Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/324 E. 2021/601 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/324
KARAR NO : 2021/601
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/229
KARAR NO : 2018/182
KARAR TARİHİ: 28/02/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 23/03/2015 tarihli Personel Seçme ve Yerleştirme Sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşme kapsamında davalı şirkete danışmanlık hizmeti vererek uygun bir adayın bulunmasını sağladıklarını, 16/11/2015 tarih, … seri numaralı KDV dahil 8.850,00 TL bedelli faturanın davalıya gönderildiğini, davalının faturayı Beykoz …. Noterliğinin 23/11/2015 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile ilgili personelin davalı şirkette çalışmadığını belirterek faturayı iade ettiğini, davalı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini, sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia ettiğini ancak dosya kapsamında yer alan e-mail yazışmaları ile taraflar arasında sözleşmenin akdedildiğinin sabit olduğunu, 06/08/2015 tarihinde … isimli adaya görüşme saat ve yerinin bildirildiğini, 07/08/2015 tarihli e-postalarda … görüşmeye gitmiş olduğunun belirtildiğini, 10/08/2015 tarihli e-postada adayın işe alındığının belirtildiğini, 12/08/2015 tarihinde müvekkili şirketin ödeme yapılması talebi ile gönderdiği e-posta üzerine davalının önce bedelin tenzilatını talep ettiğini, söz konusu talebi kabul edilmeyerek reddedildiğinde ise bedelin tamamını ödemeyeceklerini ifade ettiklerini, bu yazışmaların taraflar arasında sözleşmenin akdedildiğini kanıtlar nitelikte olduğunu, sözleşmede davalı şirketi temsilen tek imza atıldığının ileri sürülmesinin TMK 2.maddesine aykırı olduğunu, hizmetin verildiğini belirterek itirazın İptaline, takibin devamına, takibe konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra İnkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin merkezi Beykoz’da olduğunu taraflar arasında imzalnmış geçerli bir sözleşme bulunmadığını, yetkili mahkemelerin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında sözde borcun dayanağını oluşturan Türk Hukuku kapsamında geçerli bir sözleşme bulunmadığını, sözleşmenin 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun hükümlerine aykırı olarak İngilizce düzenlendiğini, sözleşmenin düzenlendiği tarihte müvekkili şirketin geçerli imza sirkülerinde açıkça görüldüğü ve 09/02/2015 tarih 8754 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin (“TTSG”) 648. sayfasında ilan edildiği üzere La Lorraine şirketinin “her türlü hukuki muamale, fiil ve işlerden ötürü en geniş surette temsil ve ilzam etmek üzere Yönetim Kurulu üyelerinden ikisinin müşterek imzalarıyla yetkili kılınmalarına” karar verildiğini, şirketin Yönetim Kurulu Üyelerinin … (Yönetim Kurulu Başkanı), … (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), … ve … olup, sözleşmede sadece … imzası bulunduğunu ve bu sözleşmeye ilişkin olarak şirket yetkililerince verilmiş herhangi bir icazet olmadığını, davacının edimi ifa etmediğini, davalı şirketin …. adında bir çalışanı olmadığını, icra takibinin haksız olduğunu öne sürerek, davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Her ne kadar davacı taraf davalı taraf ile aralarında ”Personel Seçme ve Yerleştirme Sözleşmesi” düzenlendiğini, sözleşme uyarınca davalı şirkete danışmanlık hizmeti sağlayacak uygun adayın bulunmasını sağladıklarını, hizmet bedeli olarak fatura tanzim ettiklerini, bu bedelin ödenmemesi üzerine icra takibi başlattıklarını, davalı tarafın haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek Mahkememizde İtirazın İptali davası açılmış ise de; Davacı tarafın sözleşme uyarınca düzenlediği fatura alacağının tahsili için başlattığı icra takibine, davalı tarafın borcunun bulunmadığına yönelik itirazı ile takibin durduğu, davacı tarafın davasının İ.İ.K.’ nun 67.md de ifadesini bulan İtirazın İptali Davası olduğu ve hak düşürücü süre içinde davanın açıldığı görülmüştür. Toplanan Deliller ve Düzenlenen Bilirkişi raporu ile belirlendiği üzere, Taraflar arasındaki ihtilafın sözleşmesel dayanağının 23/03/2015 ”Personel Seçme ve Yerleştirme Sözleşmesi” olduğu, Sözleşmenin süresinin 1 yıl olarak belirlendiği görülmüştür. Taraflar arasındaki ihtilaf konusu; Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşme uyarınca davacı tarafın ”…” isimli adayın davalı tarafa bulunması ve görüşme imkanının sağlanması nedeniyle davacı tarafın ücret alacağına hak kazanıp kazanmadığına ilişkin olduğu görülmüştür. Davacı tarafın iddiasına karşılık davalı taraf ise ”… ” isimli adayın davalı şirkette çalışmaya başlamaması nedeni ile davacı tarafın ücret kazanamadığını iddia etmiştir. Celp edilip incelenen SGK kayıtlarında ”…”ün 02/09/2015 -30/04/2016 tarihine kadar … Sanayi Tic. Ltd. Şti.’de çalıştığı, davalı şirkette çalışmaya başlamasının olmadığı görülmüştür. Bilirkişi raporunda belirlendiği üzere ”…” ün davalı şirketin adayı beğenmemesi üzerine Distribütörü olan … önerdiği belirlenmiş olmakla birlikte davalı şirket ile ”…” ün çalıştığı şirketin farklı tüzel kişiliğe sahip olan şirketler olduğu, Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 5.4.md. uyarınca davacı tarafın ücrete hak kazanabilmesi için ” davacı tarafın sunduğu aday ile davalı şirket arasında yapılan mülakatı takip eden 12 aylık süre içinde ilgili adayın işe alınması durumunda ücrete hak kazanacağı ‘ belirlenmiş olmakla, davacı tarafın sunduğu adayın davalı şirkette işe başlamadığı hususu sabit bulunmakla davacı tarafın ücrete hak kazanmadığı yönünde kesin kanaat hasıl olduğundan davacı tarafın davasının reddine karar verilmiş, davacı tarafça icra takibinin kötüniyetle yapıldığına ilişkin delil elde edilemediğinden davalı tarafın kötüniyet tazminat talebi reddedilerek…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek, 10/08/2015 tarihli e-postada davalı çalışanı … “Alıyoruz çocuğu distribütör tarafına” şeklindeki beyanı uyarınca hizmetin verildiğinin açık olduğunu, taraflar arasındaki yazışmalarda adayın davalı şirket tarafından işe alınarak istihdam edilmeye başlandığının tereddüte mahal vermeyecek şekilde açıkça ikrar edildiğini, davalı taraf e-posta yazışmalarında “adayın İngilizce yetersizliği nedeniyle kendilerine uymayacağı için o sırada tesadüfen ofiste olan distribütör müdürüne refere ettiklerini, onunla görüşmesi sonrası olumlu bulunarak işe alındığını, davacı ile arasında zorunluluk olmamasına rağmen etik davranmak adına adayın böyle bir durum nedeniyle farklı bir firmaya refere edildiği konusunda davacıya bilgi verildiğini, aralarındaki sözleşmede herhangi bir yaptırım maddesi olmamasına rağmen etik davranmak ve emeklerine karşılık teşekkür etmek adına sözleşme dışında bir fiyat çalışılmasını istediklerini” beyan ettiğini, davalı her ne kadar etik davranmak adına bilgi verdiğini belirterek sözleşme dışı fiyat talebinde bulunmuş ise de, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin Gizlilik başlıklı 3.maddesinde “Randstad, yöneticilerin/çalışanların araştırılması ve seçilmesi hizmetlerinin verilebilmesi için … aldığı bilgi ve belgeleri tamamen veya kısmen üçüncü taraflara ifşa etmeyecektir. Randstad söz konusu bilgilerin kopyalarını çıkarmayacaktır. Bu bilgiler ve belgeler La Lorraine’in önceden vereceği izne istinaden üçüncü taraflara verilebilecektir. …, adaylar ile ilgili olarak … aldığı bilgileri ve belgeleri gizli tutacaktır. Bu bilgiler ve belgeler yalnızca La Lorraine tarafından kendi faaliyetleri kapsamında münasip bir tarzda kullanılması için verilmektedir.” düzenlemesinin yer aldığını, aday … şirketinde istihdam edilmiş ise de bu şirket … Grubuna bağlı olup, davalı şirket ile …. Grubu arasında ise ticari bir ilişki (distribütörlük) bulunduğunu, hizmet verilmesine rağmen adayın sırf başka bir şirket bordrosunda yer alması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin adalet vicdanına aykırı, davalının bu yöndeki savunmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, TTK 20 maddesi uyarınca verilen hizmet kapsamında müvekkili şirketin ücret isteme hakkının doğduğunu beyanla, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca, verilen hizmete karşılık ödenmeyen fatura bedelinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul …. İcra Dairesinin … E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından 8.850,00 TL asıl alacak + 2,55 TL (23/11/2015-24/11/2015 arası yıllık %10,50) işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.552,55 TL alacağın, asıl alacağa işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle 24/11/2015 tarihinde davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe dayanak belgenin 16/11/2015 tarih 23763 no’lu “işe yerleştirme hizmeti” açıklamalı fatura olduğu, ödeme emrinin davalıya 17/12/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 23/12/2015 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu, davanın İİK’nun 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Taraflar arasında imzalanan 23/03/2015 Tarihli Personel Seçme ve Yerleştirme Sözleşmesi İngilizce düzenlenmiş olup, tercümesi dosya kapsamına sunulmuştur. Sözleşmede davacının “…”, davalının ise “La Lorraine” ismiyle anıldığı, Sözleşmenin Gizlilik başlıklı 2. maddesinde; “…, yöneticilerin/çalışanların araştırılması ve seçilmesi hizmetlerinin verilebilmesi için La Lorraine’den aldığı bilgi ve belgeleri tamamen veya kısmen üçüncü taraflara ifşa etmeyecektir. … söz konusu bilgilerin kopyalarını çıkarmayacaktır. Bu bilgiler ve belgeler …’in önceden vereceği izne istinaden üçüncü taraflara verilebilecektir. La Lorraine, adaylar ile ilgili olarak Randstad’tan aldığı bilgileri ve belgeleri gizli tutacaktır. Bu bilgiler ve belgeler yalnızca … tarafından kendi faaliyetleri kapsamında münasip bir tarzda kullanılması için verilmektedir.”,Hizmetin Kapsamı başlıklı 4.maddesinde; “…, “müşteri ilişkileri uzmanı” pozisyonu için yapılacak araştırma ve seçme süreci zarfında değerlendirme, seçme ve yerleştirme hizmetleri verecektir. Yapılacak bütün başvurular, …’in verdiği yetkiler çerçevesinde … ilgili danışmanları tarafından incelenecektir…”,Hizmet Ücreti Ve Ödeme Koşulları başlıklı 5.maddesinde; “5.1…. danışmanı tarafından mülakata tabi tutulan ve yerleştirilen aday için ödenecek … hizmet ücreti 7.500 TL+KDV tutarına havidir. 5.2.Toplam ücretin % 30’u bu sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle kısa liste aday raporlarının … sunulduğu zaman itibariyle …’e yansıtılacaktır. 5.3…., … bir fatura kesecektir ve bu fatura, adayın işe alındığı tarihten sonra en geç bir (1) hafta içinde banka havalesi yoluyla ödenecektir. Ödemede bir gecikme olması durumunda, … Bankasının banka mevduatları için uyguladığı faiz oranı üzerinden faiz işletilecektir. 5.4.İlgili adayla daha sonra başka yollarla temas kurulsa dahi, … sunduğu bir aday ile … arasında yapılan mülakatı takip eden 12 aylık süre içinde ilgili adayın işe alınması durumunda … hizmet ücretini … ödeyecektir…”,Hizmet Süresi başlıklı 7.maddesinde; “Bu sözleşme imzalandığı tarihten itibaren bir (1) yıl süre ile yürürlükte olacaktır.” hükümleri yer almaktadır. Sözleşme davalı adına …tarafından imzalanmıştır. Taraflar arasındaki e-posta yazışmaları incelenmiş; 06/08/2015 tarihinde … davacı şirket tarafından gönderilen e-postada, sonraki gün saat 11:00’de davalı şirkette … Hanım ile görüşeceği bildirildiği,Davalı şirket çalışanı … tarafından, davacı şirkete gönderilen 07/08/2015 tarihli e-postada, … pazartesi saat 14:00’de … Bey ile görüşeceği belirtildiği, 10/08/2015 tarihinde, … tarafından “Alıyoruz çocuğu distribütör tarafına” şeklinde, davacı şirkete e-posta gönderildiği, 12/08/2015 tarihinde davacı şirket adına … tarafından, davalı şirket çalışanı … gönderilen e-postada; yapılan çalışmalar uyarınca bulunan adayla davacı şirketin görüşme yaparak olumlu karar vermesinin ardından, bu adayın sadece davalı şirket ürünlerinin satılacağı ve davacı şirketin tanışmadığı, sözleşmesi olmayan bir distribütör bünyesine alınmak istenmesi sebebiyle, sözleşme bedelinde indirim talep edilmesinin sözleşme hükümlerine uygun olmadığı, bu talebe olumsuz yanıt verilmesinden sonra bu adaya distribütörün kendisinin ulaşmış olabileceği varsayımı ile hareket edileceğinin belirtilmesinin de iş etiğine uygun bulunmadığı, gizlilik ilkeleri gereğince adayın paylaşılmasının doğru olmadığı, bu nedenlerle 7.500,00 TL + KDV bedelli faturanın kesilerek davalı şirkete gönderileceği belirtilerek, ödeme tapılmasının talep edildiği, 13/08/2015 tarihinde, … tarafından, … gönderilen e-postada; “adayı ilk aşamada beğendiklerini ancak ikinci aşamada İngilizce yetersizliği nedeniyle kendilerine uymayacağını düşünerek, o sırada tesadüfen ofiste olan distribütör müdürüne refere ettiklerini, onunla görüşmesi sonrası olumlu bulunarak işe alındığını, davacı ile arasında zorunluluk olmamasına rağmen etik davranmak adına adayın böyle bir durum nedeniyle farklı bir firmaya refere edildiği konusunda davacıya bilgi verildiğini, yine aralarındaki sözleşmede herhangi bir yaptırım maddesi olmamasına rağmen sadece etik davranmak adına ve emeklerine karşılık teşekkür etmek için standart sözleşme dışında bir fiyat çalışılmasını istediklerini…belirttiği, 12/08/2015 tarihinde davacı şirket adına … tarafından, davalı şirket çalışanı … gönderilen e-postada; adayın haberleri olmaksızın başka bir firmanın sürecine alınmasının doğru olmadığı, kaldı ki davalının aynı işi sadece kadrosu distribütörde olması kaydıyla teklif ettiği, teklifi ise adaya … Bey’in verdiği, bu yönlendirme nedeniyle adayın distribütör yöneticisi ile görüştürüldüğü, ticari olarak bağlı olmadıkları, kazanç sağlamayacakları ve şartlarını bilmedikleri bir mesaiye çalışmayacakları, sonuçta adayın aynı işi ifa etmek amacıyla başka bir kadroya alındığını bildiklerini…anlaşılmıştır.Takip ve dava konusu 16/11/2015 tarih … no’lu “işe yerleştirme hizmeti” açıklamalı 7.500,00 TL + 1.350,00 TL KDV = 8.850,00 TL bedelli fatura, davalı şirket tarafından keşide edilen Beykoz …. Noterliğinin 23/11/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ekinde, fatura ile ilişkili personelin davalı şirkette bordrolu eleman olarak çalışmadığı gerekçesiyle fatura bedelinin ödenmeyeceği belirtilerek davacıya iade edilmiştir. Mahkemece bilgisayar mühendisi ve mali müşavir bilirkişi heyetinden alınan raporda; her iki şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından 3 adet fatura düzenlendiği ve faturaların davacı defterlerine işlendiği, iki fatura bedelinin davalı tarafından ödendiği, dava konusu faturanın ödenmediği, davalı defterlerinde ise dava konusu faturanın kayıtlı olmadığı diğer iki fatura bedelinin ödendiği, taraf kayıtları arasındaki farkın dava konusu faturadan kaynaklandığı, aday … 02/09/2015’den 30/04/2016 tarihine kadar …Sanayi Tic. Ltd. Şti.’de çalıştığı, Karsan şirketinin davalı şirket distribütörü olduğu, kayıtlarda yapılan teknik incelemede, sunulan e-postaların hem davacı hem de davalı tarafından gönderildiği tespit edilmiştir. 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun’un 1.maddesi; “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler,Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar.”, 2.maddesinde; “Ecnebi Şirket ve müesseseler için bu mecburiyet Türk müessesatı ile ve Türkiye tebaasından olan efrat ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devair ve memurini Devletten birine ibraz mecburiyetinde bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir.”, 3.maddesinde; “İkinci maddede mezkür şirket ve müesseseler muamelatında Türkçeden başka bir lisanı dahi ilaveten kullanabilirlerse de asıl olan Türkçe olup mesul imzaların Türkçe metin zirine vaz’ı mecburidir. Bu memnuiyete rağmen imza diğer lisanla yazılmış kısım veya nüshanın altına mevzu olsa dahi Türkçesi muteberdir.”, 4.maddesinde; “Bu kanunun mevkii meriyete vaz’ından sonra birinci ve ikinci maddeler ahkamına muhalif olarak tanzim kılınmış olan evrak ve vesaik şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara alınmaz.” hükümleri yer almaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/02/2019 tarihli, 2017/5003 E. 2019/842 K. sayılı ilamı; “…805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun’un 1. maddesi Türkiye Cumhuriyet taabiyetindeki şirket ve müesseselerin ülke içindeki her türlü sözleşmeleri hesap ve defterlerini Türkçe olarak düzenlemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaksızın düzenlenen sözleşmeler ise aynı Kanun’un 4. maddesine göre geçersizdir. Somut olayda taraflar arasındaki tahkim şartını içeren acentalık sözleşmesi yabancı dilde düzenlenmiş olmakla yukarıda sözü edilen yasa gereğince geçersizdir. İlk derece mahkemesince davalının tahkim ilk itirazının reddedilmesi gerekir iken, yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01/12/2016 tarihli, 2015/11036 E. 2016/9260 K. sayılı ilamı; “…her ne kadar Türk Tabiyetinde olmalarına rağmen taraflar arasındaki davaya dayanak yapılan sözleşmenin İngilizce düzenlendiği, bu durumun 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun’un 1 ve 4. maddeleri uyarınca emredici yasa hükmüne aykırı olduğu, bu bağlamda sözleşmenin geçersiz olduğuna ilişkin mahkemenin kabulü ilkesel olarak doğru ise de, taraflar arasında sözleşme çerçevesinde sunulan bir takım hizmetler karşılığı ödemenin de yapılmış olmasına nazaran, salt sözleşmenin İngilizce düzenlenmesinin, davacının sözleşme karşılığı davalıya vermiş olduğu hizmet bedellerini istemeye engel teşkil etmeyeceğinin kabulü gerekir…” şeklindedir.Taraflar arasında imzalanan sözleşme, İngilizce düzenlenmiş olması nedeniyle 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun’un 1 ve 4. maddeleri uyarınca emredici yasa hükmüne aykırıdır. Ancak sözleşme kapsamında hizmet verilmesi halinde ise; salt sözleşmenin İngilizce düzenlenmesii hizmet bedellerini istemeye engel teşkil etmeyecektir. Somut olayda; taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca, davacı tarafından bir takım çalışmalar yapılmış, hizmet verilmiş, verilen hizmetlere karşılık davalı tarafından 2 adet faturaya dayalı hizmet bedeli ödenmiş olup, ihtilaf ise … isimli adayla yapılan görüşmeye ve bu adayın davalı şirket tarafından işe kabul edilip edilmediği, sözleşme konusu hizmetin verilip verilmediği, davacının ücrete hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosya kapsamında yer alan kayıtlar incelendiğinde; …’ün davalı şirket ile görüştüğü ancak davalı şirkette çalışmadığı, davalı tarafından distribütör firma olarak bahsedilen … Sanayi Tic. Ltd. Şti.’de 02/09/2015 tarihinden, 30/04/2016 tarihine kadar çalıştığı sabittir. Davacı tarafından, adayın işe başladığı gerekçesiyle fatura düzenlenmiş ve davalı şirkete gönderilmiştir. Davalı ise faturayı, Beykoz …. Noterliğinin 23/11/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iade etmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.Somut olayda davacının, davalı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, bu faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği de dikkate alındığında, davalının alacağının varlığının HMK’nın 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir.Bu durumda mahkemece, davacının dava konusu edilen 8 adet faturayı ticari defterlerine kaydettiği, böylece davalının alacağını kanıtlamış olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacının faturaları ticari defterlerine kaydetmesinin davacının faturalarda yazılı mal ve hizmeti aldığına karine teşkil etmekte olduğu ve bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiştir…” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.Dava konusu fatura, davalı tarafından ticari defterlerine kaydedilmemiş ve süresi içerisinde iade edilmiş olup, bu durumda davacının sözleşme konusu hizmeti verdiğini ispatlaması gerekmektedir. Sözleşmenin 4.maddesinde, davacı tarafından “müşteri ilişkileri uzmanı” pozisyonu için hizmet verileceği belirtilmiş, 5.maddesinde ise danışmanı tarafından mülakata tabi tutulan ve yerleştirilen aday için ödenecek hizmet ücretinin 7.500 TL+KDV olduğu, bu ücretin % 30’unun kısa liste aday raporlarının davalıya sunulduğu zaman itibariyle davalı şirkete yansıtılacağı, düzenlenecek hizmet faturasının adayın işe alındığı tarihten sonra en geç bir (1) hafta içinde ödeneceği kararlaştırılmıştır. Aday … davalı şirketin yönlendirmesi ile …Tic. Ltd. Şti.’de çalışmaya başlamış ise de, davalı şirkette bir çalışması olmadığı sabittir. Davalı şirket ile …Sanayi Tic. Ltd. Şti’nin ise farklı şirketler olup, ortakları/yöneticileri yönünden benzerlik bulunmadığı gibi şirketler arasında distribütörlük ilişkisi olması ve adayın …Sanayi Tic. Ltd. Şti.’de çalışmaya başlaması ise davalı şirkette çalışmaya başlamış gibi yorumlanamayacağından, sözleşme uyarınca davacı şirket hizmet bedeline hak kazanamamıştır. Davanın konusu, verilen hizmete istinaden düzenlenen fatura olduğundan, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 2.maddesinde yer alan gizlilik hükümleri ise işbu dava konusu olmaması nedeniyle somut olayda tartışılamayacaktır. Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından yatırılan 151,18 TL’den mahsubu ile bakiye 97,88 TL’nin davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 09/06/2021