Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/448 E. 2021/926 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/448
KARAR NO: 2021/926
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/199 Esas
KARAR NO: 2018/400
KARAR TARİHİ: 12/04/2018
DAVA: Alacak (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin Çanakkale İli Bozcaada İlçesinde bulunan …’in sahipleri olduğunu; otelin 2 kez yer kaymasına uğradığını, ilk yer kaymasında otelin … Sigorta AŞ nezdinde “otel paket sigorta poliçesi ile” 14/12/2012 tarihine kadar sigortalı olduğunu; ilk yer kaymasının 10/04/2013 tarihinde meydana geldiğini; müvekkillerinin toprak kayması nedeniyle oluşan hasarı almak için … Sigortaya başvurdaklarını; ancak talepleri kabul edilmediği için sigorta tahkim komisyonuna başvurduklarını; sigorta tahkim komisyonu kararı ile hasarın teminat poliçesi kapsamında kaldığının ortaya çıktığını; davacının bilahare kredi almak istediğini; … Bankasına başvurduklarını, bankacılık işlemleri için yerin sigorta edilmesi gerektiğini; bunun üzerine davalı sigorta şirketi ile anlaştıklarını, 23/07/2013 ile 23/07/2014 arasında taraflar arasında “otel paket sigortası” düzenlendiğini; bir süre sonra yer üzerinde yeniden kayma meydana geldiğini; rezikonun gerçekleştiğini 19/02/2014 tarihinde davalı sigorta şirketine bildirdiklerini, hasar dosyasının açıldığını, davalı sigorta şirketi tarafından haksız bir şekilde ödeme yapılmadığını, gerekçe olarak da kendilerine sigorta poliçesi yapılırken gerekli bilgilerin verilmediği, binanın ruhsatına aykırı yapıldığı ve giderilmesi istenen hasarın evvelki kaymadan kaynaklandığı hususlarının gösterildiğini, bunların hiç birinin yerinde olmadığını belirterek fazlaya dair haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik 400.000,00 TL zararlarının 30/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek ( ekspertiz rapor tarihi ) avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilince 26/02/2014 / 30/04/2014 ve 17/06/2017 tarihinde 3 kez ODTÜ’den birer kez rapor aldıklarını; davacının bir önce de … Sigortadan 17/04/2013 tarihinde … nolu bir hasar dosyası açtırdığını, orada … Şirketi tarafından hizmet verilip, toprak kaymasının ve verdiği hasarların fotoğraflandığını, fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere hasarların aynı olduğu, bu nedenle ilk toprak kaymasından sonra herhangi bir kaymanın meydana gelmediği, sözleşme anında zaten kaymanın meydana gelmiş ve rizikonun gerçekleşmiş olduğu, kaldı ki, sözleşme anında da davacı müşterinin evvelki toprak kaymasını bildirmediğini böylece poliçe gereği “beyan yükümlülüğüne” aykırı davrandığını, yine ayrıca sözleşme gereğince hasarın “ayni ve beklenmedik” şekilde gerçekleşmesi gerektiği; fakat çok kısa süre önce yerde toprak kayması meydana geldiğinden ve arada davacı yanca hiç bir tedbir alınmadığından artık yeniden meydana gelecek toprak kaymasının beklenmedik bir olay değil, tam tersine beklenen bir durum olduğunu; ilk toprak kaymasından sonrada şayet ikinci toprak kayması oluşmusa arada heyelana karşı davacının hiç bir tedbir almadığını, bu nedenle sigorta poliçesi gereğince ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre toprak kayması nedeniyle mevcut hasarların ilk toprak kayması sonunda hazırlanan fotoğraflara uyduğu; ancak farklı bir toprak kaymasının gerçekleştiği ve davalımız ile imzalanan poliçeden sonra gerçekleştiği kabul edilse dahi; çok kısa bir süre önce meydana gelen heyelanın davalı tarafça davacı sigorta şirketine usulünce bildirilmediği; her ne kadar davalı taraf, sözlü olarak bu hususu bildirdiklerini son celsede ileriye sürmüş ise de; yazılı bir bildirimin bulunmadığı; davacı tarafında yemin deliline dava dilekçesi ile açıkça dayanmadığı nazara alınarak; davacı sigortalının “bildirim yükümlülüğüne” uymadığı; bu nedenle hasar bedelini davalı sigortadan isteyemeyeceği; kaldı ki, gerçekten de sigorta poliçesinde riziko olarak teminat altına alınan zararların “ani ve beklenmedik şekilde” gerçekleşen olaylar nedeniyle ortaya çıkması gerektiği; otelin bulunduğu yerde çok kısa süre önce heyelan yaşanması ve bundan sonrada heyelanın engellenmesi için herhangi bir tedbirin alınmamış olması karşısında; davalı ile imzalanan sigorta poliçesi esnasında yeniden heyelanın meydana gelme olasılığının yüksek olduğu; “ani ve beklenmedik şekilde” ortaya çıkan bir durum sayılamayacağı nazara alınarak; davalı sigorta şirketinin poliçe gereğince ödeme yükümlülüğünden kurtulduğu kabul edilmiş, davanın reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini, ek rapor dahi alınmadığını, isticvap talebinin değerlendirilmediğini, yemin delilinin hatırlatılmadığını, poliçedeki dain mürtehin kaydının muvafakatının sorulmaması dahi eksik incelemeyi gösterdiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporu eksik inceleme neticesinde düzenlendiğini, ilk hasar sonrası hasar giderildikten sonra davalının acentası banka tarafından ekspertiz işlemi yapılarak şartlar uygun olarak sigorta işlemini yapıldığını, ilk hasar tarihi olan 10/04/2013 sonrası hasar giderilerek otel yaz sezonuna hazır hale getirildiğini, ilk hasardan yaklaşık 10 ay sonra 2. hasar meydana geldiğini, dosyada mevcut 11/06/2013 tarihli … Bankasınca hazırlatılan ekspertiz raporu hiç değerlendirilmediğini, dava konusu ihtilafa ilişkin teknik bir değerlendirme yapılmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, “ İşyeri Sigorta Poliçesi “ kapsamında hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında, 23/07/2013- 23/07/2014 tarihli “İşyerim Garantide Otel Paket Sigorta Poliçesi” ile 30/07/2014-23/07/2014 tarihli “İşyerim Garantide Otel Paket Kombine Poliçe Eki” imzalandığı, poliçede rehin alacaklısı olarak … Bankası A.Ş. Altınoluk Şubesi, Kombine Poliçe Ekinde ise rehin alacaklısı olarak … Bankası Çanakkale Şubesi gösterildiği, poliçe vadesi içerisinde davacının otelinin bulunduğu arazide tekrardan gerçekleşen yer kayması sebebi ile otel binası ve çevresinde oluşan hasarın tazmini için sigorta şirketine başvurulduğu, sigorta şirketince, ihbar edilen hasarın poliçenin yapılmasından önceki tarihlerde meydana gelen heyelanların sonucu olduğu, rizikonun poliçenin yapılmasından önce gerçekleştiği ve davacının sözleşmenin kurulması sırasında beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesiyle herhangi bir hasar ödemesi yapılmadığı için davacının iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır. TTK.nun 1269.ncu maddesi uyarınca, malı rehin alan kimse o mal üzerindeki menfaatini kendi adına sigorta ettirebileceği gibi, aynı yasanın 1270 nci maddesi hükmü gereğince bir başkasının da rehin konusu malı rehin alan hesabına ve onun lehine sigorta ettirmesi mümkündür. Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan, rehin hakkı sahibi olduğundan sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkının da öncelikle ona ait olması gerekir ve sigorta ettiren, ancak sigortalı malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta edilenin açık muvafakatini almak ve o suretle sigortadan, kendi menfaati de zedelendiği taktirde, tazminat istemek hakkına sahip olur. Yargıtay’ın süreklilik kazanmış emsal kararlarında açıklandığı üzere; TTK’nun 1456/1. maddesinde “Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder” düzenlemesine; 1456/2. maddesinde ise “Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesi uyarınca, sigorta tazminatının öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvafakatının alınması gereklidir. Somut olayda, davaya konu 23/07/2013- 23/07/2014 tarihli İşyerim Garantide Otel Paket Sigorta Poliçesi’nde rehin alacaklısı … Bankası Altınoluk Şubesi, 30/07/2014-23/07/2014 tarihli İşyerim Garantide Otel Paket Kombine Poliçe Eki”nde ise rehin alacaklısı olarak … Bankası Çanakkale Şubesi gösterilmiştir. Getirtilen hasar dosyasında, rehin alacaklısı …, 15/09/2014 tarihinde dain mürtehin sıfatı ile açılan hasar dosyasının akıbetini sormuş, davalı sigorta şirketince hasarın poliçe teminat kapsamında değerlendirilmediği ve poliçenin yürürlükte olmadığı bildirilmiştir. Bu nedenle davacının sigorta poliçesine dayanarak tazminat talebinde bulunabilmesi için dain mürtehin dava dışı bankaların bu konuda açık muvafakatlarının olması gerekmektedir. Rehin alacaklısının alacağı tamamen ödenmemiş ise sigorta bedelini talep hakkı öncelikle rehin alacaklısı bankaya aittir. Ancak kredi borcundan artan kısım olursa davacı bunu istemesi mümkündür. Kredi borcunun poliçe teminatından daha düşük miktarda olduğu durumda ise kredi borcunun artan kısım için bankanın onayına ihtiyaç bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/07/2020 tarihli 2019/4491 Esas 2020/4854 Karar sayılı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 09/07/2020 tarihli 2019/4871 Esas, 2020/4592 Karar sayılı ilamları). Buna göre, öncelikle rehin alacaklısı bankaların açılan davaya muvafakat verip vermediği sorularak, muvafakat verilmemesi halinde dava tarihi itibariyle ilgili banka kayıtları getirtilerek varsa rehin alacaklısının alacağı tespit edildikten sonra tazminat tutarından rehin alacaklısının alacak miktarı tenzil edilerek artan miktar yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Kabule göre de; davaya konu hasarın sigorta poliçesi imzalanmadan önceki sigorta poliçesi zamanında oluşan toprak kaymasından meydana geldiği yönünde görüş bildiren inşaat bilirkişi ve sigorta uzmanı bilirkişinin müşterek raporu hükme esas alınmış ise de jeoloji mühendisi de dahil edilerek heyet halinde rapor alınması gerekirken bilirkişi raporunun bu haliyle denetimden uzak, hüküm kurmaya yetersiz olduğundan jeoloji mühendisi de dahil edilerek üçlü bilirkişi heyetinden alınacak rapor sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun sair hususlar incelenmeksizin kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/199 E. 2018/400 K. sayılı 12/04/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 4-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 5-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 6-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/09/2021