Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/368 E. 2021/707 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/368
KARAR NO : 2021/707
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1179
KARAR NO : 2018/254
KARAR TARİHİ: 20/03/2018
DAVA: İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücu)
KARAR TARİHİ: 30/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … tarafından Akaryakıt Paket sigorta poliçesi ile sigortalanan dava dışı …San. Ve Tic. Ltd Şti’ye ait akaryakıt istasyonunda davalı şirket tarafından montajı yapılan probun hatalı olarak monte edilmesi neticesinde 12/02/2012 tarihinde hasar meydana geldiğini, hasarın montaj hatasından kaynaklandığının ekspertiz raporu ve delil tespit raporu ile tespit edildiğini, hasar nedeniyle davacı … tarafından dava dışı sigortalısına ödenen hasar tazminatından doğan rücuen tazminat alacağının tahsili amacıyla Ümraniye … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının yapmış olduğu itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddiasına dayanak olan ekspertiz raporunun ve delil tespiti raporunun yokluklarında tek taraflı olarak düzenlendiği için hükme esas alınamayacağını, monte edilen probun açıkta olup dava dışı istasyon yetkililerinin gözetim ve denetimi altında bulunduğunu, bu nedenle 3.kişilerin müdahalesine açık olup dışarıdan müdahale edilip edilmediğinin bilinmediğini, 3 numaralı tankta su sızıntısı olduğuna dair yapılan şikayet üzerine istasyona gidildiğinde herhangi bir su sızıntısına rastlanmadığını ancak istasyon yetkililerinin detaylı inceleme yapılmasına da izin vermediklerini, sigorta eksperi ile birlikte istasyona tekrar gidildiğinde ölçümlerde su birikintisine rastlanmadığını, istasyon yetkilileri tarafından tankta herhangi bir temizlik yapılmadığının da beyan edildiğini, bu durumda montaj hatası nedeniyle tanka su sızması sonucu hasar meydana geldiği yönündeki iddiaların çelişkili ve kabul edilemez olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Dosyamız bilirkişiye tevdii edilerek bilirkişi heyeti mahkememize hitaben sunmuş oldukları 15/09/2015 tarihli kök raporunda özetle: saptanan ayıbın gizli ayıp niteliği taşıdığını, dava dışı akaryakıt şirketinden yakıt alan… plakalı kamyonette oluşan hasarların onarım bedelinin 6.430,90 TL olduğunu, dava dışı akaryakıt şirketinin diğer zararlarının 9.704,45 TL olduğunu 4.000,00 TL mufaiyet indirimi sonrasında 5.704,45 TL rücu hakkının kullanılabileceğini mütalaa etmişlerdir. Bilirkişi heyetine akaryakıt konusunda uzman bir bilirkişi eklenerek dosya tekrar heyete tevdi edilmiş, bilirkişiler 17/03/2017 tarihli ek raporlarında ise dava dışı sigortalı akaryakıt şirketinin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğinden %80 oranında kusurlu olduğunu, davalı şirketin ise %20 oranında kusurlu olduğunu, davacının takip tarihi itibariyle toplam 2.381,20 TL rücu hakkını kullanabileceğini mütalaa etmişlerdir.Tüm dosya kapsamında sunulan evraklara göre, 11/01/2012 tarihinde … şirketinin prob montajı yaptığı, 09/02/2012 tarihinde şiddetli yağışların olduğu ve yatık tankına su sızdığı, 12/02/2012 tarihinde polis aracına sulu yakıt konduğu, 25/02/2012 tarihinde tank temizliği yapıldığı, 01/03/2012 tarihine kadar sigortalıya ait akaryakıt istasyonunda euro dizel satışının yapılamadığı sabittir. Yine davacı … şirketinin ödeme yaptığı ve halefiyet ilişkisi gereği sigortalısının haklarına halef olduğu, dosyaya sunulan dekont ve faturalarla sabittir.Bilirkişi raporu, mahkememizce denetlenmiş, usul ve yasaya uygun olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, olayın oluşuna uygun olduğu anlaşılarak 17/03/2017 tarihli rapora itibar edilmiştir. Yargılama sırasında sunulan belgeler ile her iki tarafın da tacir olarak basiretli davranması gerektiği düşünüldüğünde, hasarın oluşmasında dava dışı sigortalının da büyük oranda kusurlu olduğu, ihmal gösterdiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan bilirkişilerce tespit edilen %80 kusurun dava dışı sigortalı … şirketine, %20 kusurun davalı şirkete ait olduğuna ilişkin değerlendirmeler mahkememizce de isabetli görülmüş ve hükme esas alınmıştır. Bu bakımdan yapılan ödemenin tamamı değil, ancak %20 lik tutarının davalıya rücu edilebileceği anlaşılmıştır. Hasar dosyası ve sunulan ödeme dekontundan davacının dava dışı sigortalısına 09/04/2012 tarihinde 12.135,34 TL ödeme yaptığı sabittir. Teknik bilirkişilerin tespitine göre, onarım tutarı 6.430,90 TL, %10 muafiyet ile 5.787,81 TL dir. Yakıttan kaynaklı zarar ise 5.704,45 TL olup gerçek zarar toplamda 11.492,26 TL’dir. Yapılan ödemenin bu kadarlık kısmı kadri maruf olup, bu tutarın %20 lik kısmından davalı sorumludur. Ödeme tarihinden itibaren davacının faiz talep etmesi, dava halefiyete dayandığından yerleşik Yargıtay kararlarında belirtildiği gibi mümkün olup ayrıca davalıyı temerrüde düşürmeye gerek yoktur. Bu durumda icra takibine konu edilmiş miktardan %80 oranında indirim yapılarak, kalan kısım için de ödeme tarihinden itibaren hesaplanmış olan işlemiş faizi davacı talep edebilecektir. Davacı sigortanın, fazlaya ilişkin ödeme yaptığı kısım, lütuf ödemesi niteliğinde sayılmış ve reddedilmiştir. Alacak yargılamayı gerektirdiği gibi zaten davacının icra inkar tazminatı talebi de olmamıştır.” gerekçesiyle,”Davanın kısmen kabulüne;İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün (eski Ümraniye … İcra Müdürlüğünün) … esas sayılı takip dosyasında davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 2.298,45 TL asıl alacak, 82,75 TL işlemiş faiz olmak üzere 2.381,20 TL üzerinden devamına; fazlaya ilişkin kısmın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dosyaya sunulan 14/09/2015 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu hasarda davalının %100 kusurlu olduğu mütalaa edilmişken davalının itirazları neticesinde alınan 09/02/2017 tarihli ek raporda ise davalının %20 oranında kusurlu olduğunun belirtildiğini, iki rapor birbiriyle çelişkili olduğundan çelişkinin giderilmesi talep edilmesine rağmen bu talebin Mahkemece reddedildiğini, davaya konu hasarın aşırı yağmur yağması neticesinde sigortalının işletme sahası içerisinde biriken suların akaryakıt tanklarına ait depo bölümüne dolması ve buradan suyun girmesini önleyecek (davalının montajını yaptığı) prop ünitesinden akaryakıt tankı içerisine girerek dizel yakıta karışması neticesinde meydana geldiğini, dosyadaki her iki bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalı tarafından montajı yapılan ürünün gerekli kontrollerinin yapılmamasının hasarın oluşmasına sebebiyet verdiğini ancak ek bilirkişi raporunda bu tespitten sonra sigortalının kusurunu ortaya koyacak bir açıklamada bulunulmaksızın dava dışı sigortalıya %80 kusur izafe edildiğini, tamamen davalı şirketin sorumluluğu altında olan bir montaj için, sigortalının %80 oranında kusurlu bulunmasının adaletsiz olduğunu, bir an için müterafik kusur gündeme gelse bile, davalının hatalı olarak yaptığı bir montaj nedeni ile meydana gelen zarardan asli olarak sigortalı şirketin sorumlu tutulmasının hakkaniyetle bağdaşmayacağını, bu nedenle Yerel Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olup hükme esas alınamayacağını, dava dışı sigortalının hasarı 16.135,34 TL hesaplanarak bu hasar miktarından 4.000,00 TL muafiyet indirimi yapılması sonucu sigortalıya 12.135,34 TL ödendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise 6.430,90 TL’den 643,09 TL muafiyet bedeli düşülmesinin hatalı olduğunu, nitekim eksper raporunda da bu tutar belirlenmekle daha sonra sehven olduğu fark edilerek bu tutarın üzerinin çizildiğini belirterek, eksik inceleme sonucu verilen hükmün kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; … montajından 11/01/2012 tarihinde yapıldığını, 09/02/2012 tarihine kadarki süre içerisinde sorunsuz bir şekilde satış yapılmasının Prob’un montajının sağlam ve hatasız şekilde yapıldığını gösterdiğini, 13/02/2012 ve 14/02/2012 tarihinde müvekkili firmanın Ankara bölgesine bağlı teknisyeni ile Konya bölgesi servis teknisyenleri ve istasyon yetkilileri tarafından çağrılan sigorta eksperi ile birlikte istasyona tekrar gidildiğinde istasyon yetkilileri nezaretinde yapılan ölçümlerde hiçbir su birikintisine rastlanılmadığının tespit edildiğini ve istasyon yetkililerinin gelen şikayetten sonra 3 numaralı tankta hiçbir temizlik yapmadıklarını beyan ettiklerini, bu beyanların müvekkilinin yapmış olduğu işlemlerde herhangi bir kusuru olmadığını gösterdiğini, yapılan teknik incelemelerde müvekkili firmaya atfedilecek bir kusurun bulunmadığı tespit edilmişken Yerel Mahkeme tarafından %20 oranında kusur atfedilmesinin hatalı olduğunu, teknik incelemeler sonrasında olayda gizli ayıp bulunmadığı ve dava dışı istasyonun ayıp nedeniyle ihbar külfetini yerine getirmediği tespit edildiğinden, müvekkili firmanın söz konusu zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağını beyanla, kabul edilen kısım yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava; sigortacının, dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin 6102 Sayılı TTK’nın 1472. Maddesi uyarınca sorumlu davalı kurumdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı … ile dava dışı sigortalı … San. Ve Tic. Ltd Şti arasında 14/10/2011-2012 tarihlerini kapsayan, Akaryakıt Paket Sigorta Poliçesi düzenlenmiş, dava konusu hasar 12/02/2012 tarihinde meydana gelmiştir. Davacı … tarafından, sigortalısına 09/04/2012 tarihinde 12.135,34 TL hasar ödemesi yapılmıştır.İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün (eski Ümraniye …. İcra Müdürlüğünün) … E. sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; davacı … tarafından davalı hakkında 12.135,34 TL asıl alacak, 359,07 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 12.494,41 TL alacağın tahsili için 23/08/2012 tarihinde başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin davalıya 05/09/2012 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 07/09/2012 tarihinde itirazı üzerine icra takibinin durduğu, davanın İİK’nun 67. maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamında yer alan sigorta sözleşmesi ve ödeme belgesi dikkate alındığında, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava konusu hasarın hangi nedenden kaynaklandığı, oluşan zarardan davalının kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı ve zararın miktarı noktalarında toplanmaktadır.Dava dışı sigortalı akaryakıt istasyonundan 10/02/2012 tarihinde yakıt alan … plakalı emniyet müdürlüğüne ait aracın, yakıt ikmalinden kısa bir süre sonra arıza vermesi üzerine araçtan yakıt numunesi alınarak yapılan inceleme sonucu … AŞ Samsun Terminali Akaryakıt Laboratuvarının 17/02/2012 tarihli deney raporunda; numunenin incelenen parametrelerinin teknik düzenlemede yer alan özelliklere aykırı olduğu, su parametresinin limit dışı olduğu belirtilmiştir. Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/25 D.iş sayılı dosyası kapsamında, delil tespiti talebi üzerine makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 29/02/2012 tarihli raporda; 23/02/2012 tarihinde mahallinde yapılan incelemede tespite konu 3 no’lu akaryakıt tankının üzerindeki menholde otomasyon sistemi ile bağlantılı olarak takılı olan probun montajına uygun olarak sızdırmazlığı sağlayacak şekilde olmadığı, yerinde hareket etmeksizin devinmeden rijit bir şekilde bağlantısının yapılmadığı, su doldurularak yapılan ses testinde 3 no’lu tankın içine kar veya yağmur suyu karışabileceğinin tespit edildiği ayrıca probun kalibrasyonunun doğru yapılmadığı belirtilmiştir. Hasar dosyası kapsamında yer alan 21/03/2012 tarihli ekspertiz raporunda; 09/02/2012 tarihinde meydana gelen yağış nedeniyle yağmur sularının zeminde birikerek ön depo alanına dolduğu bu bölümde montajlı bulunan tank otomasyon sistemine ait prob ünitesi bağlantı bölgesinden depo içerisine sızan suların hasara sebebiyet verdiği, ekspertiz çalışmaları esnasında Asis firma (davalı) yetkilileri tarafından yapılan tetkikte tank sistemi içerisine kimyasal sıvı sürülerek daldırılan çubuğun renginin turuncuya dönmüş olması nedeniyle tankta su olduğunun tespit edildiği, prob montajının 11/01/2012 tarihinde yapıldığı, montajı yapan firma yetkililerinin montaj hatasını şifahi olarak kabul ettikleri ancak yazılı olarak beyan vermeyeceklerini ifade ettikleri, su karışımlı yakıtların ayrıştırılması için tankların temizlenmesi gerektiği, su karışımlı yakıt verilmesi nedeniyle … plakalı araçta hasar meydana geldiği, araçta meydana gelen hasarın 6.430,88 TL muafiyetin 643,08 TL olmak üzere 5.787,80 TL, akaryakıt hasarının 9.704,46 TL muafiyetin 4.000,00 TL olmak üzere 5.704,46 TL olduğu, bu durumda toplam hasar bedelinin ise 16.135,34 TL hasar miktarı ve 4.643,08 TL muafiyet olmak üzere netice itibariyle 11.492,26 TL olduğu belirtilmiştir. Davalı şirket tarafından düzenlenen 11/01/2012 tarihli servis raporunda; 3 no’lu motorin tankının hesaplanamıyor arızası için probesi değiştirilerek aktif hale getirildiği, sistemin sorunsuz çalışır halde istasyon yetkilisine teslim edildiği belirtilmiş ve servis raporu, dava dışı sigortalı … San. Ve Tic. Ltd Şti’nin kaşesi basılarak … tarafından imzalanmıştır.Davalı şirket tarafından düzenlenen 14/02/2012 tarihli servis raporunda; 13/02/2012 tarihinde su şikayeti üzerine istasyona gidildiğinde yapılan ölçümlerde su olmadığının tespit edildiği, bir gün sonra eksper ile yapılan kontrolde 3 no’lu tankta su olmadığının tespit edildiği, 11/02/2012 tarihinde istasyonda sadece 1 araca yakıt verildiği ve bu tarihten sonra 3 no’lu tankta bir temizlik yapılmadığının beyan edildiği yazılmış ve servis raporu, dava dışı sigortalı … San. Ve Tic. Ltd Şti’nin kaşesi basılarak … tarafından imzalanmıştır.Makine mühendisi, hukukçu ve sigorta uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 15/09/2015 tarihli raporda; … plakalı araçtaki hasarın sigortalı akaryakıt istasyonunda meydana geldiği, davalı tarafından düzenlenen servis raporunda 3 no’lu motorin tankının hesaplama arızası nedeniyle probesi değiştirilerek aktif hale getirildiği, sistemin sorunsuz çalışır halde istasyon yetkilisine teslim edildiği belirtilmekle, olayın meydana gelmesinde probun montajının sızdırmazlığı sağlayacak şekilde yapılmamasının etken olduğu, Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/25 D.iş sayılı dosyasında düzenlenen rapordaki tespitler de dikkate alındığında, probun montajının hatalı yapılmasından kaynaklanan hasar nedeniyle davalının %100 kusurlu olduğu, montaj hatasının gizli ayıp niteliğinde olduğu, … plakalı araçta meydana gelen hasarın onarım bedelinin KDV hariç 6.430,90 TL muafiyet bedelinin 643,09 TL, akaryakıttan kaynaklı hasar bedelinin 9.704,45 TL muafiyet bedelinin 4.000,00 TL olmak üzere toplam zararın 11.492,26 TL olduğu, 09/04/2012-23/08/2012 tarihleri arası işlemiş yasal faizin 390,74 TL olduğu, … plakalı araçta meydana gelen hasar nedeniyle 3.şahıs zararının giderildiğine ilişkin belge yada muvafakatname sunulması halinde bu bedelin rücu edilebileceği yönünde görüş ve kanat sunulmuştur. Bilirkişi heyetine kimya mühendisi/akaryakıt istasyonu sorumlu müdürü bir bilirkişi eklenerek alınan 17/03/2017 tarihli ek raporda; dosya kapsamında bulunan belgelerin yeniden incelenmesi neticesinde Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/25 D.iş sayılı dosyasında incelemenin olay tarihine yakın zamanda yapılmış olmasına rağmen eksik inceleme yapıldığı, istasyonda (ölçekli cetvel ve su macunu ile) fiziki olarak su kontrolü yapılıp yapılmadığının belirtilmediği, probun düzgün monte edilmediği ve sallanır vaziyette olduğu tespit edilmesine rağmen olay tarihinden sonra geçen 14 günlük sürede proba müdahale edilip edilmediğini saptamak için otomasyon ve pompa satış belgelerinin incelenmediği, bu süre zarfında probun yerinde sabit olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve mantıklı olmadığı, probun değişim belgesinin taraflarca imzalandığı da dikkate alınarak mutlaka gün sonu belgelerinin incelenmesi gerektiği, probun bağlı olmamasının tanktaki yakıt miktarının da belli olmaması manasına geleceğinden ve EPDK’nın istasyonun stoklarından bilgisinin olmadığı anlamı taşıyacağından bu durumun istasyon için büyük sorumluluk doğuracağı, probun tank içindeki ucunda üstte yakıt miktarını ve altta su miktarını gösteren göstergeler olduğu dikkate alınarak, prob bağlı olmazsa hiç görev yapamayacağı düşünülerek başka nedenler aranması gerektiği, fiziki ölçümde 2800-3000 lt görünen tank içindeki ürün miktarının otomasyonda 0 (sıfır) göründüğünü tespit eden bilirkişinin bu miktarda bir sapmanın istasyon stok takibini imkansız kılacağını dikkate alarak tespit tarihinden önce 3 no’lu tanka hangi tarihte ne kadar mazot alındığını saptaması gerektiği, istasyonun stok açısından EPDK’ya karşı sorumlu olduğu, 11/02/2012 tarihli servis raporunda yapılması gereken yakıt ve su kontrollerinin yapılmadığı, 14/02/2012 tarihli servis raporunda ise yakıt ve su miktarının tespit edilmeksizin sadece suya bakıldığının belirtildiği ancak ölçümlerde su görülmemesinin tankta su bulunmadığı anlamına gelmeyeceği zira yer altı tanklarında zamanla su birikmesinin olabileceği, ekspertiz raporunda da Asis yetkilileri tarafından kimyasal sıvı sürülerek daldırılan çubuğun renginin turuncuya döndüğü dolayısıyla tankta su olduğunun tespit edildiğinin ifade edildiği ayrıca … AŞ Samsun Terminali Akaryakıt Laboratuvarının 17/02/2012 tarihli deney raporunda … plakalı araç deposundan alınan numunenin analizinde sınır değeri en çok 200mg/kg olması gereken su miktarının 1000mg/kg’dan büyük olduğunun tespit edildiği de dikkate alındığında, tankta suya rastlanmadığını belirten teknisyenin hatalı ölçüm yaptığının anlaşıldığı, yapılan bu açıklamalar uyarınca tüm istasyonlarda her gün stok kontrolü yapılarak tankın kontrol altında tutulması asıl olup, probun esas görevi de tanka giren çıkan miktarları her günün sonunda (23:50 ila 00:10) otomasyona kaydetmek olup, bu kayıtların otomasyonda ve dolayısıyla EPDK’da mevcut olduğu, probun arızalı olup olmadığının (hesaplama/ölçüm yapıp yapmadığının) otomasyondan tespit edilebileceği, probun değiştirildiği tarihten önceki tarihler otomasyondan kontrol edildiğinde probun hesaplama yapıp yapmadığının açıkça anlaşılacağı, tank yıkama belgesinde tespit edilen 700 litre suyun istasyonca saptanamamış olması bu istasyonda hiç stok kontrolü yapılmıyor anlamına geleceğinden böyle bir düşüncenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, servis raporlarında tankta su olmadığı yazılmasına rağmen numune analiz raporu ve ekspertiz raporunda yakıtta su bulunduğu tespiti yapıldığı, bu durumda arızalı prob değiştirildikten sonra yeni probu teslim alan dava dışı sigortalı şirketin gerekli ilgiyi göstermediği için % 80 oranında ve davalı teknisyeninin de görevinin icabını yerine getirmediği, davalı şirketin işinin ehli teknisyenler çalıştırmadığı hatalı raporlar düzenlettiği ve ihmalkar davrandığı için %20 oranında kusurlu olduğu, kök raporda gizli ayıp olduğu belirtilmiş ise de teknik bilirkişinin probun temel fonksiyonunun tanktaki yakıt stokunu kontrol ederek tanka giren çıkan yakıt miktarını her günün sonunda otomasyona kaydetmek olduğu yönündeki tespiti dikkate alındığında ayıplı olduğunun kısa sürede fark edilmesi gerektiği, bu durumda gizli ayıptan söz edilemeyeceği, gizli ayıp olduğu kabul edilse dahi derhal ihbar edilmediği, bu durumda ihbar külfeti yerine getirilmediğinden zararın davalıdan istenip istenemeyeceğinin takdirinin mahkemeye ait olduğu, davalının %20 kusuru nedeniyle sorumlu olduğu miktarın 11.492,26 TL’nin %20’si olan 2.298,45 TL olup, işlemiş faizin ise 82,75 TL olduğu yönünde görüş ve kanat sunulmuştur. Davacı vekilinin istinaf talebi değerlendirildiğinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/05/2016 tarih ve 2014/19-861 E. 2016/632 K. sayılı kararında; “Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde tacir olmanın bağlandığı genel hükümler düzenlenmiş olup, tacirler arasındaki ihbar veya ihtarların ne şekilde yapılacağı bu genel hükümler arasında yer almaktadır. 6762 sayılı TTK’nun 20/3. fıkrasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi fesih yahut ondan rücu amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için bu işlemlerin noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır.Öte yandan, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle önceki hükümde bir kısım değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikler madde gerekçesinde, “…Bu maddenin üçüncü fıkrasında üç köklü değişiklik yapılmıştır. (1)Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan “muteber olması için” ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur. (2) İadeli taahhütlü mektup taahhütlüye dönüştürülmüştür. Çünkü , burada varma teorisinin kabulünü haklı gösterecek bir gerekçe mevcut değildir. (3) Güvenli elektronik imza hem Borçlar Kanununda kabul edilmiş hem de düzenli bir sisteme bağlanmıştır. Hükme bu olanak da eklenmiştir.” şeklinde açıklanmış ve böylece tacirler arasında ihtar ve ihbarlar için öngörülen şekil şartı geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmıştır.Ne var ki, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanununun “Eski Hukukun ve Türk Ticaret Kanununun Uygulanacağı Hâller” başlığı altında düzenlenen 2. maddesinin (a) bendinde “Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu durumda eldeki olayın çözümlenmesinde, davaya konu hukuki olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağında herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.Tacirler arasında satışa konu malın ayıplı çıkması halinde, alıcının yasal haklarını kullanabilmesi için 6762 sayılı TTK’nun 25/3. maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur. Bu süreler, satılan malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise iki gün, açıkça belli değilse sekiz gündür…” şeklindedir.Hasar tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nun 25/3 maddesinde; “Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur. Diğer hallerde Borçlar Kanununun 198 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları tatbik olunur.”, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nun 23/1.c maddesinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Her iki düzenlemede de, malın ayıplı olduğu teslim sırasında belli ise iki gün içinde ihbar edilmesi gerektiği, aksi halde sekiz gün içerisinde gerekli muayene yapılarak/yaptırılarak ayıplı olduğu takdirde ihbar edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 05/11/2018 tarih 2016/991 E. 2018/5119 K. sayılı kararında; “…6102 Sayılı TTK’nın 23/1-c maddesi tacirler arasındaki hizmetin ayıplı olması halinde yapılması gereken işlemleri düzenlemektedir. Anılan maddeye göre hizmet alan tacir, malın ayıplı olduğu açıkça belli değilse, malı teslim aldıktan sonra malı incelemek veya incelettirmek, malın ayıplı olması halinde 8 gün içinde bu durumu hizmet verene iletmek durumundadır. Somut olayda, tarafların tacir olduğu anlaşıldığına ve davalı da verilen hizmetin ayıplı olduğunu iddia ettiğine göre bu ayıbın süresinde ihbar edilip edilmediği dava konusu olayın sonuçlandırılması açısından önem arzetmektedir…” denilmiştir.Somut dosyada; bilirkişi heyetine kimya mühendisi/akaryakıt istasyonu sorumlu müdürü bilirkişi eklenerek alınan ek raporda, delil tespit raporunda davalı şirket tarafından montajı gerçekleştirilen probun düzgün monte edilmediği ve sallanır vaziyette olduğu tespit edilmesine rağmen olay tarihinden sonra geçen 14 günlük sürede probun yerinde sabit olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, tüm istasyonlarda her gün stok kontrolü yapılarak tankın kontrol altında tutulması asıl olup, probun esas görevinin ise tanka giren çıkan miktarları her günün sonunda (23:50 ila 00:10) otomasyona kaydetmek olduğu, bu durumda probun hatalı olarak monte edilmesi halinde bunun kısa sürede anlaşılabileceği belirtilmiştir. Ek rapor, yapılan açıklamalar ve tespitler yönünden karar vermeye elverişlidir. Zira dosya kapsamında tüm belgeler, delil tespit ve ekspertiz raporu tartışılmış, kök rapordaki tespitlerden hangi gerekçelerle vazgeçildiği açıklanmıştır. Probun monte edildiği tarih 11/01/2012, hasarın gerçekleştiği tarih 10/02/2012 olup, probun hasarlı olarak monte edilmiş olması halinde, bu durumun kullanımla ortaya çıkacak gizli ayıp niteliğinde olmaması nedeniyle, dava dışı sigortalının 2 ve 8 günlük süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması gerektiği ancak somut olayda ayıp ihbarına yönelik yasanın aradığı koşulların mevcut olmadığı, dava dışı sigortalı tarafından süresi içerisinde davalıya herhangi bir ihbar veya ihtarda bulunulmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf talebi değerlendirildiğinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2. maddesinde “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.”, aynı yasanın “Parasal sınırların artırılması” üst başlığı ile Ek Madde 1’de, “(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. (2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükümleri yer almaktadır. İstinaf incelemesine konu kararın verildiği tarih 20/03/2018, kabul edilen dava değeri 2.381,20 TL’dir. Ancak 01/01/2018-31/12/2018 (bu tarih dahil) tarihleri arasında istinaf kanun yoluna başvuru için parasal sınır 3.560,00 TL olarak belirlenmiştir. Yani bu miktarın altında olan kararlar kesindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 346. maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasanın 352/1.b maddesi gereğince, istinaf mahkemesince karar verilir. İstinafa konu kararın verildiği tarih itibariyle, kabul edilen kısım yönünden kararın kesin olduğu tespit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince reddedilen kısma yönelik davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmadığından 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabul edilen kısmın miktar olarak kesin olması sebebiyle 6100 sayılı HMK’nun 341/2 ve 352/1.b maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 341/2 ve 352/1.b maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,3-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,5-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının davalı tarafa ilk derece mahkemesince iadesine,6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin, taraflar üzerinde bırakılmasına, 7-Yatırılan gider avansından kalan kısmın ilgili tarafa ilk derece mahkemesince iadesine,8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/06/2021