Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/442 E. 2021/1074 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/442
KARAR NO: 2021/1074
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/728 Esas
KARAR NO: 2018/374
KARAR TARİHİ: 05/04/2018
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 27/10/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı kooperatiften 2 adet daire satın aldığını ve bu dairelerin satışının kooperatif tarafından gerçekleştirildiğini, daire satış bedellerinin davalı kooperatif yönetim kurulu başkanı … adına havale edildiğini, davacının taşınmaz tapuları verildikten sonra şeklen ortak kaydı yapıldığı yönündeki bilgi gereği ifa olunmayarak ortaklığın devam ettirildiğini, yönetim kurulunun dikkatsiz ve hukuk dışı yönetimi ile basiretsiz eylemleri neticesinde 3. şahıslara olan borçlardan kısmen ödemeler yapıldığını ve daire kayıtlarındaki hacizlerin kaldırılmasının sağlandığını, müvekkilinin satın aldığı bağımsız bölümlerin satış işlemlerinin borçsuz kaydı ile yapıldığını ve en başından itibaren hiçbir genel kurula katılmadığını, bir üyelik işlemi akdetmediğini ancak sürekli olarak aidat talebinde bulunulduğunu, buna karşın menfi tespit davası açıldığını ve dava öncesinde ihtarname ile durumun davalıya bildirildiğini, ilgili davanın halen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/200 esas sırasında devam ettiğini, davalı kooperatifin bu süreci istifa olarak değerlendirmek sureti ile müvekkilini 21/06/2015 tarihli genel kurula çağırmadığını, toplantı gündeminin 5/s bendinde davacının hukuki durumunun istifa etmiş üye olarak kayıtlara geçirildiğini, hiçbir borcu bulunmayan davacıya devredilen tapu kayıtlarının varlığına rağmen istifa ettiği şeklindeki 5/s bendi kararı ile kötü niyetle toplantıya çağrılmamasının başlı başına iptal nedeni olduğunu, toplantı öncesinde üyelere sunulan yıllık çalışma raporunda müvekkilinin borçlu gösterildiği ve eski ortak olarak zikredildiğinin tespit edildiğini, bu raporun görüşülmesi ve devamında buna bağlı olarak gelir gider hesabının kabul edilmesi, bilançonun kabulü ve ibrası, 2015 yılı tahmini bütçesi ve kooperatif site yönetiminin detaylarının görüşülüp karara bağlanması ile ilgili gündemin 6, 7, 8, 9, 10 ve 11. maddelerinin iptalinin de zorunlu hale geldiğinden bahisle 21/06/2015 tarihli genel kurulda alınan kararların kooperatifler kanunu, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırılık nedeni ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının tek taraflı istifa beyanı ile üyeliği son bulduğundan bu hususa bir itirazlarının olmadığını, davacının istifası ile üyeliğinin son bulduğunu, bununla beraber istifanın kabul edildiğini, yasa gereği istifa tarihine kadar birikmiş borçlarından sorumlu olduğunu, istifa gerekçelerinin kötü niyetli ve gerçek dışı olduğunu, kooperatifin tasfiye koşullarının oluşmadığını, yargıtay kararları gereğince kendisine tahsis edilen dairelerin iadesinin gerektiğini, ödediği bedellerin mevzuat çerçevesinde iade edileceğinin bildirildiğini, üye olmayan davacının genel kurul iptalini talep etmesine yasal olanak olmadığını, aktif husumet ehliyetinin yokluğunun kamu düzenine ilişkin olduğundan öncelikle bu yönden davanın incelemesi gerektiğini, müvekkilinin 21/06/2015 tarihinde genel kurul toplantısı yaptığını, davacının bu toplantıda alınan kararların iptaline ilişkin davasının öncelikle üye olmadığından aktif husumet yokluğu sebebi ile reddine, mahkeme aksi kanaatteyse aynı genel kurula ilişkin aynı gerekçeler ileri sürülerek açılmış olan İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/732 esas sayılı dosyasının mevcudiyeti ve kooperatif kanununun 53/3 maddesi gereğince davaların birleştirilmesine karar verilmesini, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesinde genel kurul kararlarının iptali konusu düzenlenmiş olup, 53. maddede “Aşağıda yazılı kimseler kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalayan günden başlamak üzere 1 ay içerisinde kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler. 1-Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmeyen yahut toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut da genel kurul toplantısına katılmaya yetkili olmayan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden pay sahipleri, 2-Yönetim kurulu, 3-Kararların yerine getirilmesi yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin şahsi sorumluluklarının mucip oldukları takdirde bunların her biri…” düzenlemesi yer almaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere genel kurul kararının iptaline yönelik davayı açabilmesi için davacının öncelikle kooperatif üyesi (pay sahibi) olması gerekmektedir. Davacı vekili tarafından davalıya gönderilen İstanbul Beşiktaş … Noterliği’nin düzenlenmiş … yevmiye numaralı 04/02/2015 tarihli ihtarnamesinde “…1-muhatap kooperatif uhdesinde iken Şişli/… Mahallesi … ada … parsel nolu taşınmazda … numaralı bağımsız bölüm ferdileşme işlemi nedeni ile 22/02/2013 tarihinde D-19 numaralı bağımsız bölümde yer alan taşınmaz ise 17/05/2012 tarihinde müvekkilim adına intikâl etmiştir. 2-Esasen her iki taşınmazın satın alınış aşamasında dairelerin bütün borçları ve mâliyetleri kooperatifimize ödenmek sureti ile işlem yapılmış ve tapu kaydının devredilmesinden sonra kooperatif üyeliğine son verileceği belirtilmiştir. 3-Her iki daire yönünden de müvekkilime ilişkin hiçbir maddi yükümlülük bulunmamaktadır…7-Bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 hafta içinde daha önce ferdî tapusu verilerek kooperatif ortaklığından ayrılış işlemi tamamlanan emsâl işlemler de dikkate alınmak sureti ile müvekkilimin kooperatif ortağı olmadığı ve üyeliğinin son bulduğu, ferdîleşme tarihi itibari ile hiçbir borcu bulunmadığının kayıt altına alınarak buna göre yönetim kurulu kararı alınması, tarafımıza bildirilmesi ihtar olunmaktadır…” beyanının yer aldığı görülmüştür. Davalı kooperatif yönetimi tarafından davacıya gönderilen Beşiktaş … Noterliği’nin … yevmiye numaralı 02/03/2015 tarihli cevabi ihtarnamesinde “…Üyelikten ayrılma talebi mevzuat gereğince noter kanalı ile tek taraflı bir tasarruf olup kabulümüze bağlı olmaksızın tarafları bağlamaktadır. Bununla birlikte muhatabın ayrılma (istifa) talebi kooperatifimizce de uygun bulunarak karar altına alınmıştır…” beyanının yer aldığı görülmüştür. 6163 sayılı yasanın 13. maddesinde “Yönetim kurulu ana sözleşmeye uygun olarak yapılacak isteğe rağmen bir ortağın kooperatiften istifasını kabulden kaçınacak olursa ortak çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirir. Bildiri tarihinden itibaren çıkma gerçekleşir.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre her ortağın “Açık kapı” ilkesi gereği ortaklıktan çıkma hakkı mevcuttur ancak yönetim kurulu çıkma talebinin kooperatif kayıtlarına işlemediği takdirde ortağın noter marifeti ile ortaklıktan çıkma niyetini bildirmesi gerekmektedir. Somut olayda davacı noter marifeti ile bu niyetini açıkça bildirmiştir. Bu nedenle artık kabule hacet kalmaksızın üyeliğin son bulduğu sonucu doğmuştur. Kural olarak bir hakkı dava etme yetkisi o hakkın sahibine ait olup, buna aktif husumet denilir. Bir davada aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkemece öncelikle ve re’sen gözetilecek hususlardandır ve şayet husumet ehliyeti yok ise davanın bu sebep ile reddi gerekmektedir. Açıklandığı üzere davalı kooperatifin 21/06/2015 tarihli genel kurul tarihinde davacı kooperatif üyesi değildir. Bu nedenle iş bu dava yönünden aktif husumet ehliyetinin olmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki diğer yandan davacı vekili müvekkilinin genel kurula çağrılmadığını belirtmiş ise de genel kurulda davacının, kızı … tarafından temsil edildiği, …’in alınan kararlara muhalefet şerhi koymadığı, oylamaya katılmadığı, sadece 6. madde görüşülürken bilanço görüşmelerinin usulü hakkında “yasal olmadığı” yönünde fikir beyan ettiği tutanak kayıtlarından anlaşılmıştır. Muhalefetin tutanağa geçirilmesi 1163 sayılı yasanın 53. maddesi gereğince genel kurul kararlarının iptal ettirilmesi için ön şarttır. Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporundan iptali istenilen kararların içeriği yönünden kanun ve ana sözleşmeye aykırı olmadığı ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; kooperatif ticari defterleri getirtilerek inceleme yapıldığında toplanan aidatların esasen site ortak gider aidatları olup, kooperatif tüzel kişiliği ile alakasının bulunmadığı anlaşılacakken ve kooperatif ana sözleşmesinin 62. 63 ve 64.maddelerine göre ortaklara konutların dağıtımı ile ilgili esaslara yer verilmiş olmasına ve 62.madde hükmüne göre dairelerin belli olup, 63.maddeye göre de kesin maliyet hesabı itibariyle ödenen meblağ düştükten sonra ferdileşmenin tamamlanacağı ve Kat Mülkiyeti Kanunu’nun esaslarına göre kooperatifin aradan çekileceği hükmü bulunmasına rağmen dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar yönünden hiçbir inceleme yapılmadan müvekkilimin kooperatiften istifa etmiş üye statüsünde kabul edilmesi şeklinde verilen bilirkişi mütalaasının karara gerekçe yapılması yasal olmadığını, mahkemece müvekkilimin genel kurul tutanağında muhalefet şerhi bulunmadığı ileri sürülmekte ise de iptali talep edilen genel kurula müvekkilim çağırılmadığını, çağrılmamasına rağmen hakkında borç bulunduğu ile alakalı kararlar alınmış ve kooperatif üyeliğinden istifa etmiş ortak statüsünde gösterilerek yasalar kapsamında ferdileşmek suretiyle tescili sağlanan gayrimenkullerin iadesinin temini için işlemler yapıldığını, ayrıca İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/200 E sayılı dava dosyasında müvekkilim aleyhine girişilmiş olan icra takip dosyası yönünden hiçbir borcu olmadığı tespit edildiği ve ferdileşme suretiyle edindiği bağımsız bölümlerden dolayı sadece Kat Mülkiyeti Kanunu’nun gerektirdiği harcamalardan sorumlu ortak statüsünde bulunduğu karara bağlandığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, davalı kooperatif genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. İptali talep edilen genel kararları, davalı kooperatifin 21/06/2015 tarihli olağan genel kurulda toplantısında alınan 5/s,6,7,8,9,10 ve 11 nolu gündem maddelerine ilişkin kararlardır. Davaya konu gündem maddeleri incelendiğinde; gündemin 5/s maddesi, davacanın istifa ettiği, üyeliğin sona erdiği ve borçsuz olduğunun tespiti için kooperatif aleyhine açılan dava hakkında bilgi mahiyetinde olduğu, gündemin 6,7,8 ve 9. Maddeleri, bilançonun okunması, yönetim ve denetim kurulunun ibrası, genel gider hesabın kabul edilmesi ve ibrasına, gündemin 10. Maddesi ise site yönetimine geçilip geçilmemesine ilişkin olduğu görülmüştür. Davacı, davalıya gönderdiği İstanbul Beşiktaş … Noterliği’nin düzenlenmiş … yevmiye numaralı 04/02/2015 tarihli ihtarnamesi ile ” kooperatif ortağı olmadığı, üyeliğinin son bulduğu, ferdîleşme tarihi itibari ile hiçbir borcu bulunmadığının kayıt altına alınmasını” talep etmiş olup, kooperatif tarafından verilen Beşiktaş … Noterliği’nin … yevmiye numaralı 02/03/2015 tarihli cevabi ihtarnamesinde yazıda, üyelikten ayrılma talebi mevzuat gereğince noter kanalı ile tek taraflı bir tasarruf olup kabulümüze bağlı olmaksızın tarafları bağladığı, bununla birlikte muhatabın ayrılma (istifa) talebi kooperatifimizce de uygun bulunarak karar altına alındığı” bildirilmiştir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/200 esasına kayıtlı dava dosyası incelendiğinde; davacı, davalı kooperatife ait Şişli/… Mahallesi … ada … parselde bulunan … numaralı bağımsız bölümde yer alan taşınmazı ferdileşme işlemi nedeni ile 22/02/2013 tarihinde … numaralı bağımsız bölümde yer alan taşınmazı ise 17/05/2012 tarihinde müvekkile adına intikâl ettiğini, müvekkili tarafından her iki taşınmazın satış bedellerinin davalı kooperatife ödendiğini, tapu kaydının devrinden sonra kooperatif üyeliğine son verileceğinin belirtilmesine rağmen kooperatif üyeliğine son verilmediğini ve mahiyeti belirsiz ortak giderler tahakkuk ettirilerek müvekkili adına borç kayıtlarının devam ettirildiğini belirterek kooperatif üyeliğine son verilmesine, kooperatife borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş olup, yargılamanın halen devam ettiği anlaşılmıştır. Kooperatifler Kanunu 10. maddesinde; her ortağın kooperatiften çıkma hakkı olduğu, 11. maddesinde; kooperatiften çıkma hakkının kullanılması, ana sözleşme ile en çok 5 yıl için sınırlandırılabileceği, haklı ve önemli sebeplerle bu süreden evvel çıkabileceği hususunda ana sözleşmeye hüküm konulabileceği, bir ortağın hiç bir suretle kooperatiften çıkamayacağına dair bağlamlar hükümsüz olduğu, 13. maddesinde; ortağın anasözleşmeye uygun olarak istifa etmesine rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 21/12/2015 tarih 2015/2279 E. 2017/8309 K. Sayılı ilamında ifade edildiği şekilde ortağın istifa bildirimi yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesi olarak noter vasıtasıyla kooperatife tebliğ etmesi ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir. Dosya kapsamından, davacının noter aracılığıyla bildirdiği 04/02/2015 tarihli istifası, davalı kooperatifin 02/03/2015 tarihli yazısından davalı kooperatife ulaşmış olduğu, davacının kooperatif üyeliğinin son bulduğu, genel kurul kararlarının iptalini talep ettiği 21/06/2015 tarihi itibariyle kooperatif üyesi olmadığı, dolayısıyla genel kurulun yapıldığı tarihte kooperatif üyesi olmayan davacının, açılan genel kurul davasında aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, bilgi mahiyetindeki toplantı gündeminin 5/s bendinde belirtilen, davacının hukuki durumu ayrı bir dava konusu olup, yargılamanın devam ettiği anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Ancak mahkemece, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığının tespitinden sonra ayrıca davanın esası hakkında inceleme yapması hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince; davacının, genel kurul tarihi itibariyle kooperatif üyesi olmadığı dolayısıyla aktif husumeti bulunmadığının tespitinden sonra ayrıca işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olduğundan HMK 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin aykırılık yönünden yapılan inceleme sonucunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile anılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden KABULÜ İLE, HMK’ nın 353/1-b-2 bendi uyarınca İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/728 Esas, 2018/374 Karar ve 15/04/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 27,70-TL harçtan düşümü ile eksik kalan 31,60-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan 10,00-TL tebligat posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine hesaplanan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
İstinaf Giderleri Yönünden; 4-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre 98,10 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre istinaf yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1.b-2 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.27/10/2021
MUHALEFET ŞERHİ Asıl hükümde yargılama gideri olarak hükme bağlanan vekalet ücreti , asıl hükme bağlı fer’i nitelikte bir karardır. Bu sebeple istinaf yasa yolu başvurulması sonucunda KALDIRILAN bir hükümde fer’i nitelikte olan vekalet ücreti usuli kazanılmış hak doğurmaz. Nitekim Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 19.07.2011, 2011/5512-9527 sayılı ilamında ”….mahkemece hükmün yedinci bendinde aynen ”bozmadan önce birinci kararla taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdir edilmediğinden bu konu da temyiz bulunmadığından ve taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğunda taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına aynı nedenle yargılama giderlerinin davacılar üzerine bırakılmasına ” denilmiştir. -Dairemizce , mahkemenin ilk kararı üzerine belirlenen bozma nedenleri ne göre yeni bir hüküm kurulması gerekeceğinden , bozma ilamı vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden taraflar lehine kazanılmış hak oluşturmamaktadır. Bu durumda, davaların kabul veya red durumuna göre taraflar lehine ve aleyhine olmak üzere vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken bu hususta yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir….” belirtilmektedir. Yargılama gideri arasında, yer alan vekalet ücreti Avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu halde, vekil ile müvekkilin kendi aralarında düzenlenen yazılı ücret sözleşmesi uyarınca belirlenen ücret değil, davadaki sonuçlara göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenmektedir. 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, Avukatlık Kanunun 168/3 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir. ” Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” Dairemizce davalı vekilinin süresi içerisinde sunduğu istinaf dilekçesinde ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılan inceleme sonucunda; mahkeme kararının KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi nedeniyle kaldırılan mahkeme kararının tarihi nazara alınmak suretiyle vekalet ücretinin belirlenerek hüküm oluşturulmasına , Harçlar Kanunu ve Genel Tebliğinin IV.Maddesinde Temyiz, İstinaf ve İtiraz harçları kısmında Bölge Adliye Mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvuru miktarının, III. Bölümde karar ve ilam harç miktarı belirtildiğinden; istinaf kanun yoluna başvurma harcının , karar ve ilam harç miktarının yer alan hesaplama uyarınca yapılması gerektiği kanaatine varılmakla ; sayın çoğunluğun hükümde belirtilen harç miktarı yönünden de görüşüne katılmamaktayım.