Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/284 E. 2021/705 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/284
KARAR NO : 2021/705
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/35
KARAR NO : 2018/180
KARAR TARİHİ: 13/02/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında Haziran 2014 tarihinde sözleşme imzalandığını (sözleşmede hatalı olarak önceki sözleşme tarihi olan 13/07/2013 tarihinin kaldığı), davalı Yüklenicisi olduğu Acıbadem-Kadıköy’de bulunan … AVM’de açılacak “… ” mağazasının proje yönetimi işini Alt Yüklenici olarak üstlendiğini, 22 Eylül 2014 tarihli ve 230.513,00 TL bedelli “… Store Mimari Danışmanlık Hizmeti” konulu faturayı teslim ettiğini, davalı borçlunun fatura bedelini ödememesi üzerine, davalıya Kadıköy … Noterliği’nce 25/11/2014 tarih ve … sayı ile ihtarname gönderilerek, müvekkili şirkete olan borcunun ödenmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulmak zorunda kalınacağının bildirildiğini, davalının bu ihtarname üzerine, öncesinde faturayı itirazsız kabul edip, ticari defter ve kayıtlarına işlediğini, davalı borçlunun borcunu ödememek için delil ve fiktif karşı borç yaratma çabası içinde olduğu anlaşıldığından aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının borca ve faize itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, bu arada davalı aleyhine icra takibi başlatıldıktan sonra, icra takibi başlatılmasına müstenit teşkil eden faturayı etkisiz kılmak için kısmen faturanın 149.600,00 TL’lik bölümü için 02/12/2014 tarihli “iade faturası” adı altında fatura tanzim ederek, müvekkili şirkete gönderdiğini, müvekkili şirketin Beşiktaş … Noterliği’nce 05/01/2015 tarih ve … sayı ile onaylı ihtarname eşliğinde bu fiktif faturayı davalıya iade ettiğini, davalının borca itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirket tarafından, davalıya gönderilen 17/09/2014 tarihli e-posta mesajından anlaşılacağı gibi, proje uygulaması sırasında ortaya çıkan vitrin zararı nedeniyle müvekkili şirketin hak edişinden 38.946,00 Euro’nun mahsup edildiğini, bu bedelin ekli mesajda “Sigorta İçin Kesilen Tutar” olarak zikredildiğini ve 22/09/2014 tarihli, 230.513,00 TL bedelli “… Store Mimari Danışmanlık Hizmeti” konulu faturanın bu mahsuba göre düzenlendiğini, tarafların şifahi olarak, sigorta şirketinin ödeme yapması halinde, bu bedelin müvekkiline iadesi konusunda mutabık kaldıklarını, sözleşmenin 3. maddesi uyarınca; müvekkili şirketle, davalının “elde edilecek gelirlerin toplamından yapım ve çeşitli gider-masraflar çıktıktan sonra elde edilen geliri” %50-%50 paylaşmaları kabul edildiğinden, davalının o tarihteki çalışanı …’ın sebep olduğu zararın toplam kârlılıktan düşüldüğünü ve müvekkili şirketin hak ediş’inin tespit edildiğini, mahsup edilen 38.946,00 Euro’nun, İşveren … Firmasının davalıya kestiği iade faturasının meblağı olduğunu, davalının aleyhine icra takibi başlatıldıktan sonra, takibe konu faturanın bir kısmına ilişkin olan 149.600,00 TL’lik iade faturası düzenlenmesinin de, davalının iyi niyetten uzak tutumunu teyit ettiğini beyanla takibe itirazın iptalini, takibin devamını, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında, … firması veya ona bağlı alt grup firma olan (…)’e ait mağazalarla alakalı, mimarlık ve dekorasyon hizmetleri yapılmasına yönelik iki adet eser sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmelerden birincisinin İstanbul İli, Zincirlikuyu semtinde olan … AVM’de yapılacak … mağazası için işvereni … Mimarlık-…, yüklenici firma- … ile akdedilmiş sözleşme olup, ikinci sözleşmenin ise … firmasının İstanbul ili-Acıbadem semtinde bulunan … AVM’de açacağı mağaza için yapılmış ve davaya konu edilmiş sözleşme olduğunu, … AVM’de açılacak … Mağazası için yapılacak mimarlık ve dekorasyon hizmeti için akdedilmiş sözleşmeye göre davacıya ödenecek mimarlık ve dekorasyon hizmet bedelinin 550.000,00TL+KDV olarak net bir rakam belirlendiğini, KDV dahil mimarlık ve dekorasyon hizmet bedeli 649.000,00 TL olduğunu, diğer sözleşmede ise, davaya konu edilmiş alacakla ilgili … AVM’ de yapılan Mimarlık ve Dekorasyon Hizmetleri karşılığı, tarafların ilk sözleşmesinin aksine, sabit bir rakamda anlaşmadıkları, yapım ve çeşitli gider-masraflar çıktıktan sonra elde edilen gelirin %50’sinin müvekkiline, %50’sinin davacı firmaya ait olacağı seklinde mutabık kaldıklarını, müvekkili davalının sözleşmeler dışında davacıya fazla ödeme yaptığının göz önünde tutulması ve mahsup işlemi yapılması gerektiğini, Asıl firma …’den, … AVM’deki mağazaları için alınan ödemeler toplamının 927.866,16 Euro olduğunu, maliyetler konusunda taraflar arasında anlaşmazlık olup, müvekkili davalının maliyet tutarının 574.219.02 Euro, yapılan işin kârlılık tutarının 353.647,14 Euro olduğunu, davacının bakım ve gözetimi altında meydana gelen kaza nedeniyle zarar gören camın maliyetinin 52.000,00 Euro’yu bulduğu, bu zararın çıkarılmasıyla birlikte kalan kârın 301.674.14 Euro olduğu, sözleşme çerçevesinde bu paranın %50’si davacıya ait ve tutarının da 150.823,57 Euro olup, Türk Lirası karşılığının 429.847,17 TL’ye tekabül ettiğini, müvekkilinin … AVM’deki Mimarlık ve Dekorasyon Hizmetleri karşılığı davacıya ödediği miktarın 402.675,00 TL olduğunu, bu tutarın davacının alacağı olan 429.847,17 TL’den düşülmesi halinde 27.172.17 TL bir fark kaldığı, ancak davacı firmanın yapılan bu hesap sonrası kalan bakiye bir alacağının da şimdilik bulunmadığını, çünkü müvekkili davalının asıl firma …’e yapılan Mimarlık ve Dekorasyon İşleri ile ilgili bir gizli ayıp çıkmasına binaen, 39.320,00 Euro tutarlı teminat mektubu verdiğini, sözleşmedeki % 50 ortaklığın burada da cari olması ve bu teminat mektubu nedeniyle bankanın bloke ettiği tutarın yarısı olan 56.031.00 TL’nin de davacının sorumluluğu altında olması gerektiğini, tüm bu nedenlerle, müvekkili tarafından, alacaklı olduğunu iddia eden davacıya hitaben, Kadıköy … Noterliği’nin 12/12/2014 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarı keşide edilerek şimdilik kendilerine karşı muaccel hale gelmiş bir borçları olmadığının anlatılmaya çalışıldığını, ihtarda da belirtildiği gibi taraflar arasında var olan sözleşmenin ilgili maddelerinde, her ne kadar davacı ile davalıdan her biri, kazancın % 50’sinin hak sahibidir denmişse de, şantiye sahasında davacının bakım ve gözetimi esnasında meydana gelecek zarar ve ziyandan davacının tamamıyla sorumlu olduğuna dair ayrıca bir maddenin konduğunu, zarar ziyanın %50’sinin davacıya, %50’sinin davalıya ait olacağına dair herhangi bir madde bulunmadığını, davalının kestiği ve davacının da kabul etmeyerek iade ettiği 149.600,00 TL tutarlı faturanın, ana firma …’in, şantiye sahasında meydana gelen zarar nedeniyle davalıya, ana firmanın göndermiş olduğu KDV dahil 45.956,69 Euro tutarlı, 11/09/2014 keşide tarihli fatura akabinde keşide edilen fatura (zarar gören vitrin camı ve camın tekrar takılması için yapılan hizmet bedeli için kesilmiş iade faturası) olduğunu, davacı firmanın denetimi ve gözetimi esnasında meydana gelen zararın, ilgili sigorta şirketi Mapfree’ye bildirildiğini, mahallinde yapılan keşif neticesinde … Sigorta’nın 09/10/2014 tarihli cevabı yazısı ile … no.lu poliçe kapsamındaki … numaralı hasar dosyasının, ilgili maddeye istinaden yeterli önlemlerin alınmaması kanaatiyle teminat kapsamında değerlendirilmediği şeklindeki ret cevabının davalıya bildirildiğini beyanla, açıklanan nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Dava, 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir. Taraflar arasında … Store … AVM işi hususunda sözleşme yapılmış davacı bu sözleşmeye istinaden tanzim edilen faturaya dayalı alacak nedeni ile takip başlatmış, davalı takibe itiraz etmiştir. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık konusu işin yapımı sırasında zarar gören cam maliyeti ile davalı tarafından sözleşmeden önce yapıldığı iddia olunan ödemeleri ilişkindir. Davalı, taraflar arasında bu işten önce … Center’daki mağaza için yapılan anlaşma olduğunu, yapılan ödemelerin bir kısmının bu iş için bir kısmının ise dava konusu ikinci iş olduğunu, yani ikinci iş için avans ödemesi yaptığını iddia etmektedir. Tarafların defter ve kayıtlarında da ödemeye ilişkin kayıtlarda da davalının davacıya avans ödemesi yaptığına dair bilgi belge bulunmamaktadır. Kural olarak avans ödemesi yaptığını iddia eden davalı bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Diğer yandan, işin görülmesi sırasında zarar gören cama ilişkin olarak davacı cam maliyetinin yarı yarıya karşılanmasını kabul etmektedir. Zaten taraflar arasındaki sözleşme hükümleri incelendiğinde davacı proje kapsamında yapılacak tüm işlerin yönetiminden sorumlu olup işlerin takip, organize ve istenilen kalitede sonuçlandırılmasını sağlamakla yükümlüdür. Buradan hareketle, davacı iş sahasında meydana gelen hususlardan sorumlu olup bilirkişi raporunun aksine, zararın davalı çalışanı tarafından verilmesinin davacıyı işlerin yönetimine ilişkin sorumluluğundan kurtarmadığı kanaatine varılmıştır. Zaten davacı da zarar gören cam maliyetine eşit oranda katlanmayı kabul etmektedir. Tüm bilirkişi raporları birlikte incelenip değerlendirildiğinde proje karının 2.258.235,23 TL olduğu, maliyetin 1.393.253,78 TL olduğu, zarar gören cam nedeni ile oluşan maliyetin 111.164,75 TL olduğu, buna göre karın 753.816,70 TL olduğu; anlaşma gereğince davacıya isabet karın KDV dahil 444.751,38 TL olduğu; Davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin ikinci sözleşmeye ilişkin avans ödemesi olduğuna dair dosyada ve kayıtlarda bilgi belge bulunmamakla, davacının ikinci sözleşmeye istinaden yapılan ilk ödeme olarak kabul edilen 04/06/2014 tarihili 70.000,00 TL; 10/07/2014 tarihinde 70.000,00 TL; 06/08/2014 tarihinde 75.000,00 TL ve 07/08/2014 tarihinde 91.000,00 TL olmak üzere toplam 306.000,00 TL’nin mahsubu ile davacının kalan alacağının 138.751,38 TL olduğu, bu miktara, ilk sözleşmeye istinaden kesilen faturalardan kalan borç tutarı 13275,00 TL’nin de dahil olması ve eldeki davanın ilk sözleşmeye ilişkin olmaması nedeni ile bu tutarın da mahsubu ile davacının kalan alacağının 125.476,38 TL olduğu; bu miktara temerrüt tarihi olan 04/12/2014 tarihinden takip tarihine değin işlemiş faizin 541,44 TL olduğu (resen hesaplanmıştır); bu miktar üzerinden, itirazın haksız olduğu; alacak yargılama gerektirip likit olmadığından icra inkar tazminatı isteminin yerinde olmadığı” gerekçesiyle,”1-Davanın kısmen kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının kısmen iptaline, takibin 125.476,38 TL asıl alacak ve 541,44 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacağa %10.50 ‘yi geçmemek üzere avans faizi işletilmesine, 2-İcra inkar tazminatı isteminin reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Her iki tarafın ticari defterlerinde alacak miktarı 243.788,00 TL olarak kayıtlı olmasına rağmen mahkemece gelir ve maliyet kalemleri bakımından ticari defter ve kayıtların hilafına mesnetsiz ve hatalı rakamlar tespit eden 1. bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, zarar gören vitrin camının maliyeti zaten daha önce düşülmüş olmasına rağmen bir kez daha kardan indirilerek hüküm tesis edildiğini ancak 22/09/2014 tarih ve 230.513,00 TL bedelli “… Mimari Danışmanlık Hizmeti” konulu faturanın bu mahsuba göre düzenlendiğini, alınan 3. bilirkişi raporunun gerek teknik gerekse hukuki açıdan doğru tespitler içerdiğini, ilk derece mahkemesinin gelir ve maliyet kalemleri bakımından hatalı tespit yaptığını, proje gelirlerinin 819.531,00 Euro, giderlerin ise 500.460,00 Euro (38.946,00 Euro cam bedeli dahil) olduğunu, bu hesap yapılırken geçerli olan Euro kuru 2,85 TL olup, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda ise 2,8715 TL olarak hesaplama yapıldığını, kur yüksek alındığı için gelir kalemlerinin düşük, Euro bazındaki gider kalemlerinin ise yüksek çıktığını, taraflar arasında … ve … AVM … mağazaları için iki ayrı sözleşme yapıldığını, davalıya toplam 1.295.463,00 TL fatura tanzim edildiğini, davalının ise 1.051.675,00 TL ödeme yaptığını, bu durumda bakiye tutarın 243.788,00 TL olup takibe konu fatura bedelinin ise 230.513,00 TL olduğunu, TBK’nun 102/1 maddesine herhangi bir açıklama olmaksızın yapılan ödemenin vadesi ilk önce gelen borca istinaden yapılmış sayılması gerektiğinden ve davalının yapmış olduğu ödemelere ilişkin bir açıklama yer almadığından ödemelerinin öncelikle vadesi daha önce olan … AVM projesine ilişkin olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu durumda davalının 2. sözleşmeye istinaden yapmış olduğu ödeme toplamının 259.322,00 TL (KDV dahil 306.000,00 TL) olduğunu, mahkemenin bu hususları göz ardı ederek 1. raporda ileri sürülen bir takım rakamları esas alarak re’sen hatalı hesaplama yaptığını, yine mahkemenin taraflar arasındaki ilk sözleşmeden bakiye kalan ve davalı tarafından ödenmeyen 13.725,00 TL bedeli davacı alacağına eklemesi gerekirken hatalı olarak 2. sözleşme bedelinden davalı lehine mahsup ettiğini, ayrıca alacağın her iki tarafın usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olup likit bir alacak olmasına rağmen icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin de hatalı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin 11/01/2018 tarihli bilirkişi raporunu dikkate alarak karar vermesinin usul hükümlerine göre yanlış olduğunu, davanın 13/06/2017 tarihli celsesinde davacı tarafa bilirkişi ücretini yatırması için iki haftalık kesin süre verilerek aksi halde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmesine rağmen kesin süre geçtikten sonra 29/06/2017 tarihinde gider avansının yatırıldığını, bu nedenle bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayılması ile birlikte davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kararın esasına ilişkin olarak yapılan ödemelerin eksik hesaplandığını, 1.raporda davacının takip ve dava tarihi itibariyle 42.076,96 TL alacaklı olabileceği, son raporda ise kırılan camın maliyete dahil edilmesi halinde davacıya ödenmesi gereken tutarın KDV dahil 58.691,38 TL olarak ilk raporla benzerlik taşıyan bir tespit yapıldığını, her iki raporda da davacıya dava tarihine kadar yapılan ödemelerin 649.000,00 TL’lik kısmının taraflar arasındaki ilk sözleşme olan … Center’da bulunan … Store projesi için yapıldığı, kalan ödemelerin ise … AVM’deki proje için yapıldığının tespit edildiği bu durumda dava konusu 2.proje için yapılan ödeme toplamının 386.060,00 TL olduğu, yine son rapor olan 11/01/2018 tarihli raporda .. AVm projesi uygulaması ile ilgili harcamaların 29/04/2014 tarihinde başladığı için sözleşme tarihinin bu tarihten önce olabileceğine işaret edilerek devamında davalı tarafından yapılan ödemelerin ne kadarlık kısmının ek işler için yapılan ödeme olduğunun davacı tarafından düzenlenen faturalardan tespit edilmesinin mümkün olmadığı çünkü davacının keşide ettiği tüm faturalara sadece … Store Mimari Danışmanlık Hizmeti şeklinde açıklama yaptığının zikredildiğini, bu nedenlerle davacıya yapılan ödemelerden 649.000,00 TL’lik ilk sözleşmeye ilişkin olan kısım dışında yapılan 386.060,00 TL ödemenin dava konusu projeye ilişkin olduğu ve ödemenin 2014 Nisan ayında başladığı iddialarının sübut bulduğunu, davacının ise bu ödemelerin 1.sözleşmedeki ek işler için olduğu iddiasını ispatlayamadığını, bu durumda bakiye kalan tutarın 1.raporda belirtilen 42.076,96 TL yada son raporda belirtilen KDV dahil 58.691,38 TL’den biri olması hakkaniyete uygun olacakken, mahkemenin ilk ödeme tarihini 04/06/2014 tarihinden başlatarak kararına dayanak teşkil ettiği rapora da itibar etmediğini, şantiye sahasında çalışan bazı personeller davalı çalışanı olsa da taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davacının şantiye alanında meydana gelebilecek tüm zarar ve ziyanın (hem davacı hem davalı çalışanlarının) sorumluluğunu açıkça kabul ettiğini ancak tüm zarar ve ziyandan sorumlu olmamak için cam kırılması sonucu meydana gelen zararın yarısını hemen üstlendiğini, davalının hak edişlerine yarı yarıya ortak olan davacının, bu kazancı karşısında şantiye şefi olarak sorumluluğunun da ağır olduğunu ayrıca bu zarar nedeniyle davalının hak edişinde kesinti yapılması nedeniyle zarara uğradığını ve sigortadan parasını alamadığını, davacının kesmiş olduğu faturaları hangi sözleşme için gönderdiğine dair açıklama olmadığından bu durumun davalı lehine yorumlanması gerektiğini beyanla, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca, verilen hizmete karşılık ödenmeyen fatura bedelinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından 230.513,00 TL asıl alacak + 1.113,09 TL (04/12/2014-19/12/2014 arası yıllık %11,75) işlemiş faiz olmak üzere toplam 231.626,09 TL alacağın, asıl alacağa işleyecek yıllık % 10,50 avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle 19/12/2014 tarihinde davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe dayanak belgenin 22/09/2014 tarihli “… Mimari Danışmanlık Hizmeti” açıklamalı 175.350,00 TL + 35.163,00 TL KDV = 230.513,00 TL bedelli fatura olduğu, ödeme emrinin davalıya 24/12/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 29/12/2014 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu, davanın İİK’nun 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Taraflar arasında ilk olarak … AVM’de … Store Mağazasının mimarlık hizmet işi için sözleşme imzalandığı, ardından ikinci olarak … AVM’de … Store Mağazasının mimarlık hizmet işi için sözleşme imzalandığı sabittir. Somut olayda ihtilaf; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasına konu fatura nedeniyle, davacının alacaklı olup olmadığı, varsa alacağın miktarı noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede; davacı … şirketi ile … “Yüklenici”, davalı … Mimarlık – …’ın “İşveren”, proje sahibi Apple firması, ona bağlı alt grup firmalar (… vb) veya ona bağlı taşeron firmaların “Ana Firma” olarak adlandırıldığı,2.maddesinde sözleşmenin konusunun; … AVM içerisindeki … Store … Center projesi uygulamasının proje yönetimi işi olduğu, 3.maddesinde sözleşme bedeli ve ödeme şekli başlığı altında, “İş bedeli … ile … firması arasında yapılan anlaşma ücreti ile sonradan ek işlerden de elde edilecek gelirlerin toplamından yapım ve çeşitli gider-masraflar çıktıktan sonra elde edilen gelirin % 50’sidir. Ödemeler bu proje kapsamında …-Ana firma arasındaki sözleşmede belirtilen ödemeler esas alınmak suretiyle Ana firma ödemeleri geldikten sonra 5 (beş) gün içerisinde yükleniciye aşağıdaki gibi yapılacaktır.1-… firmasının ilk ödemesine müteakip 70.000,00 TL + KDV 2-… firmasının 2. ödemesine müteakip 100.000,00 TL + KDV 3-… firmasının 3. ödemesine müteakip 100.000,00 TL + KDV 4-… firmasının son alınan ödemeden sonra taraflar arasında yapılacak toplam net karın belirlenmesi sonucunda ortaya çıkacak karın % 50’sidir. Bu belirlenen rakamdan …’ne ödenen toplam 270.000,00 TL çıkarılacaktır.” şeklinde düzenlndiği,5.maddesinde; yüklenicinin işin tüm süresi içinde şantiyede gerektiği sürelerde bulunmak ve iş yönetimini aksatmadan yerine getirmekle yükümlü olduğu, 6.maddesinde; “Yüklenici, kendisine, şirketine ve şirket çalışanlarına ait iş güvenliğinden ve sigortasından sorumludur. Yüklenici kendine ait riski kapsamında olan risklerin vuku bulması durumunda, sigorta tarafından herhangi bir nedenle karşılanmayan her türlü zarar, ziyan ve tazminat, Yüklenici tarafından karşılanacaktır. Bu durumda Yüklenici tarafından ödenmeyen zarar, ziyan ve tazminat eğer İşverene herhangi bir şekilde isnat edilirse / mal olursa bunlar işveren ve / veya Müşteri tarafından, Yüklenicinin sözleşme kapsamında her türlü alacağından ve teminatından nakden ve defaten mahsup edilebilir.”, 8.maddesinde yüklenicinin sorumlulukları ve diğer hükümler başlığı altında; b) Yüklenici proje kapsamında yapılacak tüm işlerin yönetiminden sorumludur. Tüm taşeronların projelendirme ve uygulama safhalarının eksiksiz yerine getirilmesi konusunda işlerin takip, organize ve istenilen kalitede sonuçlandırılmasını sağlamakta yükümlüdür.”, g) Yüklenici 3.maddeye istinaden alacağı her ödeme öncesinde … firması olarak İşverene fatura kesmek zorundadır.” düzenlemesinin yer aldığı anlaşılmıştır.Davacı tarafından 22/09/2014 tarih ve … no’lu, “… Mimari Danışmanlık Hizmeti” açıklamalı 175.350,00 TL + 35.163,00 TL KDV = 230.513,00 TL bedelli takibe konu fatura düzenlenmiştir. Davacı tarafından keşide edilen Kadıköy … Noterliğinin 25/11/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; davacının … AVM’deki … Mağazalarının proje yönetim işini gerçekleştirdiği, işin tamamlanmasını müteakip 22/09/2014 tarih ve 025975 sayılı KDV dahil 230.513,00 TL bedelli faturanın tanzim edilerek muhataba iletildiği ancak fatura bedelinin ödenmediği belirtilerek, fatura bedelinin 5 iş günü içerisinde ödenmemesi halinde yasal yollara başvurulacağı bildirilmiştir. İhtarname davalıya 26/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafından keşide edilen Kadıköy … Noterliğinin 12/12//2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin ise; davacının keşide ettiği ihtarnameye cevaben gönderildiği, davacıya ödenecek bir tutarın olmadığı, mutabakata varılmadığı, alacağın muaccel olmadığı, sözleşme hükümleri kapsamında davacının tüm işlerin yönetiminden ve risklerin vuku bulması durumunda sigorta tarafından herhangi bir nedenle karşılanmayan her türlü zarar ve ziyandan sorumlu olduğu, 2014 yılı Haziran ayında davacının yönetim ve sorumluluğunda olan mağazanın vitrin camının zarar gördüğü, zararın 52.000,00 Euro olduğu ve bu tutarın ana firma … tarafından davalının hak edişinden kesildiği, kalan bakiyenin ise işin yeniden yapılması için gereken masraflar olduğu, davacının sorumluluğu sırasında vuku bulan yangın ve meydana gelen zararın sigorta şirketi tarafından karşılanmadığı, davacıdan kaynaklanan zarar varken, taraflar arasında işin maliyeti konusunda henüz bir anlaşma sağlanmamışken ve iade faturası kesilmişken alacak iddiasının hakkaniyetle bağdaşmadığı belirtilerek, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 5 gün içerisinde taraflar arasında anlaşma sağlanması aksi halde davacının sorumluluğu altında vuku bulan zararların tazmini için yasal yollara başvurulacağı bildirilmiştir.Davalı tarafından 02/12/2014 tarih ve … no’lu, “… Mimari Danışmanlık Hizmeti … Mağazası” açıklamalı 126.779,66 TL + 22.820,34 TL KDV = 149.600,00 TL bedelli fatura düzenlenmiştir. Faturanın üzerinde “iade” ibaresi yer almaktadır. Davacı tarafından keşide edilen Beşiktaş …. Noterliğinin 05/01/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; 22/09/2014 tarih ve … sayılı KDV dahil 230.513,00 TL bedelli fatura ödenmediğinden icra takibi başlatıldığı ve ödeme emrinin tebliğ edildiği, bu tarihe kadar herhangi bir talepte bulunmayan davalının zarar-ziyan iddialarında bulunarak iade faturası tanzim ederek davacıya gönderdiği, davalının bu tutumunun TMK 2 maddesine aykırı olduğu belirtilmiş ve davalının gönderdiği 149.600,00 TL bedelli fatura, iade edilmiştir. Mahkemece, tarafların ticari defter ve kayıtları incelenerek rapor tanzim edilmesi için dosya mali müşavir bilirkişi … tevdi edilmiş, bilirkişi 06/11/2015 tarihli raporunda özetle; tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, takibe dayanak faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının 19/12/2014 takip tarihi itibari ile 243.788,00 TL alacaklı olduğu, bu alacağın takip miktarı kadar 230.513,00 TL’lik kısmının takip tarihinde 128 kodlu şüpheli ticari alacaklar hesabına virman yapıldığı, davalının ticari defter ve kayıtlarına göre davacının takibe dayanak faturası ve diğer faturalarının ticari defterlerde kayıtlı olduğu, dava ve takip tarihi itibari ile davalının ticari defterlerindeki kaydi verilere göre davacının 243.788,00 TL davalıdan alacaklı göründüğü, davalının 2013-2/14 takvim yılında davacıya toplam 1.051.675,00 TL ödeme yaptığı, ticari defterlerdeki borç alacak miktarının birbiri ile tutarlı olduğunu, takibe dayanak olan olmayan tüm faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafın davacı faturalarına yasal süresi içinde itiraz etmediği, faturaların davalı aleyhine borç doğurduğunun kabul edilmesi gerektiği, proje için toplam 1.393.253,78 TL maliyet oluştuğu, davacının dava konusu projeden 786.412,12 Euro karşılığı 2.258.235,23 TL gelir elde ettiği, bunun yanında işin maliyetlerine şantiye alanında kırılan ve yeniden sipariş edilen cam maliyeti olan 38.946,35 Euro karşılığı 111.164,57 TL’nin de eklenmesi gerektiği, toplam gelirden, maliyet ve cam bedelinin düşülmesi ile yarısına isabet eden 376.908,44 TL olduğu, buna göre davacının davalıdan alması gereken toplam miktarın 376.908,44 TL + 67.843,52 TL (KDV) = 444.751,96 TL olduğu, taraf defterlerine göre davalının davacıya 1.051.675,00 TL ödeme yaptığının görüldüğü, her ne kadar davacı bu ödemenin bir kısmının tarafların 550.000,00 TL + KDV = 649.000,00 TL bedelle anlaştığı ilk sözleşme nedeniyle ek işler için yapıldığını beyan etmiş ise de davacının faturalarında hangi iş için düzenlendikleri noktasında açıklık olmaması nedeni ile davacının bu iddiasının ispata muhtaç olduğu, dolayısı ile davacının dava konusu iş için davalıya yaptığı ödemeden 649.000,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 402,675,00 TL ödediği sonucuna varıldığı, bu miktarın davacı alacağından mahsup edilmesi ile bakiye alacağın 42.076,96 TL (444.751,96 TL – 402,675,00 TL) olduğu, davacının … sözleşmesinden önce yapılan ödemelerin Zorlu sözleşmesinde ortaya çıkan ek işler için yapıldığı iddiasının ispata muhtaç olduğu, ihtarnamenin tebliğ ile verilen sürenin bitim tarihi 04/12/2014 tarihinde temerrüt oluştuğu, bu tarihten takip tarihine işlemiş avans faizi miktarının 195,98 TL olduğu, davacının 230.513,00 TL alacağının benimsenmesi durumunda ise 04/12/2014 temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faiz miktarının 1.073,62 TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, mali müşavir bilirkişi …’den 28/03/2016 tarihli 2. bilirkişi raporu alınıştır. Raporda özetle; davalının kayıtlarına aldığı fatura borcuna karşılık olarak sözleşmede davacı yanın sorumluluğunda olduğunu iddia ettiği zarar ziyan tutarının mahsup edilmesini talep ettiği, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 6.maddesine göre kazaya davalı çalışanının sebebiyet vermesi nedeni ile davacının sorumluluğunun ortadan kalkmadığı, ana firma … tarafından davalı şirkete 11/09/2014 tarihinde zarar-ziyan kapsamında KDV hariç 111.164,57 TL ile sigorta şirketine açılan dava masrafı olarak avukatlara ödenen KDV hariç 10.000,00 TL olmak üzere 121.164,57 TL’nin KDV ilave edilerek yansıtma faturası düzenlenmek suretiyle davacı şirket alacağından mahsubunun gerektiği, davacı şirket tarafından sunulan hesap tablosunda KDV hariç 111.164,57 TL’nin maliyet hesaplarından düşüldüğü ve buna göre fatura düzenlendiği, bu anlamda davacının zarar ziyan faturasının 111.164,57 TL / 2 = 55.582,28 TL’lik kısmını faturaya dahil etmediği, davalının davacıya yansıtması gereken zarar-ziyan tutarının 111.164,57 TL’lik faturadan bakiye kalan 55.582,28 TL + 10.000,00 TL avukatlık ücreti toplamı 65.582,28 TL olduğu ve bu bedele 11.804,81 KDV ilave edildiğinde 77.387,09 TL’nin hesap edildiği, davalının yapılan ödemelerin dava konusu iş için yapılan avans ödemeleri olduğunu ortaya koyması gerektiği, yansıtılması gereken miktarın fatura bedeli olan 230.513,00 TL’den düşülmesi ile davacı alacağının 153.125,91 TL olduğu, bu bedelin 04/12/2014 temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faiz miktarının 627,39 TL olacağı belirtilmiştir. Mahkemece mimar …, finans uzmanı … ve ve sözleşme uzmanı …dan alının 11/01/2018 tarihli 3. bilirkişi heyet raporunda özetle; Dava konusu sözleşmenin tarihinin kesin olarak tespit edilemediği ancak bu sözleşmeye ilişkin harcamaların 29/04/2014 tarihinde başladığı, bu nedenle sözleşme tarihinin bu tarihten önce olabileceği, taraflar arasında iki sözleşme yapılarak her biri için ayrı fiyat belirlenmesine rağmen davacı tarafından düzenlenen faturalarda sadece “… Store Mimari Danışmanlık Hizmeti” açıklamasının yer aldığı, bu nedenle davalı tarafından yapılan ödemelerin ne kadarlık kısmının davacı tarafından ilk sözleşme gereği yapılan ek işler için olduğunun tespit edilmesinin mümkün olmadığı, Taraflara ait ticari defterlerde 11/12/2013 tarihine kadar davalının ödeme yaptığı toplam miktarın ve davacı tarafından düzenlenen faturalar toplamının 405.235,00 TL olduğu, 1. sözleşme bedeli 649.000,00 TL olduğu için bu bedelden ödenen 405.235,00 TL düşüldüğünde, bakiye kısmın 243.765,00 TL olarak hesap edildiği, bu durumda davalı tarafından 2014 yılında 1. sözleşmeye istinaden yapılması gereken bakiye ödemenin 243.765,00 TL olduğu, Davacı kayıtlarında davalı tarafından gönderilen 149.600,00 TL bedelli iade faturasının ters kayıt ile kapatıldığı, davalının yasal defterlerinde davacının düzenlediği dava konusu 230.513,00 TL bedelli faturanın yer aldığı, davalının kendi defterlerine göre 31/12/2014 tarihi itibariyle davacıya 13.725,00 TL + 230.513,00 TL = 243.788,00 TL borçlu olduğu, Kırılan camın maliyet unsuru olarak dikkate alınmaması halinde; Davalının projeden elde ettiği gelirin 786.412,12 Euro karşılığı 2.258.253,23 TL olduğu ve bu tutara …. Store Havalandırma Ünitesi için elde edilen hasılatın dahil olduğu, proje maliyetinin ise 1.393.253,78 TL (kırılan cam hesaba katılmaksızın) hesap edildiği, bu durumda proje karının 2.258.253,23 TL – 1.393.253,78 TL = 864.981,45 TL olduğu, karın eşit paylaşılacağı kararlaştırıldığından 864.981,45 TL / 2 = 432.490,72 TL hesaplandığı, % 18 KDV ile 510.339,06 TL olduğu, 2. sözleşme kapsamında yapılan ödeme 386.060,00 TL olduğu için bakiye bedelin 124.279,06 TL hesaplandığı, bu tutara daha önce davalı tarafından ödemesi yapılmayan 13.275,00 TL’nin dahil olduğu, ancak 13.275,00 TL için daha önce fatura kesildiğinden KDV dahil fatura kesilmeyen 2. sözleşme kapsamındaki bedelin 111.004,06 TL olduğu, davacının 2.sözleşme kapsamında düzenlediği dava konusu faturanın ise 230.513,00 TL olup davalı tarafından itiraz edilmeksizin ticari defterlerine işlendiği, TTK 21.maddesi uyarınca fatura içeriğinin kesinleştiği ve bu faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının 230.513,00 TL bedelli faturaya konu borcu kabul ettiği sonucuna varıldığı, Kırılan camın maliyet unsuru olarak dikkate alınması halinde; Davalının projeden elde ettiği gelirin 786.412,12 Euro karşılığı 2.258.253,23 TL olduğu ve bu tutara … Store Havalandırma Ünitesi için elde edilen hasılatın dahil olduğu, proje maliyetinin ise 111.164,57 TL kırılan cam maliyeti eklendiğinde 1.393.253,78 TL + 111.164,57 TL = 1.504.418,35 TL hesap edildiği, bu durumda proje karının 2.258.253,23 TL – 1.504.418,35 TL = 753.816,70 TL olduğu, karın eşit paylaşılacağı kararlaştırıldığından 753.816,70 TL / 2 = 376.908,35 TL hesaplandığı, % 18 KDV ile 444.751,38 TL olduğu, 2. sözleşme kapsamında yapılan ödeme 386.060,00 TL olduğu için bakiye bedelin 58.691,38 TL hesaplandığı, bu tutara daha önce davalı tarafından ödemesi yapılmayan 13.275,00 TL’nin dahil olduğu, Cam kırılması şeklindeki hasarın, 14/07/2014 günü davalı çalışanı …’ın mağaza cephe korumasının kapısını yükseltmek için metal profili keserken elindeki spiralı kaydırarak kıvılcımların mağaza vitrinine sıçramasına sebep olması şeklinde meydana geldiği, sözleşmedeki sorumluluk hükümleri uyarınca, kırılan camın davacı riski kapsamında olmadığı, davalının/davalı çalışanının verdiği zarardan davacının mesul tutulamayacağı, buna rağmen davacının kırılan camın zararını yarı yarıya üstlendiği ve faturayı bu şekilde düzenlediği, bu durumda davacının alacağının mahkemenin takdirine göre 230.513,00 TL veya 124.279,06 TL olduğu yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Sözleşme, dava ve karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nun 222. maddesinde “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” düzenlemesi yer almaktadır. Her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.Somut olayda davacının, davalı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, bu faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği de dikkate alındığında, davalının alacağının varlığının HMK’nın 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, davacının dava konusu edilen 8 adet faturayı ticari defterlerine kaydettiği, böylece davalının alacağını kanıtlamış olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacının faturaları ticari defterlerine kaydetmesinin davacının faturalarda yazılı mal ve hizmeti aldığına karine teşkil etmekte olduğu ve bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiştir…” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamı; “…Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.Somut olayda davacı birleşen davaya konu 9 adet faturayı 31/05/013 tarihinden 30/09/2013 tarihine kadar 9 ayrı mail ile gönderildiği ileri sürmekle birlikte, bu faturaları davalının ticari defterlerine kaydetmemiş olduğu, faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu maillerin gönderilmemiş olduğu iddia edildiği dikkate alındığında, takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. Eğer faturalar tebliğ edilmiş ise taraflar arasında kurulduğu kanıtlanan eser sözleşmesinde bedelde anlaşma yok ise yüklenici tarafından yapılan işler ile ilgili fatura düzenlenip iş sahibine tebliğ edilip iş sahibinin 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde içeriği ve fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden ayrıca mahalli piyasa rayiçleri ile iş bedeli tespitine gerek bulunmayacaktır (Yargıtay 15 HD. 04.05.2017 2017-140 Esas 2017/1900 Karar Sayılı İlamı). İtiraz edilmiş yahut tebliğ edilmemiş ise, itirazın niteliğine göre fatura konusu işin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, yapıldığı kanıtlanan işlerin bedeli sözleşme kapsamındaki imalâtlar yönünden sözleşme fiyatları ile sözleşme kapsamı dışındaki işler yönünden vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerinde göre bedeli belirlenip, faturalar ile ilgili yapılan ödemeler de düşürülerek asıl ve birleşen davalarda sonucuna göre karar verilmelidir…”,Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 12/09/2017 tarihli 2016/3888 E. 2017/2954 K. sayılı ilamı; “..Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen ve ticari defterlere de işlenen faturadaki alacak miktarı kadar iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. Aradan uzun zaman geçtikten sonra 17/08/2012 tarihli iade faturası davacı tarafa gönderilmiş ise de, bu işlemin alacağın varlığını ortadan kaldıran bir hukuki sonuç doğurmayacağı, takip konusu miktar sebebiyle davacının alacaklı olduğunun da saptanmış olması sebebiyle bu miktar üzerinden davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.”,Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 14/01/2020 tarihli 2019/1984 E. 2020/62 K. sayılı ilamı; “..Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgili yapılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte davalı aşamalardaki beyanları ile akdi ilişkinin varlığını kabul etmiştir. Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, itiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir. Somut olayda davacı tarafından düzenlenen ve takibe dayanak yapılan faturanın ihtarname ekinde davalıya tebliğ edildiği ancak davalı tarafından faturaya yasal süresinde itiraz edildiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda fatura içeriğinin kesinleştiğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi ve istinaf başvurusunun reddi doğru olmamış davalı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklindedir.Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Vergi Usul Kanunu’nun 231/5. maddesine göre; fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi kapsamında faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek kullanan kimse, bu faturanın ticari defterlerine kaydı gereken bir belge olduğunu, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayılır. İlk derece mahkemesince taraflara ait ticari defterler ve kayıtlar üzerinde yaptırılan incelemede, dava konusu faturanın her iki şirket kayıtlarında yer aldığı, kayıtların birbirini doğruladığı, borç/alacak miktarlarının aynı olduğu tespit edilmiştir. Ancak fatura bedellerinin ödenmediği de her iki tarafın kayıt ve beyanları ile sabittir. Davalı tarafça faturalara itiraz edilmediği, verilen hizmetin eksik/kusurlu/ayıplı olduğuna ilişkin bir bildirimde bulunulmadığı gibi faturaların davalı ticari defterlerine işlendiği sabit olup, 22/09/2014 tarihli faturanın davalı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesine rağmen sonradan 02/12/2014 tarihinde iade fatura düzenlemesi ise emsal ilamlarda belirtildiği gibi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Ayrıca takibe konu fatura cam bedelinin yarı maliyeti dikkate alınarak tanzim edilmiştir. Yapılan bu açıklamalar uyarınca 6100 sayılı HMK’nun 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi de dikkate alındığında, davacının alacağını ispatladığının kabulü gerekmektedir. Mahkemece asıl alacak yönünden kabul kararı verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi hatalıdır. Davacı tarafından keşide edilen Kadıköy …. Noterliğinin 25/11/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile fatura bedelinin 5 iş günü içerisinde ödenmemesi halinde yasal yollara başvurulacağı bildirilmiş, ihtarname davalıya 26/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. İhtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 5 iş günü eklendiğinde temerrüt tarihi 04/12/2014 tarihidir. İşlemiş faizin bu tarih esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Avans faizi oranı 27/12/2013-13/12/2014 tarihleri arası %11,75, 14/12/2014-30/12/2016 tarihleri arası %10,50’dir. Temerrüt tarihi 04/12/2014, takip tarihi 19/12/2014 olduğundan; 04/12/2014-13/12/2014 tarihleri arası 10 gün için işlemiş faiz miktarı; 230.513,00 X 10 gün X 11,75 / 36500 = 742,06 TL ve 14/12/2014-18/12/2014 tarihleri arası 5 gün için işlemiş faiz miktarı; 230.513,00 X 5 gün X 10,50 / 36500 = 331,55 TL olmak üzere toplam işlemiş faiz 742,06 TL + 331,55 TL = 1.073,61 TL hesap edilmiştir. Bu durumda 230.513,00 TL asıl alacak + 1.073,61 TL işlemiş faiz = 231.586,61 TL toplam alacak miktarı hesap edilmiştir. İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Dava konusu alacak, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca düzenlenmiş, faturaya dayalı, davalı tarafından ticari defterlerine işlenmiş likit bir alacak olduğundan, kabul edilen alacak tutarı 231.586,61 TL’nin % 20 oranında hesap edilen 46.317,32 TL icra inkar tazminatının, davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca hüküm tesis edilerek; davanın kısmen kabulüne, davalının takip dosyasına vaki itirazının kısmen iptaline, icra takibinin 230.513,00 TL asıl alacak + 1.073,61 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 231.586,61 TL üzerinden devamına, asıl alacağa davacının yıllık % 10,50 avans faizi talebini aşmamak kaydıyla değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına ve alacak miktarı 231.586,61 TL’nin % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalı vekilinin istinaf isteminin ise HMK’nun 353/1.b.1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.1 bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/35 E. 2018/180 K. sayılı 13/02/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,a-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasına vaki İTİRAZININ KISMEN İPTALİNE, takibin 230.513,00 TL asıl alacak, 1.073,61 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 231.586,61 TL üzerinden DEVAMINA, asıl alacak 230.513,00 TL’ye takip tarihinden itibaren davacının yıllık %10,50 oranında faiz talebini geçmemek kaydıyla değişen oranlarda avans faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,b-Alacak tutarı 231.586,61 TL’nin % 20 oranında hesap edilen 46.317,32 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,c-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 15.819,68 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça yatırılan 2.797,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.022,13 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına (İlk Derece Mahkemesince düzenlenen 31/05/2018 tarih ve 2018/148 no’lu harç tahsil müzekkeresinin denetlenerek dikkate alınmasına),ç-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvuru harcı ve 2.797,55 TL peşin harcın toplamı olan 2.825,25 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan, bilirkişi ücreti ve posta masrafı toplamı 3.025,00 TL yargılama giderinden, davanın kabul/ret oranına göre hesaplanan 3.021,97 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına e-Davalı tarafından yapılan 225,00 TL yargılama giderinden, davanın kabul/ret oranına göre hesaplanan 0,23 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,f-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 24.661,06 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,g-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 42,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,ğ-HMK’nın 333. Maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri yönünden,a-Davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacı tarafça yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,c-Davacı tarafça yapılan 134,00 TL harç ve 34,64 TL posta masrafı toplamı 168,64 TL istinaf yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,ç-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,d-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 8.608,27 TL istinaf karar harcından, davalı tarafça yatırılan 2.152,06 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.456,21 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,e-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,f-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/06/2021