Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/449 E. 2021/915 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/449
KARAR NO: 2021/915
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/800
KARAR NO: 2018/216
KARAR TARİHİ: 09/04/2018
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücu)
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin çeşitli illerde elektrik dağıtım hizmetlerini yürüttüğünü, faaliyetleri sırasında yardımcı iş niteliğindeki temizlik işlerinin davalı şirketlere ihale yoluyla farklı dönemlerde verildiğini, davalıların bu işler için çalıştırılan işçilerden …’un Kocaeli 3. İş Mahkemesinin 2011/452 E. sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verildiğini, dava dışı işçinin ilamı Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında icra takibine dayanak yapması nedeniyle icra tehdidi altında 19/03/2013 tarihinde 13.440,97 TL ve 338,52 TL olmak üzere toplam 13.779,49 TL ödendiğini, davalılar alt işveren olup ödenen işçilik alacaklarından sorumlu olduklarını, davalıların sorumluluk oranlarının yaptırılacak bilirkişi incelemesinde tespit edilebileceğini ileri sürerek ödenen 13.779,49 TL işçilik alacağından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.000,00 TL’sinin davalılardan rucüen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde, İş Kanunu ve Borçlar Kanunu gereğince işçilik alacaklarından sorumlu olmadıklarını, sorumlulukları bulunsa dahi sorumluluk oranlarının belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; işçi … tarafından Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin 2011/452 esas sayılı dosyasında ihbar ve kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı olarak toplam 8.312,00 TL alacağa karar verildiği, kıdem tazminatı olarak ise 4.384,00 TL alacağa karar verildiği, 4857 (1475) sayılı iş kanununa göre işçinin kıdem tazminatından her işveren kendi döneminden sorumlu olduğu, bu nedenle kıdem tazminatı yönünden Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ndeki bilirkişi raporunda esas alınan son ücret üzerinden davalıların dönemlerine isabet eden miktarları ayrı ayrı hesaplandığı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacaklarından ise son işveren sorumlu olup devreden işverenlerin sorumluluğu bulunmadığı, mahkememiz dosyasında son işveren … adlı işveren olup bu işverenin davada taraf olmadığı, bu nedenle son işverenin sorumlu olduğu ihbar tazminatı ve yıllık izin bedelinin bilirkişi raporunda tespit edilmediği, hak sahibi …’un İş Mahkemesi’nde alınan bilirkişi raporunda göre kıdem süresi 01/09/2006-31/10/210 tarihleri arasında belirlendiği, … şirketinin kıdem süresi 01/09/2006-26/06/2007 arasındaki 9 ay 25 gün , … şirketinde geçen sürenin ise 5 ay 20 gün, … şirketinde geçen kıdem süresinin ise 2 yıl 30 gün olduğu, işçinin iş akdi 11/05/2011 tarihinde sona erdiğinden son işveren … adlı işveren olup ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretinin tamamından bu işverenin sorumlu olduğu, davacı …’ın 1.523,21 TL … şirketinden, 877,38 TL … şirketinden, 3.900,68 TL … şirketinden olmak üzere toplam 6.301,27 TL alacağı olduğu, alacaklı … tarafından Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davacı aleyhine icra takibi yapıldığı, davacının 19/03/2013 tarihinde icra dosyasına toplam 13.779,49 TL ödendiği, ödemeye ilişkin reddiyat makbuzunun icra dosyası içinde mevcut olduğu anlaşılmakla, 20/02/2017 tarihli kök rapor ve 02/01/018 tarihli ek raporun esas hakkında hüküm vermeye elverişli olduğu…” gerekçesiyle, “Davanın KISMEN KABULÜ ile, toplam 6.301,27 TL’nin davalı … Ltd. Şti. 1.523,21 TL kısmından, davalı … Ltd. Şirketi 877,38 TL lik kısmından, davalı … Ltd. Şirketi 3.900,68 TL’lik kısmından sorumlu olmak üzere ödeme tarihi olan 19/02/2013 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece taleplerinin yalnızca 6.301,27 TL kısmının kabul edildiğini, dosyada alınan bilirkişi raporunda işçinin tazminatları hesaplanırken İş Mahkemesi dosyasından gereğince yararlanılmadığını, asıl dava dosyasında hükmedilen icra dosyasında ödenen rakamlar belli olmasına, işbu davanın konusunun işçiye müvekkili kurum tarafından ödenen işçi alacakları yanında faiz, vekalet ücretleri, yargılama giderleri, icra masrafları, icra vekalet ücretleri gibi birçok alacağın tahsiline ilişkin olmasına rağmen bilirkişi raporunda sadece tazminat hesabı yapıldığını, davalıların müvekkili kurumun ödediği vekalet ücretleri ve yargılama giderlerinden de kıdem tazminatından sorumlu oldukları oranda sorumlu tutulmaları gerektiğini belirterek eksik inceleme sonucu verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece alınan iki bilirkişi raporu arasında çelişki olmasına rağmen raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin, hangi rapora neden üstünlük tanındığı açıklanmadan karar verildiğini, müvekkili şirketin alt işveren olduğunu, TBK 167.maddesi uyarınca davacı ödediği bedelin ancak yarısını rücu edebilecekken tamamının davalılardan tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, rapora ilişkin sunulan itirazların değerlendirilmediğini, mahkeme ve bilirkişilerce taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin incelenmediğini, davaya konu rücu alacağına ilişkin olarak dava dışı işçinin, davacı idareye açmış olduğu ve kesinleşen davanın müvekkili şirkete ihbar edilmeyerek, şirketin savunma hakkının kısıtlandığını, işçilik alacaklarını ödemeyen davacının davanın açılmasına sebebiyet vermesi ve dava sonucu kesinleşen miktarıda ödemeyerek icra takibinin yapılmasına ve icra masraflarının doğmasına sebep olması sebebiyle, icra masraflarını da davalılara yüklenmesinin hukuka aykırı olduğunu, temerrüdün oluşmadığını, ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasındaki rücu ilişkisi ticari mahiyette olmadığından avans faize de hükmedilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılan işçiye ödenen işçilik alacaklarından, sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketlerin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalılardan sorumlulukları oranında tahsili istemine ilişkindir. Davacı, hizmet alım ihalesinin davalılar tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, davalı yüklenicilerin çalıştırdığı işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ile ilgili ücret ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçinin işçilik alacaklarının tahsili için …. aleyhine açtığı dava sonunda hesaplanan miktarın, ….’den tahsiline karar verildiği ve icra takibi sonunda da …. tarafından ödendiği ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatından hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduğuna ilişkindir. Kocaeli 3. İş Mahkemesinin 2011/452 E. 2012/90 K. sayılı dosyasında; davacı … tarafından, davalı … AŞ aleyhine işçilik alacaklarının tahsili için açılan davada, işçinin 01/09/2006 – 30/09/2006, 17/10/2006 – 21/01/2007, 01/02/2007 – 07/05/2007 ve 08/05/2007 – 26/06/2007 tarihleri arasında … Limited Şirketi’nin değişik sicil numaralı işyerlerinde, 11/07/2007 – 30/09/2007 ve 02/10/2007 – 31/12/2007 tarihleri arasında … Limited Şirketi’nin değişik sicil numaralı işyerlerinde, 01/01/2008 – 31/12/2008 ve 01/01/2009 – 31/01/2010 tarihleri arasında … Limited Şirketi’nin değişik sicil numaralı işyerlerinde, 01/02/2010 – 31/10/2010 tarihleri arasında … Anonim Şirketi’ne ait işyerinde çalıştığı, iş sözleşmesinin 31/10/2010 tarihinde … Anonim Şirketi tarafından sonlandırıldığı ve işe altı gün ara verip 06/11/2010 tarihinde … isimli işverenin yanında yeni bir sözleşme ile çalışmaya başladığı, iş sözleşmesinin son alt işveren olan … Anonim Şirketi tarafından haklı neden olmaksızın, ihale süresinin sona ermesi gerekçesiyle sözlü olarak sonlandırıldığı, davacının çalıştığı sürece senelik izinlerini kullandığına ilişkin herhangi bir kanıt bulunmadığı, üst işveren konumundaki davalının davacının tüm kıdem süresi üzerinden senelik izin, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarından sorumlu olduğu gerekçesiyle 4.384,00 TL kıdem tazminatı alacağı, 1.964,00 TL ihbar tazminatı alacağı ve 1.964,00 TL senelik izin ücreti alacağı olmak üzere toplam brüt 8.312,00 TL’nin … AŞ’den alınarak davacı …’a verilmesine 08/03/2012 tarihinde karar verilmiş, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2012/9821 E. 2012/29567 K. sayılı 25/12/2012 tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında; alacaklı … tarafından, Kocaeli 3. İş Mahkemesinin 2011/452 E. 2012/90 K. sayılı ilamı gereğince, … AŞ aleyhine, 4.384,00 TL kıdem tazminatı, 245,73 TL yargılama gideri, 163,15 TL harç, 997,44 TL vekalet ücreti, 3.928,00 TL ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti, 1.331,49 TL işlemiş faiz alacağının tahsili istemiyle takip başlatıldığı, dosyamız davacısı tarafından 19/03/2013 tarihinde 13.440,97 TL ve 338,52 TL olmak üzere toplam 13.779,49 TL ödendiğini tespit edilmiştir. Ancak dosya kapsamında kapak hesabı bulunmadığından, ödeme tarihine kadar işlemiş faiz, masraf, harç miktarları yönünden bir tespit yapılamamıştır. Bilirkişi … tarafından tanzim olunan 19/09/2016 tarihli ilk bilirkişi raporunda; İş Kanunu md. 2/6 hükmündeki birlikte sorumluluk hükmünün amacı ve ruhu dikkate alındığında, salt işçilik alacaklarının korunması amacıyla asıl işverenin birlikte sorumluluğunun öngörüldüğünü, esasen tüm işçilik alacaklarından alt işverenin sorumlu bulunduğunu ve kanunun amacı ve ruhundan hareket edildiğinde asıl işveren tarafından ödenen tutarların tümünün alt işverene rücu edilebileceğinin kabulü gerektiğini ancak bu görüşün Yargıtay tarafından kabul edilmeyerek sözleşmede hüküm olması halinde hükmün değerlendirilmesi aksi halde yarı yarıya sorumluluğa gidilmesi gerektiğinin işaret edildiği, taraflar arasındaki sözleşmede bir hüküm olmadığından Yargıtay’ın görüşünden hareket edildiği takdirde davalı … Ltd. Şti.’ne 1150,45 TL rücu edilebileceğini, diğer davalılar nezdinde kıdem tazminatı ve diğer alacaklar bakımından hak doğmadığından rücu edilme şartlarının bulunmadığını, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağından ise son işveren … Anonim Şirketi’nin sorumlu olduğu şeklinde görüş sunulmuştur. Bilirkişi … tarafından tanzim olunan 20/02/2017 tarihli ikinci raporda ise; dava dışı işçinin davalı şirketlerde çalıştığı süreler dikkate alınarak oranlama yapılmış ve kıdem tazminatı yönünden davalı … Ltd. Şti’nin 1.523,21 TL, davalı … Ltd. Şti’nin 877,38 TL, davalı … Ltd. Şti.’nin 3.900,68 TL’den sorumlu olduğu, yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatından son işverenin sorumlu olduğu yönünde şeklinde görüş sunulmuştur. Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusudur ve işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla getirilmiş olan sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanunun 146.maddesinde “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almağa mecburdur. Ve hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkını haizdir. Birinden tahsili mümkün olmayan miktar, diğerleri arasında mütesaviyen taksim olunur.” (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. maddesi “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.”) şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Davacı tarafından dosya kapsamına davalı … Ltd. Şti. İle imzalanan 08/05/2007-26/06/2007 tarihleri arasında hizmet alımına ilişkin sözleşmenin ve davalı … Ltd. Şti. ile imzalanan 01/01/2008-31/12/2008, 01/03/2009-30/04/2009, 01/05/2009-31/12/2009, 01/01/2010-31/01/2010 tarihleri arasında hizmet alımına ilişkin sözleşmeler sunulmuş ise de, dava dışı işçinin çalıştığı tüm süreleri kapsar şekilde sözleşmelerin tamamen sunulmadığı tespit edilmiştir. … Ltd. Şti. ile imzalanan hizmet alım sözleşmelerinin 23.maddesinde “Yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın ve konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümünde belirlenmiş olup, yüklenici bunları aynen uygulamakla yükümlüdür.” düzenlemesi yer almaktadır. Ancak genel, teknik ve idari şartnameler dosyaya ibraz edilmemiştir. Dosya kapsamında düzenlenen her iki raporda da sözleşme hükümleri değerlendirilmeksizin hesaplama yapılmış, yine gerekçeli kararda da sözleşme hükümleri incelenmemiş, tarafların sorumluluk oranlarına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede, çalışan işçilerin hak ve alacaklarından hangi tarafın sorumlu olacağının açıkça düzenlenmiş olması halinde tarafların serbest iradeleri ile imzalamış oldukları sözleşme ve şartname hükümleri, tacir sıfatına haiz her iki tarafı da bağlayacağından, dava dışı işçiye ödenen bedellerden hangi tarafın sorumlu olduğunun tespiti için öncelikle dava dışı işçinin tabi olduğu tüm hizmet alım sözleşmeleri ve genel, idari, teknik şartnameler getirtilerek incelenmesi gerekmektedir. Sözleşme ve şartnamelerde, işçilere ödenen bedellerden alt yüklenicilerin sorumlu olacağı belirlendiği takdirde, her bir alt işveren kendi dönemi ile sınırlı olacak şekilde hesaplanacak olan bedelden tam olarak sorumludur. Eğer sözleşmede ve şartnamelerde bir hüküm yer almıyorsa bu durumda her bir alt işverenin sorumlu olduğu hesaplanan bedelden, davacı alt işverenlerle birlikte yarı oranında sorumludur. Bu nedenle dava dışı işçinin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak ödenen bedellerin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23/03/2021 tarihli 2021/616 E. 2021/1083 K. Sayılı ilamında; “…Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.” şeklindedir. Emsal ilamda ifade edildiği üzere yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatının iş akdini haksız olarak fesheden işverenden tahsili gerektiği için, bu kalemlerden fer’ileri ile birlikte (takip tarihine kadar işlemiş faiz, ödeme tarihine kadar işlemiş faiz, icra ve mahkeme harçları da dahil) sadece son işveren sorumludur. Ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davalı aleyhine hükmedilecek işçilik alacağı miktarına göre oranlama yapılarak hesap edilmesi gerekmektedir. Yapılan açıklamalar uyarınca, Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında ödeme yapılan tarih itibariyle kapak hesabının dosya kapsamına alınması, dava dışı işçinin iş mahkemesinin kararında tespit edilen çalışma dönemlerine konu, davalı alt işverenlerle imzalanan hizmet alım sözleşmeleri ile genel, idari ve teknik şartnameler getirtilerek öncelikle dava dışı işçiye ödenen bedellerden hangi tarafın sorumlu olduğunun tespit edilmesi ve sorumluluk miktarlarının ayrı ayrı belirlenmesi, sözleşme ve şartname hükümleri gereğince davacının alt işverenlerle sorumlu olup olmadığı hususu da tespit edilerek hüküm tesis edilmesi gerektiğinden, davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine, davacının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 2-Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/800 E. 2018/216 K. sayılı 09/04/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4-Davacı tarafın istinaf sebepleri incelenmediğinden, davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ve 35,90 TL istinaf karar harcının davacıya talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29/09/2021