Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/261 E. 2021/552 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/261
KARAR NO : 2021/552
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/114
KARAR NO : 2018/100
KARAR TARİHİ: 30/01/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/05/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşme edimlerini yerine getirdiğini, davalı şirketin inşaatı zamanında tamamlayamaması üzerine sözleşmeyi uygulamaya devam ettiğini, çalışmalarını sürdürdüğünü, taraflar arasındaki sözleşmenin 01/06/2015 tarihinden sonra da devam ettiğini, Haziran-Temmuz-Ağustos aylarına ait ödemeleri aldığını ancak Eylül-Ekim-Kasım aylarına ilişkin ücretlerin ödenmediğini, davalı tarafça faturalara süresinde itiraz edilmediğini, müvekkili şirket sözleşme konusu edilmlerini gereği gibi yerine getirdiği için alacağı ve haklılığının sabit olduğunu, ödenmeyen fatura bedelleri 42.480,00 TL’lik alacağın tahsili için İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasını ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini beyanla, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini ve alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla icra-inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında danışmanlık sözleşmesi imzalanmış ise de sözleşme gereği davacı tarafın vermiş olduğu tüm tavsiye ve tekliflerin hatalı çıktığını, maliyetler arasında fahiş fark olduğunu, değerleme çalışmalarının yapılmadığını, proje yönetim hizmetinin yerine getirilmediğini, 1.825.000,00 TL olan iş teklifinin iş yapım sürecinde toplam 3.600.000,00 TL’ye kadar çıkarıldığını bu nedenlerle Beyoğlu … Noterliği’nde tanzim edilen … nolu 04/01/2016 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedilerek, 03/10/2014-21/08/2015 tarihleri arasında yapılan toplam 127.440,00 TL’nin ve sözleşme kapsamı dışında haksız olarak tahsil edilen 14.160,00 TL’nin iadesinin istenildiğini, davacı tarafından gönderilen toplam bedeli 56.640,00 TL olan 4 adet fatura iade edilerek ödeme yapılmayacağının bildirildiğini, mekanik ve elektrik işlerinde çıkan 1.775.000,00 TL farkın (zararın) tazminin talep edildiğini, yine Beyoğlu …. Noterliği’nde tanzim edilen 2016/206 nolu 05/01/2016 tarihli ihtarnamede ise, Beyoğlu … Noterliği’nde tanzim edilen 2016/105 nolu 04/01/2016 tarihli ihtarnamesine ek olarak izmetin davacı tarafından gereği gibi verilmemiş olması sebebiyle müvekkili şirketin Hilton ismiyle faaliyetine 1 yıl boyunca başlayamaması, taahhüt edilen işlerin eksik ve hatalı olarak yapılması nedeniyle müvekkili şirketin itibar kaybı ve maddi kayba uğradığı belirtilerek kayıpların tazmininin talep edildiğini, bu ihtarnamelerin ardından davacı tarafça kötüniyetli olarak takip başlatıldığını, sözleşme konusu hizmetlerin yerine getirildiği yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, üzerine düşen edimleri yerine getirmemesine rağmen haksız olarak ücret aldığını, açıklanan nedenlerle davacının değil müvekkilinin alacaklı olduğunu beyanla, davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/114 E. 2018/100 K. sayılı ve 30/01/2018 tarihli kararı ile; “Dava, danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibinde vaki itirazın iptali ve takibin devamına ilişkindir.Tarafların bildirdiği delil ve belgeler icra dosyası getirtilerek dosya içine alınmış, davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak davalının ticari defter ve belgelerin usulüne uygun olarak tutulduğu, davaya konu faturaların ticari defterlerine kaydedildiği, ticari defterlerinde davacıya borcunun olmadığı ancak davalının davaya konu faturanın davacıya ödendiğine ilişkin herhangi bir dekonta veya dekont bilgisine rastlanmadığı rapor edilmiştir. Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davacının sözleşmeye dayalı olarak sunmuş olduğu hizmetin karşılığı olarak usulüne uygun fatura düzenleyip davalıya tebliğ ettiği, fatura konusu mal ve hizmetin davalının ticari defter ve kayıtlarında usulüne uygun olarak borç kaydı olarak işlendiği, bu suretle davalının kendi ticari defter ve kayıtlarına göre davacıya borçlu olduğu sabit olup bu borcun ödendiğine ilişkin herhangi bir kayıt ve belge dosya da bulunmadığı gibi davalının da bu yönde bir savunmasının bulunmadığı aksine davacının sözleşme göre edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle yapılan ödemelerin iadesi ve zararın tazmini gerektiği savunulduğu, davalı tarafından davacıya gönderilen 04/01/2016 tarihli ihtarnamede davalı şirketin sunulan hizmet karşılığında davacı şirkete ödemeyi taahhüt ettiği 01/10/2014-01/06/2015 tarihleri arası 8 aylık döneme ilişkin 96.000 TL + KDV bedelinin sözleşmeye uygun olarak aylık 12.000 TL olarak ödeme süreleri içinde eksiksiz ödendiğini, toplamda 03/10/2014 tarih ve 21/08/2015 tarihleri arasında ekstra kesilen fatura ve talepler ile birlikte toplam 127.440,00 TL ödeme yapıldığının beyan edildiği, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık noktasının 01/06/2015 tarihinden başlayıp 21/08/2015 tarihine kadar geçen döneme ilişkin faturalandırılan proje yönetimi hizmet bedelinin 01/09/2015-01/10/2015-02/11/2015 tarihli faturalara konu hizmetin (14.160*3 =42.480 TL ) davalı yana teslim edilip edilmediği noktasında toplandığı, davalının sözleşmeyi feshinin 04/01/2016 tarihi olduğu gözetildiğinde fesih tarihinden önceki döneme ilişkin hizmetin alındığı hususunun davalının ticari defter ve kayıtlarına da işlenmiş olan bu faturalar dolayısıyla sabit olduğu, usulüne uygun tutulmuş olsun ya da olmasın ticari defterlerin sahibi aleyhine delil teşkil ettiği (Benzer Yargıtay 19. HD 27/6/2012 tarih, 3164/10644 sayılı kararı) dikkate alınarak davalının bu yöndeki savunmasına itibar edilmeyerek davanın kabulüne, itirazın iptaline karar vermek gerekmiş, alacağın sözleşme ile kararlaştırılmış faturaya dayalı likit nitelikle alacak olması dikkate alınarak davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan 30/09/2014 tarihli danışmanlık sözleşmesinin amacının Kahramanmaraş ilinde yapılacak … Projesi Organizasyonu ve Proje Yönetimine ilişkin olarak davacı şirketten öneri ve tavsiyeler alınmasına ilişkin olduğunu ancak davacı şirketin danışmanlık sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini gereği gibi ifa etmediğini, vermiş olduğu tüm tavsiye ve tekliflerin hatalı çıktığını, davacı şirket tarafından projenin elektrik işlerine 850.000,00 TL, mekanik işlerine ise 975.000,00 TL olmak üzere toplam 1.825.000,00 TL fiyat teklif edilmesine rağmen ilgili teklifin projenin yapım sürecinde toplam 3.600.000,00 TL’ye kadar çıkarıldığını, davacı danışmanlık şirketinin basiretsizliğinin müvekkiline pahalıya patladığını ve projede telafisi güç hatalara sebebiyet verdiğini, müvekkilinin milyonlarca lira zarara uğradığını, bu nedenle Beyoğlu 20. Noterliği’nde tanzim edilen 00105 nolu 04/01/2016 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, mahkemece talimat yoluyla müvekkili şirket defterleri incelenerek alınan bilirkişi raporunda, ticari defterlerin açılış ve kapanışlarının zamanında yaptırıldığı, davaya konu faturaların ticari defterine kayıtlı olduğu, ticari defterler uyarınca davacıya borcu gözükmediği, davaya konu faturaların ödendiğine ilişkin olarak herhangi bir dekont veya belgeye rastlanmadığının belirtildiğini ancak raporun eksik tanzim edildiğini, uyuşmazlığın çözümü için dosyanın davacı tarafın ticari defterleri de incelendikten sonra, “inşaat mühendisi – hukukçu – turizm otelci – muhasebeci” bilirkişilerden oluşan heyete tevdi edilmesi gerekirken, kısıtlı ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verildiğini, taraflar arasındaki tek uyuşmazlığın alacak – verecek hesabı olmayıp, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davacının edimlerini yerine getirip getirmediği, sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı hususlarının tespitinin gerektiğini, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 222/4 uyarınca müvekkili şirketin ticari defterlerindeki kayıtlar birbirini doğruladığı için aleyhe delil teşkil etmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin ticari defterlerinde davaya konu borç görünmediği için ödemeye ilişkin herhangi bir belge olmamasının aleyhe delil teşkil etmeyeceğini, yerel mahkemenin hem ispat yükünü müvekkiline yüklediğini hem de yeni bir bilirkişi raporu almaksızın davayı kabul ederek, ispat hakkının kullanılmasına izin vermediğini, sözleşmenin feshinin hukuka uygun olup olmadığının bilirkişilerce incelenmediğini, gerekçeli kararda bu hususun dile getirilmediğini, davacının defterleri incelemeyerek sadece müvekkilinin defterleri incelenerek karar verildiğini beyanla kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava, taraflar arasında 30/09/2014 tarihinde imzalanan proje yönetimi ve danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan 2015 yılı Eylül-Ekim-Kasım aylarına ilişki her bir 14.160,00 TL olmak üzere toplam 42.480,00 TL fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında, davacı tarafından 42.480,00 TL cari hesap alacağının tahsili istemiyle 07/01/2016 tarihinde başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emri davalıya 11/01/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafından 12/01/2016 tarihinde itiraz edilmiş, itiraz dilekçesi davacı vekiline 15/01/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup dava 02/02/2016 tarihinde 1 yıllık yasal süre içerisinde açılmıştır.Somut dosyada ihtilaf, taraflar arasında 30/09/2014 tarihinde imzalanan proje yönetimi ve danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan, dava konusu faturalar nedeniyle davacının alacaklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davacının “danışman”, davalının “işveren” olarak yer aldığı, 30/09/2014 tarihinde imzalanan proje yönetimi ve danışmanlık hizmet sözleşmesinin konusu 2.maddede “İşveren tarafından Kahramanmaraş ilinde yapımına başlanacak … Projesi için Proje Organizasyonu (tasarım ekipleri organizasyonu, işletme firması ile tasarım organizasyonu, bütçe ve nakit akışı organizasyonu) ile Proje Yönetimi (ihale, bütçe, sözleşme, zaman ve kalite yönetimi) hizmetlerinin verilmesidir.” şeklinde belirtilmiştir.Sözleşmenin 3.maddesinde danışmanın (davacının) Proje Organizasyonu kapsamında vereceği tasarım ekipleri organizasyonu, işletme firması ile tasarım organizasyonu, bütçe ve nakit akışı organizasyonu ile Proje Yönetimi kapsamında vereceği ihale, bütçe, sözleşme, zaman ve kalite yönetimi hizmetleri ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir. Sözleşmenin 7.maddesinde; sözleşmenin imzalanmasını takiben hizmet süresinin 8 ay olup, 01/10/2014 tarihinde başlayarak 01/06/2015 tarihinde sona ereceği belirtilmiş, Sözleşmenin 9.maddesinde; proje organizasyonu ile proje yönetimi hizmeti bedelinin aylık bazlı yapılacak ödemeler için 8 ay boyunca aylık 12.000,00 TL + KDV olmak üzere toplamda 96.000,00 TL + KDV olduğu, ödemelerin her ayın 1. ve 5. günleri arasında yapılacağı, işveren haklı bir nedene dayanmadan sözleşmeyi feshettiği takdirde sözleşme bedelinin kalan kısmının tamamını ödemekle yükümlü olduğu, sözleşmenin gerekleri işverenden kaynaklanan nedenlerle gerçekleşmediği takdirde işveren tarafından sözleşme konusu hizmet için kararlaştırılan ücret toplamının tamamının danışmana ödeneceği, Sözleşmenin 10.maddesinde; tarafların karşılıklı mutabakat sağlayarak yazılı bir anlaşma ile sözleşmeyi her zaman feshedebileceği, işveren tarafından sözleşme imzalandıktan sonra mücbir sebepler ve/veya danışmanın hizmetlerinde kusur olduğu durumlar dışında sözleşmenin haksız sebepten feshi halinde sözleşme bedelinden geri kalan kısmı herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın 5 gün içerisinde ödemekle yükümlü olduğu, işverenin çalışmalarından memnun olmadığı veya eksik gördüğü durumlarda haklı sebeplerini yazılı olarak danışmana ileteceği ve danışmanın bu yazılı talebi aldıktan sonra 10 (on) takvim günü içerisinde bu kusur ve eksiklikleri düzeltmemesi durumunda işverenin sözleşmeyi tek taraflı feshetme ve bu noktadan sonraki sözleşmeye dair ücret ödememe hak ve yetkisine sahip olduğu düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince davacı şirket ticari defter ve kayıtları incelenmeksizin, davalı şirket kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde tanzim edilen bilirkişi raporunda; davalının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, kayıtların “toplu ödeme fişi” açıklaması ile kapatıldığı ancak toplu ödeme fişlerinin ayrıntısına ilişkin herhangi bir dekont bilgisinin olmadığı, ticari defterlerinde davacıya borcunun olmadığı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 222. maddesinde “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükümleri yer almaktadır.Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.Somut olayda davacının, davalı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, bu faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği de dikkate alındığında, davalının alacağının varlığının HMK’nın 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir.Bu durumda mahkemece, davacının dava konusu edilen 8 adet faturayı ticari defterlerine kaydettiği, böylece davalının alacağını kanıtlamış olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacının faturaları ticari defterlerine kaydetmesinin davacının faturalarda yazılı mal ve hizmeti aldığına karine teşkil etmekte olduğu ve bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiştir…” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamı; “…Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.Somut olayda davacı birleşen davaya konu 9 adet faturayı 31/05/013 tarihinden 30/09/2013 tarihine kadar 9 ayrı mail ile gönderildiği ileri sürmekle birlikte, bu faturaları davalının ticari defterlerine kaydetmemiş olduğu, faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu maillerin gönderilmemiş olduğu iddia edildiği dikkate alındığında, takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. Eğer faturalar tebliğ edilmiş ise taraflar arasında kurulduğu kanıtlanan eser sözleşmesinde bedelde anlaşma yok ise yüklenici tarafından yapılan işler ile ilgili fatura düzenlenip iş sahibine tebliğ edilip iş sahibinin 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde içeriği ve fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden ayrıca mahalli piyasa rayiçleri ile iş bedeli tespitine gerek bulunmayacaktır (Yargıtay 15 HD. 04.05.2017 2017-140 Esas 2017/1900 Karar Sayılı İlamı). İtiraz edilmiş yahut tebliğ edilmemiş ise, itirazın niteliğine göre fatura konusu işin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, yapıldığı kanıtlanan işlerin bedeli sözleşme kapsamındaki imalâtlar yönünden sözleşme fiyatları ile sözleşme kapsamı dışındaki işler yönünden vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerinde göre bedeli belirlenip, faturalar ile ilgili yapılan ödemeler de düşürülerek asıl ve birleşen davalarda sonucuna göre karar verilmelidir…” şeklindedir.Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Vergi Usul Kanunu’nun 231/5. maddesine göre; fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek kullanan kimse, bu faturanın ticari defterlerine kaydı gereken bir belge olduğunu, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayılır. İlk derece mahkemesince davalı şirket kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde, dava konusu faturaların davalı şirket defterlerine kaydedildiği tespit edilmiştir. Ancak ödeme yapıldığına dair bir iddia ve delil bulunmamaktadır. Fatura bedellerinin ödenmediği her iki tarafın aşamalardaki beyanları ile sabit olup, davalı taraf verilen hizmetin eksik ve kusurlu olduğu iddiasıyla fatura bedellerini ödemediğini cevap dilekçesinde açıkça beyan etmiştir. Davalı tarafça faturalara itiraz edilmediği, verilen hizmetin eksik/kusurlu/ayıplı olduğuna ilişkin bir bildirimde bulunulmadığı, faturaların davalı tarafça ticari defterlerine işlendiği sabit olup, emsal ilamlarda belirtildiği gibi HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca davacının alacağını ispatladığının kabulü gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilemediğinden, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.901,80 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 761,35 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.140,45 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/05/2021