Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/379 E. 2021/712 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/379
KARAR NO: 2021/712
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1752 Esas
KARAR NO: 2017/1312
KARAR TARİHİ: 28/11/2017
DAVA:Sözleşmenin Feshinin Geçersizliğinin Tespiti
KARAR TARİHİ:30/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin davalının yetkili servisi olduğunu, davalı tarafça yetkili servis sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, davalı tarafça müvekkili şirketin eksiklerinden ve kusurlarından bahsedildiğini ancak müvekkili şirketin müşteri memnuniyetinin davalı tarafın kayıtlarında dahi %100 oranında göründüğünü belirterek; davanın kabulü ile yetkili servis sözleşmesinin feshinin, sözleşmeye ve yasaya aykırı olduğunun tespiti ile geçersizliğine ve yetkili servis sözleşmesinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili ile davacı arasında yetkili servis sözleşmesi imzalandığını, davacı tarafın müvekkiline yedek parçalardan kaynaklı borçları bulunduğunu ve bu borçların ödenmediğini, gerekli teminatın da gösterilmediğini, zaman içerisinde davacı tarafın iş yapamaz hale geldiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Çekişmeli sürecin davaya dönüşmesinden önceki dönemde davalı firmanın bölge koordinatörünün davacı firmaya yaptığı ziyaretlerde ”serviste eksikliklerin devam ettiğini gördüğü” gibi servisteki eksikliklere ilaveten bir serviste bulunması gereken ve araçların bakımlarının yapıldığı liftlerin ve özel aletlerin yerinde olmadığını tespit ettiği, aletlerin nerede olduğu sorusuna davacının gerçek dışı beyanlarda bulunarak cevaplar verdiği, dosyaya sunulan belgeler uyarınca servisteki tüm ekipmanların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası kapsamında haczedilip muhafaza altına alındığının görüldüğü, ekipmanlar haczedildikten sonra davacı servisin hizmet veremez hale geldiği, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan davalı firma tarafından yapılan ihtarlar uyarınca davacının performasında herhangi bir artış olmadığı gibi haciz sonrasında tamamen hizmet veremez hale geldiği, bu durumda davalı firmanın sözleşmeye uygun olarak ”yetkili servis sözleşmesini” feshettiğinin kabulü gerekeceği anlaşılmakla ” davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davalının feshe gerekçe olarak gösterdiği nedenlerin hiç biri sözleşmenin feshi için geçerli sebep olmayıp, asıl sebep kendilerince ikrar edildiği üzere yedek parçaların tamamının kendilerinden alınmadığı, yedek parça alım hedeflerinin gerçekleşmediği sebebi olduğunu, davalı taraf daha önce çektiği ihtarnamelerle üçer aylık yedek parça alım hedefleri ilgili yazışmalarda müvekkil şirketi yasaya aykırı olarak yedek parça alımına zorlayarak bu konuda açıkça baskı kurduğunu, davalının gösterdiği fesih sebeplerinin tamamı gerçek dışı olup mahkemecede fesih nedenleri arasında olmayan ve müvekkil şirketle hiçbir ilgisi olmayan istanbul … icra müdürlüğünün … esasa sayılı dosyası gerekçe gösterilerek deliller tamamen yanlış değerlendirilerek yanlı bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava; taraflar arasındaki yetkili servis sözleşmenin haksız yere feshedildiğinin tespiti ile sözleşmenin devamına karar verilmesi istemine ilişkindir. Sözleşmenin feshinin bazı koşullara bağlı tutulduğu istisnalar dışında, fesih; mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı bozucu yenilik doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran bir irade açıklaması ve akdi son bulduran bir hukuki işlemdir. Genel kural bu olsa da bazı sözleşmeler yönünden yasalarda öngörülen bir takım sınırlamalar olabilir. Ancak taraflar arasında imzalanan yetkili servis sözleşmesi bakımından sınırlayıcı bir düzenleme bulunmadığından tek taraflı fesih beyanı ile sözleşmeden dönmek mümkündür. Davalı taraf fesih hakkını, dilediği gibi kullanıp, akdi sonlandırma hakkına sahipse de sözleşmeyi haksız ya da kusuruyla fesheden taraf, fesih bildiriminin sonuçlarına da katlanmak durumundadır. Bu nedenle fesih sonucu zarara uğrayan kimse koşulları mevcutsa haksız fesih sebebiyle uğradığı zararlarının tazminini isteyebilir. Nitekim 6098 sayılı TBK 112. maddesinde borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Ancak davacı haksız fesih sebebiyle uğranılan zararların tazminini isteyebilse de fesihle sona eren sözleşme nedeniyle hiç kimse sona eren sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağından feshin iptali ya da bu şekilde yaratılan muarazanın men’ine karar verilemez. Mahkemece, davalı firmanın sözleşmeye uygun olarak ”yetkili servis sözleşmesini feshettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de sözleşmenin haklı yada haksız nedenle feshedilmesi sonucu etkilemeyeceği, sözleşmenin haksız nedenle feshedildiği kabul edilse dahi, davalının sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağı gerekçesiyle sözleşmenin devamına karar verilemesi talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir. O halde her halükarda sözleşmenin devamına karar verilemeyeceğine ve sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini de talep edilmediğine göre salt sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığının tespiti bakımından da davacının hukuki yarar yararı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince; davalının sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağı gerekçesiyle sözleşmenin devamına karar verilemesi talebinin reddine, sözleşmenin haksız nedenle feshedildiği talebinin ise hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olduğundan HMK 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin aykırılık yönünden yapılan inceleme sonucunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile anılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun gerekçe yönünden KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1752 Esas, 2017/1312 Karar sayılı ve 28/11/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davacının, taraflar arasındaki sözleşmenin devamına karar verilmesine talebinin ESASTAN REDDİNE, Sözleşmenin haksız nedenle feshedildiği tespiti talebinin hukuki yarar yokluğundan HMK 114/1-h maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE, a-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 24,10 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, b-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davalı tarafından yapılan 25,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca takdir edilen 1.980,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, d-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 3-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre 98,10 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.30/06/2021
MUHALEFET ŞERHİ Asıl hükümde yargılama gideri olarak hükme bağlanan vekalet ücreti , asıl hükme bağlı fer’i nitelikte bir karardır. Bu sebeple istinaf yasa yolu başvurulması sonucunda KALDIRILAN bir hükümde fer’i nitelikte olan vekalet ücreti usuli kazanılmış hak doğurmaz. Nitekim Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 19.07.2011, 2011/5512-9527 sayılı ilamında ”….mahkemece hükmün yedinci bendinde aynen ”bozmadan önce birinci kararla taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdir edilmediğinden bu konu da temyiz bulunmadığından ve taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğunda taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına aynı nedenle yargılama giderlerinin davacılar üzerine bırakılmasına ”denilmiştir. -Dairemizce , mahkemenin ilk kararı üzerine belirlenen bozma nedenleri ne göre yeni bir hüküm kurulması gerekeceğinden , bozma ilamı vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden taraflar lehine kazanılmış hak oluşturmamaktadır. Bu durumda, davaların kabul veya red durumuna göre taraflar lehine ve aleyhine olmak üzere vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken bu hususta yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir….” belirtilmektedir. Yargılama gideri arasında, yer alan vekalet ücreti Avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu halde, vekil ile müvekkilin kendi aralarında düzenlenen yazılı ücret sözleşmesi uyarınca belirlenen ücret değil, davadaki sonuçlara göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenmektedir. 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, Avukatlık Kanunun 168/3 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir. ” Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” Dairemizce ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılan inceleme sonucunda; mahkeme kararının KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verildiği göz önünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen kararın ortadan kaldırılarak yeniden bir karar verildiğine göre, dairemizce kararın verildiği tarihteki geçerli tarifeye göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. İş bu nedenle kaldırılan ilk derece mahkeme kararının tarihi nazara alınmak suretiyle vekalet ücretinin belirlenerek hüküm oluşturulmasına dair sayın çoğunluğun görüşe katılmamaktayım.