Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/387 E. 2021/914 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/387
KARAR NO: 2021/914
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/591
KARAR NO: 2017/425
DAVA TARİHİ: 27/08/2014
KARAR TARİHİ: 09/05/2017
DAVA: İtirazın İptali ve Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı şirketin 03/06/2013 tarihinde, her bir kişi için aylık 1.535,00 TL+KDV ücretle, 2 kişi üzerinden ve silahsız güvenlik hizmeti vermek üzere Özel Güvenlik Hizmet Alımı Sözleşmesi imzaladığını ve 30/05/2013 tarihinden itibaren özel güvenlik hizmeti vermeye başladığını, tarafların anlaşmaları sonucu personel sayısının aynı şartlarla 3’e çıkartıldığını ve müvekkil şirketin edimlerini yerine getirdiğini, bu hususun Kadıköy … Noterliğinin 03/03/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sabit olduğunu ancak davalı şirketin hizmet bedellerinin bir kısmını yapılan tüm iyi niyetli girişimlere rağmen ödemediğinden Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra takip dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalının işbu icra takibine haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini, söz konusu icra takibi 18.678,64 TL olarak başlatılmış olmasına rağmen 2.612,39 TL’nin sehven talep edildiği itiraz sonrası anlaşıldığından, icra takibi öncesine ilişkin müvekkili alacağının işbu miktar düşülmek suretiyle 16.066,25 TL olduğu, müvekkili şirketin icra takibi sonrasında da davalı şirkete hizmet vermeye devam etttiğini ancak davalı şirketin takip sonrası verilen hizmet bedellerine ilişkin olan 28/02/2014 tarih ve 5.056,57 TL ile 31/03/2014 tarih ve 5.056,57 TL bedelli toplam 10.113,14 TL tutarındaki müvekkil şirket alacağını da ödemediğini, bu nedenle işbu alacağın tahsilini talep etme zorunluluğu doğduğunu beyan ederek, icra takibine yapılan itiraz haksız olduğundan itirazın 16.066,25 TL yönünden iptalini ve %20’inden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini, takip tarihinden sonraki döneme ait ve ödenmeyen 10.113,14 TL alacağın ise tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının takibe dayanak belgelerini icra takibine eklemediğinden usulden davanın reddi gerektiğini, icra takibi ve alacak davasının bir arada görülmesi mümkün olmadığından alacak isteminin reddi gerektiğini, taraflar arasında imzalanan Özel Güvenlik Hizmet Alım Sözleşmesinde 2 güvenlik elemanı ile aylık 3.070,00 TL bedel karşılığında anlaşma yapıldığını, davacının açmış olduğu icra takibinin henüz muaccel olmayan bir alacağa ilişkin olduğunu, imzalanan sözleşmenin ödeme şartları bölümünde hizmet alanın faturayı aldıktan sonra hizmet verilen ayı takiben 120 gün içerisinde ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, dolayısıyla vade süresi geçmeden alacağın takibe koyulduğunu, davacı şirketin güvenlik hizmetini gereği gibi yerine getirmediğini, ifanın eksik ve kusurlu olduğunu, sözleşme gereği 2 (iki) güvenlik elemanı ile gördürülmesi kararlaştırılan özel güvenlik hizmetinin, karşılıklı alınan karar ile bir personel artırılarak 3(üç) güvenlik elemanı ile kesintisiz 24 saat şeklinde gördürüleceğinin bildirildiğini fakat fatura edilmesi gereken personel sayısı 2 iken 3 personel hizmet bedeli fatura edildiğini, buna rağmen gündüz ve gece vardiyası şeklinde iki personel tarafından hizmetin yerine getirildiğini yalnızca pazar günleri üçüncü bir personelin 24 saat süreyle hizmet verdiğini ve tüm bu hususların nöbet sicil defteri, kamera görüntüleri ve tanık beyanları ile tutanak altına alındığını, eksik ve kusurlu ifaya ilişkin hususların tamamı davacı şirkete Kadıköy 3.Noterliği’nin 03/03/2014 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bildirilerek sözleşmenin gerektiği gibi yerine getirilmesi talep edilmesine rağmen davacı tarafından sözleşme şartlarının gerektiği gibi yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini beyanla, takibin iptaline ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Tarafların mali kayıtlarının incelenmesinde ise Davacının usule uygun tutulan kayıtlarında takibe konu tutarın 31/01/2014 tarihinde 16.066,23 TL (borç) olduğu, davalı ile aynı rakamdan mutabık olduğunun görüldüğü, davalının 2013 yılı ve usulüne uygun tutulan 2014 yılı kayıtlarında takibe konu tutarın 31/01/2014 tarihinde 16.066,23 TL (alacak) olduğu ve davacı ile aynı rakamı mutabık bulunduğu, her iki tarafın birbiri ile uyumlu olan ticari defter kayıtlarından da anlaşıldığı üzere taraflar arasındaki akdi ilişkinin 31/01/2014 tarihine kadar sorunsuz olarak devam ettiği, sonradan davacı tarafından 2 adet faturanın daha düzenlendiği ve davacının defter kayıtlarında 31/12/2014 tarihi itibariyle 26.179,39 TL davalıdan alacağı kayıtlı olduğu, davalının ticari defter kayıtlarına göre ise davacı tarafından sonradan düzenlenmiş olan iki adet faturadan birinin davalı tarafça düzenlenen bir adet iade faturası ile iade edilmek istendiği, fakat davacı tarafından bu faturanın iade alınmadığı, bu duruma göre taraflar arasındaki ihtilaf, davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş olan 31/03/2014 tarihli ve 5.056,57 TL bedelli faturanın davalıya gönderilmesi üzerine başladığı, davalı, işbu faturanın konusunu oluşturan hizmetin davacı tarafından gereği gibi verilmediği (eksik ve ayıplı verildiği) gerekçesi ile bu faturayı iade etmek istemiş ise de davacı tarafça kabul edilmediği mevcut delillerde tespit edilmiştir. Ayrıca davalı tarafça “davacı şirketin gerçekleştirmesi gereken güvenlik hizmetini sözleşme ve yasal mevzuat gereği gibi gerçekleştirmediği hususunun sabit olduğunda” itirazında bulunmuşsa da davalı tarafça tek taraflı olarak düzenlediği tutanak, bu hususu ispata yeterli görülmemiştir. Dolayısıyla uğradığı zararı açıkça ispat edemeyen davalının, davacıya olan fatura borçları ile takas edilmesini talep edebileceği bir zarar alacağı bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Kaldı ki bu yüzden uğradığı zarar varsa davacıdan talep etme hakkına sahip olacağı ve sözleşmeyi fesh edebileceği açıktır. Davalıda savunması yönünde sözleşmeyi ise zaten fesh etmiştir. Davacı tarafından icra takibinde 31/01/2014 tarihi itibariyle davalıdan var olan 16.066,25 TL tutarındaki cari hesap alacağının tahsilini talep etmiştir. (Her ne kadar takipte 18.678,64 TL’nin tahsilini istemiş ise de dava dilekçesinde bu tutarın sehven talep edildiği, gerçek talep edilmek istenen alacak tutarının 16.066,25 TL olduğunu belirtmiştir.) Mevcut deliller karşısında ve tarafların ticari defter kayıtlarına göre taraflar arasında ihtilafsız olduğu anlaşılan 16.066,25 TL’lik cari hesap alacağı tutarı davacının davalıdan talep etmekte haklı olduğu anlaşılmıştır. Yanı sıra bilirkişiler tarafından da değerlendirildiği üzere her iki taraf ticari kayıtlarına göre, 31/01/2014 tarihinde 16.066,25 TL olan davacı alacağı, 31/03/2014 tarihinde, iki adet 5.056,57 TL’lik davacı faturasının da eklenmesi suretiyle, 26.179,39 TL’ye çıkmıştır. Dolayısıyla her iki tarafın defterlerine göre, 31/03/2014 tarihi itibariyle davacının davalıdan, (26.179,39 – 16.066,25 =) 10.113,14 TL daha alacağı doğmuştur. Bu durum nedeniyle davacının davalıdan, talebi gibi, dava tarihi itibariyle 10.113,14 TL daha alacağı mevcut ise de huzurdaki davanın İTİRAZIN İPTALİ davası olup takibe dayalı olarak açıldığı ve takipteki taleplerle sıkı sıkıya bağlı olunduğu göz önüne alındığında her iki istemin bir davada birlikte değerlendirilmesi mümkün değildir. İtirazın iptali talebi usulen yalnızca takibe konu alacak miktarı için açılabilir ancak davacı dava dilekçesinde takipteki alacaktan bağımsız olarak 10.113,14 TL değerindeki bir diğer alacak iddiasını itirazın iptali davasına konu etmek istemiştir. Mevcut bu alacak icra takibine konu edilmemiştir. Takipte ileri sürülmemiştir. Dolayısıyla itiraza uğramış bir takibe konu edilmeksizin mevcut davada ayrıca talep olarak ileri sürülmesi usulüne uygun görülmediğinden takip tutarı haricinde kalan 10.113,14 TL’lik talep yönünden reddine karar vermek gerekmiştir. Neticeten toplanan tüm deliller karşısında, Davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, Davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasına itirazının 16.066,25 TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takipten itibaren talepnamedeki koşullarla faiz işletilmesine, sair koşullarla takibin devamına, Açılan itirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğundan ve takiptede ancak takip tarihinde muaccel alacak tutarının talep edilebileceği dikkate alınarak fazlaya dair hizmet karşılığı olarak istenen 10.113,14 TL’nin bu nedenle reddine, Davalının sözleşme ve ticari defterlere kayıtlı alacağının likit olmasına karşın takibe itirazı haksız görüldüğünden hükmolunan 16.066,25 TL asıl alacağın %20’si 3.213,25 TL tutarında davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararında ifade edildiğinin aksine güvenlik hizmeti görevinin sözleşmede öngörüldüğü şekilde ve gereği gibi yerine getirmediğinin yalnızca müvekkili tarafça tutulan tutanaklarla ispat edilmeye çalışılmadığını, davacı güvenlik firmasında çalışan dava konusu dönemde güvenlik görevlisi olarak davalı şirkette görev yapan ve mahkemece dinlenen tanık …’nin beyanları ile bu hususlara ilişkin CD halinde delil olarak dosyaya ibraz edilen davacı firmanın güvenlik görüntü kayıtlarıyla da ortaya konduğunu, bilirkişi kök raporundaki tespitlerin de iddialarını ve haklılıklarını doğrular mahiyette olduğunu, tüm bu açıklamalar ışığında davacının sözleşme konusu edimini yerine getirmediği iddiasının ispat edilemediği yönündeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava konusu sözleşme “hizmet sözleşmesi” olduğundan sözleşmenin gereği gibi yerine getirilip getirilmediğinin ortaya çıkan zarar ile ölçülemeyeceğini, yerel mahkemenin zarar doğmadığı için hizmetin gereği gibi yerine getirildiği tespitinin hukuka aykırı olduğunu, Hizmet sözleşmesinde ücrete hak kazanılabilmesi için hizmetin yerine getirilmesi zorunlu olduğundan, bu konu hiç değerlendirilmeden sadece ticari defterlere bakılarak karar verilmeyeceğini, Yerel mahkemenin hüküm kurarken sözleşmede yer alan 120 günlük muacceliyet şartı değerlendirmediğini, takip tarihi itibariyle 120 günlük süre dolmadığından alacağın henüz muaccel hale gelmediğini, takibe konu faturaların en eski tarihlisi 31/10/2013 olup 120 günlük vade eklendiğinde 02/03/2014 tarihinde vadesi dolarak muaccel hale geleceğinden ve icra takibi 26/02/2014 tarihinde başlatıldığından, takip tarihi itibariyle henüz muaccel bir alacağın bulunmadığını, vadesi gelmemiş bir alacak icra takibe konu edilemeyeceğinden davanın reddi gerektiğini beyan ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan güvenlik hizmet sözleşmesi uyarınca, verilen hizmete karşılık ödenmeyen fatura bedellerinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve takip tarihinden sonraki döneme ait ödenmeyen fatura bedelleri nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, itirazın iptali isteminin kısmen kabulüne, alacak isteminin reddine karar verilmiş olup, davalı vekili tarafından kısmen kabul kararı verilen itirazın iptali hükmüne yönelik istinaf yoluna başvurulmuştur. Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından 18.678,64 TL asıl alacağın (cari hesap alacağı) değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle 26/02/2014 tarihinde davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 06/03/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 11/03/2014 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu, davanın İİK’nun 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Taraflar arasında özel güvenlik hizmeti sözleşmesine dayalı ticari ilişkinin bulunduğu sabittir. İhtilaf ise alacağın muaccel olup olmadığı, hizmetin davacı tarafça ayıplı ifa edilip edilmediği, ayıplı hizmet verilmiş ise ayıp ihbarının süresinde olup olmadığı, davacının varsa takibe konu alacağının miktarı noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasında 03/06/2013 tarihinde imzalanan Özel Güvenlik Hizmet Alım Sözleşmesinde; davacı yüklenici, davalı hizmet alan olarak anılmaktadır. Sözleşmenin konusu; hizmet alanın adresinde yer alan bina ve eklentilerde, yüklenicinin belirlediği elemanlarca 5188 sayılı yasa kapsamında bulunan yasal sınırlar dahilinde belirlenen hizmet ve personel standartlarında, kesintisiz sistematik koruma ve güvenlik hizmeti verilmesidir. Hizmet süresi; 30/05/2013 tarihinde saat 08:00’de başlayarak 30/05/2014 saat 08:00’de sona ereceği belirtilmiştir. Personel sayısı silahsız 2 kişi, ücret ise her bir kişi için sözleşme tarihi itibariyle aylık 1.535,00 TL olmak üzere 2 personel için aylık toplam 3.070,00 TL (KDV hariç) olarak belirlenmiştir. Ödeme şartları başlıklı 8.maddenin a bendinde; “Yüklenici hizmet verilen aya ait hak ediş tutarını yansıtan faturayı hizmet verilen ayın son gününde hizmet alana teslim eder. Hizmet alan ise, tahakkuk ettirilen faturayı aldıktan sonra hizmet verilen ayı takiben 120 gün içinde ödeme emrini çıkarır. İş bu vade 31/12/2013 tarihine kadar geçerlidir. Bu tarihten sonrası için vade günü revize edilecektir.”, Fesih hakkı başlıklı 13.maddenin a bendinde; “Yüklenici sözleşmede belirtilen kalite, nitelik ve deneyimde personel, malzeme, teçhizat kullanmaması ve buna bağlı olarak hizmeti istenilen kalitede vermemesi durumunda hizmet alan, yükleniciyi yazılı olarak uyarır, uyarıya rağmen yüklenici eksiklik ve aksaklıkları süresi içinde gidermediği takdirde hizmet alan sözleşmeyi 15 gün önceden yükleniciye yazılı bilgi vermek şartıyla tek taraflı olarak fesih eder.”, b bendinde; “Sözleşmenin hizmet alan tarafından tek yanlı olarak feshi halinde, yüklenici geçmişe dönük hak edişlerinin dışında herhangi bir ad altında hiçbir hak ve tazminat talep edemeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.”, c bendinde ise; “Hizmet alan iş bu sözleşmede belirtilen sorumluluklarını zamanında yerine getirmediği takdirde, yüklenici hizmet alana 30 gün önceden yazılı bilgi vermek şartıyla işbu sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih eder. Yüklenici tarafından sözleşmenin haklı olarak feshi halinde hizmet alan, yükleniciden herhangi bir hak, maddi ve manevi tazminat talep edemez.” hükümleri yer almaktadır. Davalı tarafından keşide edilen Kadıköy … Noterliğinin 03/03/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı tarafından sözleşme konusu edimlerin gereği yerine getirilmediğini belirterek ayıplı hizmetin düzeltilmesi ve eksik ifa edilen ayıplı hizmet nedeniyle hesaplanacak bedelin ödenmesi aksi halde sözleşmenin 15 gün içerisinde haklı nedenle tek taraflı olarak feshedileceği ihtar edilmiş, davacı şirkete 05/03/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafından keşide edilen Kadıköy … Noterliğinin 28/03/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği belirtilmiş, davacı şirkete 01/04/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafça ayrıca 31/03/2014 tarih ve … no’lu “hizmet bedeli iade … no’lu faturaya istinaden iade edilmiştir” açıklamalı 5.056,57 TL bedelli fatura düzenlenerek davacıya gönderilmiş, davacı tarafından Bakırköy … Noterliğinin 22/04/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bu fatura davalıya iade edilerek cari hesap alacağının ödenmesi talep edilmiştir. Davalının iade faturası içeriğinde ifade edilen ve davacı tarafından düzenlenen … no’lu faturanın ise 30/03/2014 tarih ve 5.056,57 TL bedelli fatura olduğu anlaşılmıştır. İtirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir ve ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. İtirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Takibe sıkı sıkıya bağlı olan itirazın iptali davasında, mahkemece tarafların iddia, savunma ve delillerinin yalnızca takibe konu belgeler çerçevesinde değerlendirilip incelenerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. Davacının alacağı takip talebinde cari hesap alacağı olarak belirtilmiş, dava dilekçesi ekinde bu alacağa esas teşkil eden faturalar ibraz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/09/2019 tarihli 2017/19-919 E. 2019/886 K. sayılı “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz… Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 84 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla borcu bulunan borçlu, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkını haizdir. 86. maddeye göre de yasal olarak geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Birden çok borç muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. İcra takibi yapılmamış ise tediye, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03/05/2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09/06/2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27/01/2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25/04/2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır…” açıklamalı ilamı ile cari hesap/ açık hesap arasındaki farklar, yapılan ödemelerin hangi borca mahsup edileceği hususları anlatılmıştır. Davacının talebi ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap alacağıdır. Bilirkişi raporuna yansıyan taraflara ait yevmiye defter kayıtları incelendiğinde; 31/01/2014 tarihi itibariyle her iki tarafın kayıtlarında borç/alacak bakiyesi 16.066,25 TL’dir. Bu bakiyeyi oluşturan faturalar ise; -31/10/2013 tarihli … no’lu 4.847,74 TL bedelli faturadan bakiye kalan 1.314,20 TL, -30/11/2013 tarihli … no’lu 4.847,74 TL bedelli fatura, -31/12/2013 tarihli … no’lu 4.847,74 TL bedelli fatura, -31/01/2014 tarihli … no’lu 5.056,57 TL bedelli faturadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Ödeme Şartları” başlıklı 8.maddenin a bendinde; hizmet verilen aya ait faturanın ayın son günü düzenlenerek hizmet alana verileceği ve ödemenin ise hizmet alınan ayı takip eden 120 gün içinde yapılacağı düzenlenmiş, bu vadenin 31/12/2013 tarihine kadar geçerli olacağı, bu tarihten sonrası için vade gününün revize edileceği kararlaştırılmıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun 26.maddesi uyarınca taraflar sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleyebilir. İstinası ile TBK’nun 27.maddesidir. Sözleşme özgürlüğü, tarafların hem sözleşme yapıp yapmamaktaki özgürlüğünü hem de sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleme özgürülüğünü içerir. Her iki tarafın tacir olduğu dikkate alındığında tarafların sözleşmenin içeriğini serbestçe ve özgürce ve tedbirli bir tacir gibi belirledikleri kural olarak benimsendiğinden, taraflar özgür iradeleriyle düzenledikleri sözleşme hükümleriyle bağlıdır. TBK’da borcun ifa zamanına ilişkin “diğer sürelerde vade” başlıklı 92.maddesine göre “Bir borcun veya taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda ifası gerekiyorsa, ifa zamanı aşağıdaki biçimde belirlenir: 1. Gün olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur. Sekiz veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise, bir veya iki haftayı değil, tam sekiz veya onbeş günü ifade eder… Bu kurallar, sürenin sözleşmenin kurulmasından başka bir andan işlemeye başladığı durumlarda da uygulanır. Borçlu, belirli bir süre içinde yerine getirilmesi gereken bir borcu, bu sürenin dolmasından önce ifa etmekle yükümlüdür.” Somut dosyada taraflar, sözleşme ile kararlaştırdıkları vade hükmüne bağlıdır. Sözleşmede ödemenin hizmetin verildiği ayı takip eden 120 gün içinde yapılacağı belirtildiğinden, alacak 120 günlük süre geçtikten sonra muaccel hale gelecektir. Bu durumda takibe konu alacağı oluşturan faturalardan ilk olarak ödenmesi gereken 31/10/2013 tarihli … no’lu 4.847,74 TL bedelli faturadan bakiye kalan 1.314,20 TL’dir. Bu faturanın muaccel hale geldiği tarih 31/10/2013 tarihinden 120 gün sonra 01/03/2014 tarihidir. Diğer faturaların muacceliyet tarihi bu tarihten daha sonradır. İcra takibi ise 26/02/2014 tarihinde başlatılmıştır. Bu durumda takip tarihi itibariyle alacak henüz muaccel hale gelmemiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede 120 günlük vadenin 31/12/2013 tarihine kadar geçerli olacağı düzenlendiğinden, 01/01/2014 tarihinden itibaren geçerli olmadığı yani 31/01/2014 tarihli … no’lu 5.056,57 TL bedelli faturayı kapsamadığı değerlendirildiğinde ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1530.maddesinin dikkate alınması gerekmektedir. TTK 1530/4 maddesinde; “Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır: a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda, b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda…” düzenlemesi yer almaktadır. Sözleşmenin 8/a bendinde faturanın hizmet verilen ayın son günü düzenlenerek hizmet alana verileceği belirtildiğinden ve 31/01/2014 tarihli … no’lu 5.056,57 TL bedelli fatura davalının yevmiye defterine 31/01/2014 tarihinde kayıt edildiğinden, faturanın sözleşmede belirtilen sürede düzenlenerek davalıya teslim edildiği sabittir. TTK 1530/4.a maddesi uyarınca faturanın borçlu tarafından alınmasını takip eden 30 günlük sürenin sonunda temerrüt oluşacağından bu fatura yönünden muacceliyet tarihi ise 03/03/2014 tarihidir. Açıklanan nedenlerle, takip tarihi itibariyle alacak henüz muaccel olmadığından itirazın iptali davasının bu nedenle reddi gerekirken kabulü hatalı olup, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince kaldırılarak, yargılamada eksiklik olmaması nedeniyle yeniden hüküm tesisine ve itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir. Alacak davası yönünden ise mahkemece verilen red kararına karşı istinaf yoluna başvurulmadığından, bu kısma ilişkin herhangi bir istinaf incelemesi yapılmaksızın oluşturulan yeni hükümde alacak isteminin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/591 E. 2017/425 K. sayılı 09/05/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davacının, itirazın iptali ve alacak davasının REDDİNE, 3-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden, a-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafça yatırılan 353,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 293,90 TL’nin davacıya aidesine, b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, c-Davalı tarafından yapılan 39,00 TL yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-HMK’nın 333. Maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri yönünden,a-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcının, davalı tarafça yatırılan 275,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 215,70 TL’nin davalıya iadesine, c-Davalı tarafın yapmış olduğu 157,40 TL harç (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) ve 36,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 193,40 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29/09/2021