Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/410 E. 2021/872 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/410
KARAR NO: 2021/872
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1417
KARAR NO: 2018/74
KARAR TARİHİ: 24/01/2018
DAVA: Kayıt Kabul (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul … İflas müdürlüğünün … İflas sayılı dosyası altında iflası açılan …’nin müvekkili banka ile birleşen … A.Ş.’nin kredili müşterisi olup, imzalamış olduğu genel kredi sözleşmeleri nedeniyle müvekkili banka alacaklarının borçlusu bulunduğunu, müvekkili bankanın 17/01/2014 tarihi itibariyle alacaklı olduğu 24 adet kullanılmayıp bankaya iade edilmemiş çek yaprakları nedeniyle 25.080,00 TL, 1 adet mer’i teminat mektubu nedeniyle 18.200,00 TL gayinakdi risk ve teminat mektuplarının komisyon borcundan kaynaklanan 34.584,97 TL nakdi riskin masaya kaydı için 20/01/2014 havale tarihli dilekçesi ile alacak kayıt talebinde bulunduğunu, 20/11/2014 tarihli ek sıra cetvelinde “…talep edilen 77.864,94 TL alacağın 25.080,00 TL’sinin zamanaşımı nedeniyle reddine, bakiye 52.784,94 TL’sinin şarta bağlı olarak kabulüne, sıra cetvelinde 4.sıraya alınmasına” karar verildiğini, nakit alacağın şartsız olarak masaya kabulünün gerektiğini, müvekkili bankanın her bir çek yaprağı nedeniyle 1.045,00 TL sorumluluğu bulunduğundan çek yaprakları yönünden verilen kararın da hatalı olduğunu belirterek, çek yaprakları nedeniyle 25.080,00 TL’nin iflas masasına kayıt kabulüne ve şarta bağlı olarak kabul edilen 34.584,97 TL nakdi alacağın şartsız olarak iflas masasına kayıt kabulüne karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı Müflis … A.Ş.’nin, … A.Ş. iştiraklerinden iken … A.Ş.’nin BDDK’nın 09/07/2001 tarih ve 383 sayılı kararı uyarınca TMSF’ye devredilmesi ile davalı şirketin yönetim ve denetiminin de TMSF’ye geçtiğini, şirketin borca batıklık hali nedeniyle İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/7 Esas sayılı dosyasından 20/11/2003 tarihinde iflasına karar verilerek kararın kesinleştiğini, davacı bankanın müflis şirkettin açık çek yapraklarından kaynakladığını ileri sürdüğü 17/01/2014 tarihi itibariyle toplam 25.080,00 TL alacağının zaman aşımına uğradığını, çek yapraklarının 1997 yılına ait olduğunu, gerek genel zaman aşımı gerekse kambiyo senetleri için TTK da belirlenen zaman aşımı sürelerinin geçtiğini, davalı müflis şirketin yönetim ve denetiminin TMSF’ye geçtiği 2001 yılından ve iflasına karar verildiği 2003 yılından bu yana geçen süreler dikkate alındığında açık çek yapraklarını keşide edecek yönetim olmadığından ve bankanın ileri sürdüğü bu açık çek yapraklarından dolayı bugüne kadar doğmuş bir riski – zararı olmadığından bu alacak talebinin iflas masasınca reddi kararının haklı ve yerinde bir karar olduğunu, davacı bankanın diğer alacak talebine konu 1 adet teminat mektubu nedeniyle 18.200,00 TL gayri nakdi riski ile teminat mektuplarının komisyon borcundan kaynaklanan 34.584,97 TL riski toplamı olan 52.784,94 TL’nin de şarta bağlı olarak kabulü ve 4. sıraya kaydına ilişkin iflas masasının kararının yerinde olduğunu, davacının aksi yöndeki davası ve diğer talepleri yerinde olmadığından hukuki dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava, çek yapraklarından kaynaklanan sorumluluk tutarı ile teminat mektuplarının komisyonlarından kaynaklanan nakdi alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü istemine ilişkindir. Davacı tarafından, davacı bünyesinde devren birleşen … A.Ş. Kaynaklı 24 adet kullanılmayıp bankaya iade edilmeyen çek yaprakları nedeniyle 25.080,00 TL alacak ile teminat mektubu komisyonlarından kaynaklı 35.584,97 TL’nin masaya kayıt kabulü isteminin iflas idaresi tarafından reddedilmesi üzerine iş bu davanın ikame edildiği, 18.200,00 TL’lik şarta bağlı alacak isteminin kabul edilmesi nedeniyle dava konusu edilmediği anlaşılmıştır. Dosyanın bankacılık konusunda uzman bilirkişiye tevdi ile davacı bankanın, davalının iflas tarihi itibariyle teminat mektuplarının komisyonlarından kaynaklanan 3.122,49 TL nakdi alacağın mevcut olduğu, mektup komisyonlarının nakdi alacak olduğu ve masaya şartsız olarak kaydı gerektiği anlaşılmakla, 15/06/2017 tarihli denetime elverişli rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, çek teslim tarihleri dikkate alındığında asıl borçlunun iflas tarihi olan 20/11/2003 tarihi öncesinde keşide edildiği düşünüldüğünde ibraz sürelerinin geçmiş olacağı, iflas tarihinden sonra keşide edilmiş olmaları halinde şirket yetkililerinin temsil ve çek düzenleme yetkilerinin bulunmayacağı davacı bankanın bu cihetle sorumluluğuna gidilemeyeceği anlaşılmakla risk oluşturmayan çek yaprakları nedeniyle şarta bağlı alacak isteminin reddine…” karar verilerek, “1-Davanın kısmen kabulü ile; Davacının teminat mektup komisyonlarından kaynaklı (20/11/2003 tarihi itibariyle) 3.122,49 TL nakdi alacağın şartsız olarak iflas masasına kayıt ve kabulüne, fazla istemin reddine, 2-Davacının çek yapraklarının iade edilmemesi nedeniyle toplam 25.080,00 TL şarta bağlı alacağın masaya kaydı isteminin reddine” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; masaya kaydı talep edilen nakdi alacağın miktarı konusunda ihtilaf bulunmadığını, bu alacak kalemi yönünden taleplerinin şartsız olarak iflas masasına kaydına ilişkin olduğunu, mahkeme gerekçesinde “teminat mektuplarından kaynaklanan komisyon alacaklarının nakdi alacak olduğu ve masaya şartsız kaydı gerektiği” tespiti karşısında 35.584,97 TL’nin şartsız olarak masaya kaydına karar verilmesi gerekirken yeniden hesaplama yaptırılarak 3.122,49 TL üzerinden hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, çek yaprakları yönünden de verilen kararın hatalı olduğunu, 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun, 5941 sayılı Çek Kanunu, genel kredi sözleşmesi hükümleri bir arada değerlendirildiğinde bankanın çek bedelinin depo edilmesini talep hakkı bulunduğunu ve sorumluluk miktarının ise her bir çek yaprağı yönünden 1.045,00 TL olduğunu, emsal içtihatlar ve yasal düzenlemeler uyarınca çek bedelinin de masaya kaydı gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223. maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabule elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Somut olayda, İstanbul … İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyası ile ilgili vermiş olduğu 06/04/2017 tarihli cevabı yazısına göre; davacının 20/01/2014 tarihinde 8 kayıt numarası ile iflas masasına 34.584,94 TL nakit ve 43.280,00 TL gayrinakit alacak için kayıt yaptırarak tebligat masrafını yatırdığı, iflas dairesince düzenlenen 20/11/2014 tarihli sıra cetvelinde alacağın 25.080,00 TL’lik kısmınun zamanaşımı nedeniyle reddedildiği, 52.784,94 TL’lik kısmının şarta bağlı alacak olarak kabul edilerek sıra cetvelinde 4.sıraya alınmasına karar verildiği, sıra cetvelinin 27/11/2014 tarihli … Gazetesinde ve 01/12/2014 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, davacı vekiline ise 26/11/2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından tebligat masraf avansı yatırıldığından 15 günlük yasal sürenin tebliğ tarihinden itibaren hesaplanması gerekmektedir. Davanın 01/12/2014 tarihinde yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığının anlaşılması üzerine işin esasının incelenmesine geçilmiştir. Davacının talebi; iflas masasınca şarta bağlı olarak kabul edilen 52.784,94 TL alacaktan 34.584,97 TL’sinin nakdi alacak olması nedeniyle şartsız olarak masaya kabulü ve zamanaşımı nedeniyle reddedilen çek yapraklarından kaynaklı 25.080,00 TL’nin iflas masasına kayıt kabulü istemlerine ilişkindir. Mahkemenin bankacı bilirkişiden almış olduğu raporda; davacının, müflis şirketten talep tarihi 17/01/2014 tarihi itibariyle teminat mektuplarından kaynaklanan komisyon alacağının 7.907,38 TL komisyon, 395,37 TL bsmv, 25.030,69 TL faiz, 1.251,53 TL bsmv olmak üzere toplam 34.584,97 TL olduğu, 20/11/2003 iflas tarihi itibariyle teminat mektuplarından kaynaklanan komisyon alacağının ise 1.696,29 TL komisyon, 84,81 TL bsmv, 1.277,51 TL faiz, 63,88 TL bsmv olmak üzere toplam 3.122,49 TL olduğu, çek durumu izleme raporunda 24 adet çek yaprağına ilişkin “müşteride” açıklaması yapıldığı ancak tedavülde olup olmadığına dair bir bilgi olmadığı, çek teslim tutanaklarına göre bu çeklerin 06/11/1998 ve 18/02/1999 tarihlerinde müşteriye verildiği, her bir çek yaprağı için garanti tutarı 1.045,00 TL olduğundan toplam tutarın 24 X 1.045,00 TL = 25.080,00 TL hesap edildiği ancak Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/3023 E. 2013/4687 K. sayılı “…Davacı banka tarafından dosyaya ibraz edilen çek teslim belgelerinin 2007 yıllarına ait olduğu, çeklerin müflis şirketin iflas tarihi olan 09/07/2009 tarihi ya da öncesi itibariyle şirket yetkilileri tarafından keşide edildiği varsayıldığında ileride ibraz edilmeleri halinde ibraz süreleri geçmiş olacağından davacı bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı, çeklerin iflas tarihinden önce, ancak ileri bir tarih atılarak keşide edildiğinin varsayılması halinde de iflasla birlikte şirket yetkililerinin temsil yetkileri kalmayacağından ileride bu çeklerin ibrazı halinde, yetkisiz kişiler tarafından imzalanmış çekleri, davacı Bankanın ödemesinin sözkonusu olmayacağı, sonuç olarak davacı Bankanın karşılıksız çıkma ihtimali bulunduğunu ileri sürdüğü çeklerden dolayı herhangi bir riskinin bulunmadığı, doğmamış ve doğma olasılığı bulunmayan bir sorumluluktan bahisle masaya alacak kaydı talebinde bulunamayacağı anlaşıldığından, iade edilmeyen çek yaprağı ile ilgili talebin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır….” şeklindeki kararı da dikkate alındığında değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Davacı vekilinin istinaf sebeplerinden ilki masaya kaydı talep edilen nakdi alacağın miktarı konusunda ihtilaf bulunmadığı, nakit alacak yönünden taleplerinin şartsız olarak iflas masasına kaydına ilişkin olduğu, mahkemece yeniden hesaplama yaptırılarak 3.122,49 TL üzerinden hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir. İİK’nun 195/1. maddesinde “Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü yer almaktadır. İİK’nın 195. maddesinde müflisin borçlarının iflasın açılması ile muaccel olacağı ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ve takip masraflarının ana paraya ilave edilerek masaya kaydedileceği öngörülmüş olduğuna göre, iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekmektedir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Nakit alacak talebi, teminat mektuplarının komisyon bedellerinden kaynaklanmaktadır. İflas tarihi 20/11/2003 olup, davacının talebi ise 17/01/2014 tarihine kadar hesaplanan nakit alacakların şartsız olarak masaya kaysı istemine ilişkindir. Yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca komisyon alacağının iflas tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir. Bilirkişi raporunda da gerek iflas gerekse talep tarihi itibariyle seçenekli hesaplama yapılmış, iflas tarihi itibariyle ulaşan komisyon alacağı ferileri ile birlikte 3.122,49 TL olarak hesap edilmiş ve mahkemece 3.122,49 TL nakdi alacağın şartsız olarak iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin bu yöndeki kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin istinaf sebeplerinden ikincisi ise 25.080,00 TL çek sorumluluk bedelinin masaya kaydı gerektiği yönündedir. Bilirkişi raporunda Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/3023 E. 2013/4687 K. sayılı ilamından bahsedilmiş ve hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca mahkeme kararının gerekçesinde de “çek teslim tarihleri dikkate alındığında asıl borçlunun iflas tarihi olan 20/11/2003 tarihi öncesinde keşide edildiği düşünüldüğünde ibraz sürelerinin geçmiş olacağı, iflas tarihinden sonra keşide edilmiş olmaları halinde şirket yetkililerinin temsil ve çek düzenleme yetkilerinin bulunmayacağı davacı bankanın bu cihetle sorumluluğuna gidilemeyeceği” ifade edilmiş ise de; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 05/07/2013 tarihli 2013/3023 E. 2013/4687 K. sayılı kararına karşı, karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 21/04/2014 tarihli 2013/7515 E. 2014/3098 K. sayılı kararı ile “…Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir. Çek bir ödeme vasıtasıdır; Yasa koyucu çeki para gibi bir ödeme vasıtası olarak düşündüğü için dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın “Vade” başlıklı 707/1. maddesinde “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir.” hükmünü getirmiştir. Vade kaydının geçersiz olmasına karşılık Türk Ticaret Kanunu, çeke ileri bir tarihin keşide tarihi olarak konulmasını geçerli saymıştır. TTK’nın 707/2. maddesine göre keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir. Fıkradan açıkça anlaşıldığı gibi, keşide (ihdas) tarihi olarak ileri bir tarih konabilecek; ancak bu ileri tarih çekin hemen ibraz edilerek ödenmesini engellemeyecektir. Çeke ihdas tarihi olarak ileri bir tarihin konmasında amaç, TTK 708. maddesinde yer alan ibraz süresini uzatmaktan ibarettir. Bu maddeye göre ibraz süresi ile ilgili müddetler çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren işler. Örneğin 10 günlük ibraz süresi, 15 gün sonraki keşide tarihi taşıyan bir çekte 25 güne çıkmış olmaktadır. Bir ödeme vasıtası olarak düşünülmesine rağmen, bu dönemde de uygulamada çeke bir bononun fonksiyonunun gördürüldüğü, yaygın şekilde çekin ileriki tarihli olarak düzenlendiği görülmektedir. 20/12/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3/8. maddesi “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu’nun 707. maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çek ile ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır.” hükmünü içermektedir. Bu düzenlemenin dayandırıldığı gerekçede, “ileri düzenleme tarihli çek”in üzerinde yer alan tarihten önce, bankaya ibraz edilmesi ve karşılığının kısmen veya tamamen bulunmaması hâlinde, söz konusu çekle ilgili olarak karşılıksızdır işleminin ve hukukî takip yapılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı belirtilmiş; ileri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak kambiyo senetlerine özgü hukukî takip yoluna başvurulabilmesi için üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarıyla kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve bu Kanun hükümlerine göre “karşılıksızdır” işlemine tabi tutulmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Kanunkoyucu bu düzenleme ile yetinmemiş, 5941 sayılı Kanun’un geçici 1/5 maddesinde “31/12/2011 tarihine kadar üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” şeklinde bir geçiş hükmüne de yer vermiştir. Söz konusu düzenlemeye göre; 31/12/2011 tarihinden sonra ileri düzenleme tarihli bir çek, üzerinde yazılı bulunan keşide tarihinden önceki bir tarihte karşılığı tahsil edilmek amacıyla bankaya ibraz edildiğinde, şayet hesapta para bulunuyorsa, ibraz eden hamile çekin karşılığı ödenecektir. Buna karşılık, hesapta para mevcut değilse, bu çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmayacak ve hukukî takibe geçilemeyecektir. Zira hukukî takip yoluna gidilebilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şartı aranmaktadır. 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 795/1. maddesi “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir.” hükmünü, aynı maddenin 2. fıkrası ise “Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir.” hükmünü içermektedir. Anılan son düzenleme ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3/8. maddesi ileri düzenleme tarihli çeke imkan vermiş ve fakat Çek Kanunu’nun 31/01/2012 tarih ve 6273 sayılı Kanun ile değişik geçici 3/5. maddesi ile 31/12/2017 tarihine kadar keşide tarihinden önce bankaya ibrazın geçersiz olduğu şeklinde getirilen düzenleme ile ileri düzenleme tarihli çekin ibrazına bu tarihten önce izin verilmemiştir. 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3/8. maddesine göre ileri tarihli çeklerde TTK 707. maddesi uyarınca keşide tarihinden önce de çek ibrazında karşılığı varsa ibraz tarihi de belirtilerek tam veya kısmi karşılık ödenecektir. Keşide tarihinden önce çekin kısmen karşılığı varsa hamil dilerse kısmi karşılığı alacak; o takdirde çekin aslını bankaya bırakacak; fotokopisi kendisine verilecek; almak istemez ise, çekin aslı hamile verilecek; fotokopisi bankada kalacaktır. Kısmen ya da tamamen karşılıksız çıkan çekin daha sonra ödenmesi için keşide tarihinde veya daha sonra yasal ibraz süresi içinde -10 gün veya 1 ay- mutlaka ikinci defa ibrazı ve gerekli işlemlerinin yapılması gerekecektir. Bankanın yasal ödeme yükümlülüğü karşılıksız ya da kısmen karşılıklı çekin, keşide tarihinden sonra bankaya yeniden ibrazı ve karşılıksız ya da kısmi karşılıksız işlemi yapılması halinde doğacaktır. 5941 sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca, muhatap bankanın ibraz edilen her çek yaprağı için ibraz eden hamile karşılığının tamamen ya da kısmen bulunması halinde, hükümde belirtilen miktarını ödemekle yükümlüdür. Bu husus hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmündedir. Anılan Kanun’un 3/son maddesinde “(Ek fıkra: 31/01/2012-6273 S.K/2. md.) Çekin, üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren beş yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu sona erer.” hükmüne; geçici 3/4. maddede ise, “Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, muhatap bankanın 3 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu 30/6/2018 tarihinde sonra erer.” hükmüne yer verilmiştir. 5941 sayılı Çek Kanunu’na göre, karşılıksız işlemi muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır (md.3/2). Ancak bankanın keşideciye rücu edebilmesi için çekin tamamen veya kısmen karşılıksız olduğunun çek üzerinden yer alması gerekir (md.3/4). Çekin arkasına karşılıksız yazılmasını talep etmeyen hamile, herhangi bir işlem yapılmadan çek iade edileceğinden, bankadan yasal yükümlülüğünü yerine getirmesi de istenemeyecektir. 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdî kredi” kavramına bir tanım getirilmemiş olmakla birlikte, banka tarafından verilen teminat mektupları, kefaletler, aval, ciro, kabul ve benzeri işlemler gayri nakdî kredi olarak kabul edilmiştir (m. 48/1 ) Doktrinde “gayri nakdî kredi” bankanın para ödemeyip, olumsuz bir durumun (riskin) gerçekleşmesi hâlinde ortaya çıkacak zararın sorumluluğunu yüklendiği, ödemeyi, korkulan olayın vukuunda yaptığı kredi türüdür. Kanundaki sayma sınırlı olmadığından, mahiyeti itibariyle gayri nakdî kredi sözleşmesinin özelliklerini gösteren her türlü işlem gayri nakdî kredi kapsamında değerlendirilecektir. Gayri nakdî kredilerin en önemli özelliği, müşteri ile sözleşeni arasındaki ilişki (temel ilişki), banka ile müşteri arasındaki ilişki (karşılık ilişkisi) ve banka ile temel ilişkideki müşterinin karşı âkidi olan kişi arasındaki ilişki (teminat ilişkisi) olmak üzere üçlü bir ilişki içermeleridir.Hukukumuzda atipik bir görünüm sergileyen gayri nakdî kredi sözleşmesi, sözleşme olması hasebiyle BK’ya, ticarî bir sözleşme olması nedeniyle TTK’ya ve bankaların yürüttüğü bir işlem olması nedeniyle de Bankalar Kanunu’na tabidir. İşte normal koşullarda bankanın sözleşme yapmak suretiyle tanıdığı bu garanti, varsayımsal sözleşme esasından hareketle 5491 sayılı Kanun’un 3/3. maddesi kapsamında ödenecek miktarlarda “kanunî bir zorunluluk” şeklini almıştır. Madde hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, muhatabın tek taraflı olarak bu sözleşmeden dönmesi (fesih) mümkün olmadığından, şartları gerçekleşmişse kanunî garanti miktarını hamile ödemek yükümlülüğü altındadır. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010 s.261)Banka ile hesap sahibi keşideci arasında bir gayri nakdi kredi ilişkisinin kabul edilmesi, bankanın keşideci için çek hamiline bir garanti verdiği şeklinde anlaşılacaktır. Nitekim 3167 sayılı Çek Yasasında uygulamada, karşılıksız bir çek nedeniyle yasal yükümlülüğünü yerine getirirken çek arkasına “iş bu çek karşılıksızdır. Banka yasal garantisi nedeniyle … TL ödemiştir.” şerhi düşülmekteydi. Çek Kanunu’nun 3/2. maddesi gereğince “Karşılıksızdır” işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılması, bankanın Çek Kanunu’nun 3/3. maddesindeki ödeme yükümlülüğünün keşideci aleyhine bir garanti değil, çek hamili lehine Yasadan kaynaklanan doğrudan ödeme yükümlülüğü olduğunu göstermektedir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.258) Bu zorunlu gayri nakdi kredi sözleşmesi için bankanın çek defteri vermeden, istediği teminatı talep edebileceği kuşkusuzdur. Eğer hesap sahibi bankanın kredi müşterisi ise, bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçları için daha önce verdiği ipotekler, ticari işletme rehinleri, menkul rehni, mevduat ve alacaklar üzerindeki rehinler, bankanın aldığı kefaletler bu kredinin de teminatını oluşturacaktır.
Bankanın, azami yasal yükümlülüğü için bunu karşılayacak miktarda paranın, hesap sahibi tarafından bloke edilmesini istemesi de mümkün ve yasaldır. Yasal yükümlülüğün 600,00 TL olması halinde, banka verdiği 25 yapraklık çek defterinde, hesap sahibine 16.525,00 TL’lik bir gayri nakdi kredi açmaktadır. Bloke olarak alınan paranın teminat oluşturması için çek hesabı dışında bir hesapta tutulması ve hesap sahibinin bu para üzerinde bankaya rehin hakkı tanıması gerekecektir. Çek yaprakları ödendikçe veya iade edildikçe hesap sahibi o miktarda bloke parasını geri alabilecektir. Bankacılık Kanunu açısından bankanın yasal garantisi nedeniyle çek defteri verdiği müşterilerine açtığı gayri nakdi kredi ile akdi garantileri -teminat mektubu, aval, kabul kredisi vs.- nedeniyle açtığı gayri nakdi krediler arasında bir fark yoktur. Öte yandan TTK’nın 712. (6102 sayılı TTK’nın 800/1) maddesine göre, çekin tedavüle çıkarılmasından sonra keşidecinin ölümü veya medeni haklarını kullanma ehliyetini kaybetmesi yahut iflası çekin muteberliğine halel getirmez. Çek tedavüle konulduktan-lehtara veya hamile verildikten- sonra, keşidecinin durumunda meydana gelen değişikliklerin çekin geçerliliğini etkilememesi doğaldır. Burada aranan tek şart çekin tedavüle çıkarılmasıdır. Hamile yazılı çekin lehtarın veya hamilin elinde bulunması, emre yazılı çekte lehtarın cirosu ve çekin teslimi tedavüle çıkarıldığının kanıtıdır. Çek ileriki tarihli olarak düzenlenebileceğinden (TTK md.707), çekin kcşidecinin ölümünden, ehliyetini kaybetmesinden veya iflasından sonraki bir keşide tarihini taşıması tek başına -aksi ispat edilmediği sürece- geçerliliğini etkilemeyecektir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.167) Netice itibariyle bankanın kanunî garanti miktarını hamile ödemesi zorunluluğu tüm bu şartların (çeki ibraz edenin meşru hamil olması, herhangi bir ödeme engelinin bulunmaması, bankaca basılmış veya bastırılmış geçerli bir çekin bulunması, çekin bankaya süresinde ibraz edilmesi ve karşılığının mevcut olmaması) birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. Koşulların birlikte gerçekleşmemesi, muhataba çek bedelinin karşılığı yanında kanunî garanti miktarını da ödememe hakkı verecek ve hatta duruma göre ödememe görevini yükleyecektir. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010 s.265) Mahkemece, kayıt kabul talep edenin, çek yaprağı başına Yasa gereği yaptığı ödemeleri yukarıda açıklanan şekilde bir teminattan karşılanacağı veya Yasa gereği yapılacak ödemelerin çek hesap sahibinden talep edilmeyeceği yönünde taraflar arasında yapılmış bir sözleşme olup olmadığı hususları araştırılarak, sonuca ulaşılması gerektiği şüphesizdir. Eldeki uyuşmazlıkta, davacı banka tarafından gerek yargılama, gerekse temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde müflisten bu yönde somut bir teminat alındığına dair bir iddia yer almadığından, alacağın bu kısmının rüçhanlı olarak kabulü isabetsiz olmuştur. Bu durumda, mahkemece, müflis ile davacı banka arasındaki sözleşme hükümleri incelenerek, bankanın çek yaprağı başına sorumluluğu ile ilgili müşterisine rücu edemeyeceğine ilişkin bir hüküm bulunması halinde talebin bu kısmının reddine, aksi halde, İİK’nın 197/1. maddesi gereğince şarta bağlı olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulması gerekirken, yazılı gerekçe ile bozulması doğru olmadığından, davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile kararın anılan alacak kısmı yönünden değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.” denilerek karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 04/02/2015 tarih ve 2014/3183 E. 2015/559 K. sayılı, 18/06/2015 tarih ve 2015/2992 E. 2015/4731 K. sayılı ilamları da bu yöndedir. 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun geçici 3. maddesinin 4. fıkrasında bankaların eski çek defterleri ile ilgili sorumluluklarının 30/06/2018 tarihinde sona ereceği düzenlenmiş olup, davacı bankanın sorumluluğu da 30/06/2018 tarihinde sona erecektir. Bu durumda dava konusu çek yaprakları ile ilgili ödeme yapılıp yapılmadığı sorularak, 30/06/2018 tarihinden önce ödenmiş ise emsal ilamda da belirtildiği şekilde müflis ile davacı banka arasındaki sözleşme hükümleri incelenerek, bankanın çek yaprağı başına sorumluluğu ile ilgili müşterisine rücu edemeyeceğine ilişkin bir hüküm olup olmadığı tespit edilerek değerlendirme yapılması, henüz hiç ödenmemiş ise istemin reddine karar verilmesi, 30/06/2018 tarihinden sonra ödeme yapılmış ise bu tarihten sonra bankanın ödeme yapma yükümlülüğü olmadığından ödenen bedelden bankanın sorumlu olacağı dikkate alınarak talebin reddine karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1417 E. 2018/74 K. sayılı 24/01/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/09/2021