Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/404 E. 2021/877 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/404
KARAR NO: 2021/877
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/479
KARAR NO: 2018/455
KARAR TARİHİ: 22/05/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalının 31/12/2016 tarihi itibariyle 69.549,79 TL borcu bulunduğunu, yapılan mutabakat neticesinde davalının 6.770,00 TL ödeme yaptığını, kalan borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında yüklenici hizmet sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğini, davacının sözleşmeye aykırı davranması rağmen cezai şart hükümlerini de yerine getirmediğini, taraflar arasında uzun yıllara dayanan ticari ilişki olması nedeniyle gerek cezai şartların yerine getirilmesi gerekse sözleşmeye aykırı davranan davacının yükümlülüklerini yerine getirilmesi açısından hukuki işlem başlatmadıklarını, davacının icra takibine geçmesinin kötü niyetli olduğunu, takip konusu faturaların muaccel hale gelmediğini belirterek davanın reddini savunmuş, davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/479 E. 2018/455 K. sayılı 22/05/2018 tarihli kararı ile; “…Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ile taraflar arasında sözleşmeye davayı hizmet ilişkisi olduğu, davacının verdiği hizmete karşılık düzenlediği 4 adet faturanın ödenmemesi nedeniyle icra takibi yaptığı, davalının sözleşme ilişkisi ve hizmetin verildiğini kabul etmekle birlikte davacının hizmeti eksik verdiğini ileri sürdüğü davaya konu faturaların davalı defterlerine kayıtlı olduğu, vergi dairesine bildiriminin yapıldığı, faturalara itiraz edilmediği, eksik hizmet verildiği iddiasını ispata yarar hiçbir delil sunulmadığı, davacının faturalar nedeniyle alacak talebine hak kazandığı, iki taraf defterlerinin takibe konu faturalardan ötürü mutabık olup davacının defterlerinde görünen takip öncesi ödemeleri düşmek suretiyle bakiye 62.779,79 TL asıl alacak için takip başlattığı, takip öncesinde borcun ödenmesi yönünde davalıya gönderilmiş herhangi ihtar olmadığı, bu nedenle davalının takiple birlikte temerrüde düştüğü, davacının takipte işlemiş faiz isteyemeyeceği kabul edilmiştir. Davacı yan takipte %10,75 oranında ticari temerrüt faizi istemiş olup takip tarihi itibariyle geçerli avans faiz oranı %9,75 olduğundan asıl alacağa bu oran üzerinden avans faizi yürütülmesine, takip ve davadan sonra yapılan ödemelerin infaz aşamasına icra müdürlüğünce dikkate alınmasına, (Yarg.23 Hk.D. 2015/4886 E. 2016/1040 K. Yarg.19 HD 2017/16255 E-7252 K), davalının İstanbul Anadolu 2.İcra Müdürlüğü… sayılı takip dosyasında itirazının 62.779,79 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin bu tutar üzerinden devamına, davalının takibe itirazında haksız ve alacağın likit oluşu karşısında hükmedilen tutarın %20’si oranında inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, reddedilen kısım yönünden şartları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında sözleşmeye dayalı ticari ilişki olduğunu, davacının sözleşmeyi ihlal ettiğini, mutabakat belgelerinde müvekkilinin mutabık olduğuna dair bir beyanının olmadığından mutabık kalınmadığının açık olduğunu, ifade ettikleri bu hususa ve mutabakat belgelerine bilirkişi kök ve ek raporunda hiçbir şekilde yer vermediğini, sözleşme hükümlerinin incelenmesi, sözleşmenin gereği gibi ifa edilip edilmediğinin tespiti ve nihayetinde alacak-verecek kalemlerinin belirlenerek rapor düzenlenmesi taleplerinin dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda ”…işgören iş bedelini ihtiva eden faturasını keşide edeceğini, fatura tebliğinden itibaren 45 gün sonraki ilk Cuma günü ödeneceği…” hususlarına yer vermiş olmasına rağmen yine raporda dosya kapsamında faturaların hangi tarihte tebliğ edildiğine dair herhangi bir belge bulunmadığından da bahsedildiğini, bu itibarla faturaların tebliğ tarihleri bilinmeksizin muaccel hesaplama yapılmasının da hukuka aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle salt davacı delillerine dayanılarak, sözleşme hükümleri dikkate alınmadan, ifa hususu değerlendirilmeden, sadece ticari defterlerin incelenmesi sonucu düzenlenen raporun usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini belirterek, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca, verilen hizmete karşılık ödenmeyen fatura bedelinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından 62.779,79 TL asıl alacak + 1.421,11 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 64.200,90 TL alacağın, asıl alacağa işleyecek yıllık % 10,50 avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle 29/03/2017 tarihinde davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 31/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 05/04/2017 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu, davanın İİK’nun 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Takibe dayanak belgeler 26/12/2016 tarih … nolu 22.356,28 TL bedelli, 26/12/2016 tarih … nolu 14.822,57 TL bedelli, 26/12/2016 tarih … nolu 12.500,92 TL bedelli ve 26/12/2016 tarih … nolu 19.870,02 TL bedelli 4 adet faturadan ibaret olup, dava dilekçesine göre takip tarihinden önce davalı tarafından 6.770,00 TL ödendiğinden 22.356,28 TL bedelli ilk fatura yönünden 15.586,28 TL asıl alacak talep edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında hizmet sözleşmesine dayalı ticari ilişkinin bulunduğu sabittir. İhtilaf ise hizmetin davacı tarafça ayıplı ifa edilip edilmediği, tarafların hizmet bedeli yönünden mutabık olup olmadıkları, davacının bakiye alacak miktarı noktalarında toplanmaktadır. Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan yüklenici hizmet sözleşmesinde sözleşmenin konusu ise İşgören (davacı) tarafından … (davalı) için yapılacak saha çalışması, veri kontrol, veri girişi ve benzeri işler neticesinde elde edilen bilgilerin toplanması işi olarak belirtilmiştir. Davacı tarafça sunulan 17/02/2017 tarihli mutabakat belgesi; “Sayın … Araştırma-…, Şirketimizdeki cari hesabınız 31/12/2016 tarihi itibariyle 69.549,79 TL alacak bakiyesi vermektedir. Mutabık olup olmadığınızı bildirmenizi rica ederiz… Saygılarımızla … Ltd. Şti.” şeklinde davalı şirket tarafından düzenlenerek davacı tarafa gönderilmiştir. Her iki tarafın bağlı olduğu Vergi Dairesinden getirtilen 2016 yılı Aralık ayı BS/BA formlarının 58.940,00 TL olarak birbirini teyit ettiği, bu tutarın takibe konu edilen 4 adet faturanın KDV hariç toplam miktarı olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece mali müşavir bilirkişi vasıtasıyla yaptırılan inceleme neticesinde, her iki tarafa ait ticari defter ve dayanak kayıtların incelenmesi sonucu düzenlenen 13/11/2017 tarihli kök rapor ve 23/03/2018 tarihli ek raporda özetle; davacı şirketin 2016-2017 (defter-i kebir, yevmiye, envanter) ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, gerekli açılış kapanış tasdiklerinin yapıldığı, 2016 yılına 51.378,09 TL alacağının devir olduğu, 16/12/2016 tarihine kadar yapılan işlemler neticesinde bu borcun kapatıldığı, 26/12/2016 tarihinde dava ve takip konusu faturalar nedeniyle davalının 69.549,79 TL borçlu haline geldiği ve bu borcun 2017 yılına devir olduğu, davalının takip tarihinden önce 01/02/2017 tarihinde 1.770,00 TL ve 03/03/2017 tarihinde 5.000,00 TL ödeme yapması üzerine bakiye 62.779,79 TL borç kaldığı, davacının takipte talep ettiği asıl alacak tutarının da bu miktar olduğu, davalının dava tarihinden sonra ise 03/05/2017 tarihinde 5.000,00 TL, 02/06/2017 tarihinde 1.000,00 TL ödeme yaptığı, davalının ise sadece 2016 yılı yevmiye defterini ibraz ettiği, diğer defterlerin sunulmadığı, davacının 2017 yılına devir eden 69.549,79 TL alacağının davalı defterinde de aynen kayıtlı olduğu, ancak 2017 yılı defter ve kayıtları sunulmadığından davacının kayıtlarında saptanan dışında başkaca ödeme olup olmadığının tespit edilemediği, başkaca ödeme yapıldığına dair belge olmadığı belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222.(6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 05/11/2018 tarih 2016/991 E. 2018/5119 K. sayılı kararında ise; “…6102 Sayılı TTK’nın 23/1-c maddesi tacirler arasındaki hizmetin ayıplı olması halinde yapılması gereken işlemleri düzenlemektedir. Anılan maddeye göre hizmet alan tacir, malın ayıplı olduğu açıkça belli değilse, malı teslim aldıktan sonra malı incelemek veya incelettirmek, malın ayıplı olması halinde 8 gün içinde bu durumu hizmet verene iletmek durumundadır. Somut olayda, tarafların tacir olduğu anlaşıldığına ve davalı da verilen hizmetin ayıplı olduğunu iddia ettiğine göre bu ayıbın süresinde ihbar edilip edilmediği dava konusu olayın sonuçlandırılması açısından önem arzetmektedir…” denilmiştir. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Vergi Usul Kanunu’nun 231/5. maddesine göre; fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi kapsamında faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek kullanan kimse, bu faturanın ticari defterlerine kaydı gereken bir belge olduğunu, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayılır. İlk derece mahkemesince taraflara ait ticari defterler ve kayıtlar üzerinde yaptırılan incelemede, dava konusu faturalara konu borcun her iki şirket kayıtlarında yer aldığı, kayıtların birbirini doğruladığı, borç/alacak miktarlarının aynı olduğu tespit edilmiştir. Ancak fatura bedellerinin ödenmediği de her iki tarafın kayıt ve beyanları ile sabittir. Yine taraflara ait BS/BA kayıtlarının da birbirini doğrulamaktadır. Davalı tarafça faturalara itiraz edilmediği, verilen hizmetin eksik/kusurlu/ayıplı olduğuna ilişkin bir bildirimde bulunulmadığı gibi BA kayıtlarında yer aldığı, davacının takip ve dava tarihi itibariyle 62.779,79 TL alacaklı olduğu her iki tarafın birbirini teyit eden belgeleri ile ispatlanmıştır. Davalı vekilinin itirazları ise yukarıda yapılan açıklamalar, emsal ilamlar, 6100 sayılı HMK’nun 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi de dikkate alındığında yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekilinin dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.288,48 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 1.072,12 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.216,36 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/09/2021