Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/246 E. 2021/217 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/246
KARAR NO : 2021/217
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/750 Esas
KARAR : 2018/144
KARAR TARİH 07/02/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin sinema sektöründe hizmet verdiğini, müvekkil şirket davalı müvekkili şirkete ihtilaf konusu faturaların keşide edildiği 2012 yılında birtakım hizmetler sunduğunu, iş bu hizmetlerin karşılığı olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. Maddesi uyarınca tacirlerin ücret isteme hakkından istifade etmek maksadıyla keşide ettiği faturaları davalı şirkete tevdi ettiğini, ticari münasebet gereği davalı şirket yetkililerinden fatura bedelleri talep edildiğini, davalı şirketin ücreti ödeyeceğini beyan etmesine rağmen herhangi bir ödeme gerçekleşmediğini, bunun üzerine keşide edilen faturaya istinaden 30/03/2016 tarihinde İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esasında kayıtlı dosyası ile davalı şirkete karşı icra takibi başlatıldığını, borca itiraz edildiğini, bu nedenlerle borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde;müvekkili şirket ile davacı şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, karşılıklı kesilen faturalar gereği müvekkili şirketin ödeme yaptığını, davacı taraf haksız ve kötüniyetli olarak sebepsiz zenginleşmesine neden olacak talep ettiğini, müvekkili ticari defterleri ve cari hesabı incelendiğinde icra takibinden önce ödeme yapıldığının görüleceğini, ayrıca davacı taraf açmış oldukları icra takiplerinden haksız olarak faiz de talep ettiğini, takipten önce herhangi bir temerrüt oluşmadığını, geçmişe yönelik faiz isteminin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, tanık deliline kabul etmediklerini, bu nedenlerle davacının davasının reddine, davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, mahkemenin 2016/747, 2016/748, 2016/749, 2016/750 esas sayılı dosyaları aralarında hukuki ve fiili bağ bulunduğundan birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Davacı vekili 20/06/2017 tarihli dilekçe ile ön inceleme duruşmasına katılamayacağını, mazeretinin kabulü ile duruşma gününün uyaptan öğrenilmesine karar verilmesini talep ettiğini, 21/06/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında bilirkişi incelemesi için gerekli 400 TL gider avansının 2 haftalık kesin süre içinde davacı vekili tarafından depo edilmesi ihtarı yapıldığını, HMK 25 gereği davacı vekilinin talebi ile bağlı kalınarak yine HMK 30 gereği tebligat çıkarılmamış, aradan geçen süreye rağmen davacı vekili tarafından duruşma günü uyaptan öğrenilmesine rağmen gider avansının 07/02/2018 tarihli duruşma gününe kadar yatırılmadığı anlaşılmakla davanın HMK 114/1-g ve HMK 115/2 maddeleri gereği usulden reddine” karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ön inceleme duruşmasına mazeret dilekçesi sunduğunu ancak duruşma zaptının kendilerine değil duruşmaya katılan davalıya tebliğ edildiğini, kendisine tebligat yapılmadığından bilirkişi ücretinin yatırılması için mahkemece verilen kesin sürenin de işlemeye başlamayacağını bu nedenle müvekkilinin hak arama özgürlüğü mahkemece kısıtlandığından mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE 6100 sayılı HMK’nun 355/1 maddesi uyarınca, istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağına dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece 6100 Sayılı HMK’nun 114-1-g ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. HMK’nın 114. madesinin “g” bendinde gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, aynı Kanun’un 115. maddesinin 1. fıkrasında, bu koşulun mevcut olup olmadığını mahkemenin kendiliğinden araştıracağı, ikinci fıkrasında ise, bu şartın noksanlığı tespit edilirse davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür. HMK’nın “Harç ve Avans Ödemesi” başlıklı 120. maddesinin birinci fıkrası, harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı, dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya iki haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir. HMK’nın 324. maddesinin birinci fıkrasında ise; “Taraflardan herbiri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin sürede yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler” hükmü düzenlendikten sonra, ikinci fıkrasında, tarafların bu yükümlülüğü yerine getirmemesi halinde delil ikamesinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür. (HGK’nın 26/04/2006 tarih ve 2006/12-259 Esas, 2006/231 Karar sayılı kararı, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 10/01/2017 tarih 2016/32756 Esas 2017/197 Karar, 20/10/2015 tarih 2015/24187 Esas 2015/25102 Karar sayılı kararları). 325. maddeye göre ise “Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir”. HMK.’un 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenlemenin 324. Maddedeki delil ikamesi için avans kuralı ile birlikte değerlendirilmesi ve dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerekir. Dolayısı ile delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinde ayrılması, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması gerekir. Tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı HMK.’un 324. Maddesi düzenlemesi karşısında yoktur. Ayrıca delil ikamesi avansının da ispat külfetine göre taraflara yükletilmesi gerekir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekilinin 21/06/2017 tarihli ön inceleme duruşmasına mazeret dilekçesi sunduğu, mahkemece mazeretin kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen davacının yokluğunda ön inceleme duruşmasına geçildiği, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, 400,00 TL bilirkişi ücretinin davacı tarafça 2 haftalık kesin süre içerisinde yatırılmasına, ticari defterlerin inceleme gününde hazır edilmesine, aksi halde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı hususu davacı vekilinin yokluğunda ihtar edildiği, davacı vekilinin duruşma gününün uyaptan öğrenileceği beyanı üzerine duruşma zaptının davacı vekiline tebliğ edilmediği gibi bilirkişi ücretinin yatırılması hususunda davacı vekiline usulüne uygun ihtar çıkartılmadığı, 07/02/2018 tarihli duruşmada bilirkişi ücreti yatırılmaması sebebi ile HMK 114/1-g ve HMK 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür.Dosya kapsamına göre davacı vekili, dava açılırken adliye tevzi bürosunca düzenlenen form ile harçların yanı sıra “155,00 TL” gider avansını adliye veznesine yatırmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere delil avansı gider avansı içerisinde gösterilemez. Mahkemece, gider avansı dışında delil ikamesine yönelik avans isteniyor ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesine göre değil, 324. maddesine göre işlem yapmalıdır. Bu nedenle davacının dava açarken gider avansını yatırdığından mahkemece yanlış değerlendirmeyle bahsi geçen 400,00 TL bilirkişi ücretinin delil ikame avansı olarak değil de dava şartı olan gider avansı olarak değerlendirilmesi hatalıdır. Kabule göre; davacı vekili ön inceleme duruşmasına mazeret dilekçesi sunmasına ve mazeretin kabul edilmesine rağmen yokluğunda ön inceleme duruşmasına geçildiği, bilirkişi ücretinin yatırılması için davacı vekiline usulüne uygun ihtar çıkartılmadığı gibi kesin sürenin sonuçları da ihtar edilmediği bu nedenle davacının savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmıştır. Savunma hakkı, Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın, hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar. ( Yargıtay 22. H.D. 22/06/2020 tarih 2017/29720 E. 2020/6157 K. Sayılı ilamı)Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun Kabulü İle İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/750 E. 2018/144 K. 07/02/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca alınması gereken 98,10 TL harcın hazineye İRAT KAYDINA,4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde İADESİNE,5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/03/2021