Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/390 E. 2021/873 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/390
KARAR NO: 2021/873
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/285
KARAR NO: 2018/403
KARAR TARİHİ: 16/04/2018
DAVA: Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı kooperatife 28/02/1985 tarihinde 614 nolu ortak olduğunu, ilk üye olduğunda 100m² dükkan aidatı daha sonra da 108 m²’ye artırılmak suretiyle aidatların tahsil edildiğini, 28/01/1985-20/12/1987 tarihleri arasında toplam 1.988.999 TL ödeme yaptığını (dilekçe ekinde makbuzlar ibraz edilmiş), bu ödemelerden sonra kooperatif tarafından kendisine ortaklık hakları ve borçları ile ilgili hiçbir bilgi verilmediğini, o dönem yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle kooperatifle ilgilenemediğini ancak bu süre zarfında davalı kooperatifin müvekkilini genel kurul toplantılarına davet etmediği gibi herhangi bir aidat ödemesi talebinin/ihtarının veya üyelikten ihraç kararının söz konusu olmadığını, bu nedenle davalı kooperatifte ortaklığının halen devam ettiğini, davalı kooperatife 12/05/2012 tarihinde gönderilen taahhütlü mektupla yapılacak hesaplama ile üyeliğe isabet edecek taşınmazın teslimi, bunun karşılığında ödenmesi gereken bedelin bildirilmesi istenmesine, Bakırköy … Noterliğinden 17/03/2014 tarih ve … sayılı ihtarname keşide edilerek kooperatifin inşaatları bitirip, taşınmazların kuralarının çekilmesine rağmen müvekkile herhangi bir bildirim yapılmadığı ve taşınmaz teslimi yapılmadığı, bu sebeple kooperatife ödenen senet bedellerinin araştırılarak toplamının bugünkü rayiç bedel üzerinden ödenmesi ya da isabet eden veya edecek olan taşınmazın devrinin yapılmasının talep edilmesine rağmen cevap verilmediğini belirterek müvekkilerinin davalı kooperatife ortaklığının, bu ortaklığa isabet eden bağımsız bölümün değerinin, aynı durumdaki başka bir ortağın kooperatife bugüne kadar ödemiş olduğu üyelik ödentilerinin tespitini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının kooperatife ortak olmasına rağmen daha sonra kendi isteği ile üyelikten ayrıldığını, ödemelerin iade edildiğini, üyelikten ayrıldıktan sonra kooperatifin genel kurullarına ilişkin hazirun cetvelinde yer almadığını, hiçbir genel kurula katılmadığını, davacının iyiniyetli olmayıp haksız çıkar sağlamayı amaçladığını, davacının ödediğini belirttiği bedelin eski Türk Lirası olup, daha sonra Türk Lirasından 6 sıfır atılmış olması karşısında bugün itibariyle ödediği bedelin 1,98 TL’ye tekabül ettiğini, USD değeri esas alındığında ise 2.971 USD’ye tekabül ettiğini, davacının kendi isteği ile üyelikten çıkması nedeniyle 03/01/1990 tarihinde 1.800.000 TL kendisine ödenerek ortaklığının sona erdiğini, davacıya yapılan ödemenin muhasebe kayıtlarına işlendiğini, aradan 26 sene geçmiş olduğundan defterleri ile ispat yükümlülükleri olmadığını belirterek davanın reddini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemenin 2016/285 E. 2018/403 K. sayılı 16/04/2018 tarihli kararı ile; “Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü adına teknik bilirkişiler eliyle tarafların sunduğu belgeler ve kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yapılmış buna göre davacının belirttiği gibi 28/02/1985 tarihinde 614 nolu ortak olarak üyeliğe kabul edildiği, bu üyelik dolayısıyla davacının 1.800,00 TL ödeme yaptığı, ancak davacının en son ödeme tarihi olan 1987 den davalı kooperatife ihtarname keşide ettiği 2014 yılına kadar 19 yıl süre ile kooperatifle üyeliği gereği illiyet bağını sürdürmediği, uzunca süre davalı kooperatifte hak talebinde bulunmamasını ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiği anlamına geleceği bu nedenle kooperatif ortağı olmadığının kabul edilmesi gerektiği ve kooperatif kanunu 17. ve ana sözleşmenin 15.maddesi uyarınca alacak hakkının zaman aşımına uğradığı tespiti yapılmıştır. Bu açıklamalar ışığında davacının ortaklığa kabul edildiğini iddia ettiği 28/02/1985 tarihinden söz konusu davanın açıldığı 22/03/2016 tarihine kadar aradan geçen yaklaşık 31 yıl hiçbir hak talebinde bulunmamasının ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiği, bu durumun benimsendiği ve açılan davanın TMK’nın 2. Maddesi hükmündeki iyi niyet kurallarına uymadığı…(Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/3747 esas ve 2016/1471 karar sayılı ilamı)” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususları tekrar ederek, esasen davanın çıkan ya da çıkarılan ortağın alacak hakkı davası olmayıp, ortaklık halen devam ettiğinden üyeliğin tespiti istemine ilişkin olduğunu, gerek Kooperatifler Kanununda gerekse Borçlar Kanununda devam eden kooperatif üyeliğinin tespiti davası ile ilgili bir zamanaşımı süresi öngörülmediğini, müvekkilinin kooperatiften istifa etmiş olduğu iddia edilmesine rağmen, buna ilişkin bir belge ya da ortaklık haklarının ödendiğine dair bir belgenin sunulmadığını, bilirkişi raporunda incelendiği belirtilen ancak Mahkemeye ibraz edilmeyen yevmiye defterinin fotokopisi olduğu belirtilen bir kağıda dayanarak 1.800.000 TL’lik çıkma alacağının davalı tarafından ödendiği iddia edilmiş ise de davalı tarafından bu ödemeye ilişkin hiçbir makbuz ya da dekont sunulmadığını, müvekkilinin ortaklıktan kendi isteğiyle çıkmadığı gibi davalı tarafından verilen bir ihraç kararının da bulunmadığını, davalı kooperatif tarafından ortaklar pay defteri ve yönetim kurulu karar defterleri halen mevcut olmasına rağmen aleyhe sonuç doğuracağı için sunulmadığından bu belgeler üzerinde bilirkişi heyetince inceleme yapılamadığını, mevcut kooperatif yönetim kurulunun müvekkiline dava açmaması için 9.000,00 TL ödemeyi teklif ettiğini ancak müvekkilinin bu ödemeyi kabul etmediğini, dilekçe ekinde sunulan 30/11/2007 tarihli İşyerleri Geçici ve Kesin Maliyet Hesapları Raporuna göre müvekkiline tahsis edilmesi gereken işyerinin fatura bedelinin 3.655,03 TL olduğunu müvekkilinin ödediği rakam ise 1.989,00 TL olup bir dükkanın parasının yarısından çoğunun tahsil edildiğini ancak bakiye borç nedeniyle keşide edilen bir ihtarname yada çıkarılma kararı olmadığını, açıklanan nedenlerle kooperatif üyeliği devam ettiğinden verilen kararın hatalı olduğunu, defterleri sunmayan kooperatif lehine yorum yapılmasının HMK ve TTK hükümlerine aykırı olduğunu beyanla, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, kooperatif üyeliğinin, ortaklığa isabet eden bağımsız bölümün değerinin ve ödenen üyelik aidatlarının tespitine istemine ilişkindir. Davacının, davalı kooperatife 28/02/1985 tarihinde 614 nolu ortak olduğu, dilekçe ekinde sunmuş olduğu belgelere göre 28/01/1985-20/12/1987 tarihleri arasında bir kısım aidat ödemeleri yaptığı, bu tarihten sonra aidat ödemediği, genel kurul toplantılarına katılmadığı ihtilafsızdır. İhtilaf konusu ise, davacının kooperatif ortaklığının halen devam edip etmediği noktasında toplanmaktadır. Davacı, davalı kooperatife keşide ettiği Bakırköy … Noterliğinin 17/03/2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesinde; kooperatife 28/02/1985 tarihinde üye olduğunu, 1987 yılı sonuna kadar tüm senetlerini ödediğini, kooperatifin inşaatları bitirip, taşınmazların kuralarını çekmesine rağmen kendisine herhangi bir bildirim ve taşınmaz teslimi yapılmadığını, bu sebeple kooperatife ödemiş olduğu senet bedellerinin toplamının araştırılarak bugünkü rayiç bedel üzerinden tarafına ödenmesini yada kendisine isabet eden veya edecek olan taşınmazın devrinin yapılmasını talep etmiştir. İhtarnameye cevap verilmediğini belirterek yine aynı hususlara ilişkin kooperatife göndermiş olduğu mektubun 12/05/2015 tarihli posta alındı belgesini sunmuştur. Kooperatif uzmanı … ve mali müşavir …’tan alınan 08/03/2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının 28/02/1985 tarihinde 614 no’lu ortak olarak üyeliğe kabul edildiği, 28/01/1985 tarihinden 20/12/1987 tarihine kadar davalı kooperatife 2.025.500 TL (eski Türk Lirası ile) ödeme yaptığı, ön raporda ifade edilen davalı kooperatif tarafından ortaklar pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, kooperatifin kuruluşundan dava tarihine kadar olan genel kurul tutanakları, hazirun cetvelleri, genel kurul çağrı listeleri davacının 03/01/1990 tarihinde 1.800 TL ayrılma alacağını tahsil ederek ortaklık hakkından istifa ettiğine dair belgelerin dosyaya sunulmadığı, davalı tarafından sunulan 1990 hesap dönemine ilişkin 2 sayfalık yevmiye kaydı fotokopisi üzerinde yapılan incelemede defterin hangi noterden tasdik edildiği tespit edilememekle birlikte … yevmiye numarası ile tasdik edildiği, bu defter örneğine göre davacının 03/01/1990 tarihinde ortaklıktan çıktığı ve bu tarihte çıkış bedeli tutarının 1.800.000 TL olarak kaydedilmiş olduğu ancak bu çıkış bedeli tutarının davacıya ödenip ödenmediği konusunda dosyada bir belgenin bulunmadığı, 1.800.000 TL bedelin davacının ayrıldığı yıl bilançosuna göre masraf hissesi düşüldükten sonra kalan miktar olabileceği, davacının en son aidat ödediği tarih olan 1987’den ihtarname keşide ettiği 2014 yılına kadar 19 yıl süre ile kooperatifle üyeliği gereği illiyet bağını sürdürmediği, uzunca bir süre hak talebinde bulunmamasının ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiği anlamına geleceği 1163 sayılı Kanunun 17. ve ana sözleşmenin 15.maddesi hüküm gereği ortaklığı sona erenlerin alacak hakları bunları isteyebilecekleri günden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, bu nedenle ayrılma payı alacağının da zamanaşımına uğradığı yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 21/12/2015 tarih, 2015/7927 E. 2015/8310 K. sayılı ilamında; “…Dava, kooperatif ortağı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi, üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Böyle bir ortağın açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmelidir. Bu durumda mahkemece, davacının 13/03/2005 tarihli genel kurulda ihracına karar verildiği, 13/03/2005 ve daha sonraki genel kurullara çağırılmadığı, kooperatifin aidat toplayan bir kooperatif olduğu, davacının ihraç kararından sonra kooperatife aidat ödediğini iddia ve ispat etmediği, üyelik haklarından zımnen vazgeçtiğinin ve ortaklıktan eylemli olarak çıktığının kabulünün gerektiği, 28/11/2013 tarihinde açılan davanın TMK’nın 2. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır…”, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 01/10/2015 tarih, 2015/4430 E. 2015/6187 K. sayılı ilamında; “…Dava, genel olarak üyeliğin tespiti ile bu üyeliğe bağlı … Blok … no’lu dairenin tahsisi, tahsis mümkün olmazsa konut karşılığı tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece davacının genel üyelik tespiti isteminin reddine karar verilmesine göre; üyeliğine bağlı dairenin adına tahsis edildiği şahısla ilgili dava açması için süre verilip bu davayla birleştirilmesinin sağlanmasına gerek görülmemiştir. Öte yandan, davacı tarafından ortaklığa kabul edildiğini iddia ettiği 15/12/2000 tarihinden, işbu davanın açıldığı 16/03/2010 tarihine kadar yaklaşık 10 sene hiçbir hak talebinde, bulunulmamasının, ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiği, bu durumun benimsendiği ve açılan davanın TMK’nın 2. maddesi hükmündeki iyiniyet kurallarına uymadığı sonucuna varılmıştır…”, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/03/2016 tarih, 2015/3747 E. 2016/1471 K. sayılı ilamında; “…Dava, üyeliğin tespiti ile bu üyeliğe bağlı … blok … no’lu dairenin tahsisi, tahsis mümkün olmazsa konut karşılığı tazminat istemine ilişkindir. Davacı tarafından ortaklığa kabul edildiğini iddia ettiği 25/08/2001 tarihinden, işbu davanın açıldığı 21/12/2009 tarihine kadar yaklaşık 8 sene hiçbir hak talebinde bulunulmamasının, ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiği, bu durumun benimsendiği ve açılan davanın TMK’nın 2. maddesi hükmündeki iyiniyet kurallarına uymadığı sonucuna varılmıştır…” Somut dosya değerlendirildiğinde; davacı, 28/02/1985 tarihinde davalı kooperatife 614 no’lu ortak olarak kaydolmuş ve 28/01/1985-20/12/1987 tarihleri arasında 2.025.500 TL (eski Türk Lirası ile) ödeme yapmıştır. 20/12/1987 tarihinden sonra yapılan bir aidat ödemesi bulunmamaktatır. Yine bu tarihten sonra kooperatif genel kurul toplantılarına katılmamış ve davet edilmemiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin emsal ilamında belirtildiği üzere aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte, ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi halleri; üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelmektedir. Davacı ise 1987 yılından, ihtarname keşide ettiği 2014 yılına kadar geçen 27 yıllık sürede kooperatif üyeliği yönünden hiçbir işlem yapmadığından ortaklık hakkından zımnen vazgeçtiğinin kabulü gerekecek olup, bu tarihten sonra ortak olduğunu iddia ederek talepte bulunması ise TMK’nun 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/09/2021