Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/288 E. 2021/611 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/288
KARAR NO : 2021/611
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/657 Esas
KARAR NO : 2017/974
KARAR TARİHİ: 15/11/2017
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ:09/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı arasında hizmet alımına ilişkin sözleşme imzalandığını, müvekkili şirket tarafından bu sözleşmede belirlenen hizmetlerin yapılmasının taahhüt edildiğini ve sözleşme gereği şirket edimlerini yerine getirdiğini, Genel Sağlık Sigortası Kanununda malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden tutarın hazinece karşılandığı hususunun belirtildiğini, buna karşılık davalı kurumca müvekkilinin çalışanlarının prim ödemelerinin müvekkilinin hakedişinden kesilerek ödendiğini ancak bu 5 puanlık kesintinin prim ödemelerine yansıtılmadığını, müvekkilinin hakedişlerinin tam olarak ödenmemesinin yasal olmadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 89.662,29 TL’nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilemsini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında akdedilen 29/12/2011 tarihli temizlik hizmeti sözleşmesi gereğince, davacı şirketin müvekkili şirketin mağazalarındaki temizlik görevi yapacak işçileri istihdam etmekte olduğunu ve bu işçilerin sigorta primleri ile yasal giderlerinin sözleşmede belirlenen hakedişle birlikte davacı şirkete ödendiğini, hazinenin yapmış olduğu %5’lik kesinti de yapılarak davacıya ödemelerin yapıldığını, müvekkili şirketin bu kesintinin yapılarak ödemelerin yeniden düzenlenmesi hususunda davacı şirket ile 01/03/2012 tarihinde karşılıklı olarak bir ek protokol imzalandığını, davacının bu protokolden haberi yokmuş gibi bu davayı açmış olmasının anlaşılamadığını, bu nedenlerle davacının haksız çıkar sağlamaya yönelik mesnetsiz iddialarının reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda ” davacı ile davalı arasında 29/11/2011 tarihli temizlik hizmeti sözleşmesi ve 01/03/2013 tarihli ek protokol imzalanmış ve davacı sözleşmede belirlenmiş hizmet bedelleri üzerinden fatura düzenlemiş, davalı şirkette fatura bedellerini ödemiştir. Davacı şirketin 5510 sayılı kanunun 81. Maddesi ile düzenlenen 5 puanlık avantajı kullandığından personel çalıştırma maliyetleri azalmış, bunun üzerine davacı şirket ile davalı şirket 01/03/2012 tarihinde ek protokol imzalamışlar ve bu protokol ile davacının davalıya yaptığı hizmet işlerinden dolayı düzenleyeceği fatura bedelleri yeniden belirlenmiş ve bu tarihten itibaren davacı şirket yeni bedeller üzerinden davalı şirkete fatura düzenlemiş, davalı şirket de fatura bedellerini ödemiştir. Taraflar arasında sözleşmenin süresinin 1 ocak 2012 tarihinden 31 aralık 2012 tarihinde kadar olduğu ve ek protokolünün de 23/12/2011 tarihinden imzalandığı ve mali yönden yapılan incelemede tarafların ticari defter ve belgelerine göre 31/12/2013 tarihi itibariyle davacı şirketin ticari defter kayıtlarında davalıdan alacağı bulunmadığı davalı şirketin dava sebebi olarak gösterilen 5510 sayılı kanunun 81. maddesine göre kesinti yapmadığı, davacı şirketin kesinti yapıldığını iddia ettiği dava konusu olan 89.662,29 TL nin davacının ve davalının ticari defter kayıtlarında yer almadığı, 31/12/2013 tarihi itibariyle davalı şirketin ticari defter kayıtlarında davacı şirkete borcu bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Öncelikle SGK primlerine ilişkin teşvik ile %5’lik indirim imkanı getirilmiş olup bu primlere ilişkin SGK’ya yapılan ödemeler de %5 azaldığını, bu teşvikten faydalanması gereken üst işveren değil, işçilerin SGK’lı olarak işvereni ve prim mükellefi olan müvekkil olduğunu, bunlardan müvekkilin sorumlu olduğu da davalı tarafından kabul edildiğini, ek protokolle bu teşvikten davalının yararlanması yönünde bir sözleşme hükmü getirilmediğini,SGK primlerindeki teşvik ile beraber birim iş/işçi için müvekkile ödenecek rakamın artması gerekirken davalı, hak edişleri yine eski hesaplamayla yaparak teşvikten fiili olarak kendini faydalandırdığını, burada sözleşme konusu iş için teşvik öncesi ve sonrasında birim iş/işçi için ne kadar ödendiği tespiti yapılmadan kesinti yapılmadığına ilişkin değerlendirme yapılması hatalı olduğunu, davalı yan ödeme belgelerini hazırlarken teşviki yokmuş gibi aynı şekilde işlem yapmaya devam ettiğinden buna ilişkin kayıtları sunmaktan imtina ettiğini, müvekkilimin SGK tahakkukları uyarınca faydalanması gereken fakat faydalanmadığı tutar belli olduğunu, fatura düzenlemelerinin davalı yanın talebi ve hesabına göre yapıldığını, müvekkilinin kesilen faturalardan ödenmemiş bir alacağı olmadığını belirttiklerini, ancak dava konusunun fatura ettirilmeyen bu %5’lik kısım olduğunu, bu miktar da SGK tahakkukları ve müvekkilimin yaptığı ödemelerle sabit olup davalı yan bu miktarı müvekkiline ödemeyerek fiili olarak bu teşvikten kendisini faydalandırdığını bu sebeple bilirkişinin eksik ve hatalı raporu üzerinden verilen kararın kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava; taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırılan işçilerin, 5510 sayılı Kanun uyarınca sigorta primlerine ilişkin olarak hazine tarafından karşılanan %5 Puanlık sigorta primi teşvik indiriminden doğan desteğin davacı alt işverene ait olmasına rağmen hakedişten haksız kesildiği ve alt işverene yansıtılmadığından bahisle tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamına göre taraflar arasında 1 Ocak 2012-30 Haziran 2012 dönemini kapsayan 29/12/2011 tarihli hizmet alım sözleşmesi ve 01/03/2012 tarihli ek protokol düzenlenmiştir. Davacı, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 81. maddesinin (ı) bendinde öngörülen %5 oranında teşvik pirimi indiriminden taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereği tüm işçilik alacaklarından ve SGK primlerinden davacı müvekkili sorumlu olduğundan dava konusu teşvikten de davacının faydalanması gerektiğini ancak teşvik indiriminin hak edişlere yansıtılmadığını, davalı tarafça düzenlenen hak edişlerden haksız kesinti yapıldığını iddia etmiştir. 5510 sayılı Kanunun 81/1 maddesinde, bu kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanacağı öngörülmüştür. Davacı, davalıya hizmet vermiş olup, hizmet tarihleri itibariyle davacı şirketin sigorta primlerinin tahakkuk ve ödenmesinde 5 puanlık indirim uygulaması gerekmektedir. Yargıtay emsal kararlarında ifade edildiği şekilde primleri ödeyen yüklenicinin kendi sorumluluğunu yerine getirmesi nedeniyle devletin ona sağladığı bu katkının, sözleşmenin diğer tarafına geçirilmesi anlamına gelen kesinti haksız olup, yüklenicisine iadesi gerektiği bu sebeple 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 81/1-ı maddesinde düzenlenen 5 puanlık hazine teşvikinin davacı işverene tanınmış bir hak olduğu belirtilmiştir. Nitekim taraflar arasında bu hususta bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı, 01/03/2012 tarihli ek protokol ile söz konusu teşvik indirimi dikkate alınarak hizmet bedelinin yeniden revize edildiğini, bu şekilde davacının hazine desteğinden faydalandığını iddia etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, taraflar, 29/12/2011 tarihli sözleşme ile çalışmaya devam ederken, davacı firmanın 5510 sayılı kanunun 81. Maddesi uyarınca işveren payının % 5 i kadar hazine yardımı alması nedeniyle 01/03/2012 tarihinde yeniden protokol imzalayarak hizmet maliyetlerinin belirlendiği, yenilen hizmet maliyetleri, davacının % 5 lik hazine yardımı esas alarak belirlendiğini, davacı taraf bunu kabul ederek ek protokolü imzaladığı tespiti yapılmış ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de 01/03/2012 tarihli ek protokol incelendiğinde mevcut sözleşmeye göre belirlenen temizlik hizmet maliyeti 1 Mart 2012 tarihi itibariyle yeniden revize edildiği, söz konusu lokasyon ve aylık hizmet bedellerinin ekli maliyet tablosunda yer aldığı belirtilmiş ancak hizmet maliyetlerinin hangi sebeple revize edildiği açıklanmamıştır. Diğer bir ifade ile revize edilen yeni maliyetlerin 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 81/1-ı maddesinde düzenlenen 5 puanlık hazine teşvikinden kaynaklanan desteği de kapsadığı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Kaldı ki davacı, sözleşmenin başlangıcından itibaren 5 puanlık hazine teşvikinden yararlanmaya hak kazanmasına rağmen ek protokol ile sözleşmede belirlenen hizmet maliyetleri sözleşmenin başından değil ek protokolün imzalandığı 1 Mart 2012 tarihi itibariyle yeniden revize edilmiştir. Bu itibarla ek protokol ile düzenlenen sözleşmede kararlaştırılan hizmet maliyelerinin yeniden revize edilmesi, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 81/1-ı maddesinde düzenlenen 5 puanlık hazine teşvikinden kaynaklanmış olabileceği gibi başka gerekçelerden dolayı da hizmet maliyeti revize edilmiş olabilir. Bu nedenle davalının iddia etiği ve hükme esas alınan raporda ifade edilen yenilen hizmet maliyetlerin, davacının % 5lik hazine yardımını da kapsadığının ispat külfeti davalı taraf ait olup davalı bu iddiasını ispata elverişli yasal delillerle ispatlayamamıştır. O halde mahkemece, bilirkişiden alınacak ek rapor ile sigorta prim tahakkukları incelenmek suretiyle davacının davalıdan talep edebileceği miktar belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yukarıdaki açıklamalara aykırı şekilde düzenlenmiş bilirkişi raporuna itibar edilerek, yanılgılı değerlendirme ve gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/657 E. 2017/974 K. sayılı 15/11/2017 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 ve 355. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,4-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,5-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 6-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 7-Davacının yapmış olduğ istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/06/2021