Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/405 E. 2021/890 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/405
KARAR NO: 2021/890
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2018
NUMARASI: 2017/681 2018/358
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından aleyhine yapılan ilamsız takibe itiraz ettiğini, itirazın Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/309 E. 2015/503 karar sayılı ilamı ile iptal edildiğini, itirazın iptaline müteakip davalı borçlunun borcunu ödemediğini, icra dosyasına gelen meblağlar düşülmek suretiyle, takibin iflas yolu ile takibe çevrildiğini, davalı şirkete iflas ödeme emri gönderildiğini, davalının ödeme iflas yolu ile ödeme emrine, yetkiye itiraz ettiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 05.05.2011 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi ile Ankara İcra Dairelerinin yetkili kılındığım, yetkiye yönelik itirazın haksız olduğunu, davalının Ltd. Şti. olduğunu ve TTK 18/1 mad. gereğince İflasa tabi olduğunu, iflasa tabi olmadıkları iddiasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, Müvekkilinin davalıdan olan alacağının Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/509 E. 2015/503 karar sayılı ilamı ile sabit olduğunu, aynı zamanda yanlar arasındaki yapılan sözleşme hükümlerinin alacağının doğduğunu gösterdiğini, genel iflas yolu ile takip yapılabilmesi için borçlunun borca batık olma zorunluluğu olmadığını, davalının itirazının iptaline, davalı hakkında depo kararı verilmesine, davalının iflasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının başlattığı icra takibinin yetkili icra dairesinde açılmadığını, yetki itirazları olduğunu, davacının takip şeklinin değiştirilmesinin süre ve usul açısından hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay içtihatları ve İİK uyarınca 6 aylık süreyi geçirmemek kaydı ile alacaklının haciz ve iflas yolu ile yapılan takip şeklini bir defaya özgü olmak üzere değiştirebileceğini, davacının 6 aylık süre zarfında takip şeklini değiştirmediğini, yasal süresinden sonra yapılan icra takip şeklinin değiştirilmesinin hukuki bir sonuç doğurmayacağını, müvekkiline gönderilen İflas yolu ile takipte ödeme emrinin İİK hükümlerine uygun olarak tanzim edilmediğini, müvekkiline gönderilen ödeme emrinde iflas yolu ile takip ihtarı yer almadığını, ödeme emrinin müvekkiline tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde de açılmadığını, esasa ilişkin olarak; müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili açısından gerek TTK gerekse İİK açısından iflas şartları oluşmadığını, izah edilen nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Dava, İİK’nun 154. maddesi gereğince iflas talebine ilişkindir. Dosya arasına celp olunan Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası celbedilmiş, incelenmesinde davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusuna karşı iflas yoluyla takipte bulunduğu, itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Tarafların karşılıklı iddiaları, depo emri ve alacak miktarının tespiti için rapor alınması cihetine gidilmiş, bilirkişi ibraz etmiş olduğu raporunda özetle; depo emrine esas alacak miktarın 1.390.122,03-TL olduğunu beyan etmiştir. Tüm dosya kapsamından; davacı açmış olduğu dava ile davalıya karşı İİK’nun 154. maddesi gereğince takipte bulunduğunu belirterek davalının itirazının iptaline ve iflasına karar verilmesini talep etmiştir. Her ne kadar davalı taraf yetki itirazında bulunmuş ise de, taraflar arasında imzalanan 05/05/2011 tarihli sözleşmede Ankara İcra Dairelerinin yetkili kılındığı, takibin bu sözleşmeye istinaden Ankara İcra Dairelerinde başlatıldığı, icra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olmadığından sözleşmeyle kararlaştırılabileceği, ancak İİK’nun 154. Maddesi gereğince iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinde açılması gerektiği, borçlunun adresi dikkate alındığında mahkememizin yetkili olduğu bu haliyle yetki itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Esasa gelince taraflar arasındaki iflas yoluyla takip mahkeme ilamına dayanmaktadır. İlama dayalı olarak takip başlatılmıştır. Dayanak ilam olan Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/309 esas sayılı dosyasının 23/02/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. İlama dayalı olarak usulüne uygun takip yapılmıştır. Esas yönünden de itirazın yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. İflas ödeme emrinin tebliği için işlemiş faiz ile birlikte alacağın miktarı hususunda mahkememizce dosya üzerinden rapor alınmış, belirlenen 1.390.122,03-TL’nın ödenmesi için davalıya iflas ödeme emri tebliğ edilmiş, verilen kesin sürede depo emrinin yerine getirilmediği anlaşıldığından davalı şirketin iflasına” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafça dava harcının tam olarak yatırılmadığı, dava dilekçesinde harca esas değerin 528.895,38 TL olarak bildirilmiş ise de depo emrine esas tutarın 1.390.122, 03 TL olarak hesaplandığı ve davalı firmadan bu bedelin depo edilmesinin istenildiği, ancak davacıya bilirkişi raporunda tespit edilen tutar üzerinden eksik harcın yatırılmasının ihtarının yapılmadığı, davalı firmaya gönderilen ödeme emrinde takip şekli olarak iflas ile takip olduğu ihtarının yer almadığı, icra takip şeklinin değiştirilmesindeki süre usul ve borç tutarı bakımından hukuka uygun bir şekilde takip şekli değiştirilerek icra takibine devam edilmediği, yetkisiz icra dairesinden gönderilen ödeme emrine istinaden davalı firma hakkında iflas talepli dava açıldığı, iş bu nedenle Ankara İcra müdürlüğünün yetkisine yapılan itirazın kaldırılması yönündeki talebinin de reddini gerektiği, bilirkişi raporuna karşı sunulan itirazın incelenmediği, bilirkişi raporunda ki hesaplamalarda hangi tarihte kur un alındığının anlaşılamadığı, ayrıca vekalet ücreti hesabı, tahsil harç hesabı, icra masrafına ilişkin hesaplamanın da hatalı olduğu, davalı firmanın iflasına karar verilmeden önce müvekkil firma yetkilisinin usulünce duruşmaya çağrılarak bu beyanın alınmasının gerektiği ancak eksik inceleme ve savunma hakkı kısıtlanacak şekilde hüküm kurulmuş olması nedeniyle mahkemece verilen kararın hukuka ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek kararının kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK’nun 154 vd maddelerinde düzenlenmiş olan, iflas yoluyla takip sonucu, borçlunun icra takibine itirazı nedeniyle açılan itirazın kaldırılması ve iflas davasıdır. Ankara … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasında; alacaklı/davacı tarafından, borçlu/davalı aleyhine, 294.600,00 USD (294,600,00 USD X 1.7953 TL tediye -fiili ödeme tarihindeki Türk parası karşılığı ile) alacağın tahsili istemiyle 30/04/2013 tarihinde ilamsız icra takibi başlatılmış, ödeme emrinin 02/05/2013 tarihinde davalı borçlu şirkete tebliğ üzerine, davalı vekili tarafından 07/05/2013 tarihli dilekçe ile icra takibine itiraz edildiği, davacı vekili tarafından 18/08/2016 tarihinde İİK 43. maddesi uyarınca takip yolunun iflas yolu ile takip olarak değiştirilmesine karar verilmesinin istenilmesi üzerine, 294.600,00 USD (294.600,00 USD X 1,7953 TL = 528.895,38 TL ,30.04.2013 tarihinde 1USD =1, 7953 Tediye-fiili ödeme tarihindeki Türk parası karşılığı ile) alacağın ödenmesi için iflas yolu ile adi takibe ilişkin ödeme emrinin davalı şirket adresine 15/08/2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen 05.05.2011 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin incelenmesinde; Ankara 2. İdare mahkemesinin 2011/334 Esas sayılı dosyası kapsamında verilecek olan avukatlık hizmetine karşılık toplamda 330.000 TL vekalet ücretinin iş sahibi olan davalı tarafça ödeneceği ve başlangıç ücretinin 30.000 USD + KDV olduğu, anılan dosya kapsamında dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi halinde başarılı performansı , anılan karara karşı davalar tarafça temyiz yoluna başvurulması halinde ise ayrıca belirlenmiş olan başarı performans ücretinin davacıya verileceği belirtilmiştir. Davalı tarafça Bakırköy … Noterliği vasıtasıyla 30.11.2011 tarih ve … yevmiye sayılı davacıya gönderilen ihtarnamede davacının azledildiğinin belirtildiği, davacı tarafça işbu ihtarnameye cevapları içerir Ankara … Noterliği vasıtasıyla 03.01.2012 tarih ve … yevmiye sayılı davalıya gönderilen ihtarname de azlin haksız azil niteliğinde olduğu, sözleşmeyle belirlenen edimlerin yerine getirilmesi gerektiği ve hiçbir ücret ödenmemesi nedeniyle bu konuya ilişkin dava açma hakkının saklı olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafça Ankara 2. İdare mahkemesinin 2011 / 334 Esas sayılı dosyası kapsamında verilecek olan avukatlık hizmetine karşılık toplamda 294.600 USD ‘nın tahsiline yönelik Ankara … İcra müdürlüğünün … sayılı dosyasında takip başlatıldığı, iş bu takibi davalı tarafça itiraz edildiği, ancak dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından davalının davacıya hiçbir neden göstermeden haksız olarak azlettiği kanaatine varıldığı ve davalının icra takip dosyasında yapılan itirazın yerinde olmadığı belirtilerek Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/309 esas sayılı dosyasında itirazın iptali ve takibin devamına ilişkin açılan davada mahkemece 15.12.2015 tarihli ilamı ile davanın kabulüne, davalının Ankara … İcra müdürlüğünün … esas no dosyasında yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına dair karar vermiş, iş bu kararın yasal süre içinde temyiz edilmemesi üzerine 23.02.2016 tarihinde mahkeme ilamı kesinleştiği belirtilmiştir. İİK’nun 43.maddesi uyarınca takip yolunun, iflas yolu ile takiple değiştirmesi halinde, takip yolunu değiştirmek isteyen alacaklının başvurusu üzerine icra müdürünün önceki takip talebi ve ödeme emrine uygun bir ödeme emri düzenleyip borçluya göndermesi gerekmektedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 24/04/2013 tarih 2013/1941 E. 2013/2626 K. sayılı ilamı; “İİK’nın 43. maddesine göre, iflasa tabi borçlu aleyhine haciz veya iflas yollarından birinin seçilmesi mümkündür. Bu yollardan birini seçen alacaklı, bir defaya mahsus olmak üzere takip yolunu değiştirebilir. Bu imkanı kullanmak isteyen alacaklının takip yolunu değiştirdiğine ilişkin dilekçe vermesi yeterlidir. Başvuruyu alan icra müdürü, önceki takip talebi ve ödeme emrine uygun olarak bir ödeme emri düzenleyip borçlu veya borçlulara göndermelidir. Somut olayda davacı, takip yolunu değiştirmişse de kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipteki ödeme emrindeki borç miktarı ile iflas ödeme emrindeki borç miktarı aynı değildir. Bu husus gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklindedir. Somut dosyada; ilamsız takibe ilişkin ödeme emri ile takip yolunun değiştirilmesi üzerine gönderilen iflas yoluyla takibe ilişkin ödeme emrindeki miktarlar aynı ve iflas yoluyla takibe ilişkin ödeme emri düzenlenmiş olup, İİK’nun 43/2 maddesinde öngörülen usule uygundur. 2004 sayılı İİK’nun 154/1. maddesi uyarınca iflas yoluyla takipte yetkili icra dairesi, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Ancak, İİK’nun 154/3. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkisi kamu düzeninden olmadığından bu konuda yetki sözleşmesi yapılabilir. Borçlu ve alacaklı yetki sözleşmesi veya yetki şartı ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerden başka bir yer icra dairesini yetkili kılmışlarsa o yerin icra dairesi de iflas takibi için yetkili sayılır. Ancak iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır. Davalının sicilde kayıtlı adresi “Zeytinburnu /İstanbul” olup iflas yoluyla takip yetkili icra dairesinde ( sözleşme ile belirlenen) başlatılmış, dava yetkili ve görevli mahkemede açılmakla, bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. İİK’nun 156/3. fıkrasında “Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.”, İİK’nun 156/4.fıkrasında ise “İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafından iflasın, ödeme emrine itiraz edilsin edilmesin, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde istenmesi gerekmektedir. Somut olayda, iflaslı takibe ilişkin ödeme emri borçlu şirket vekiline 15/08/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise hak düşürücü süre içerisinde 20/07/2017 tarihinde açılmıştır. İcra ve İflas Kanunu’nun 158. maddesinde düzenlenen depo emri, ödenmesi halinde borçluyu dosya borcundan kurtaracak, alacaklıya da alacağına kavuşma imkânı sunacak tutarın belirlenmesi amacına yöneliktir. Bu itibarla takip yolunun değiştirilmesi halinde davacının önceki ödeme emrinde bulunmayan yeni alacak kalemlerini ve yeni takip dayanaklarını sonraki ödeme emrine ekletmesi mümkün değildir. Ne var ki, somut olayda davacı yanca takip yolunun değiştirilmesi üzerine düzenlenen iflas yolu ile ödeme emrinde yeni bir dayanak ya da alacak kalemi bulunmamaktadır. Takip yolunun değiştirilmesindeki haciz yoluyla takipteki ödeme emrine uygun olarak bir iflas yoluyla ödemeyi düzenlenip borçlara gönderilmesi gerektiği ve iflas yoluyla ödeme emrindeki borç miktarı ile haciz yoluyla ödeme emrindeki borç miktarı aynı olmadığı takdirde iflas talebinin reddine dair karar verilmesi gerektiği Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 24.04.2013 tarih ve 1941/2626 sayılı ilamında de belirtilmiştir. Depo kararı ile borçluya 7 gün içinde faiz ve icra giderleri ile birlikte borcunu ödemesi veya kararda belirtilecek miktarı mahkeme veznesine depo etmesi istenilmektedir. Depo kararında aynı zamanda karara uyulmaması halinde borçlunun iflasına karar verileceği de bildirilir ve depo kararında asıl alacak, faiz ve takip masrafları ile oluşan toplam miktarın Türk parası olarak ( Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 21.09.2006 tarih, 7047 E/8562 K) karşılığının kararda açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Depo emrinde alacakla ilgili olarak önceden sonuçlanan itirazın iptali davasında hükmedilen harç, yargılama gideri ve icra inkar tazminatına ise yer verilmez. ”… İ.İ.K’nun 158. Maddesine göre depo emrinin verildiği güne kadar alacağın esas ve eklentilerinin hesap edilip buna göre bulunacak miktar üzerinden verilmesi gerekir. Mahkemece verilen depo emrinde yatırılacak miktar belirtilmiş olup, işlemiş faiz icra masrafı vekalet ücreti ve tahsil harcı miktarı ne olduğu açıkça belirtilmeden çıkartılan depo emri İİK 158. Maddesi hükmüne uygun değildir.” (Yargıtay 19.HD 02.03.2006 T 2013/2069) Mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle: Depo emrine esas asıl alacak, faiz, icra masrafı, vekalet ücreti ve tahsil harcı hesabında davacı tarafın dava konusu icra takibinde 294.600,00 USD asıl alacağının tahsilinin talep edildiği, ilk olarak takibin 30.04.2013 tarihinde başlatıldığı ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası döviz kurunun 1. 7953 TL olarak alındığı, takibin TL olarak 528.895,38 TL üzerinden açıldığı, ancak ödeme emrinde 294.600,00 USD’nın dövizli alacağa uygulanan faiz oranı üzerinden faizin talep edildiği ve alacağın fiili ödeme gündeki TL karşılığı talep edildiği, davanın raporun düzenlendiği tarihten bir sonraki celse tarihinin 21.02.2008 tarihli olması nazara alındığında; rapor tarihi itibari ile USD’nın TL’ye çevrilme kur’unun 3,75 TL olarak hesap edildiği ve bu kur nazara alınmak suretiyle yapılan hesaplamada davacı şirketin asıl alacağı için takip tarihinden depo emrine esas tarihe kadar olan faiz hesabında 47.953,41 USD’nın bulunduğu, vekalet ücretinin hesaplanmasında 294.600,00 USD için vekalet ücretinde 21.02.2018 tarihinde kur bilinemediğinden ortalama kur olarak 3,75 TL’nın baz alındığı ve buna göre 57.092,50 TL vekalet ücretinin hesaplandığı, bu miktar kur nazara alındığında asıl alacak rakamı olan 1.104.750,00 TL’nın %4,55 tahsil harcına ilişkin hesaplamada 50.266,13 TL tahsil harcın hesaplandığı, rapor tarihi itibari ile 24,30 TL başvurma harcı ve 3,75 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 28,05 TL icra masrafını ilişkin hesaplamanın yapıldığı belirtilerek depo emrini esas alacak tutar belirlenirken icra dosyasında 1.839,94 TL yapılan tahsilatın da düşürülmesi suretiyle 21.02.2018 tarihi itibarı ile depo emrine esas alacak tutarının 1.390.122,03 TL olarak hesaplandığı tespitinde bulunulmuştur. Davalı vekilinin müvekkili şirket temsilcisinin duruşmaya çağrılarak beyanının alınması yönündeki istinaf sebeplerinin incelenmesinde ise; konkordatonun başarı şansının bulunmadığı, borçlunun mal varlığının korunması açısından iflasın açılmasında bu yönüyle yarar bulunduğu, davacı şirketin borca batık durumda olduğu anlaşıldığında İİK’nun 292 maddesi uyarınca iflasına karar verilmesi halinde; İİK 292/son maddesinde “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.” hükmü yer almaktadır. İİK 292. maddesi uyarınca karar verilmeden önce, konkordato talep eden şirket yetkilisine tebligat çıkartılarak, duruşmada dinlenilmesi yasal zorunluluktur. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 23/12/2020 tarih 2019/1873 E. 2020/4516 K. ve 25/11/2020 tarih 2020/877 E. 2020/3824 K., Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 25/02/2021 tarih 2021/1380 E. 2021/508 K. sayılı ilamları da, karar verilmeden önce şirket yetkisinin dinlenilmesi gerektiği yönündedir. Davaya konu somut uyuşmazlıkta ise konkordato talebiyle açılan bir dava olmadığı ve İİK 292 /son maddesinin davaya konu uyuşmazlıkta uygulanamayacağı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki bilgiler ışığında tüm dosya kapsamı ve istinaf başvuru dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında düzenlenen 05.05.2011 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinde yetkili icra daireleri ve mahkemelerinin belirtildiği , düzenlenen sözleşmeye göre takibin Ankara İcra Dairesinde başlatıldığı ve davalının siciline kayıtlı adresi nazara alındığında davanın da yetkili ve görevli mahkemede açıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı aleyhine başlatılan takip dosyasındaki 294.600,00 USD alacak ve depo kararına esas tutarın belirlenmesine ilişkin faiz, vekalet ücreti, tahsil harcı ve icra masrafının belirlenmesinde bilirkişi raporunun düzenlenmesinden bir sonraki celse tarihi olan 21. 02.2018 tarihi itibariyle kur nazara alınarak hesaplama yapılması gerektiği ve iş bu nedenle rapor tarihi olan 08.01.2018 tarihi itibariyle USD’nın TL ye çevrilmesinde rapor tarihi göz önünde bulunduğunda 3,75 TL’nın baz alınmak suretiyle depo emrine esas tutarın belirlendiği, mahkemece düzenlenen 23.02.2018 tarihli toplam bakiyeyi borç miktarı olarak 1.390.122,03 TL miktarın kalem kalem ayrıştırılmış bir şekilde depo emri kararında belirtildiği, işbu kararın davalı vekiline 02.03.2018 tarihinde tebliğ edildiği, tebligatta depo emrinin tebliğini müteakip 7 gün içinde alacaklıya ödenmesi veya mahkeme veznesine depo edilmesi, 7 gün içerisinde ödeme olmadığı veya depo edilmediği takdirde İİK’nun 158 maddesi uyarınca duruşma günü olan 11.04.2018 günü 11:10’da iflasa karar verileceğini ihtar edildiği anlaşılmakla; HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15/09/2021