Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/305 E. 2021/875 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/305
KARAR NO: 2021/875
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/380
KARAR NO: 2018/212
KARAR TARİHİ: 08/03/2018
DAVA: Kooperatif Yönetim Kurul Kararının, Daire Paylaşımına İlişkin Protokollerin ve Kura Çekim Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı …nin üyesi olduğunu, davalı kooperatif ve diğer davalı müteahhit arasında kooperatife ait İstanbul İli, Sarıyer (Şişliden devir) İlçesi, … Bölge, … Köyü, … Pafta, … Ada, … parselde bulunan 26.196 m²’lik arsayla ilgili olarak imzalanan 27/07/2007 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinin, kooperatifin 22/09/2007 tarihli olağan üstü genel kurulunda onaylandığı, dairelerin bölüşümünün sözleşmenin 3. maddesi hükümlerine göre yapılması gerekirken herhangi bir şerefiye incelemesi yapılmaksızın, davalılardan … İnşaatın yaptığı 3 adet bloktan ortadaki blok hiç hesaba katılmaksızın ayrıca şerefiyesi en düşük olan bahçe kat üstü düşük kottaki daireler davalı kooperatife kalacak şekilde bir paylaşıma gidildiğini, üretilen yerlerden şerefiye, maddi değeri en yüksek olan ve her blok altında yer alan dükkanlardan da davalı kooperatife hiç yer verilmediği, Yapılan paylaşıma dair genel kurulda hiçbir bilgi verilmediğini ve üyelerin fikrinin sorulmadığını, davacının da içerisinde bulunduğu kimi üyelerin 14/06/2014 tarihinde gerçekleştirilen Genel Kurul toplantısında Kooperatifler Kanununun 46.maddesi gereği gündeme madde eklenmesini talep ettiklerini ancak söz konusu talebin reddedildiğini, bunun üzerine “genel kurulda bilgi verilmeden paylaşım yapıldığı, yapılan paylaşımda müteahhit firmaya haksız çıkar sağlandığı” gerekçelerini içeren muhalefet şerhlerini Divan Başkanlığına sunduklarını, anılan genel kurulda bilgileri haricinde şerefiye ölçümü yapılmadan, müvekkili de dahil kooperatif üyelerinin telafisi mümkün olmayacak şekilde zarara uğratan bu paylaşımın hukuken yoklukla malul olması gerekirken protokoldeki paylaşımı esas alan kuranın 14/06/2014 tarihinde çekilmiş bulunduğunu, Kura çekimine dair Kooperatifler Kanunu ve ana sözleşmede yer alan prosedürün de uygulanmadığını, söz konusu 14/06/2014 tarihli genel kurulda müvekkilinin de içinde bulunduğu kimi üyelerin kura çekimine ilişkin gündeme madde eklenmesini talep ettiklerini ancak söz konusu talebin reddedildiğini, mevzuat ve ana sözleşmeye aykırı daire paylaşımına dair yönetim kurulu faaliyetinin iptalinin, kanun ve ana sözleşmedeki prosedürlere de uygun olmayan şekilde belirlenen kura işleminin esas dayanağını da ortadan kaldıracağını, bu sebeple kura işlemleri prosedürüne uygun yapılmış olsa dahi dayanağı paylaşım işleminin hukuka aykırı olması sebebiyle kura işleminin konusuz ve hukuka aykırı kaldığını, 14/06/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların bir çoğunun iptali talep edilen paylaşım faaliyeti ve kura neticesini etkileyecek kararlar olması itibarı ile bu aşamada aynı dava ile ileri sürüldüğünü, bu kararlardan 7 nolu karar ile kura neticesi ödenecek bedellerin belirlendiğini, 8 nolu kararın paylaşım sonucu verilecek dairelerden birine ilişkin olduğunu, 10 nolu kararın usulsüz paylaşım ve kuraya göre belirlenen dairelerin tapularının verilmesine ilişkin olduğunu, 11 nolu kararın paylaşım ve kura sonucu belirlenecek duruma dair olduğunu ayrıca davacının ve birçok üyenin tüm kararlara muhalefet ettiği halde, muhalefet şerhlerinin tutanağa yazdırılmadığını, bir kısım kararların ise oy birliği ile çıkmış gibi gösterildiğini, Davalılar arasında yapılan Bağımsız Bölüm Paylaşım Protokolü’nün hangi kıstaslara göre tanzim edildiğinin, şerefiye paylarının oluşturulup oluşturulmadığının, bloklardan orta kısımda olanından neden davalı kooperatife daire tahsis edilmediğinin, maddi değeri en yüksek işyerlerinin neden paylaşım dışı bırakıldığının, m² bazında kat karşılığı inşaat sözleşmesi hükümlerine göre %25 arsa sahibi, %75 müteahhit firma olacak şekilde varılan anlaşmanın şerefiye paylarının nasıl olup da ıskalanarak daire paylaşımının sağlandığını, bir kısım bağımsız bölümlerin neden paylaşım listesinde yer almadığının anlaşılamadığını, bu vaziyetin davacı dahil tüm üyelerin zararına olduğunu, davalı … ile … İnşaatın aralarında yaptıkları Bağımsız Bölüm Paylaşım Protokolü ile kooperatif üyelerinin zararına hareket ettiklerini belirterek; S.S. Yeşil Maslak Kooperatifi ile diğer davalı … İnşaat arasındaki daire paylaşımına ilişkin yönetim kurulu karar ve faaliyetinin iptaline, davalılar arası protokol ile paylaşımı esas alan ama yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı kura çekim kararının iptaline, 14/06/2014 tarihli genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı Kooperatif vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı kooperatifin 2001 yılında, … Mahallesinde, mülkiyeti hâzineye ait, askeriyeye tahsisli bir alan üzerinde yaşamakta olan yaklaşık 100 haneli gecekondu halkının bu araziyi satın alarak inşaat yaptırmak suretiyle sorunlarını çözmek için kurulduğu; gecekondu halkının bu araziyi satın alacak maddi gücü bulunmadığından … İnşaatın ikna edilerek bedelin onun tarafından ödenmesi sonucu arsanın Kooperatif adına satın alındığını, … İnşaat ile de Üsküdar … Noterliğinin 27/07/2007 tarih ve 28502 sayılı Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmenin 3. maddesi gereğince yapılacak inşaatın %25’inin Kooperatife, %75’inin Yükleniciye verileceği, paylaşımın blok bazında yapılabileceği, bu yeterli olmazsa kooperatife diğer bloklardan da daire verilebileceğinin kararlaştırıldığını, davacı …’ın, bu alanda yaşayanlardan biri olmasına rağmen, Kooperatifin bahsedilen işlemleri yaparken ve bu bölgesel sorunu çözmeye çalışırken uzun yıllar kooperatife üye olmadığını, kooperatif zorlukları aşarak arsayı satın alıp kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldıktan sonra 2011 yılında hazır kooperatife üye olduğunu, esasen davacı ile Genel Kurulda muhalif olan bir kısım akrabalarının, bu arazi için ayrı bir kooperatif kurduklarını, bu nedenle kooperatife muhalif ve rakip olduklarını, burada benzer proje gerçekleştirmek istediklerini ancak bu projelerinin gerçekleşmemesi üzerine davalı kooperatife üye olduklarını, kooperatife sonradan üye olan davacı ve bazı akrabalarının kooperatif hisselerinin ortak miras bırakandan kalma olduğu ve kendilerinin de bu hisselerde hak sahibi bulunduğu iddiası ile kooperatife başvuran … ve … adlı şahısların talepleri kooperatif tarafından kabul edilmeyince bu şahısların üyeliklerinin tespiti talebi istemiyle İstanbul Asliye 17. Hukuk Mahkemesi’nin 2011/409 Esas no’lu dosyası ile dava açtıklarını, kooperatif paylarına tedbir konulmasının talep ettiklerini, davacı ve akrabalarının kooperatif paylarına tedbir konulduğunu, kooperatif yönetim kurulu tarafından, tedbirli bu hisselere düşen dairelerin kuralarının üyeler adına değil, tedbirli daireler olarak kuraya dahil edilmesine ve bu dairelerin ferdileştirilmesinin söz konusu dava süreci sonuna bırakılmasına karar verildiğini, davacının genel kurulda bu karara itiraz etmediğini, kuraların bu şekilde çekildiğini, kura sonrası davacının tedbirli daireler olarak belirlenen ancak ferdileştirilmesi yapılmayarak yargı süreci sonuna bırakılan bu dairelerin anahtarlarının kendine verilerek dairelerin teslim edilmesini istediğini, mahkemenin ihtiyati tedbir kararına aykırı olduğu görülen bu talebi kabul edilmeyen davacının kooperatife gelerek avukata, kooperatif başkanına ve yöneticilere saldırdığını, anahtarları vermezlerse kendilerini yaşatmayacağını söylediğini, küfür ve hakaret ettiğini, daha sonra üyelik tespiti davasının davacıları ile davalılarının anlaştığını, hisselerdeki tedbirin kaldırıldığını, tedbirin kalkması sonucu daha önce tedbirli daireler olarak kurası çekilen dairelerin kuralarının da bu kez ilgililerin aralarındaki anlaşmaya göre çekilerek hak sahiplerine teslim edildiğini, davacının iyiniyet kurallarına aykırı olarak kooperatif aleyhine elinden geleni yaptığını ve kooperatifi işlemez hale getirmeye çalıştığını, davacının divan başkanlığına kendisi ve 9 arkadaşının imzaladığı bir önerge sunduğunu, bu önerge ile daire kura çekiminin ertelenerek şerefiye üzerinden paylaşım yapılması hususunun gündeme madde olarak eklenmesini talep ettiğini, talebin kanunda öngörülen asgari nisaba ulaşılmaması itibarı ile reddedildiğini, davacının alınan kararlara ilişkin hiçbir muhalefet şerhinin bulunmadığını ayrıca genel kurulda alınan kararların hangilerinin, hangi nedenle iptalinin istendiğinin açıkça dava dilekçesinde belirtilmesi gerekirken bunun yapılmadığını genel kurul kararlarının toptan iptalini istemenin usul ve yasaya aykırı olduğunu davacının daire paylaşımına ilişkin yönetim kurulu kararının, düzenlenen protokol ve kura çekim kararının iptali istemlerinin usul ve yasaya aykırı olduğundan reddinin gerektiğini, iptali istenen 14/06/2014 tarihli genel kurulun 2013 yılı hesap dönemine ilişkin olduğunu, davacının iddiasına konu hususların ise 2014 yılı hesaplarına ilişkin olarak yapılacak genel kurulda görüşüleceğini, hesapların ve protokollerin gelecek genel kurulun gündeminde görüşüleceğinden kesinleşmelerinin söz konusu olmadığını ayrıca yüklenici ile 10/05/2014 tarihinde yeni bir protokol imzalandığını, bu nedenle dava konusu protokolün hükümsüz kaldığını, bu nedenle davacının dava konusu genel kurul gündeminde olmayan, gelecek genel kurullarda görüşülüp karara bağlanacak konularda dava açtığını ayrıca diğer davalı yükleniciden kooperatifin başka alacağı olup olmadığı yönünde yargı yoluna başvurulması için kooperatif yönetim kurulunun 25/06/2014 tarih 198 sayılı karar alarak davalı yüklenici … İnşaat aleyhine İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1383 E. Kayıtlı davanın açıldığını, davacı dışında hiçbir ortağın itirazının olmadığını, ortaklara sözleşme ile belirlenen süreden önce dairelerin teslim edildiğini, davacının bazı dairelerin paylaşım listesinde yer almadığı iddiasının anlaşılamadığını zira dilekçesinde ifade ettiği bağımsız bölümlerin de paylaşım listesinde bulunduğunu belirterek davacının usul ve yasaya, kooperatif ana sözleşmesine, iyiniyet kurallarına aykırı olan, öncelikle telafisi imkansız sonuçlar doğuracağından tedbir talebinin ve diğer tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından huzurdaki dava konusu uyuşmazlık hakkında iki farklı talepte bulunulduğunu, söz konusu taleplerin iki ayrı davada görülmesi gerekirken, davacı tarafından hukuka aykırı şekilde tek dava içinde ileri sürüldüğünü, bu nedenle davaların tefrik edilmesi gerektiğini, davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olmadığı göz önüne alınarak, dosyanın davaya bakmakla görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiğini, müvekkili şirket ile Kooperatif arasında yapılan bağımsız bölüm paylaşım protokolünden dolayı herhangi bir hakkı etkilenmeyen ve bu sebeple oluşan bir zararı da bulunmayan davacının kooperatif yönetim kurulu kararlarının iptali davası açısından aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını zira, kooperatif yönetim kurulu kararları açısından iptal davası açma hakkının bulunmadığını, 12/07/2011 tarihli “Bağımsız Bölüm Paylaşım Protokolü”nün diğer davalı kooperatif arasında imzalanmış olup, davacının protokolün tarafı olmadığını, davacının tarafı olmadığı Protokol’ün iptalinin doğrudan talep edilemeyeceği ve Protokolün feshinin, iptalinin ya da Protokolden doğan her türlü hakkı talep etme yetkisinin yalnız Protokolün taraflarına ait olduğunu, bu nedenle davacının davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle iptalinin gerektiğini, davacının 14/06/2014 tarihli kooperatif genel kurul kararları ile daire paylaşımına ilişkin kooperatif yönetim kurulu kararlarının iptaline ilişkin taleplerini müvekkili şirkete karşı ileri sürmesinin hukuken mümkün olmadığından, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin davacı tarafından iddia edildiği gibi, kooperatif ve kooperatif üyelerini zarara uğratan faaliyetlerde bulunmadığını, yapılan kura çekimi neticesinde davacıya … Blok … Katta … nolu 3+1 tipinde 117,15 m² bağımsız bölümün isabet ettiğini, bu nedenle düşük kot iddiasının yerinde olmadığını, daire paylaşımının sözleşmeye uygun olarak yapıldığını, kooperatif ile imzalanan 10/05/2014 tarihli ek protokol ile davacının daire verilmediğini iddia ettiği … Blok’tan 2 adet dairenin daha kooperatife verildiğini, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek; davanın hukuki yarar eksikliği sebebiyle reddine, Mahkemenin aksi kanaate varması halinde aktif husumet ve pasif husumet yokluğu itirazları göz önüne alınarak davanın reddine, aksi halde esasa ilişkin beyan ve itirazları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Davanın 30/03/2016 tarihli duruşma 1. Nolu ara kararı ile “Davacının davalılar arasındaki daire paylaşıma ilişkin protokollerin ve davalıların bu konudaki yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin davasının TTK’nun 448. Maddesi gözetilerek bu dosyadan tefrikine, davanın 14/06/2014 tarihli davalı kooperatifin Genel Kurul Kararının iptali davası olarak devamına, tefrik işlemlerini tamamlaması için davacı vekiline süre verilmesine” tefrikine karar verilmiştir. Tefrikle Mahkememiz dosyası 2016/380 Esas sayısını alarak yönetim kurulu kararı ve davacı ile davalılar arasındaki daire paylaşımına ilişkin protokollerin iptali talebi açısından yargılamaya devam edilmiştir. Mahkememizce verilen ara kararı gereğince dosya bilirkişiye tevdii edilmiş olup dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda; Huzurdaki dava konusu uyuşmazlığın çıkış noktası; davacının üyesi bulunduğu S.S. Yeşil Maslak Kooperatifi (Raporun devamında Davalı Kooperatif veya Kooperatif olarak anılacaktır) ile … A.Ş, (Raporun devamında … İnşaat olarak anılacaktır) arasındaki daire paylaşımına ilişkin yönetim kurulu karar ve faaliyetinin, kura çekiminin ve 14/06/2014 tarihli genel kurul kararlarının iptali talebine dayandığı, Davacının bu noktada; Davalı Kooperatif ile … İnşaat arasında akdedilen 27/07/2007 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca Kooperatif tarafından inşa edilen bağımsız bölümlerin … İnşaat ve Kooperatif arasındaki paylaşımına ilişkin 12/07/2011 tarihli bağımsız bölüm paylaşım protokolü ile işbu paylaşım protokolüne bağlı olarak, Kooperatifin payına düşen bağımsız bölümlerin kooperatif üyeleri arasında dağıtımına ilişkin kura çekiminin iptalini ve buna ilave olarak Davalı Kooperatifin … inşaat ile daire paylaşımına ilişkin yönetim kurulu karar ve faaliyetinin iptali ile 14/06/2014 tarihli genel kurulda alınan kararların iptalini talep ettiği, İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi nezdinde 2014/1251 E, sayısı ile görülmekte olan dosyanın 30/03/2016 tarihli duruşma zaptı incelendiğinde; (1) nolu ara karar ile, “davacının davalılar arasındaki daire paylaşımına ilişkin protokollerin ve davalıların bu konudaki yönetim kurulu kararlarının İptaline ilişkin davasının TTK m. 448 hükmü gözetilerek bu dosyadan tefrikine; karar verilmiş olduğu, Mahkeme tarafından tefrik kararı verilmiş olduğundan; işbu rapor kapsamında yapılacak inceleme ve değerlendirme; yönetim kurulu kararlarının iptaline ilişkin talepler ile sınırlandırılacağı, Bir hukuki işlem olarak yönetim kurulu kararlarının öz yönünden sıhhati genel hükümlere tabi olduğu, Türk Borçlar Kanunu m, 20 anlamında kamu düzenine, ahlaka veya kanunların emredici hükümlerine aykırı yönetim kurulu kararlan batıl olduğu, Gerekli toplantı veya karar yeter sayısı sağlanmaksızın alınan kararlar ise, hukuken doğmamış olduğu, Yokluk veya butlanla sakat yönetim kararları aleyhine her ilgili tespit davası açarak butlanın veya yokluğun hüküm altına alınmasını isteyebileceği, Yargıtay, butlana dayalı tespit davası açma hakkının pay sahiplerine ait olduğu görüşünde olduğu, Sakatlığı sadece iptal edilebilirlik derecesinde olan kararlar aleyhine iptal davası açılıp açılamayacağı konusunda Kanunumuzda bir açıklık olmadığı, …’e göre ; zorunlu olarak yürürlükteki hukukumuzda yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açılamayacağı; ancak bu konuda bir yasal boşluk bulunduğu ve ilk imkanda doldurulması gerektiği, Tıpkı anonim ortaklık yönetim kurulu kararlarının sakatlığı hususunda Kanununumuzda bir açıklık olmadığı gibi; Kooperatif yönetim kurulu kararlarının iptali konusunda gerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanutıu’nda, gerek Kooperatifler Kanunu’nda açık bir hüküm bulunmadığı, Bununla birlikte, doktrinde genel olarak kabul edilen görüş; yönetim kurulu kararlarına karşı iptal davası açılamayacağı, T…’e göre; zorunlu olarak yürürlükteki hukukumuzda yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açılamayacağı; ancak bu konuda bir yasal boşluk bulunduğu ve ilk imkanda doldurulması gerektiği, Davacı tarafından; kura çekim kararının ve 12/07/2011 tarihli Protokol ile paylaşım listelerinin iptali istendiği, Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da kabul edildiği üzere; kanunda öngörülen dışında, kooperatif yönetim kurulu kararlarının iptali hususunda dolayısıyla doğrudan doğruya mahkemeye gitme olanağı bulunmadığı, Kooperatifler Kanununda yönetim kurulu kararlarının iptaline cevaz veren tek hükümün m.16’da öngörüldüğü, Söz konusu madde de; üyelerin çıkarılma kararlarına ilişkin olarak mahkemeye başvurma imkanın düzenlendiğini, Anonim ortaklıkta, yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açılamacağı; şartları varsa butlanının tespitine istenebileceği, Batıl kararlar; eşit işlem ilkesine aykırı kararlar, anonim ortaklığın temel yapısına uymayan ve sermayenin korunması ilkesine aykırı kararlar, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarına aykırı olan veya bu hakların kullanılmasını kısıtlayan veya güçleştiren kararlar, diğer organların devredilmez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin karar olduğu, değerlendirmeleriyle; somut olayda dava konusu yönetim kurulu kararlarının; batıl olarak nitelendirilmesine imkan bulunmadığı, Kooperatifler Kanunu ve yerleşik içtihatlarda kabul edildiği üzere; kooperatif yönetim kurulu kararlarının iptali hususunda doğrudan mahkemeye başvurma olanağının üyelere tanınmaması itibari ile, takdir Mahkeme ye ait olmak üzere; davacı yanın aktif husumeti bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığının bildirilidiği görüldü. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, üyesi bulunduğu Davalı S. S Yeşil Maslak kooperatifi ile … arasındaki daire paylaşımına ilişkin yönetim kurulu kararı buna ilişkin faaliyetlerin, protokolün, kura çekiminin ve 14.06.2014 tarihli genel kurul kararının iptalini talep etmiştir. Genel Kurulun iptali talebi ile beraber, Yönetim Kurulu ve Daire Paylaşımına ilişkin protokolün iptali talebi birlikte görülemeyeceğinden, Mahkememizce dosya tefrik edilmiş, asıl dosya olan 2014/1251 esas sayılı dosyada Genel Kurul Kararının iptali, tefrik edilen dosyamızda ise Yönetim Kurulu Kararının ve buna ilişkin protokollerin, kura çekiminin iptali yargılama konusu edilmiştir. 6102 Sayılı TTK ve Kooperatifler Kanununda Yönetim Kurulu Kararlarının iptaline ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. TBK’nun genel hükümleri uyarınca kamu düzenine, ahlaka veya kanunların emredici hükümlerine aykırı yönetim kurulu kararı batıldır. Ancak davamız konusu olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Yine genel hükümler uyarınca gerekli toplantı ve karar yeter sayısı sağlanmadan alınan kararlar yoklukla malüldür. Ancak dosyamızdaki yönetim kurulu kararında böyle bir durum söz konusu değildir. TBK, TTK ve Kooperatifler Kanunu bir bütün olarak dikkate alındığında, davacının yönetim kurulu kararının iptalini talep hakkı olmadığından, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından dava konusu yönetim kurulu kararının iptali talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı daire paylaşımına ilişkin kura ve protokollerin iptalini talep etmişse de bu işlemlerde Mahkememizce bir usulsüzlük saptanmadığından ve bu işlemler hususunda yönetim kurulunun yetkisi bulunduğundan yönetim kurulunun bu hususlarda karar vermeye ehliyeti vardır. Ayrıca bu kararlar kooperatifin temel yapısına uymayan veya pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarına aykırı olan bu hakların kullanılmasını kısıtlayan, güçleştirir nitelikte olmadığından davacının bu taleplerinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle; “Davacının davasının reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, davacının kooperatif üyesi olduğu için dava açmakta menfaati olduğunu ve aktif dava ehliyetinin bulunduğunu, yapılan paylaşıma dair genel kurula hiçbir bilgi verilmediğini, üyelerin fikrinin sorulmadığını, davacının da içerisinde bulunduğu kimi üyelerin bu konunun K.K. madde 46 gereği gündeme alınmasını talep etmelerine rağmen gündeme alınmadığını ve “…G.K’da bilgi verilmeden paylaşım yapıldığı, yapılan paylaşımda müteahhit firmaya haksız çıkar sağlandığı…” gerekçesi ile G.K’a muhalefet ederek, muhalefet şerhlerini içerir dilekçelerini G.K Divan başkanlığına sunduklarını, davalılar arasında blok bazında, ayrım yapılmaksızın bir paylaşma öngörmesine rağmen, davalı kooperatif üyelerine değerce 5 ila 10 kat fazla değerde olan dükkan ve mağazalardan tek bir pay dahi verilmediğini, genel kurul bilgisi haricinde, şerefiye ölçümü yapılmadan, kooperatif üyelerini tamiri kabil olmayacak zarara sokacak şekilde yapılan paylaşımın hukuken yoklukla malül olması gerekirken bu karar ve protokoldeki paylaşımı esas alan kuranın 14/06/2014 tarihinde çekildiğini, kura çekimine dair Kooperatifler Kanunu ve ana sözleşmede yer alan prosedürün uygulanmadığını, genel kurulda bu hususta gündeme madde konulması yönündeki divan başkanlığına sunulan talebin reddedildiğini, bu haliyle kuraya dair karar ve paylaşıma dair sözleşmenin tamamen genel kurul iradesi dışında olduğunu, kura işlemleri prosedürüne uygun yapılmış olsa dahi dayanağı paylaşım işlemi hukuka aykırı olduğu için kura işleminin de netice itibariyle konusuz ve hukuka aykırı kaldığını, 14/06/2014 tarihli genel kurulda, genel kurulca alınan yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyete aykırı müvekkilini zarara sokan işlemlere dair muhalefet şerhleri verildiğini, bu kararların bir çoğu, iptali talep edilen paylaşım faaliyeti ve kura neticesini etkileyecek kararlar olduğu için aynı davada ileri sürüldüğünü fakat Mahkemece genel kurulun iptali talebinin hukuka aykırı olarak tefrik edilerek ayrı dava olarak görüldüğünü, şerefiyeye ilişkin 7 no’lu karar kura neticesi ödenecek bedelleri belirlediğinden, 8 no’lu karar paylaşım sonucu verilecek dairelerden biri olduğundan, 10 no’lu karar usulsüz paylaşım ve kuraya göre belirlenen dairelerin tapularının verilmesini dair olduğundan, 11 no’lu karar paylaşım ve kura sonucu belirlenecek duruma dair olduğundan usulsüz kura ve paylaşım sebebiyle bu kararların da açıkça hukuka aykırı olduğu sabit olup, iptali gerekirken davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ayrıca müvekkili ve birçok üye tüm kararlara muhalefet ettiği halde, muhalefet şerhlerinin tutanağa yazdırılmadığını, bir kısım kararların oybirliği ile çıkmış gibi gösterildiğini, bu hususta tanıkların dinlenmesi talep edildiği halde, Mahkemece eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna itibar ederek son celse tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, dava dilekçesine ek 4’te yazılı dilekçelerinin sanki genel kurul sonunda verilmiş gibi tutanak tutulduğunu, bu dilekçenin muhalefete rağmen 11. ve 12. maddelerin oybirliği ile çıktığının tutanağa işlenmesi üzerine dilek ve temennilerden önce divan heyetine verildiğini, zira paylaşıma ve kuraya muhalif olan şahısların kura neticesine dair olan 11. maddeye oybirliği ile destek vermesinin söz konusu olamayacağını, kooperatif yönetim kurulunun hukuk dışı kura ve daire paylaşım protokolünün iptali gerekirken, davanın reddinin yasal olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekiline gerekçeli kararın 10/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, UYAP sisteminde istinaf dilekçesi 31/05/2018 tarihinde kaydedilmiş ise de; yine sistem üzerinde yapılan incelemede, istinaf dilekçesinin davacı vekili tarafından sunulan vekaletnamenin ekinde 23/05/201/8 tarihinde ve süresi içerisinde Avukat Portal Uygulaması ile gönderildiği, istinaf isteminin süresinde olduğu anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde; S.S. Yeşil Maslak Kooperatifi ile diğer davalı … İnşaat arasındaki daire paylaşımına ilişkin yönetim kurulu karar ve faaliyetinin iptalini, davalılar arası protokol ile paylaşımı esas alan ancak yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı kura çekim kararının iptalini ve kooperatifin 14/06/2014 tarihli genel kurul kararlarının iptalini talep edilmiştir. Mahkemenin 2014/1251 Esas sayılı dosyasında 30/03/2016 tarihli duruşma verdiği 1. nolu ara karar ile “Davacının davalılar arasındaki daire paylaşıma ilişkin protokollerin ve davalıların bu konudaki yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin davasının TTK’nun 448. Maddesi gözetilerek bu dosyadan tefrikine, davanın 14/06/2014 tarihli davalı kooperatifin genel kurul kararının iptali davası olarak devamına, tefrik işlemlerini tamamlaması için davacı vekiline süre verilmesine” tefrikine karar verilmiştir. Bu karar sonucunda 14/06/2014 tarihli genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davaya 2014/1251 Esas sayılı dosyası üzerinden devam edilmiş, tefrik edilen S.S. Yeşil Maslak Kooperatifi ile diğer davalı … İnşaat arasındaki daire paylaşımına ilişkin yönetim kurulu karar ve faaliyetinin iptali, kura çekim kararının iptali talepleri ise 2016/380 Esas sayılı dosyası üzerinde değerlendirilmiştir. İstinaf incelemesine konu dava ise; davalılar arasındaki daire paylaşımının, bu yöndeki yönetim kurulu kararları ile faaliyetinin ve kura çekim kararının iptali istemlerine ilişkindir. Davalı kooperatifin 2001 yılında kurulduğu, davacının 2011 yılında kooperatife üye olduğu, kooperatifin 19/06/2005 tarihli genel kurul toplantısında kooperatif adına arsa tapusunun alınması için genel kurula ve inşaatlar için ihale açılması konusunda genel kurul tarafından yönetim kuruluna yetki verildiği, 22/09/2007 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, 30/10/2005 tarihli genel kurul kararı ile yönetim kuruluna verilen yetkiye dayanarak yönetim kurulu tarafından … İnşaat ile imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin onaylanmasına oybirliği ile karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamında 30/10/2005 tarihli genel kurul kararı toplantı tutanağı ise bulunmamaktadır. Davalı Kooperatif ve davalı … arasında, Üsküdar … Noterliğinde 27/07/2007 tarih ve … yevmiye ile düzenlenen “Taşınmaz Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin” incelenmesinde; kooperatifin “arsa sahibi”, şirketin “yüklenici” olarak anıldığı, -Sözleşmenin 2.maddesinde; konusunun arsa sahibine ait, İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Bölge … Köyü, … Pafta, … Ada, … parselde bulunan 26.196 m²’lik arsa üzerinde yüklenici tarafından kat karşılığı inşaat yapılması ve inşaat sonucunda elde edilecek bağımsız bölümlerin toplamının %25’inin arsa sahibi uhdesinde bırakılarak, %75’inin arsa sahibi tarafından 100.000,00 YTL bedel mukabilinde yükleniciye devredilmesinin vaad edilmesi olup, söz konusu 100.000,00 YTL bedelin ise harca ve tapu işlemlerine esas bedel olarak belirlendiği, -Sözleşmenin 3. maddesinde; inşa edilecek taşınmazların taraflar arasındaki paylaşımının arsa sahibine %25, yükleniciye %75 şeklinde olacağı, bu paylaşımın öncelikle blok bazında tespit edileceği, tam olarak blok bazında paylaşım sağlanamaz ise blok bazındaki paylaşımdan arta kalan kısmın yine aynı oranda olmak kaydıyla daire bazında yapılarak paylaşımın tamamlanacağı, sözleşmenin eki olan taslak vaziyet planında arsa sahibi adına işaretlenen bağımsız bölüm m²’leri, nitelikleri, arazi üzerindeki konumları ve müstakil yapılanmalarla ilgili arsa dağılımlarının kesin vaziyet planında değişiklik olması halinde aynı oranda kesin vaziyet planına aktarılacağı, inşaat alanında sonradan ortaya çıkabilecek bir artış olması halinde, artan bu kısmın yine arsa sahibine %25, yükleniciye %75 olacak şekilde paylaşılacağının kararlaştırıldığı, -Sözleşmenin 6.maddesinde; taşınmazın yükleniciye tesliminden ve devamında inşaat ruhsatlarının alınmasından itibaren en geç 33 ay içinde anahtar teslimi şeklinde tamamlanarak, bağımsız bölümlerin arsa sahibine teslim edileceği yönünde tarafların anlaştıkları, sözleşmenin diğer maddelerinde ise, taşınmazın arsa sahibi tarafından devri, tarafların yükümlülükleri, cezai şart gibi hükümlere yer verildiği anlaşılmıştır. 12/07/2011 tarihli Bağımsız Bölüm Paylaşım Protokolünün incelenmesinde; Arsa sahibi davalı … ile yüklenici diğer davalı … arasında akdolunan protokolün; 1.maddesinde, Taraflar arasında mevcut Üsküdar … Noterliği’nde 27/07/2007 tarih ve … yevmiye ile düzenlenen Taşınmaz Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi’nin “Paylaşım” başlıklı 3. maddesi ve ilgili hükümler çerçevesinde tarafların karşılıklı mutabakatı sonucu Arsa Sahibi ve Yüklenici’ye isabet eden bağımsız bölümlerin ekli listede gösterilen şekilde belirlendiği, 2.maddesinde, “Arsa Sahibi sözleşme gereği yapılan bu mutabakat neticesinde kendisine isabet eden bağımsız bölümleri aynen kabul ettiğini, ekli listede belirtilen bağımsız bölümlerin dışında Yüklenici’den paylaşımla ilgili her ne nam altında olursa olsun başkaca alacağı kalmadığını, paylaşımla ilgili Yüklenici’yi ibra ettiğini beyan eder.” ifadesine yer verildiği, Protokol ekinde yer alan liste incelendiğinde; dairelerin paylaşımının; “… Blok; 4 adet bahçe kat daire, 6 adet zemin kat daire, 125 adet 1-33. katlardaki daire olmak üzere toplam 135 adet dairenin …’na, 111 adet 1-29. katlardaki dairenin Kooperatif’e, … Blok; 4 adet bahçe kat daire, 6 adet zemin kat daire, 126 adet 1-33. katlardaki daire olmak üzere toplam 136 adet dairenin …’na, 110 adet 1-29. katlardaki dairenin Kooperatif’e … Blok; 6 adet bahçe kat daire, 8 adet zemin kat daire, 239 adet 1-31. katlardaki daire, 4 adet 32-33. katlardaki dubleks daire olmak üzere toplam 257 adet dairenin …’na” ait olacak şekilde düzenlendiği, bu protokol uyarınca … Blok’tan davalı kooperatife bağımsız bölüm verilmediği anlaşılmıştır. 10/05/2014 tarihli “İbra Protokolü'” incelendiğinde ise; Davalı S.S.Yeşil Maslak Koru Konut Yapı Kooperatifi ile diğer davalı … arasında imzalanan 9 maddelik İbra Protokolünün 4. maddesinde; “Taraflar arasında yapılan hesap mutabakatına göre Kooperatifin Yükleniciye olan cari hesap borcu 2.545.833,84 TL’dir. Kooperatif anılan borcunu kendisine isabet eden bağımsız bölümlerden metrekaresi 5.050,25 TL hesabı ile (2.545.833,84/5.050,25=) 504,10 m²’ye denk düşen miktarını yükleniciye bırakarak ödemiş olacaktır.” 5 . maddesinde; “Karşılıklı arsa ve daire faturalaşmaları sonucu oluşacak 1.535.012,27 TL cari hesap borç bakiyesi için de Kooperatif, Yüklenici adına sözleşme gereği masraf yansıtma faturası düzenleyecektir. 6.maddesinde; “Yüklenici tarafından daha önce Kooperatife 23.399,28 m² yüzölçümünde bağımsız bölüm verilmiştir. Bu miktara yukarıda 4.maddede açıklanan 504,10 m² eklenerek (23.399,28 m² +504,10 m²=) 23.903,38 m² Kooperatife isabet eden 24.176,20 m²’den tenzil edildiğinde (24.176,20 m² – 23.903,38m² =272,82 m²), Yüklenici tarafından Kooperatife 272,82 m²lik daha bağımsız bölüm verilmesi gerektiğinden, Yüklenici toplam yüzölçümleri 272,82 m²’den ibaret … Blok …, … Blok … no’lu bağımsız bölümleri Kooperatife vermiştir. Böylece Kooperatif sözleşmedeki paylaşım oranlarına göre kendisine isabet eden bağımsız bölümlerini eksiksiz almış olmaktadır.” 7.maddesinde; “Yüklenici, Kooperatife isabet eden tüm bağımsız bölümleri ekli teslim tutanağı ile Kooperatife teslim etmiştir.” 9.maddesinde; “Taraflar, yukarıdaki hükümlerin karşılıklı olarak tam, eksiksiz ve süresinde yerine getirilmesi koşuluyla, Sözleşme nedeniyle birbirlerinden her ne nam akında olursa olsun hiçbir hak, alacak ve taleplerinin kalmadığını, birbirlerinin tüm borçların kesin ve geriye dönülemez biçimde ibra ettiklerini kabul ve beyan ederler.” hükümleri yer almaktadır. Bu protokol uyarınca, davalı kooperatife A Blok 20, A Blok 84 no’lu bağımsız bölümler verilmiştir. Davacı tarafından 31/05/2015 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemiyle İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde (2015/679 E.) dava açıldığı, bu genel kuruldaki 7.gündem maddesinin kooperatif ile … İnşaat A.Ş arasında 10/05/2014 tarihinde yapılan protokol hakkında olduğu, protokol okunarak bilgi verildiği, davacının söz alarak bu maddenin oylanmamasını istediği, başkanın tek tek protokol maddeleri hakkında açıklamalarda bulunduğu, kooperatif avukatının açıklamada bulunduğu, sonuç olarak kooperatif tarafından … İnşaat hakkında açılan ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinde devam etmekte olan alacak davası sonucu ortaya çıkacak fazla alacakların saklı kalması kaydıyla oylama yapıldığı, davacının ret oyu verdiği ve maddeye karşı olduğunu bildirdiği, maddenin oy çokluğu ile kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı kooperatif vekilinin savunması, davacının iddiasına konu hususların 31/05/2015 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısında görüşüldüğü yönündedir. Mahkemece bu hususun ve dava sonucu verilen kararın araştırılması gerekmektedir. … tarafından davalı … hakkında, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1383 E. sayılı dosyası ile kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tespiti ve tahsili istemiyle açılan davanın derdest olduğu anlaşılmıştır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda, yönetim kurulu kararlarına ilişkin iptal davası açılması, sadece Kanunun 16.maddesinde, yönetim kurulu tarafından alınan ortaklıktan çıkarılma kararlarına karşı düzenlenmiştir. Bu hal dışında ilke olarak yönetim kurulu kararlarına karşı doğrudan iptal davası açılamaz. Ancak yönetim kurulunun almış olduğu karar, bir ortağı doğrudan ilgilendirir veya onun haklarını ortadan kaldırır nitelik taşıyorsa ortaklıktan çıkarılma dışındaki bu tür yönetim kurulu kararları aleyhine doğrudan iptal davası açılabileceği Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiştir. Bu husus Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/7506 E. 2014/691 K., 2012/6937 E. 2013/2091 K., 2012/6311 E. 2013/1145 K., 2011/5071 E. -2012/223 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Ancak bu durumda alınan kararın doğrudan ortağı ilgilendiren bir karar olması gerekmektedir. Dosya kapsamında davacının hangi yönetim kurulu kararının yada kararlarının iptalini talep ettiği net bir şekilde belirlenmemiş, mahkemece talep reddedilmesine rağmen gerekçeli kararda hangi yönetim kurulu kararının iptali talebinin reddedildiği ise açıklanmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/9-1781 E. 2021/610 K. Sayılı ilamında; “…davanın dayanağı olan vakıaların soyut olarak gösterilmesi yetmez, bu vakıaların ispata elverişli şekilde zaman, mekan ve içerik olarak somutlaştırılması zorunludur. Somutlaştırmak, bir iddiayı, zaman, mekân, kişi, oluş şekli gibi unsurlarıyla algılamaya, anlamaya, tartışmaya ve ispata elverişli şekilde ortaya koymaktır. Vakıaların somutlaştırılmasından sonra karşı tarafça cevap verilebilir, mahkemece bir vakıa tam olarak algılanabilir, ispat faaliyeti yürütülebilir ve bu suretle vakıa hakkında karar verilebilir. Soyut ve genel ifadelerle iddiada bulunmak, talepte bulunanın dahi bilmediği, somut olarak ileri sürmediği belirsiz bir olguya ilişkin karşı tarafın cevap vermesi ve bu belirsiz olgudan mahkemenin sonuç çıkarmasını beklemek anlamına gelir ki, bu durum hukuk kuralları bir yana mantık kurallarıyla da bağdaşan bir durum değildir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, dava malzemesini getirmek tarafların, hukuku uygulamak mahkemenin işidir. Taraflar dava malzemesini eksik değil, tam olarak getirmek durumundadırlar. Unutmamak gerekir ki, alacağın miktarının tam olarak tespit edilemediği belirsiz alacak davasında dahi hukukî ilişkinin belirtilmesi zorunludur (HMK m. 107). Zira kişi, belirsiz ve bilinmeyen bir hukukî ilişki ve vakıadan hareketle bir talepte bulunamaz. Somutlaştırma yükümlülüğüne riayet edilmemesi durumunda özellikle hâkimin davayı aydınlatma ödevi (HMK m. 31) ile ön inceleme hükümleri (HMK m. 320, 137, 140) dikkate alınmalıdır. Yukarıda da değinildiği üzere “maddi ve hukukî açıdan belirsiz yahut çelişkili” hususlarda hâkim davayı aydınlatmak ile yükümlüdür. Somut olmayan vakıalarda, maddi ve hukukî belirsizlik mevcut olduğundan bu belirsizliğin giderilmesi gerekir. Özellikle HMK’nın 137, 140 ve 320. maddelerinde yer alan hükümler gereğince, bu belirsizliğin hâkim tarafından giderilmesi gerekir. Çünkü ön incelemede tarafların iddia ve savunmalarının tespit edilmesi, anlaştıkları ve anlaşamadıkları noktaların tek tek belirlenmesi gerekli ve zorunlu olup, bu aynı zamanda hâkimin ödevidir. Bu çerçevede hâkimin ön incelemede mutlaka somutlaştırmayı sağlaması gerekir. Bu sebeple, sadece tarafların dilekçelerini tekrar ettikleri yönündeki beyanların tutanağa geçirilmesi veya soyut ifadelerle tespit yapılması yeterli değildir. Bu, mahkemenin yargılamayı yürütmesi bakımından sağlıklı olmayacağı ve Kanuna aykırı olacağı gibi, Yargıtay denetimine elverişli bir durum da oluşturmayacaktır. Eğer somutlaştırma yükü, hâkimin davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevine rağmen, davacı tarafından yerine getirilmemişse, o zaman bu yüke bağlanan yaptırım ortaya çıkacaktır. Somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmemenin yaptırımı, iddiayı veya davayı ispatlayamamaktır. Bu ise, aslında vakıanın ispata elverişli kabul edilememesi ve bunun sonucu olarak da belirsizlik rizikosuna katlanma şeklinde gerçekleşecektir. Böyle bir durumda, somutlaştırma yükü ve dolayısıyla ispat yükü yerine getirilmediğinden ispat edilemeyen davanın reddi sonucu doğacaktır ki, bu hâlde dava esastan reddedildiğinden işin esası bakımından kesin hüküm ortaya çıkacaktır. Sonuç olarak HMK’nın 119/1-e bendi ve 194. maddesi gereğince dava dilekçesinde somutlaştırma yükünün yerine getirilmemiş olması hâlinde, davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği hâkim, soyut ve belirsiz hususların somutlaştırılmasını (yeni bir vakıa ileri sürülmeden, sadece mevcut vakıa çerçevesinde) davacıdan istemeli, bu eksiklik tamamlanırsa yargılamaya devam edilerek karar verilmeli; bu eksiklik tamamlanmaz, somutlaştırma gerçekleştirilmezse, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir…” şeklinde somutlaştırma yükümlülüğü açıklanmıştır. Bu nedenle öncelikle davalı kooperatiften yönetim kurulu karar defteri getirtilerek, davacıya inceleme imkanı tanınması ve dava konusu ettiği kararın/kararların hangi yönetim kurulu kararı olduğunun belirlenmesi, bu şekilde dava konusunun netliğe kavuşturulması, mahkemenin de gerekçeli kararında hangi tarih ve sayılı yönetim kurulu kararı yönünden karar verildiğinin denetime açık olacak şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Dava konusu; davalılar arasındaki daire paylaşımının, bu yöndeki yönetim kurulu kararları ile faaliyetinin ve kura çekim kararının iptali istemlerine ilişkindir. Yönetim kurulu kararı ve kura çekim işlemleri yönünden, davalı …İnşaat’ın pasif husumet ehliyetinin olmadığı açık olup, bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır. Yine mahkemenin ayrıntılı kararında “…TBK, TTK ve Kooperatifler Kanunu bir bütün olarak dikkate alındığında, davacının yönetim kurulu kararının iptalini talep hakkı olmadığından, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından dava konusu yönetim kurulu kararının iptali talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı daire paylaşımına ilişkin kura ve protokollerin iptalini talep etmişse de bu işlemlerde Mahkememizce bir usulsüzlük saptanmadığından ve bu işlemler hususunda yönetim kurulunun yetkisi bulunduğundan yönetim kurulunun bu hususlarda karar vermeye ehliyeti vardır. Ayrıca bu kararlar kooperatifin temel yapısına uymayan veya pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarına aykırı olan bu hakların kullanılmasını kısıtlayan, güçleştirir nitelikte olmadığından davacının bu taleplerinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesi oluşturularak, yönetim kurulu kararı yönünden aktif husumet yokluğundan, diğer talepler yönünden ise esastan davanın reddine karar verildiği açıklanmasına rağmen kısa kararda bu yönde bire ayrıma gidilmeksizin “Davacının davasının reddine” karar verilmiş olması hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı kooperatife ait yönetim kurulu karar defterinin, yönetim kuruluna yetki verilmesine ilişkin genel kurul kararlarının getirtilmesi, davacının hangi yönetim kurulu kararının iptalini talep ettiği yönünde beyanı alınarak talebin netliğe kavuşturulması, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/679 E. sayılı dosyasının akıbetinin araştırılarak, eksiklikler ikmal edildikten sonra karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/380 E. 2018/212 K. sayılı 08/03/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/09/2021