Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/371 E. 2021/739 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/371
KARAR NO: 2021/739
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/852 Esas
KARAR NO: 2018/202
KARAR TARİHİ: 22/02/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/07/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı müvekkil şirketin hizmet bedeli olarak kesmiş olduğu 140553 sıra numaralı ve 419.413,00 TL bedelli faturanın bugüne kadar ödenmeyen 63.978,00 TL ile işlemiş faizi olan 5.812,22 TL için toplam 69.790,22 TL için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosya ile takip yapıldığını, davalının borcu olmadığından bahisle takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, haksız ve kötü niyetli itirazdan davalının asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; ayrıntılı savunma yapabilmek üzere ek süre talebinde bulunarak, müvekkilinin Ankara sınırları içinde olduğunu beyanla yetkisizlik kararı verilmesini talep etmiş ise de mahkemece ayrıntılı cevap dilekçesini sunması için ek süre verilmemiş, davalı vekili ayrıntılı cevap dilekçesini sunmamış, tüm duruşmalara mazeret dilekçesi sunarak duruşmalara katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” davacı takip alacaklısının davalı takip borçlusu hakkında faturaya dayalı olarak takip başlattığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin tespiti için defter incelemesine karar verildiği, davalının ticari defterlerini kabul edilebilir bir mazeret de bildirmeksizin bilirkişi incelemesine sunulmak üzere ibraz etmediği, davacının ise kendi ticari defterlerine göre davalı taraftan 63.977,57 TL alacaklı olduğu, davacının ticari defterlere delil olarak dayandığı tarafların ellerinde bulunan belgeleri ibraz zorunluluğu bulunduğu, bu zorunluluğa ve verilen kesin süreye rağmen davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, HMK’nun 220′ inci maddesinde, bir tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesinin sonuçlarının düzenlendiği, belgeyi ibraz etmesine karar verilen tarafın, kendisine verilen sürede ibraz etmemesi halinde mahkemenin, belgenin içeriğine göre diğer tarafın beyanını kabul edebileceği hükmünün yer aldığı, (Yargıtay 11. HD’nin 07/02/2017 tarih ve 2015/12365 Esas – 2017/648 karar sayılı ilam) davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olması nedeni ile davacı lehine delil teşkil edeceği, bu nedenle davalı takip borçlusunun icra takibine itirazının haksız ve yersiz olduğu, aksine bir sözleşme olduğu veya taraflarca vade belirlendiği iddia ve ispat edilmediği gibi icra takibinden önce davalı/takip borçlusu temerrüde düşürülmediğinden takip tarihine kadar işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, davacının tacir olması ve taraflar arasında ticari ilişki bulunması(TTK m. 19/2) nedeniyle alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz(3095 sy. m. 2/2) uygulanması gerektiği, alacağın likit olması nedeni ile kabulle sonuçlanan kısım üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi şartlarının oluştuğu(İİK m. 67/2) sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kısmen kabulü ile ” davalının takip dosyasına vaki itirazının 63.977,57 TL asıl alacak yönünden iptaline, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, kabulüne karar verilen asıl alacak üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; öncelikle mahkeme yetkisizlik itirazlarımızı incelemeden hüküm tesis ettiğini, bu bakımdan dosyanın incelenerek yetkisizlik sebebiyle hükmün kaldırılması gerektiğini, Davacı yan ile müvekkil şirket arasında akdedilen sözleşme gereğince, müvekkil tarafından yapılan … filminin sosyal medya ve televizyon kanalları tanıtım işinde anlaştığını, ne var ki davacı yan bu tanıtımların hiçbirini zamanında yerine getirmediğini ve müvekkili filmin tanıtımı hususunda zarara uğradığını, tüm ikazlarımıza rağmen ne bir sosyal paylaşım sitesi ne de bir televizyonda film gösterime girmeden reklamı yapılmadığını, bunun sonucunda müvekkil şirket zarara uğratıldığını, tüm bu hususlar sebebiyle davacı yan sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediğini, davaya dayanak bilirkişi raporunu da kabul etmediklerini, davacının ticari defterlerinin 2014 yılı kapanışı usulüne uygun yapılmadığını, hal böyle iken bu yıllara ait faturalar dayanak gösterilerek kurulan hüküm haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının tarafından, davalı hakkında bir adet “… Filmi yapım hizmet bedeli” açıklamalı 15/04/2014 tarihli 419.413,00 TL bedelli faturaya istinaden faturadaki KDV tutarı olan 63.978,00 TL alacağın tahsili için takip başlatıldığı, davalının yasal süresinde borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davalı vekili, müvekkil şirketin Ankara sınırları içerisinde ikamet ettiği, HMK 6. Maddesi uyarınca davalı gerçek yada tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi yetkili olduğundan bahisle yetki ilk itirazında bulunmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde, sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. (Bkz. HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı)HMK’da kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup söz konusu davada yetki, kesin yetki olmayıp bir seçimlik yetkidir. Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Somut olayda, takibin konusu, sözleşmeden kaynaklı para borcu olup HMK 6. Maddesi uyarınca genel yetkili davalının ikametgah mahkemesi yetkili olduğu gibi aynı zamanda TBK 89. Maddesi uyarınca para borcu alacaklının yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Davacının yerleşim yeri Üsküdar/İstanbul olduğu gözetildiğinde mahkemenin yetkili olduğu anlaşılmakla davalının yetki ilk itirazı yerinde görülmemiştir. Davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması için Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimatın, davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmadığından yerine getirilemediği, davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde Mali Müşavir bilirkişisinin sunmuş olduğu 18/10/2017 tarihli raporda; davacının ticari defter kayıtlarına göre, takibe dayanak yapılan faturanın davacının defterlerinde kayıtlı olduğu, faturanın davalıya borç kaydedildiği, davalı tarafça 355.435,43 TL ödeme kaydı mahsup edildiğinde davacının icra takip tarihi olan 27/01/2015 tarihi itibariyle davalıdan 63.977,57 TL alacaklı durumda bulunduğu tespiti yapılmıştır. Mahkemece, davacının ticari defterleri delil olarak dayandığı tarafların ellerinde bulunan belgeleri ibraz zorunluluğu bulunduğu, bu zorunluluğa ve verilen kesin süreye rağmen davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, HMK’nun 220′ inci maddesinde, bir tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesinin sonuçlarının düzenlendiği, belgeyi ibraz etmesine karar verilen tarafın, kendisine verilen sürede ibraz etmemesi halinde mahkemenin, belgenin içeriğine göre diğer tarafın beyanını kabul edebileceği hükmü uyarınca davacının ticari defterleri usulüne uygun tutulmuş olması ve davacı lehine delil teşkil edeceğinden davcının ticari defter ve kayıtlarına göre hüküm kurulmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nun 219. (1086 sayılı HUMK’nun 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nun 222/5. (6762 sayılı TTK’nun 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nun 220. (HUMK’nun 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nun 220. (HUMK’nun 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nun 220. (HUMK’nun 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK’nun 220. maddesi (HUMK’nun 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nun 222. (6762 sayılı TTK’nun 82.) maddesindeki hüküm, “I-Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. Maddesi (6102 S. TTK 1534/1m) uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK’nun 69. vd. (6102 sayılı TTK’nun 64.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. 222/4, 6762 sayılı TTK’nun 84,85 maddeleri) (Yargıtay 23 H.D. 2014/6288 E, 2015/302 K sayılı ilamı) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/02/2017 tarih 2015/12365 Esas 2017/648 Karar sayılı ilamında da HMK’nın 220. maddesi “İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. (2) Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir. (3) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmünü haizdir. HMK’nın bu maddesinde, bir tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesinin sonuçları düzenlenmiştir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen tarafın, kendisine verilen sürede ibraz etmemesi halinde mahkemenin, belgenin içeriğine göre diğer tarafın beyanını kabul edebileceği hükmü yer almaktadır. Mahkemece HMK’nın ticari defterlerle ispata ilişkin madde hükümleri değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ancak davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması için Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazılan talimata davalı şirket vekiline, “niza konusu uyuşmalığın ait olduğu 2014 yılına ilişkin ticari defter ve eklerini, bunların dayanaklarını ve muavin hesap dökümlerinin ibraz edilmesi hususunun “Ticari defter ve eklerinin ibraz edilmemesi, halinde kendi ticari defterlerine delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ve davacının, davalı tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen davalı tarafın ticari defterlerini ibrazdan kaçınması halinde, ibrazı talep eden davacı tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı” şerhine havi tebliği ile ticari defterler sunulduktan sonra bilirkişi incelemesi yapılması talep edilmiş olup talimat mahkemesince davalı şirket adına tebligat çıkarıltıldığı ancak yapılan tebligata rağmen davalı şirket tarafından herhangi bir belge, bilgi, defter vs. ibraz edilmediğinden talimat evrakı iade edilmiştir. Görüldüğü üzere davacı tarafça davanın ispatı yönüyle de HMK 222/5.madde ve bendi uyarınca münhasıran davalı taraf ticari defterlerine delil olarak dayanılmamış olmasına rağmen mahkemece davalıya ticari defter ve kayıtlarını sunması HMK 222/5 maddesi şerhli tebligat çıkartılmıştır. Halbuki HMK 220 maddesi uyarınca usulüne uygun ihtara rağmen ticari defter ve kayıtlarının ibraz edilmemesinin sonuçları, HMK 222/5 maddesinde düzenlendiği gibi ibraz talep eden tarafın iddiasının ispatlanmış sayılacağı değil, davacının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerin lehine delil teşkil etmesidir. Dolayısıyla HMK 220 maddesi uyarınca ticari defter ve kayıtları sunması için usulüne uygun ihtar çıkartılmadığı gibi davalıya kesin süre de verilmediğinden davacının ticari defter ve kayıtları lehine delil teşkil kabul edilmesi hukuka aykırı olmuştur.Somut olayda, davalı cevap dilekçesi sunmamış ancak 15/11/2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, taraflar arasında mutabakat gereği KDV bedeli konusunda uzlaşma sağlanması sebebiyle borcun olmamasına dayanarak icra takibine itiraz edildiğini beyan etmiş, istinaf dilekçesinde ise hizmetin gereği gibi yerine getirilmediğini, filmin tanıtımlarının ve reklamlarının yapılmadığını iddia etmiştir. Nitekim takibe dayanak yapılan faturada belirtilen hizmetin verildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı istinaf dilekçesinde film yapım hizmeti içerisinde filmin reklam ve tanıtımı da olduğu, bu hizmetlerin yerine getirilmediğini iddia etmiş ise de bu husus ilk derece mahkemesinde ileri sürülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi, “inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir” yine; HMK’nun 357. maddesi ise “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” şeklinde düzenlenmiş olmakla davalının bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Kaldı ki davalı bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde taraflar arasında mutabakat gereği KDV bedeli konusunda uzlaşma sağlanması sebebiyle borcun olmamasına dayanarak icra takibine itiraz edildiğini beyan etmiştir. Takibe dayanak fatura incelendiğinde 419.413,00 TL bedelli faturanın 63.978,00 TL’lik tutarı KDV alacağı olduğu, takibin de KDV tutarı üzerinde başlatıldığı anlaşılmıştır. Davalı KDV bedeli konusunda uzlaşma sağlandığını, KDV bedelinin istenmeyeceğini iddia etmiş ise bu iddiasını ispata elverişli yasal delillerle kanıtlamadır. Ancak davacı bu yöndeki iddiasını ispatlayamadığından mahkeme kararı gerekçe olarak hatalı ise de sonuç olarak doğru olduğundan davalının istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile HMK 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin aykırılık yönünden yapılan inceleme sonucunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun gerekçe yönünden KABULÜ ile, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/852 Esas, 2018/202 Karar sayılı ve 22/02/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, a-Davalı takip borçlusunun İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyasına vaki itirazının 63.977,57 asıl alacak yönünden iptaline, takibin miktar üzerinden devamına kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari (avans) faizi uygulanmasına, b-Kabulüne karar verilen asıl alacağın %20 si olan 12.795,51 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Başlangıçta peşin olarak alınan 842,90 TL harç ile icra dosyasına yatırılan 348,95 TL harcın, alınması gerekli olan 4.370,31 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.178,46 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına ç-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 202,80 TL tebligat ve posta gideri, 600 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 802,80 TL yargılama masrafının kabul-red oranına göre hesaplanan 735,94 TL yargılama masrafına davacının başlangıçta yatırdığı peşin harç 842,9 TL ilave olunarak toplam 1.578,84 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, d-Davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürülükte bulunan …Ü.T. uyarınca 7.387,53 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T. uyarınca 2.180 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, f-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya iadesine, g-Karar kesinleştiğinde, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasının merciine iadesine,
İstinaf İncelemesi Yönünden; 3-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre 98,10 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.07/07/2021