Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/321 E. 2021/661 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/321
KARAR NO: 2021/661
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1155 Esas
KARAR NO: 2017/1062
KARAR TARİHİ: 24/11/2017
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ:23/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin, davalı … şirketi ile 30.05.2010 tarihinde … poliçe numaralı döviz cinsinden(USD) 10 yıllık hayat sigortası poliçesi akdettiğini, poliçe süresi boyunca müvekkilinin, davalı … şirketine her yıl döviz bazında 1.200 USD olmak üzere toplamda 12.000 USD ödeme yaptığını, sigorta şirketinin 10 yıllık sürenin sonunda hayat sigortasının değerlendirilmesi neticesinde yatırılan bedellerin ulaştığı değeri müvekkiline ödemekle mükellef olduğunu, poliçenin akdedilmesi aşamasında davalı şirketin müvekkiline, parasının çok değerleneceği ve poliçeden kazanımın çok yüksek olacağını, parasının iki katı değer kazanacağını ifade ettiğini, sigorta poliçesi kapsamında müvekkilinin tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, ödemelerinin zamanında ve muntazaman yaptığını, davalı şirketin işbu 10 yıllık süre boyunca dönem dönem müvekkiline bilgilendirme amaçlı yazılar gönderdiğini; işbu yazılarda 2010 senesi için parasının %9,78, 2001 senesi için %8,43, 2006 senesi için %6,46 oranında değerlendirildiğinin açıkça ifade edildiğini, davalı şirket tarafından müvekkiline gönderilen 17.04.2007, 20.05.2002 ve 15.01.2001 tarihli bilgilendirme yazılarının ekte sunulu olduğunu, 10 yıllık sürenin sona ermesine 2 ay kala davalı … şirketinden müvekkiline iadeli taahhütlü posta ile yazı geldiğini, işbu yazıda sigortalının 10 yıllık birikimini toplu olarak alabilmesi için sürenin bitmesinden en az 10 gün öncesinde davalı … şirketine yazılı olarak talepte bulunulması gerektiğinin ifade edildiğini; işbu yazıyı tebliğ alan müvekkilinin davalı … şirketine ödeme talebini, adresini ve banka hesap bilgilerini içerir dilekçesini iadeli taahhütlü posta ile 26.04.2010 tarihinde gönderdiğini ve paranın kendisine ödenmesini talep ettiğini, bu talep yazısının davalı … şirketine 05.05.2010 tarihinde tebliğ edildiğini, sigorta şirketi tarafından gönderilen bilgilendirme yazısı ile müvekkilince gönderilen talep yazıları ile tebliğ edildiğine dair belgelerin ekte sunulu olduğunu, müvekkilinin, sigorta poliçe alacağını talep etmesi üzerine davalı şirket tarafından müvekkili adına 30.05.2010 tarihli 10.853,10 USD bedelli iştira ibranamesi adlı belgenin tanzim edilerek gönderildiğini; davalı … şirketine 10 yıl toplamda 12.000 USD ödeyen müvekkilinin kendisine iştira bedeli olarak 10.853,10 USD alacak hakkının doğduğunu; davalı şirketçe müvekkiline iştira ibranamesinin imzalaması halinde ödeme yapılacağının bildirildiğini ancak müvekkilinin sigorta şirketine ödediği ana paranın da altında bir ödeme yapılacağının haksız olduğunu, bu haksızlığın nasıl oluştuğunu, gerçekte ne kadar alacaklı olduğu ve ödemesinin ne zaman yapılacağı hususlarında bilgi almak için defalarca davalı şirket yetkilileri ile görüştüğünü; iştira ibranamesini bu nedenle imzalamadığını, kendisine ödeme yapılması halinde davalı şirketin ödenen bedel üzerinden ibra edeceğini ifade etmiş ise de müvekkilin bu süreçte oyalandığını, iştira ibranamesinde yazılı bedelin dahi müvekkiline ödenmediğini, davalı şirketin müvekkilinden ödeme amacıyla hesap numarası istediğini, müvekkilininde kendisine ait hesap bilgilerini davalı şirkete bildirdiğini, son olarak 2013 yılının Ocak-Şubat aylarında müvekkilinin hesabının bulunduğu … Bankası İncirliova Şubesi ile davalı … şirketi arasında müvekkiline ait banka hesap bilgilerine ilişkin yazışmalar yapıldığını; ödeme beklentisine giren müvekkiline ödeme gerçekleştirilmediğini, müvekkilinin davalı şirketten A4/810306300 nolu sigorta poliçesine istinaden alacaklı olduğuni, gerçek bedelin uzman bilirkişilerce yapılacak aktüeryal hesap sonucunda tespiti ile tespit edilen miktarın yabancı para üzerinden davalıdan alınarak 05.05.2010 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 4/A maddesinde belirtilen faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesi; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, harca esas dava değeri olarak 2.000,00 USD gösterilmiştir. Davacı vekili 16/05/2017 tarihli dilekçesi ile belirsiz alacak davası olarak ikame ettikleri davada dava değerini yükselttiğini, bilirkişi raporuna göre dava miktarını 14.073,76 USD artırarak 16.073,76 USD üzerinden 05.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuni faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 4/A maddesinde belirtilen faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, artırılan miktar yönünden harç ikmal edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 6762 Sayılı TTK 1268 md ve 6102 Sayılı TTK 1420 md ile Sigorta Sözleşmelerinde zamanaşımı süresinin düzenlendiği; buna göre sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması dahil sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğradığını, davacının, müvekkil şirket nezdinde ve A481306300 poliçesi kapsamında doğmuş bulunan tüm alacakları 30.05.2010 tarihinde muaccel olduğu; bu durumda 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeni ile alacağı talep hakkı da kalmadığı; bunun sonucu olarak davacının davasının zamanaşımı nedeni ile de reddinin gerektiğini, 18.01.2011 tarihinde sigortalıya, iştira bedelinin alınması gerektiği, aksi takdirde 5684 Sayılı Kanun 19/08/2008 tarih, 2008/27 sayılı Hazine Müsteşarlığı genelgesi kapsamında alacağın zamanaşımına uğrayacağı ve zamanaşımı sonunda şirkete gelir kaydedileceğinin bildirildiği; söz konusu iadeli taahhütlü mektubun davacıya 28.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği; ancak bu bildirime rağmen sigortalıca hesap numarası bildirilmediği gibi iştira bedelinin istemi yönünde herhangi bir irade gösterilmediğini, bunun üzerine her ne kadar 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu ve 2008/27 sayılı genelge kapsamında böyle bir yükümlülük getirilmemiş olmasına rağmen şirket web sayfasında dikkat çekecek şekilde “Hak sahiplerince aranmayan paralar” isimli link yayınlandığı; tüm süre ve işleyiş sonunda davacı tarafça alacağın talebine ilişkin herhangi bir talepte bulunulmadığı; bunun sonucu olarak ise davacının alacağının zamanaşımına uğraması ve aranmamış olması nedeni ile sigortacılık mevzuatı kapsamında müvekkil şirkete gelir kaydedildiğini, davacı tarafça, Beşiktaş …Noterliği’nin 20.11.2013 tarih, … yevmiye no.lu ihtarnamesinin keşide edildiği; ödeme yapılmasının istendiği; müvekkil şirketçe Beşiktaş …Noterliği’nin 12.12.2013 tarih, … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile alacağın zamanaşımına uğradığı ve Hak Sahibince Aranmayan Paralar Hakkında Genelge kapsamında şirkete gelir kaydedildiğinin bildirildiğini, alacağın zamanaşımına uğramış olması nedeni ile reddini, alacağın, Hazine Müsteşarlığınca yayınlanmış bulunan 2008/27sayılı Hak Sahiplerince Aranmayan Paralara İlişkin Genelgesi kapsamında müvekkil şirkete gelir kaydedilmiş Aranmayan Paralara İlişkin Genelgesi kapsamında müvekkil şirkete gelir kaydedilmiş olması nedeni ile reddini, kabul anlamına gelmemekle birlikte Mahkemece itirazlarının ve taleplerinin reddi halinde ise iştira bedelinin Hazine Müsteşarlığınca onaylanmış tarifeye uygun olarak hesaplanmış olması nedeni ile reddini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” davalının zaman aşımı definin Ticaret Kanunun 1268 mad. BK 133/1 ve 135/2 mad. uyarınca reddine karar verilmiştir. Davacı … ile davalı … arasında 29.06.2000 tanzim tarihli 30.05.2000-30,05.2010 dönemini kapsayan … no.lu Dövize Endeksli Uniffeks Plan Birikimli Hayat Sigortası Poliçesi akdedildiği; poliçe kapsamında yıllık primin 1.200,00 USD, taksit tutarının ise 6 aylık 600,00 USD olduğu belirlenmiştir. Poliçenin başlangıç ve bitiş tarihleri arasında, 10 yılda 6 aylık dönemler halinde toplam 20 taksit olarak davacı … tarafından davalı … şirketine 12.000,00 USD ödendiği, toplam 12.000,00 USD bedelin ödenmesine ilişkin taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı görülmüştür. 14 Haziran 2007 tarihli, 26552 sayılı resmi gazetede yayınlanan 5684 sayılı Sigortacılık Kanununda üçüncü bölüm madde 11/(3)de; “Sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından, gerek sözleşmenin kurulması gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehdar vb sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir ‘’denmektedir. 14 Haziran 2007, 26552 sayılı resmi gazete yayınlanan bilgilendirme yönetmeliği İkinci Bölüm Bilgilendirme Yükümlülüğü Bilgilendirmeye ilişkin genel ilkelerde;
MADDE 5; (1) Sigortacının bilgilendirme yükümlülüğü, sigortacı tarafından sigorta ettirene ve sigorta sözleşmesine taraf olmak isteven kişilere karsı sözlü ve yazılı şekilde verine getirilir. Bilgilendirmenin vazılı olarak yanılması esastır. Ancak, telefon, çağrı merkezi, internet ve benzeri iletişim araçları kullanılarak uzaktan pazarlama yöntemleriyle yapılan sigorta sözleşmelerinde olduğu gibi sözleşme taraflarının fizikî olarak karşı karşıya gelmesinin ve işin gereği olarak yazılı bilgilendirme yapılmasının söz konusu olmadığı hâllerde yazılı bilgilendirme şartı aranmayabilir. Ancak, sigortacı asgari bilgilendirmenin yapıldığını ispatla yükümlüdür. Bu kapsamda yer alan işlemlerin niteliği ile yapılacak bilgilendirmenin şekline ilişkin usul ve esaslar Müsteşarlıkça belirlenir. (2) Bilgilendirme yükümlülüğü. sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce baslar ve sözleşmenin geçerli olduğu süre içinde de devam eder. (3) Sigortacı, dürüsttük ilkeleri çerçevesinde; sözleşmenin müzakeresi, kurulması ve devamı sırasında sigorta ettirene, sigortayla ilgili teknik konularda yardımcı olmak, yapılacak veya yapılmış sigortacılık işleminin özellikleri ve sözleşmeye konu sigorta teminatı ile sigortanın islevi hakkında gerekli her türlü bilgiyi sözlü ve vazıh olarak sağlamak ve sigorta ettireni yanıltıcı her türlü hâl ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Bilgilendirme ile yükümlü olanlar ve bilgilendirmeyi talep edebilecek diğer kişiler
MADDE 6 (1) Sözleşme kurulmadan önce veya sözleşmenin müzakeresi yahut devamı sırasında, 12’nci ve 13’üncü madde hükümleri hariç olmak üzere, sigortacı için bu Yönetmelikte öngörülen yükümlülükler sigortacının acenteleri için de geçerlidir. (2) Talep hâlinde sigortacı, sigorta ettirene karşı bilgilendirme konusundaki tüm yükümlülüklerini sigortadan faydalanacak kişilere karşı da yerine getirmek zorundadır.
Bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi
MADDE 7 (1) Sigorta sözleşmesinin müzakeresi, kurulması ve devamı sırasında, bilgilendirme vükümlülüğü gereği gibi verine getirilmemiş veva sigortacı hakkında yanıltıcı bilgi verilmiş va da bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde düzenlenen Bilgilendirme Formu gereği gibi teslim edilmemiş yahut Bilgilendirme Formunda ver alan bilgiler gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiş ve bu hâllerden herhangi biri sigorta ettirenin kararına etkili olmuş ise, sigorta ettiren sigorta sözleşmesini feshedebileceği gibi, varsa uğradığı zararın tazminini de talep edebilir. Mevzuat hükümleri uyarınca davalı … şirketinin bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiğine dair herhangi bir belge ve bilgi dosyaya ibraz edilmemiştir. Bu nedenle davalı … şirketinin bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği ve buna ilişkin dosyaya bilgilendirme formu ibraz edilemediği için yatırılan primin tamamı üzerinden bir hesaplama yapılması gerekecektir. Yönetmelik hükümlerine göre bilgilendirme yükümlülüğü ve bunun yerine getirildiğine ilişkin ispat yükü davalı … şirketinindedir.Hayat sigortaları ve işleyişine ilişkin detaylı bilginin, primlerden yatırıma yöneltilecek tutar, komisyon, masraf, gelir paylaşımı gibi hususların davacıya anlatılmadığı, davacı bilgilendirilmiş ise bunların dosya kapsamında mevcut bilgi ve belgelerle ispat edilemediği, Davacının beklentisi doğrultusunda yatırmış olduğu paraların tamamının yatırım fonuna yönlendirilmesi gerektiği, davacının davalı … şirketinden talep edebileceği nihai alacak tutarının 16.073,66 USD olduğu anlaşıldığından; Davanın kabulüne, dava ve ıslah dilekçesine göre; 2.000,00 USD ‘nin temerrüt tarihi olan 05/05/2010 tarihinden itibaren, 14.073,66 USD nin de ıslah tarihi olan 16/05/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; mahkemece karar verilen faiz başlangıç tarihleri hatalı olarak tespit edildiğini, dava değeri artırılan 14.073,66 USD’lik alacak için ise faiz başlangıç tarihinin ıslah tarihi olan 16.05.2017 tarihi olduğuna hükmedildiğini oysaki huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması, davalı tarafın temerrüt tarihinin ise 05.05.2010 tarihi olması hususları gözönüne alındığında tüm alacağımız için faiz başlangıç tarihinin temerrüt tarihi olan 05.05.2010 tarihi olarak belirlenmesi gerektiğini bu nedenle dava değeri olan 16.073,66 USD’nin tamamı için faiz başlangıç tarihinin 05.05.2010 tarihi olarak düzeltilmesini, Tarafımız lehine hükmolunacak vekâlet ücreti hesabı yapılırken mahkemece hüküm altına alınan alacakların, bu alacaklar yabancı para olarak talep edilmiş olduğundan, karar tarihindeki efektif satış kuru üzerinden TL cinsine çevrilerek bulunacak TL tutarı üzerinden hesaplanması gerektiğini, yüksek mahkemenin içtihatları da bu yönde olduğunu (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2017/ 14618 Esas, 2017/ 3257 Karar) bu kapsamda mahkemece 24.11.2017 tarihinde toplamda 16.073,66 USD alacağa hükmedilmiş, karar tarihinde ise USD efektif satış kuru 3.9495 TL olup 16.073,66 USD’nin 24.11.2017 günlü efektiş satış kurundan TL’ye çevrilmesi halinde ise TL karşılığı 63.482,92 TL olduğunu, buna göre ise tarafım lehine hükmedilmesi gereken ilam vekâlet ücret miktarı 7.333,12 TL olarak çıktığını bu sebeple tarafımız lehine 7.333,12 TL ilam vekâlet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacının, müvekkil şirket nezdinde ve … poliçesi kapsamında doğmuş bulunan tüm alacakları 30.05.2010 tarihinde muaccel olduğunu, bu durumda 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeni ile alacağı talep hakkı kalmadığını, davacının iştira bedeli alacağı 5684 Sayılı Kanun 19/08/2008 Tarih Ve 2008/7 Sayılı Hazine Müsteşarlığı Genelgesi kapsamında süreçlere uyulmak suretiyle alacağın zamanaşımına uğraması nedeniyle gelir kaydedildiğini bu halde davacının herhangi bir alacağı bulunmadığını,İştira bedelinin hesaplanması hayat sigortası poliçesinde yer alan tarifeye uygun olarak gerçekleştirildiğini, bilirkişi tarafından yapılan hesaplama tarifeye aykırılık teşkil ettiğini, 9 Aralık 1996 tarihli, 22842 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış bulunan Hayat Sigortaları Yönetmeliği’nin 13. maddesi hayat sigortası tarifesini tanımlandığını, buna göre hayat sigortası primleri “primlerin miktarları, prim ve matematik karşılık tabloları ve bunların hesaplanmasında kullanılan riziko primi, varsa birikim primi, gider payı, sigorta aracılarına ödenen komisyonlar, ilgili kar payı dağıtım planı ile iştira, tenzil ve matematik karşılıkların hesaplanmasının ve formüllerinin yer aldığı teknik esaslardan oluşan Hayat Sigorta Tarifeleri”ne göre belirleneceği, Yönetmeliğin 16. maddesi hesaplamaya ilişkin “Hayat sigortası tarifelerinin uygulamaya konulabilmesi Müsteşarlığın onayına bağlıdır. Ferdi veya grup sigortalarına ait tarifeler, riziko primi hesabında kullanılan ölüm düzeyi, ıskonto edilmiş ölüm düzeyi ve hastalık düzeyi tabloları sorumlu aktüer tarafından imzalanmış olarak onaylanmak üzere Müsteşarlığa gönderilir. Tarifelerin esas ve şartlan sigortacılık mevzuatına aykırı olamaz. Müsteşarlık, tarife esas ve şartlan ile sigorta sözleşmelerinde mevzuata ve sigortacılık esaslarına aykırı bulunan veya sigortalıların, sigorta ettiren ve lehdarlarının hak ve menfaatlerinin korunması açısından uygulanmalarında sakınca görülen hususların değiştirilmesini talep edebilir. Onaylı tarifelerin teknik esaslarında yapılması gereken değişiklikler, gerekçeleri ile birlikte sorumlu aktüer tarafından imzalanmış olarak onaylanmak üzere Müsteşarlığa gönderilir.” şeklinde düzenleme içerdiğini, benzer düzenleme 21.12.1959 tarih ve 7397 sayılı SMK md 26 ve ile 03.06.2007 tarih 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu md. 12’de tekrarlandığını “Sigorta tarifeleri, sigortacılık esasına ve genel kabul görmüş aktüeryal tekniklere uygun olarak sigorta şirketleri tarafından serbestçe belirlenir. Bakan, gerek görülen hallerde hayat, bir yıldan uzun süreli ferdî kaza, sağlık, hastalık ve ihtiyarî deprem sigortaları tarifeleri ile prim, formül ve cetvellerinin uygulamaya konulabilmesini Müsteşarlığın onayına tâbi kılabilir veya özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla gerekli görülen hallerde, tespit ve ilan ettiği aracılık komisyonlarını, tasdike tâbi kıldığı veya tespit ettiği her türlü tarifeyi serbest bırakabilir.” şeklende ifade edildiğini bu itibarla davacının tabi olduğu Birikimli Hayat Sigortası Sözleşmesi Hazine müsteşarlığınca onaylanmış tarife kapsamında düzenlendiğini, Sigorta şirketlerinin bilgilendirme yükümlülüğü, 2007 yılında Sigortacılık Kanunu Ve Sigorta Bilgilendirme Yönetmeliği kapsamında getirildiğini, davacının sigorta sözleşmesi 2000 yılında düzenlendiğini, bu tarihte kanun ve yönetmelikler kapsamında sigortacıya getirilmiş bilgilendirme yükümlülüğü bulunmadığından bilirkişilerce müvekkil şirketin bilgilendirme yükümlülüğüne uymadığı ileri sürülerek hesaplama yapılmış olmasının kabulü mümkün olmadığını, Hayat Sigortası Poliçesinde “… Sigorta, bu poliçeyi sigorta ettirenin beyanındaki bilgiler esas alınarak; poliçenin genel ve özel şartlarına tabi olmak üzere tanzim edilmiştir. Sigortalı veya akit bu poliçenin genel ve özel şartlarından bilgi edindiğini kayıtsız şartsız kabul eder. …Sigorta iş bu poliçenin genel ve özel şartları çerçevesinde poliçe üzerinde adı geçen sigortalıyı, poliçede belirtilen miktar ve şartlarda sigorta etmeyi kabul etmiştir…. sigortalı 2 yıllık prim ödemesiyle hayat sigortası genel şartları’nın 5., 6. ve 7. maddelerinde yazılanlara (tenzil, iştira, ikraz) hak kazanır…. prim ve tazminat ödemeleri, ödeme tarihindeki merkez bankası efektif satış kuru üzerinden TL olarak yapılır. hayat sigortaları için ödenen primler gelir vergisi kanunu md. 63. ve 89. maddeleri çerçevesinde vergi matrahından düşülebilmektedir” ifadeleri mevcut olup bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere davacı sigortalıya garanti edilen birikim teminatı poliçesi ile birlikte bildirildiği gibi poliçe ekinde yer alan tüm belgeler teslim edildiğini, davacı sigortalı tarafından söz konusu belgeleri kendisine teslim edilmediğine dair bugüne kadar herhangi bir itirazda bulunulmadığını bu sebeple sigortalımıza gerekli bildirimlerin yapıldığı hayat sigortası poliçesi ile de sabit olduğunu Dava dilekçesinin konu, açıklamalar ve netice-i talep kısmanda davanın belirsiz alacak davası olduğuna dair herhangi bir ifade bulunmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak ele alınması ve davacı tarafça davanın açılması sırasında fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığından ve davanın hiç bir aşamasında davanın kısmi dava olarak da ele alınması mümkün olmadığını bu nedenle davacının belirsiz alacak davası olduğu gerekçe gösterilerek dava değerini ıslah etmesi hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davacı lehine dava dilekçesi ile talep edilen 4.282,00 tl (2000 usd) dışında bir tutara hükmedilmesi kanuna aykırılık oluşturduğunu, ayrıca dava dilekçesinde dava tutarı Türk Lirası cinsinden talep edilmişken mahkemece USD olarak karar verilmiş olması nedenleriyle mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, birikimli hayat sigortası poliçesine dayalı olarak ödenen primler ve nemaların tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamı göre taraflar arasında 9.06.2000 tanzim tarihli 30.05.2000-30,05.2010 dönemini kapsayan Dövize Endeksli Uniffeks Plan Birikimli Hayat Sigortası Poliçesi akdedildiği, yıllık primin 1.200,00 USD belirlendiği, davacı tarafından 10 yıllık sigorta dönemi boyunca 12.000,00 USD prim ödemesi yapıldıktan sonra 26/04/2010 tarihli dilekçe ile sigorta alacağının ödenmesi talep edildiği, davalı … şirketince davacı adına 30.05.2010 tarihli 10.853 USD bedelli iştira ibranamesi düzenlendiği, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığı, davalı … şirketince 18.01.2011 tarihinde sigortalıya, iştira bedelinin alınması gerektiği, aksi takdirde 5684 Sayılı Kanun 19/08/2008 tarih, 2008/27 sayılı Hazine Müsteşarlığı genelgesi kapsamında alacağın zamanaşımına uğrayacağı ve zamanaşımı sonunda şirkete gelir kaydedileceğinin bildirildiği, söz konusu iadeli taahhütlü mektubun davacıya 28.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili isitinaf dilekçesinde alacağın zamanaşımına uğradığını, iştira bedelinin genelgelere uygun olarak zamanaşımına uğramış olması olması nedeniyle gelir kaydedildiğini ileri sürmüştür. Sigorta sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 1268. maddesinnde sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları dahil sigorta sözleşmesinden doğan bütün alacaklar, iki yılda zamanaşımına uğrayacağı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 154/1. Maddesinde ( mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’ndaki karşılığı madde 133/1) borçlu, borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuş yada rehin vermiş veya kefil göstermişse zamanaşımının kesileceği, 156. maddesinde ise ( mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’ndaki karşılığı madde 135) zamanaşımının kesilmesiyle yeni bir süre işlemeye başlayacağı, borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme yada hakem kararına bağlanmış ise yeni süre her zaman 10 yıl olacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, davalı … şirketince davacı alacağı için 30/05/2010 tarihli iştira ibranamesi düzenlenmiş, davacıya gönderilen 18/01/2011 tarihli yazı ile davacının, davalı … şirketinden alacaklı olduğu beyan ve ikrar edilmiş olduğu anlaşılmakla alacağın ikrar edildiği tarihten itibaren yeni zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğundan davalının zamanaşımı definin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı … şirketinin, iştira bedeli alacağının zamanaşımına uğraması nedeniyle gelir kaydedildiğine dayanak olarak öne sürdüğü 19.08.2008 tarih ve 2008/ 27 sayılı Hazine Müsteşarlığı genelgesi ” “….Bu çerçevede, 5684 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra doğacak alacak taleplerine ilişkin hak sahiplerince aranmayan paralar konusunda aşağıdaki süreç takip edilecektir. Tutarı 50 Yeni Türk Lirasının üzerindeki her türlü alacak, söz konusu alacağın muaccel olduğu sürenin başlangıcından itibaren 6 ay içerisinde hak sahipleri tarafından aranmazsa, bu alacağın 2 yıllık zamanaşımı süresi sonunda şirkete gelir kaydedileceği hususunda iadeli taahhütlü mektupla hak sahipleri uyarılmak ve konuya ilişkin bilgilendirilmek zorundadır. Ancak iadeli taahhütlü mektupla hak sahibine 1 ay içerisinde ulaşılamaz ya da hak sahibince başvuruda bulunulmaz ise, bu defa şirketin internet sitesinin ana sayfasında dikkat çekecek bir şekilde “Hak Sahiplerince Aranmayan Paralar” isimli bir link ile doğrudan … Şirketleri Birliğinin (Birlik) internet sayfasına erişim sağlanacak ve bu alanda hak sahipleri kimlik bilgilerine (T.C. kimlik no’su) göre sorgulama yaparak alacaklarına ilişkin zamanaşımı tarihi ve haklarının faiz-kâr payları ile birlikte ulaştıkları tutarları görebileceklerdir. Hak sahiplerine ilişkin listeler, şirketler tarafından her yılın Ocak ve Temmuz aylarının sonuna kadar güncellenmiş bir şekilde Birliğe gönderilir. Birlik bu listeleri konsolide edilmiş olarak kendi internet sitesinin ana sayfasında kimlik bilgilerine (T.C. kimlik no’su) göre sorgulanabilecek şekilde yayınlar. Şirketler yukarıda sözü edilen prosedürleri yerine getirdikten sonra alacak, hak sahibi tarafından zamanaşımı süresi doluncaya kadar talep edilmemişse, özel hükümler mahfuz kalmak kaydıyla, bu alacağı gelir yazabilirler. Ancak, bu sürenin geçmesi ile birlikte hak sahiplerinin talebi üzerine zamanaşımı savunması yapmayarak ödeme yapan şirketler söz konusu miktarı gider yazabilirler.” şeklinde düzenlenmiştir İş bu genelgeye göre, sigorta alacağın zamanaşımına uğrayıp sigorta şirketi tarafından gelir olarak kaydedilebilmesi için, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren 6 ay boyunca aranmaması gerekir. Ancak davacı süresi içinde alacağını aramış, 26/04/2010 tarihli dilekçe ile sigorta şirketinden talep etmiş olmakla davalının bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı … şirketi, Hazine Müsteşarlığına sunduğu rapordaki hesaplamalar doğrultusunda, yıllık primden komisyon ve diğer masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın yatırıma yönlendirilmesiyle elde edilen gelirin bir kısmının kar payı olarak ödenmesini öngörüldüğünü iddia etmiş olup iştira bedelini buna göre hesaplamıştır. Davacı ise beklentisi doğrultusunda yatırdığı paraların tamamının yatırım fonuna yönlendirilerek hesaplama yapılmasını talep etmiştir. Bilirkişi heyetince hazırlanan 02/05/2015 tarihli ek raporda davacının beklentisi doğrultusunda yatırmış olduğu paraların tamamının yatırım fonuna yönlendirilmesi halinde davacının talep edebileceği nihai tutarın 16.073,66 USD, davalının itirazları kabul edildiği takdirde ise davacının talep edebileceği nihai tutarın 11.016,93 USD olduğu hesaplanmıştır. Davalı vekili, sigorta şirketlerine bilgilendirme yükümlülüğü, 2007 yılında Sigortacılık Kanunu ve Sigorta Bilgilendirme Yönetmeliği kapsamında getirildiğini ancak sözleşmenin 2000 yılında düzenlendiğini bu tarihte kanun ve yönetmelikler kapsamında sigortacıya getirilmiş bilgilendirme yükümlülüğü bulunmadığını ileri sürerek hesaplamanın yıllık primden komisyon ve diğer masraflar düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden yapılmasını talep etmiş ise de düzenlenen sigorta poliçesinde, sigorta primlerinden yapılacak muhtemel kesintiler, masraflar, komisyon vb. adı altındaki her türlü harcama kalemlerinin gösterilmesi gerekmektedir. Davalı, sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle her ne kadar bilgilendirme yükümlülüğü bulunmasa da hesaplamanın belirlenen tarife uyarınca yapıldığını ispatlaması, diğer bir ifade ile davalı, yıllık primden ne kadar komisyon ve masraf düştüğü, nemalandırmanın hangi tutar üzerinde yapıldığı sigorta poliçesinde gösterilmesi gerekmektedir. Taraflar arasında 30.05.2000-30,05.2010 dönemini kapsayan Dövize Endeksli Uniffeks Plan Birikimli Hayat Sigortası Poliçesi’nde brikimin ne şekilde tarifelendirileceği, yıllık primden ne kadar komisyon ve masraf alınacağı gösterilmemiştir. Dolayısıyla davalı, hesaplamaya yönelik iddiasını ispatlayamadığından bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı Kanunun 107. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”.6100 sayılı Kanunun 107. maddenin 2. fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır. Ancak Yargıtay’ın yerleşik hale gelen emsal kararlarında dava dilekçesininde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18/02/2021 tarih 2019/4774 E. 2021/4322 K. Sayılı ilamında bu husus “alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanılmamışsa, dava konusu miktarların 50-100-1000 TL gibi gösterilmesi halinde davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. Sonradan alacaklı tarafın davayı belirsiz alacak davası olarak nitelemesi sonuca etkili değildir.” şeklinde ifade edilmiş olup Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 21/01/2021 tarih 2019/2997 E. 2021 331 K. Sayılı kararında aynı görüştedir. Bu genel açıklamalar ışığında bakıldığında davacı vekili dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olmadığı gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine de dayanmadığı, davanın kısmı dava olarak açıldığı anlaşılmakla ıslahla ile artırılan kısım bakımından faiz başlangıç tarihinin ıslah tarihi olarak alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekili diğer bir istinaf nedeni olarak kabul edilen tutar üzerinden hesaplanan vekalet ücretinin eksik hesaplandığı ileri sürmüşse de, karar tarihi kur değerinin esas alınması mümkün olmadığından, davanın yabancı para üzerinden açılması nedeniyle dava ve ıslah tarihindeki kur karşılığı TL değer üzerinden nispi vekalet ücreti hesaplanması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/04/1993 tarih, 1993 tarih 1993/13-41 Esas, 1993/145 Karar sayılı kararında açıklandığı gibi ” talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki rayice göre Türk Lirası karşılığı üzerinden ilam harcının hesap edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ancak mahkemece ıslah ile artılan 14.073,76 USD yönünden de dava tahindeki kur karşılığı esas alınarak vekalet ücretinin hesaplandığı anlaşılmıştır. Oysa ki 14.073,76 USD’nin ıslah tarihindeki karşılığı 50.062,83 TL olup bu miktar üzerinden harç tamamlanmıştır. Buna göre dava ve ıslah tarihi dikkate alındığında dava değeri 54.344,83 TL olup karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davacı lehine 6.327,90 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgı ile davacı lehine vekalet ücretinin eksik hesaplanması hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden kabulü ile HMK 353/1.b.2 bendi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden KABULÜ İLE, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1155 E. 2017/1062 K. sayılı ve 24/11/2017 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, a-Davanın KABULÜ İLE, b-2.000,00 USD ‘nin 05/05/2010 tarihinden itibaren, 14.073,66 USD nin de ıslah tarihi olan 16/05/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Dava ve ıslah tarihine göre alınması gereken 3.712,20 TL harçtan peşin alınan 928,15 TL (Peşin Harç + Islah Harcı ) harcın mahsubu ile bakiye 2.784,05 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine, ç-Davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 6.327,90 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, d-Davacı tarafından yapılan toplam: 3.636,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın davacıya iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 3-Taraflarca yatırılan başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.712,20 TL istinaf nispi karar harcından davalı tarafından yatırılan 586,50 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 3.125,70 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafça sarf edilen 144,00 TL istinaf harcı, 116,00 TL posta davetiye gideri olmak üzere toplam 260,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilemesine, 7- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.