Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/358 E. 2021/230 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/358
KARAR NO: 2021/230
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/527 Esas
KARAR NO: 2018/87
KARAR TARİHİ: 08/02/2018
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/03/2021
HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin iş güvenliği alanında faaliyet gösterdiğini, davalı ile müvekkili arasında OSGB hizmeti sunumu hakkında sözleşme mevcut olduğunu, davalının müvekkiline borcunu 2015 yılının 9. ayından itibaren ödememeye başladığını, bunun neticesinde OSGB hizmetinin kesildiğini, davalının tüm uyarılara rağmen borcu ödemediğini, bu nedenle alacağın tahsili için G.O.Paşa … İcra Müdürlüğünün … e sayılı dosya ile ilamsız takibe başlandığını davalının haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edip dosyayı durdurduğunu, borcun likit ve davalının kötü niyetli olduğunu, yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına karar verilerek davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketi ile davalı arasında OSGB hizmetine ilişkin sözleşme bulunduğunu, dava dilekçesinde belirtilen 2015 yılı 9. ayından itibaren Dr … ve İş Güvenliği Uzmanı … tarafından gerekli hizmetlerin verilmediğini, bu isimlerin bu tarihten itibaren davacının yanında çalışmayı da bıraktığını, bu nedenle hizmetin ifa edilmediğini ve borcun bulunmadığını, bu nedenle haksız yere açılan davanın reddine karar verilmesini davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, alacağın davalıya fatura edildiği ancak davalı tarafından davacı şirkete ödemede bulunulmadığı,bunun üzerine G.O.Paşa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K’nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun da belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu ve davalının itirazında haksız olduğu, davalı tarafın hizmetin verilmediğine dair iddiasını ispatlayamadığı anlaşıldığından itirazın asıl alacak üzerinden iptaline karar verilmiştir. Takip öncesi temerrüde düşürülme olmadığından işlemiş faize yönelik talep yönünden red kararı verilmiştir. İşbu davada davalı mahkememizce bilirkişi raporu ve dosya kapsamı itibari ile haksız görüldüğünden ve talep olduğundan alacağın likit olması sebebiyle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlene sözleşme gereğince davacının iş yeri hekimi , iş güvenliği uzmanı ve sair personelin davalı şirkette sözleşme kapsamında gerekli işleri yapması konusunda davacının taahhütte bulunduğunu, ancak Dr. … ve iş güvenliği uzmanı … tarafından gerekli hizmetler verilmediğini, iş bu kişilerin 2015 yılının 9. Ayından itibaren iş yerinde gerekli hizmeti vermediği , davacı şirket bünyesinde çalışmayı da bıraktığı, ve dolayısıyla davacı tarafın talep ettiği alacağın, sözleşmede belirtilen hizmetin ifa edilmemesi nedeniyle gerçek bir alacağı yansıtmadığı , tanık beyanlarıyla da bu durum doğrulanacağı, tanık deliline dayandıklarını ancak mahkemece dinlenmediğini, davacı tarafın ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin usulüne uygun yapılmadığı , mahkemece kısmen kabule karar verilmiş ise de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, OSGM hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası ile davacı tarafından davalı hakkında 21.974,75 TL asıl alacak, 365,33 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 22.340,08 TL alacağın tahsili istemiyle 08/01/2016 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibine ilişkin ödeme emri davalı/borçluya 12/01/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafından takibe 18/01/2016 tarihinde itiraz edilmesi üzerine davacı tarafından 09/05/2016 tarihinde İİK 67. maddesi gereğince yasal süre içerisinde dava açılmıştır. Taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince, Davalının Hadımköyde bulunan iş yerinin , iş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı hizmetlerinin Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) olan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından onaylı … (…) … Limited şirketi tarafından verilmesinin amaçlandığı, davacının yüklenici davalının ise iş veren sıfatına haiz olduğunun belirtildiği, iş yeri hekimi için aylık 3.000,00TL + %8 KDV ve iş yeri güvenliği uzmanı için aylık 2.000,00 TL + %18 KDV ücretin belirlendiği ve 14/01/2013 tarihinden itibaren 1 yıl süreli düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı taraça sunulan Personel Gönderme detay formunda iş yeri hekimi görevinde bulunan dava dışı …’in davalı kurumda 09.07.2015 tarihinde işe başladığı, 17.10.2015 tarihinde ayrıldığı ve C sınıfı iş güvenliği uzmanı …’ın davalı kurumda 09.07.2015 tarihinde işe başladığı, 17.10.2015 tarihinde ayrıldığı belirtilmektedir.Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; davacı tarafın sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre açılış tasdiklerinin yapıldığı, ancak kapanış tasdiklerinin olmadığı, (2014 ve 2015 yevmiye defterleri) , davacı tarafın ticari defterlerine göre 21.974,75 TL alacaklı göründüğü yönünde tespitte bulunulmuştur. Davalı tarafın istinaf sebeplerinin incelenmesinde; İspat Yükü: Davalı taraf düzenlenen sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediği iddİasında bulunmaktadır. İş bu nedenle öncelikle ispat yükü üzerinde durulması gerekmektedir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun birinci bölümünde borç ilişkileri, birinci ayrımında, sözleşmeden doğan borç ilişkileri ve 1. maddede ise, sözleşmenin kurulması düzenlenmiştir. Aynı yasanın 12. maddesinde, sözleşmelerin şekli üst başlığı ile, sözleşmelerin geçerliliğinin kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı olmadığına yer verilmiştir. Somut olayda olduğu gibi, yasa koyucu tarafından, tacirler arası hizmet alım sözleşmesi konusunda herhangi bir şekil şartı getirilmemiştir. Diğer yandan salt fatura düzenlenmesi fatura konusu alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Bu nedenle, alacak iddiasında bulunan davacının fatura konusu hizmeti davalıya verdiğini ve fatura alacağına hak kazandığını usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Davalı tarafça, fatura konusu hizmetin verilmediği iddia edildiğinden, iddiasını ispat külfeti davacıya ait olacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafın ticari defterlerinin aleyhe-lehe delil olup olamayacağı ;Dava, 09.05.2016 tarihinde açılmış olup, HMK’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Zira, 6103 sayılı Kanun’un 13. maddesi, 6335 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6102 sayılı TTK’nun 4/2. maddesinde, ticari davalarda da deliller ile bunların sunulmasının 1086 sayılı HUMK hükümlerine tabi alacağına ilişkin hükümde yer alan atıf, HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca HMK’na yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nun 219. (1086 sayılı HUMK’nun 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nun 222/5. (6762 sayılı TTK’nun 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nun 220. (HUMK’nun 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nun 220. (HUMK’nun 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nun 220. (HUMK’nun 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK’nun 220. maddesi (HUMK’nun 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nun 222. (6762 sayılı TTK’nun 82.) maddesindeki hüküm, “I-Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. Maddesi (6102 S. TTK 1534/1m) uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK’nun 69. vd. (6102 sayılı TTK’nun 64.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. 222/4, 6762 sayılı TTK’nun 84,85 maddeleri) (Yargıtay 23 H.D. 2014/6288 E, 2015/302 K sayılı ilamı) Ticari defterlerinin İncelenmesi amacıyla kurulan ara kararın usulüne uygun düzenlenip düzenlenmediği ; Mahkemece tarafların ticari defterlerin incelenmesi amacıyla 06.09.2017 tarihinde inceleme gününün belirlendiği 27.07.2017 tarihli ara kararın taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve iş bu ara karar da ” Taraf vekillerine tebligat çıkartılarak inceleme gün ve saatinde ticari defter ve kayıtlarını mahkememiz duruşma salonunda hazır etmelerinin aksi takdirde defter ve kayıt ibrazından kaçınmış sayılacağının” ihtarını içerdiği, belirlene gün ve saatte davacı tarafın ticari defterlerini hazır ettiği anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtilen ara kararda inceleme yapılacak ticari defterlerin ve kayıtların hangi yıllara ait olduğunun belirtilmediği ve taraflarca inceleme gün ve saatinde ticari defterlerin ibraz edilememesi ve yerinde inceleme talebi olduğu taktirde mahkemeye bildirmeleri yönünde ara karar oluşturulmadığı, tarafların yerinde inceleme talebi olduğu taktirde mahkemeye bildirmeleri ve bilirkişiye HMK’nun 278/4 maddesi uyarınca yerinde inceleme yetkisi veriliyorsa bu hususun da açıkça ara kararında gösterilmesi, tarafların da bu inceleme sırasında hazır bulunabileceklerinin açıklanması gerekir. O halde somut olayda, mahkemenin inceleme ara kararının bu koşulları taşıdığından ve ihtaratın usulüne uygun yapıldığından söz edilemez. Vekalet ücreti yönünden yapılan inceleme;Mahkemece davanın kesmen kabulüne karar verildiği ancak davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmaktadır. Davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmesi halinde haklılık durumu nazara alınmak suretiyle davalı yararına da vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu husun gözardı edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1.a.6 bendi gereğince kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine iadesine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/527 Esas, 2018/87 Karar ve 08/02/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye Gelir Kaydına 4-Harçlar Kanunu gereğince yatırılan (281,50+94,00) toplam 375,50 TL istinaf karar harcının talep halinde davalının kendisine İadesine, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/03/2021