Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/374 E. 2021/699 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/374
KARAR NO: 2021/699
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1205 Esas
KARAR NO: 2018/302
KARAR TARİHİ: 27/03/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ:30/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında 15/10/2015 tarihli Finansal Hizmetleri Sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme uyarınca müvekkilinin davalının ek finansman ihtiyacının mevcut kreditörler tarafından sağlanmasını temin için danışmanlık hizmeti verdiğini, sözleşmenin 6/b maddesinde, davalı işveren, “yeniden yapılandırma ve ek işletme sermayesi finansmanı protokolünü kreditörlerle imzaladığında müvekkil danışmana 600.000 USD + KDV başarı primi ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, taksitler halinde ödenmesi kararlaştırılan başarı primlerinden 350.000 USD+KDV başarı primi ödendiğini ve ödemeler devam ederken, davacı şirketin eski ortaklarından … tarafından, taraf şirketlere gönderilen ihtarname ile 250.000,00 USD alacağın kendisine ödenmesinin istenildiğini, cevabi ihtarname ile talebin dayanaksız olduğunun belirtildiğini, davalının sözleşme alacaklısı olarak müvekkiline ödeme yapması gerektiğinden bu durumun kendisine bildirildiğini, ödeme yapılmadığından hakkında yasal takibe geçildiğini, dava dışı … tarafından istanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile müvekkili şirket ve davalı hakkında 250.000,00 USD alacak için iflas yoluyla icra takibinde bulunulduğunu ve itiraz üzerine takibin durduğunu, davalının ihtarname keşide ederek ve BK.111.maddesinde tanınmalan halin oluştuğunu belirterek ödeme yapmaktan kaçındığını, alacağın kime ait olduğu ve alacaklının kimliği duraksamasız belli olduğundan BK. 111.maddesinde gerçekleşen olayların somut olayda gerçekleşmediğini, davalının oluşan olaydan fayda sağlamak istediğini belirterek İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasındaki itirazının iptali ile takibin devamını ve davalının %20 oranında inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında söz konusu sözleşme akdedildikten sonra, davacı şirketin önceki ortaklarından dava dışı …, müvekkil şirkete ihtarname keşide ederek 265.000 USD’nin ödenmesini talep ettiğini, bu ihtarnameye, sözleşmenin müvekkil şirket ile davalı şirket tüzel kişiliği arasında akdedildiği, …’nun şahsi olarak bir sorumluluğunun olmadığı cevabı verildiğini, gerçekten de o ana kadar yapılan ödemeler davacı tarafından müvekkil şirket lehine tanzim edilen faturalar mukabilinde davacı tarafa yapıldığını, eğer …’un bir alacak iddiası varsa bu iddiasının muhatabının müvekkil şirket olmadığı, davacı şirket olduğu hususu bildirildiğini, fakat bu ihtarnamenin tebliği üzerine dava dışı … tarafından, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile müvekkil şirket ile müvekkil şirket yönetim kurulu başkanı … aleyhine 265.000,00.- Amerikan Doları tutarında iflas yolu ile adi takip başlatılıldığını, bu icra takibine tarafımızdan itiraz edildiğini, akabinde de … hakkında başlatılan takip iflas yolu ile adi takip, ilamsız takibe dönüştürülerek yeniden ödeme emri gönderildiğini, bu ödeme emrine de tarafımızdan yasal süresi içinde itiraz edildiğini, ortada hukuki bir ihtilaf olması ve ileriye dönük gelişmelerin nasıl ilerleyeceği önceden belirlenemediğinden haklı olarak davalı şirkete yapılan ödemeler durdurulduğunu, müvekkil şirket tarafından ödemelerin ancak davacı şirket ortakları arasındaki hukuki ihtilafın çözülmesi halinde tekrar başlatılabileceği bildirildiğini, bu sebeple TBK nın 111.maddesi hükmü gereğince alacağın kime ait olduğu belirsiz olduğundan itirazın yerinde olduğunu, davacının icra inkar tazminat talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” TBK. nın 111.maddesi hükmüne göre; borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilciye ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir. Somut olayda; danışmanlık sözleşmesi davanın tarafı olan şirketler arasında bağıtlanmış ve sözleşmenin 6.maddesi ile başarı priminin davacı şirkete ödeneceği kararlaştırılmıştır. Ödemenin bir kısmı çekişmesiz olarak yapılmıştır. Kalan başarı primi alacağının, varlığı ve miktarı, davalının kabulünde olup, ödemenin kime yapılacağı konusunda tereddüdü bulunmakta ise de; alacaklının sözleşmenin tarafı olan davacı şirket olduğu, belirli olduğundan TBK nın 111.maddesi koşulları somut olayda gerçekleşmemiştir. Kaldı ki bu konuda çelişkiye düştüğünü belirten davalının anılan yasa maddesindeki yükümlülüklerini yerine getirmediği, ödeme yeri belirlenmesi konusunda bir çabası olmadığı gibi sözleşmeden dönme yönünde de bir iradesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başarı primi ödemesi, sözlşemenin tarafı olan davacı şirkete yapılmalıdır. İhbar olunanın maddi taleplerinin davacı şirkette yöneltilmesi gerekmektedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca davalının takip dosyasındaki itirazının yerinde olunmadığı ve iptali gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla ” davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili tarafından cevap dilekçesindeki savunmalar tekrarlanarak istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında imzalanan finansal danışmanlık sözleşmesinden kaynaklanan bakiye başarı prim bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı hakkında 15/10/2015 tarihli finansal danışmanlık sözleşmesine istinaden bakiye 250.000 USD asıl alacağın tahsili için ilamsız takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında 15/10/2015 tarihli Finansal Hizmetleri Sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 6/b maddesinde, davalı işveren, “yeniden yapılandırma ve ek işletme sermayesi finansmanı protokolünü kreditörlerle imzaladığında, davacı danışmana 600.000 USD + KDV başarı primi ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, davalının sözleşme konusu hizmeti aldığı, sözleşmede kararlaştırılan 600.000 USD başarı priminin 350.000 USD’si davacıya ödendiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı şirketin eski ortaklarından ihbar olunan … bakiye bedelinin kendisine ödenmesini talep etmesi üzerine davalı, TBK 111. Maddesi hükmü uyarınca bakiye tutar yönünden alacaklının kimliğinin belirsiz olduğunu ileri sürerek davacıya ödeme yapmaktan kaçınmıştır. İhbar olunan … vekili dosyaya sunduğu beyan dilekçesinde, müvekkilinin şirketteki hisselerini, davacı şirketin şimdiki yetkilisine devrederek resmiyette ortaklıktan ayrılmış ise de hisse devrinden sonra da müvekkilinin davacı şirket ile ilişkisi adi şirket niteliğinde devam ettiğini, nitekim bu ilişki devam ederken proje olarak gelen davalı şirketin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin süreçte müvekkilinin aktif olarak yer aldığını, sürecin her aşamasında görüşüne başvurulduğunu ve bilgilendirildiğini, buna ilişkin yapılandırmayı yapan bankaların genel müdür, genel müdür yardımcıları arasında yapılan mail yazışmaların muhatabı müvekkili olduğunu, 250.000 USD’nin müvekkiline ödenmesini talep etmiştir. İstanbul 9 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/265 Esas sayılı dosyasında ihbar olunan … tarafından, davacı şirket tarafından adi ortaklığın tasfiyesi ve alacak istemiyle ilgili olarak açılan davanın işbu davayla birleştirilmesine karar verilmiş akabinde dosyalar arasında fiili ve hukuki irtibat bulunmadığı ve dosyaların birlikte görülmesine gerek bulunmadığından tefrikine karar verilmiştir. Türk Borçlar Kanunu 111. Maddesi “Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, dava konusu danışmanlık sözleşmesi davacı ile davalı şirket arasında düzenlenmiş, sözleşmenin 6. Maddesinde başarı priminin davacı şirkete ödeneceği kararlaştırılmış, ödemenin bir kısmı çekişmesiz davacı şirkete ödenmiştir. O halde, ödemenin kime yapılacağı sözleşmede kararlaştırıldığı, alacaklının, sözleşmenin tarafı olan davacı şirket olduğu, bu nedenle TBK’nın 111. Maddesinde düzenlenen ifa engeli bulunmadığı görülmüştür. Kaldı ki alacağın kime ait olduğu hususunda tereddüt bulunsa dahi davalı, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi tevdi ya da dönme hakkını kullanabilir. Oysa ki davalı hizmeti almış olmasına rağmen tevdi mahalli tayini istemeyip ödemeden kaçınmıştır. Diğer bir husus ihbar olunan tarafından davalı şirket hakkında başlatılan iflas yolu ile takip nedeniyle doğabilecek ihtilaflar nedeniyle davalı ödemeden kaçınmış ise de ihbar olunan sözleşmenin tarafı olmadığı gibi bu hususta davalıya yöneltilmiş bir dava da bulunmadığı, davacı şirket aleyhine adi ortaklığın tespiti, feshi ve tasfiyesine yönelik açılan davanın, davacı ile ihbar olunan arasındaki iç ilişkiden kaynaklandığından davalının bu yöndeki savunması yerinde görülmemiştir. İİK 67/2.maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü yer almaktadır. Takip tutarı sözleşmede kararlaştırılan bakiye bedel olup alacak likit/belirlenebilir olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 60.237,46 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 15,059,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 45,178,09 TL’ nin istinaf eden davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davalı yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/06/2021