Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/32 E. 2020/6 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/32
KARAR NO : 2020/6
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/307 Esas
KARAR NO : 2017/1055
KARAR TARİHİ: 14/09/2017
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı şirketin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yetkilendirildiğini, bu kapsamında işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri vermek üzere kurulan kurumsal niteliği haiz bir firma olduğunu, davalı şirketin 2014 yılından bu yana davacı şirketten hizmet aldığını, bu kapsamda faturalar düzenlendiğini, faturalara karşılık bir kısım ödemeler yapıldığını, ancak bakiye ödemelerin yapılmaması üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul …. İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiş ancak duruşmalarda davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı tarafça gerek mahkemeye gerekse bilirkişi incelemesine sadece faturaları sunduğu, faturalar dışında davalıya söz konusu hizmetin verildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı, yine davacı tarafça alacağa dayanak gösterilen bir kısım faturaların da bizzat davacı defterlerinde dahi kayıtlı olmadığı, tek başına fatura kesmiş olmanın yada bu faturanın ticari defterlere işlenmiş olmasının tek başına alacağın bulunduğu anlamını taşımadığı, davalı tarafın hizmeti inkar etmesi sebebiyle davacının bu hizmeti davalıya verdiğine ilişkin teslim belgesi, hizmet verildiğine ilişkin herhangi bir belge yada en azından tanık beyanları ile bu hizmetin verildiğinin ispatlanması gerektiği, oysa davacı tarafça davalıya alacağın kaynağını oluşturduğu iddia edilen hizmetin verildiğinin ispatlanamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davalı şirketinde yapılan tatbikat ve eğitimlere ilişkin olarak çekilen fotoğrafların mahkemeye sunulabileceği belirtilmiş olsa da mahkemece bu talebe itibar edilmediğini, davalı iş yerine, bir iş yeri hekimi ile A sınıfı iş güvenliği uzmanı atandığına ilişkin 2 adet “Personel Görevlendirme Detay Raporu” sunulduğunu, bu raporların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın internet sitesinden çıkartıldığını ayrıca yasal mevzuat uyarınca bir işyerine dışarıdan sağlık güvenlik hizmeti verildiği zaman bu uzmanlar işyerine belirli periyotlarda ziyaretlerde bulunarak yapılan bu ziyaretlerde iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili tespitler noter onaylı bir deftere kaydedilmesi gerektiğini, bu defterin iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alan firma tarafından temin edilmesi ve noterden onaylatılması gerekmesine rağmen davalının bu defteri temin etmediğini, davalının bu defteri temin etmemesine rağmen davalıya ait iş yerine gerekli ziyaretleri aksatmadan gerçekleştirdiğini ve mevzuat uyarınca verilmesi gereken tüm hizmetleri yerine getirdiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan bakiye fatura alacağına dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, sözleşmeye konu hizmetin verilip verilmediği, verilmişse davacının davalıdan talep edebileceği bir alacağı olup olmadığı, varsa ne kadar olduğu noktasındadır. İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, davalı aleyhine fatura alacağına istinaden 3.363,00 TL asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup alınan bilirkişi raporunda özetle; Davacının ibraz edilen 2014 yılı ticari defterinde davaya konu ettiği 2014 tarihli faturalar kayıtlı olduğu, 31.12.2014 dönem sonu itibariyle davacının davalıdan 4.863,00.-TL alacağı olduğu, ibraz edilen bilgi ve belgelerde davalıya verilen hizmetin davalı tarafından kabul edildiği veya hizmetin teslim alındığı hakkında davalının açık beyanını içeren ( yazılan raporlar da davalının onayı kabulü veya raporların davalıya teslimi, iş sağlığı, iş güvenliği, işyeri hekimi hakkında davacı tarafin dan yapılan tespitler yapılan tespitlerin davalıya tebliği vb. ) somut bilgi ve belgeler olmadığı, şu halde huzurdaki davada davacı öncelikle sözleşme kapsamında dava konusu faturalarda yazılı hizmetleri davalıya verdiğini yasaya uygun olarak ispat etmek zorunda olduğu tespit ve görüşüne yer verilmiştir.Somut olayda taraflar arasında 2014 yılında imzalanmış iş güvenliği uzmanlık, işyeri hekimlik ve diğer sağlık personeli hizmeti konulu müşteri teklif formu mevcut olup davacı taraf teklif kapsamında davalıya, dava konusu faturalardaki hizmetleri verdiği ve davalıdan 3.363,00 TL alacağının olduğunu, davalı ise davacı tarafa herhangi bir borcu olmadığını iddia etmiştir. Takibe konu edilen borcun kaynağı taraflar arasındaki hizmet ilişkisinden kaynaklanmaktadr. Hizmet akdi iki tarafa borç yükleyen akitlerden olup, hizmet akdinde akdi ilişkinin varlığını ve hizmetin verildiğini hizmet veren davacı, bedelinin ödendiğini ise hizmet alan davalı ispatlamakla yükümlüdür.Buna göre eldeki davada davacının akdi ilişkinin varlığını ve hizmetin verildiğini ispatlaması gerekir. Davacı taraf alacağının ispatı için salt faturaya dayanmış olup, hizmetin verildiğine dair dosyaya herhangi bir delil sunmamıştır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde öncelikle alacağın dayanağını oluşturan faturaya konu hizmetin verildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Davalının dayanmış olduğu faturalar tek başına akdi ilişkinin varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Faturalar davacının ticari defterlerinde kaydedilmiş olması da davacı lehine kanıt teşkil etmez. Davacı vekili istinaf dilekçesinde her ne kadar davalı iş yerinde yapıldığı iddia olunan tatbikat ve eğitimlere ilişkin çekilen fotoğrafları sunmuş ve davalıya bir iş yeri hekimi ile A sınıfı iş güvenliği uzmanı atandığına ilişkin “Personel Görevlendirme Detay Raporu” internet çıktısı sunulmuş ise de istinaf aşamasında sunulan fotoğraflar ile bilirkişi incelemesi sonrası ibraz edilen 2 adet “Personel Görevlendirme Detay Raporu” davacının delil listesinden yer alan deliller içerisinde yer almadığı görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere; mahkemece, taraflara dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşamasında gösterdikleri, ancak sunmadıkları belgeleri sunmaları ve ellerinde mevcut olmayan belgelerin de getirtilebilmesi için gereken açıklamayı yapmak üzere tahkikata başlamadan önce, son kez kısa bir süre verilmesi gerekmektedir. Dilekçeler aşaması kesin sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, delil bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan delil gösterilmesi” başlıklı 145. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. Sözü edilen maddede tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145. maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması hâlinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenilme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir. Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145. maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması hâlinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145. madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Özekes, Pekcanıtez Usul, s.1339). ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17/10/2019 tarih 2017/2-1897 Esas 2019/1073 Karar sayılı ilamı)Tüm bu hususlar gözetildiğinde yargılama aşamasında ibraz edilmeyen fotoğrafların kanun yoluna başvurulurken delil olarak ileri sürülmesi mümkün değildir. Bilirkişi incelemesi sonrası ibraz edilen 2 adet “Personel Görevlendirme Detay Raporu” yargılamayı geciktirme amacı taşımadığından HMK 145. Maddesi uyarınca sonradan delil olarak ibrazı mümkün ise de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın internet sitesinden çıktısı alınan davalıya bir iş yeri hekimi ile A sınıfı iş güvenliği uzmanı atandığına ilişkin “Personel Görevlendirme Detay Raporu” na ilişkin sunulun bu delil faturaya konu hizmetin verildiğini ispatlamaya yeterli değildir. Bu nedenle dava konusu fatura içeriğindeki hizmetin verildiği davacı tarafça ispata elverişli yasal delillerle kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Sonuç olarak dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da tespit edilememiş olmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 117,10 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 115,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 /1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1.a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.24/09/2020