Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/445 E. 2021/1036 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/445
KARAR NO: 2021/1036
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 21/03/2018
ESAS NO: 2015/1468 Esas
KARAR NO: 2018/301
DAVA: Sıra Cetveline İtiraz
KARAR TARİHİ: 20/10/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirkete borçlu, … Ltd. ŞTin nin iflas ettiğini, tasfiyesini İstanbul Anadolu İflas Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, davalı tarafın 13/10/2014 tarihinde iflas masasına 2.276.262,00 TL alacak kaydı yaptırdığını, davalının alacak kaydına mesnet gösterdiği araç rehin sözleşmeleri ve G.K. Sözleşmesi gereğince alacak bildirdiğini, tahsilatları bildirmediğini, faiz hesaplamalarının hatalı olduğunu, faize faiz uygulandığını, rehinden kaynaklanan alacak ile rehin kapsamı dışında olan alacak ayırımına gidilmeden tamamının rüçhanlı alacak olarak kaydedildiğini iddia ederek davalının müflis … Ltd. Şti iflas masasına yazdırdığı alacağın terkinine, sıra cetvelinden davalıya ayrılan payın taraflarına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın süresinde açılmadığını, alacağın rüçhanlı olduğunu, müflis şirketin iflas tarihi itibariyle bankaya borcunun 2.276.262,34 TL ayrıca şarta bağlı alacağının 3.360,00 TL olduğunu, davacının davasının yasaya aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” davacının dava dışı müflis … Ltd. Şti’den 1.150.000,00 TL alacaklı olduğunun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1173 Esas 2017/34 Karar sayılı 18/01/2017 tarihli ve 21/11/2017 tarihinde kesinleşen hüküm ile sabit olduğu, müflis şirketten alacaklı olması sıfatına dayanarak İİK’nun 235/2 maddesinde düzenlenen işbu kayıt terkin davasına açmaya hak sahibi olduğu, davanın 15 günlük hak düşürücü sürede açıldığı, davalı bankanın 1.677.984,50 TL İİK’nun 206/1 maddesi uyarınca sıra cetveline ruçhanlı alacak olarak kaydı gereken alacağı ile 371.537,63 TL 4. Sırada yer alan alacak olarak kaydedilmesi gereken toplam 2.049.522,13 TL lik alacağı bulunduğu ancak bu alacağa karşılık müflis şirketin iflas masasına 2.276.262,00 TL alacak kaydı yapıldığı, bu durumda davalının iflas masasına 226.740,21 TL lik fazla bir alacak kaydı yapıldığı tespit edildiğinden İİK’nun 235/2 ve 3. Maddesine göre yasal koşulları oluştuğu ” gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğü … İflas sayılı dosyasında düzenlenen sıra cetveline davalı bankanın 1.677.984,50 TL lik alacağının rüçhanlı olarak, 371.537,63 TL lik alacağının 4. Sıraya kaydına, 226.740,21 TL lik kısmın sıra cetvelinden terkinine, fazla istemin reddine, sıra cetvelinden terkinine karar verilen 226.740,21 TL ile 3.000,00 TL bilirkişi gideri 125,10 TL tebligat müzekkere gideri, 27,70 TL maktu harç, 27,70 TL başvuru harcı, 4,10 TL vekalet harcından oluşan toplam 3.184,60 TL yargılama gideri ile 2.180,00 TL vekalet ücreti ile birlikte davacıya tahsisine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunda öncelikle asıl alacak eksik hesaplandığını, faiz hesabında GKS’nin 19.maddesi dikkate alınmadığını, takip tarihi itibariyle işlemiş akdi faize yerleşik yargıtay kararları, kanun ve sözleşme hükümleri gereğince bankalarca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranına %50 ilavesi suretiyle temerrüt faizi uygulanması gerekirken bu husus göz önüne alınmadığını, TMK’nın 946/2 maddesinde ” rehin hakkı, alacaklıya asıl alacak ile birlikte sözleşmenin faizlerinin, takip giderlerinin ve gecikme faizinin güvencesini sağlar” hükmüne yer verildiği, buna göre taşınır rehninde limit söz konusu olmayıp sözleşme faizlerini, takip giderlerini ve gecikme faizlerini de kapsadığını, bu nedenle rehinle teminat altına alınmış alacakların tamamı rüçhanlı olarak kaydedilmesi gerektiğini
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, İcra ve İflas Kanunun 235. maddesi gereğince açılan sıra cetveline itiraz ( kayıt terkin ) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, İİK 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Somut olayda, davacının dava dışı müflis şirketin iflas masasına kayıt kabul talebinin iflas masasınca reddedildiği, Davalı bankanın 2.276.262,00 TL alacak kayıt talebinin “4/RUÇ” kısaltmasıyla aynen kabul edildiği, İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyası üzerinden vermiş olduğu 13/04/2016 tarihli cevabı yazısında, düzenlenen sıra cetvelinin 15/11/2015 tarihinde … Gazetesinde 19/11/2015 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı, masrafı yatırıldığından davacı alacaklı vekiline 23/11/2015 tarihinde ayrıca tebliğ edildiği, davacının İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1173 Esas sayılı dava dosyası ile kayıt kabul davası açtığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda 18/01/2017 tarihli 2017/34 Karar sayılı kararı ile davacının 1.150.000,00 TL lik alacağının müflis şirketin iflas masasına birinci sırasına kayıt ve kabulüne karar verildiği, kararın 21/11/2017 tarihi itibarıyla kesinleştiği dolayısıyla davacının işbu davayı açmaya yetkili olduğu, davanın 08/12/2015 tarihinde yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davalı bankanın müflis şirketten talep edebileceği alacak miktarının tespiti yönünden yapılan bilirkişi incelemesine göre; davalı bankanın dava dışı müfliş şirket ile 22/11/2005 tarihinde 1.000.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesini imzaladığı, sözleşmede akdi faiz oranının % 35 olarak belirlendiği, kredi tahsis tarihi ile fiilen kullanım tarihi arasında geçecek süre için kullanılmayan bakiye üzerinden % 2 komisyon ödeneceğinin, temerrüt durumunda bankaca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranına % 50 ilave suretiyle temerrüt faizi uygulanacağı, bankanın defter ve kayıtlarının bağlayıcı ve kesin delil olacağının kabul edildiği, davalı banka tarafından 23/07/2008 tarihli ihtarname ile müflis şirketin 18/07/2008 tarihi itibarıyla gecikme faizi ile birlikte 622.329,19 TL borçlu olduğunun ve borcun bir gün içinde ödenmesinin ihbar ve ihtar edildiği, ihtarnamenin 28/07/2008 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre 30/07/2008 temerrüt tarihine göre davalı bankanın müflis şirketten iflas tarihi olan 19/03/2013 tarihine göre 2.049.522,13 TL alacağı bulunduğu, sözleşmenin 14. Maddesinde ” teminatların bankanın her türlü alacağının teminatını teşkil edeceği” şeklinde düzenlenen hüküm uyarınca üzerinde davalı banka lehine rehin tesis edilen araçların toplam 1.677.984,50 TL lik kısmı için teminat teşkil ettiği tespit edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-1650 Esas 2019/507 Karar sayılı 02/05/2019 tarihli kararında da açıklandığı üzere; Yargıtay uygulamasında bankaların T.C Merkez Bankası’na bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin, temerrüt faizi tespitinde esas alınamaz. Hesabın kapatıldığı tarih itibariyle davalının kullandığı ticari kredilere uygulanan cari, akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar olan alacağa akdi faiz işletilip temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar sözleşmede belirlenen arttırım uyarınca belirlenecek temerrüt faizi oranının uygulanması gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, genel kredi sözleşmesinde akdi faiz %35 olarak tespit edilmiş, temerrüt faizinin ise sözleşmenin 19. Maddesi uyarınca bu oranın % 50 fazlası olan %52,50 kabul edilerek faiz hesaplaması bu oranlardan yapılmıştır. Bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin faiz oranına ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili diğer bir istinaf nedeni olarak TMK’nın 946/2 maddesinde ” rehin hakkı, alacaklıya asıl alacak ile birlikte sözleşmenin faizlerinin, takip giderlerinin ve gecikme faizinin güvencesini sağlar” hükmüne yer verildiği, buna göre taşınır rehninde limit söz konusu olmayıp sözleşme faizlerini, takip giderlerini ve gecikme faizlerini de kapsadığını, bu nedenle rehinle teminat altına alınmış alacakların tamamı rüçhanlı olduğu belirtilmiştir. Genel Kredi sözleşmenin 14. Maddesi ” teminatların bankanın her türlü alacağının teminatını teşkil edeceği” şeklinde düzenlenmiş olup dosyaya ibraz edilen rehin sözleşmelerine göre 32 adet araç 786.974,50 TL, 112 adet araç 891.010,00 TL olmak üzere toplam 1.677.984,50 TL üzerinden rehnedildiği bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. TMK nun üçüncü bölümünde taşınır rehni üst başlığı ile 939 vd maddelerinde yer verilmiştir. TMK 946. maddede, alacaklının ödenmeyen alacağının rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ödenmesini isteyebileceği, rehin hakkının alacaklıya asıl alacakla birlikte sözleşme faizlerinin, takip giderlerinin ve gecikme cezasının güvencesini sağlayacağı ifade edilmiştir. İpotek ile sağlanan amaç alacağa teminat sağlamaktır. İpotek, rehni verenle alacaklı arasında yapılacak resmi senede dayanır. Rehin hakkı, ayni hak olarak bu senede dayanılarak tescille doğar. Doğmuş bir alacağı teminat altına almak için kurulan ipotek kesin borç ipoteğidir. İlerde doğacak ve doğması muhtemel alacaklar için kurulan ipotek ise üst limit ipoteğidir. İpotek tesis edilirken alacağın miktarının belirli ve borcun mevcut olması kaydıyla ipotek miktarı dışında faiz ve takip giderlerinin de rehin teminatından yararlanacağının öngörülmüş olması halinde, tarafların anapara ipoteği kurmak istedikleri kabul edilebilir. Rehin sözleşmesinde ipoteğin alacağa bağlı olarak limitli tesis edildiği hallerde üst sınır ipoteği olduğu kabul edilmelidir. Üst sınır ipoteği, ileride doğacak veya doğması muhtemel olan bir alacağın teminatı olarak tesis edildiği için bu belirsizliğin ileride getireceği sorunları önlemek amacıyla taşınmazın bu belirsiz borca azami ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosunda bir limitle belirlenir. Bu nedenle, ana borç ile buna eklenecek faiz, icra takip giderleri ile yanlarca kararlaştırılan diğer ferileri, ipotekle teminat altına alınan toplam borç miktarı, bu tür ipotekte tarafların ipotek tesis edilirken rızaları ile tespit edilen bu limiti aşması mümkün değildir. Bu özellik üst sınır ipoteğini kesin borç ipoteğinden ayıran önemli bir unsur olmaktadır. (YHGK’nın 22.02.2012 tarih ve 12-778 E., 94 K. sayılı ilamı bu yöndedir.) Somut olayda, genel kredi sözleşmesi ve araç rehin sözleşmeleri incelendiğinde ipotek işleminin genel kredi sözleşmesi kapsamında açılmış veya açılacak her türlü kredilerin teminatı olarak doğmuş ve doğacak tüm borçlar için limit belirtilmek suretiyle üst sınır ipoteği olarak tesis edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla yukarıda açıklandığı üzere üst sınır ipoteği ile teminat altına alınmış olan davalı alacağın, ipotek akit tablosunda öngörülen (limiti aşmayan) toplam 1.677.984,50 TL miktarın rüçhanlı alacak, bakiye 371.537,63 TL alacağın ise 4. Sıraya kaydına karar verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 98,10 TL’nın başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL’nın istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 35,90 TL’nın harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/10/2021