura ettiği, her yapılan servis işleminde müşteriden alınan imzalı belge ve takılan parçada belirtilerek anlaşılan sadece servis ücreti bedelinin davalı şirkete fatura edilmesiyle davalı şirketin de düzenli olarak fatura karşılığını davacı şirkete ödediği belirtilmiştir. Davalı taraf sunulan cevap dilekçesinde ise, konusu yedek parça gönderme işleminin davacı dilekçesinde belirtildiği gibi her bir arıza ve servis talebi için tek tek olmadığı zira bunun servis hizmetine aykırılık teşkil edeceği ve davalı şirketin davacı şirkete konsinye olarak yedek parçalar gönderdiği bu parçalar kullanıldıkça hesaplaşıldığı, aradan geçen süreç içerisinde davalı şirketin davacıyla artık çalışmayacağının beyan ederek konsinye olarak elinde bulunan ve kullanılmayan yedek parçalarının iadesini talep ettiği ancak bu bedeller iade edilmediği için faturalar düzenlenerek davacı şirkete noter kanalıyla gönderildiği fakat bu faturanın iade edildiği ve davacı şirketin davalı aleyhine icra takibi başlattığı iddiasında bulunmuştur. İlk derece mahkemesince 22.01.2018 tarihli duruşmada davacı defterlerinin üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinden sonra davalı defterleri üzerinde inceleme yapılması hususunun ara karar ile değerlendirilmesine dair karar verilmiş, iş bu ara kararın icrasına yönelik mahkemece Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi tevzi birimine gönderilmek üzere yazılan talimat evrakında davacı tarafa defter ve eki belgelerini bilirkişi incelemesinde hazır etmesi yönünde kesin süreli tebligat çıkarılmasına, tebligat defterlerin süresi içerisinde sunulmadığı takdirde defter ve belgelerinin sunmaktan ve bunlara dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı şerhinin ayrıca verilmesine, belirtilen süre içinde davacı tarafça mahkemeye başvurup yerinde inceleme talep edilmesi halinde bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesine dair karar ihdas olunmuştur . Bilirkişi tarafından davacı tarafın ticari defterlerin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; ibraz edilen 2016 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun bir şekilde tutulduğu, işbu defter kayıtlarına göre 31.12.2016 tarihi itibari ile davacının davalıdan 21.8010,46 TL alacaklı olduğunun kayıtlı olduğu, davalının davacının elinde bulunduğunu iddia ettiği mallar ile ilgili düzenlediği davacıya noter kanalıyla gönderdiği faturaların davacının ihtarname ile iade ettiği, iş bu faturalarının davacının kayıtlarında yer almadığı, konsinye mal tesliminde VUK 230/5. Maddesi uyarınca mal hareketinin sevk irsaliyesi ne bağlanmasının zorunluluğu olduğu, bu nedenle malın konsinyeye göndermesi sırasında konsinyör tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve malların konsinye suretiyle gönderildiğinin belirtilmesi gerekeceği ancak davalının konsinye malın teslimi ve ilgili dava dosyasına herhangi bir irsaliye sunmadığı ve davalının davacıya gönderdiği mallara ait düzenlediği konsinye mal irsaliyelerinin incelenmesi gerektiği bu irsaliyelerle davalının davacıya düzenlediği faturalar karşılaştırılarak davacının elinde mal kalıp kalmadığını tespit edileceği bu nedenle davalı kayıtların üzerinde yapılacak incelemenin bu yönde yapılması gerektiği, davalının kayıtların incelenmesi neticesinde davacının alacaklı olduğu kanaatine varılacak olursa davacı yanın 3091 sayılı Kanunun Faiz ve Temerrüt Faiziyle İlişkin Kanunun 2. maddesine göre takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi isteyebileceği yönünde tespitte bulunmuştur. Mahkemece uyuşmazlığa konu itirazın iptali davasında davacının davasının kabulü ile davanın İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ki takibe itirazının iptaline, takibin aynı şartlarla devamına, kabul edilen dava değeri üzerinden taktiren %20 oranında hesaplanan 4.360,09 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiş iş bu kararı yönelik davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı tarafın istinaf sebeplerinin incelenmesinde; öncelikle mahkeme dosyasında davalı vekilinin vekaletnamesinin olmasına rağmen dosyadan çıkarılan tebligatların gönderilmediği ve gerekeceği karar başında da davalı vekilinin isminin yer almadığı belirtilmiştir. Dosyada mübrez Beyoğlu … Noterliğince düzenlenen 01. 04 .2004 tarih ve … sayılı vekaletnamenin incelenmesinde ,İstanbul Barosu avukatlarından Av. …’nın davalı vekili olarak tayin edildiği ve duruşmalara davalı vekili olarak katıldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nun 297 /1-b maddesinde ”tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti de kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerin ad ve soyadları ile adreslerini” hüküm başlığında yer alması gerektiği belirtilmiştir. Bu haliyle; mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davalı vekilinin ad, soy ad ve adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nun 297-(1)-b) maddesine aykırıdır. Davalı şirketin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmadığı yönündeki istinaf sebepleri incelenmesinde ise; 6100 sayılı HMK’nun 222. maddesinde “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Mahkemece davalı tarafın süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığı bu nedenle delil listesinin süresinde olmadığı, davacının muvafakatinin bulunmadığı ve süresinde olsa bile konsinye satışına ilişkin belge ve bilgilerin sunulmadığı, mutabakat metni altındaki imzanın da inkar edilmediği belirtilerek bilirkişi raporu nazara alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilince gerek istinafa cevap dilekçesinde ve gerekse davalı vekilince sunulan cevap dilekçesine karşı sunmuş olduğu beyan dilekçelerinde, cevap dilekçelerin süresinde sunulmadığı ve süresinde sunmayan cevap dilekçesinin ve delil listesinde muvafakatlerinin olmadığı belirtilmiş ise de; davacı tarafça mahkemeye sunulan dava dilekçesinin deliller kısmının 1. Maddesinde Taraflara ait ticari defterlere dayanıldığının belirtildiği, mali müşavir bilirkişi raporunda da davalının davacıya gönderdiği malları ait düzenlediği konsinye mal irsaliyelerinin incelenmesi gerektiği, davalının davacıya düzenlediği faturalar karşılaştırılarak davacının elinde mal kalıp kalmadığının tespit edilebileceği ve bu nedenle davalı kayıtları üzerinde yapılacak incelemenin gerektiği yönündeki tespitler nazara alındığında; davalı tarafa ait 2016 yılı ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişi eşliğinde inceleme yapılmak suretiyle 12.03.2018 tarihli ve davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundaki eksikliklerin ikmal edilmesi gerekmektedir. Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinin deliller kısmında 2015 yılı tarafların BA-BS kayıtların dosya arasına alınarak incelenmesi talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, tarafların 2015 yılı BA-BS kayıtları ilgili vergi dairelerinden celp edilerek dosya arasına alınarak, HMK 222 maddesi uyarınca belirlenen inceleme günlü usulüne uygun bir şekilde meşruhatlı davetiye ile davalı vekiline de tebliğine karar verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilerek sadece davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alındığı anlaşılmakla; davalı tarafa usulüne uygun olarak ticari defterlerini ibraz etmesi için süre verilmesi, davalı tarafça ticari defterlerin ibrazı halinde, davacı tarafça dosyaya bir örneği ibraz olunan mutabakat metninde belirtilen alacağın defterde kayıtlı olup olmadığı, takibe konu alacağı karşılayıp karşılamadığı da araştırılmak suretiyle, davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundaki belirtilen eksikliklerin ikmaline yönelik bilirkişiden ek rapor alınarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. İş bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2017/455 Esas, 2018/666 Karar ve 20/06/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye Gelir Kaydına, yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya İadesine, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/10/2021