Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/237 E. 2021/583 K. 02.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/237
KARAR NO: 2021/583
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/202
KARAR NO: 2017/723
KARAR TARİHİ: 29/09/2017
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 02/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi iken kooperatif üyeliği nedeniyle tahsis edilen Kocaeli ili, Gebze ilçesi, … Mah., … ada, … pafta, … parsel sayılı taşınmazdaki 32/5533 arsa paylı … Blok … Kat … nolu bağımsız bölümü 11/02/2011 tarihinde … isimli 3. kişiye sattığını fakat üyelik haklarını ve mükellefiyetlerini alıcının sonradan kötü niyetli bir şekilde devralmaktan vazgeçmesi nedeniyle devredemediğini, üyeliğinin sürdürülmesinde kendisi açısından hiçbir menfaati kalmaması nedeniyle müteaddit defalar kooperatif yönetimine üyelikten çıkartılmasına ilişkin talebini iletmesine rağmen kooperatif yönetimi tarafından talebinin dikkate alınmadığını, sadece aidat alabilmek adına kendisinin üyeliğinin devamında hiçbir hukuksal menfaat kalmadığı halde müvekkilinin kooperatif üyeliğinin devam ettirildiğini, nitekim müvekkiline usulüne uygun olarak hiçbir genel kurul toplantısına davet edilmemiş olduğunu belirterek; davacı müvekkilinin kooperatif tarafından tahsis edilen bağımsız bölümü 3.kişilere satmış olduğu 11/02/2011 tarihinden itibaren 5.400,00 TL borçlu olmadığının tespitine, olmadığı takdirde istifanın davalı tarafa noterlik aracılığı ile yapılan tebliğ tarihinden itibaren kooperatife borçlu olmadığının tespitine, davalı kooperatif tarafından başlatılacak kötü niyetli icra takiplerinin durdurulması açısından ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davacı müvekkilinin noterce keşide edilmiş istifasının davalı kooperatife ulaştığı anda ortaklıktan çıkmanın gerçekletiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının müvekkil konut yapı kooperatifinin ortağı olup kooperatif tarafından tahsis edilen dairenin davacıya tapuda devrinin ve tesliminin yapıldığını, davacının tapuda devir aldığı ve ortağı olduğu konut yapı kooperatifi tarafından teslim edilen daireyi üçüncü kişiye sattığını, davalı Kooperatifin çevre düzenlemesi yapılmadan ve müteahhide olan borçları ödenmeden üyelere evlerini verdiğini, müteahhidin çevre düzenlemesi yapım işi, hem kalan eksik işler ile hem de geçmişten gelen borçlardan dolayı alacağı olduğunu, Gebze 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/671 Esas sayılı dosyasında müteahhidin kooperatiften alacağı ile ilgili dava görüldüğünü, mahkemenin görevsizlik kararı vererek iş bu dosyayı mahkememize gönderdiğini, mahkememizin 2016/583 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davacı müteahhidin davalı kooperatiften 1.366.025,32 TL alacaklı olduğuna karar verildiğini, iş bu borçtan dolayı 8 üyenin evinin satıldığını, bu üyelerin evlerini alamadığını, davacının üyelikten çıkmasının kooperatifi zor duruma düşüreceğini, diğer üyelere de örnek olacağını, davacının dilekçesinde dairenin satışı nedeniyle kooperatif ortaklığında kalması için hiçbir hukuki yararının bulunmadığı yönündeki beyanının iyiniyet kurallarına aykırı niyet ve davranış içinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koyduğunu, kooperatif ortağı olarak daireyi almakla kendi çıkarına olanı kabul etmiş ancak daireyi elde etmek için oluşturulan ortaklığın külfetlerinden kurtulmak için bir an önce ortaklıktan çıkmak için çaba gösterdiğini, daireyi alan kişiye ortaklığın külfetini yüklemeye çalıştığını, üçüncü kişinin bunu kabul etmemesi nedeniyle de bu külfeti kooperatifin üstünde bırakmaya çalıştığını, ancak bugüne kadar elde ettikleri çıkarların karşığında kooperatifin halen devam eden yükümlülüklerini üstlenmedikleri takdirde ortağı sebepsiz olarak zenginleşmiş olacağını belirterek davanın dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi sebebiyle reddine karar verilmesine talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Kooperatifin ticari kayıtları incelendiğinde ana sözleşmede, kooperatifin süresinin 20 yıl olarak belirlendiği, kooperatifin 25.07.1996 tarihinde kurulduğu, 20 yıllık sürenin 25.07.2016 tarihinde dolduğu, ancak dosyada alınan bilirkişi raporlarından da belirlendiği üzere davalı kooperatifin nihai amacının henüz gerçekleşmediği, davacının istifa beyanını noter vasıtası ile 16.06.2014 tarihinde davalı kooperatife bildirdiği, KK’nun 13.maddesi gereği istifa beyanının kooperatifin kabulüne bağlı olmadığı, kooperatif ana sözleşmesinde çıkmaya ilişkin yasal düzenlemenin dışında ayrıca bir düzenleme bulunmadığı, davacının kendisine tahsis edilen taşınmazı üçüncü şahsa sattığı, 3. şahsın kooperatifin üyesi olmadığı, ortağın çıkma hakkının kullanılması halinde davacının kooperatiften elde ettiği menfaatleri yani bağımsız bölümü iade etmesi ve hesaplaşması sonucu ortaya çıkan tutarın iadesini kabul ve talep etmesi gerektiği, davacının tapuyu üçüncü şahsa devrettiği için bağımsız bölümü kooperatife devretmesinin mümkün olmadığı, kooperatifin amacına ulaşmadığı ve dağılma sürecininde söz konusu olmadığı, mahkememizin 2016/583-528 esas ve karar sayılı dosyasında davalı kooperatifin …Ltd.Şti’ye 1.366.025,32TL ödemesine karar verildiği, kooperatifin mali yükümlülüklerinin devam ettiği, davacının çıkma hakkının kabul edilmesi halinde davacının sebepsiz olarak zenginleşeceği ve çıkma hakkının kullanılmasının dürüstlük kuralına aykırı olacağı, bir hakkın (çıkma hakkı) kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağı, bu sebeplerle davacının çıkma hakkını kullanamayacağı ve genel kurul kararı ile alınan tüm aidat borçlarından sorumlu olduğu, dava tarihi olan 06.01.2015 tarihinde 5.400 TL olan aidat borçlarından sorumlu olacağı kanaatine varılmakla ” davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; 1163 Sayılı Kooperatifler Yasasının 10. Maddesi gereğince her ortağın kooperatiften çıkma hakkı olduğunu, 11. Maddenin 13 Fıkrasında bir ortağın hiçbir surette kooperatiften çıkamayacağına dair bağlamalar hükümsüz olduğunu, yine 13. Maddesinde, ortağın ana sözleşmeye uygun olarak yapacağı isteğe rağmen, kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde, bildirim tarihinden itibaren çıkmanın gerçekleşeceği düzenlendiğini, iş bu istifa bildirimi, bozucu yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurduğunu, maddenin lafzından ve ruhundan anlaşıldığı üzere, davacı müvekkilin istifa iradesini içeren ihtarname davalı kooperatife ulaştığı anda, istifa, kooperatifin kabulüne bağlı olmaksızın gerçekleşmiş olup, mahkemece, bu durumun tespitine yönelik açıklayıcı (izhari) bir hüküm verilmesi gerekirken davacı müvekkilin çıkma iradesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle çıkma iradesini geçerli sayılmayıp davanın reddine karar verilmesi usule ve açıkça Kooperatifler Yasasına ve hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki, davacının üyelik konusu taşınmazı 11.02.2011 tarihinde 3. Kişiye sattığını, o tarihten beri kullanımında olmadığını, söz konusu taşınmaz, kooperatif üyesi olmasa da, 3. kişinin kullanımında olup, tapuda devir tarihinden itibaren, kooperatifin genel hizmetlerinden yararlanan ve genel giderlerden de sorumlu olan iş bu yeni malik 3. Kişi olduğunu, bu nedenle müvekkilinin istifasından sonra genel kurul toplantılarında alınan üyelik aidat ve diğer genel giderlerden sorumlu olması da mümkün olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, kooperatif üyeliğinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup mali müşavir ve hukukçu bilirkişiden alınan 15.06.2016 tarihli müşterek raporda özetle; davacının davalı kooperatife 06.01.2015 dava tarihi itibariyle ödemesi gereken 11.900,00 TL aidat borcuna karşılık 6.500,00 TL ödeme yaptığını, davacının bakiye 5.400,00 TL borçlu olduğunu, davacının istifasının kooperatifin karşı karşıya kalması muhtemel parasal yükümlülüklerin kendi payına düşenini karşılamaktan kurtulma amacına yönelik olduğunu, bu hususun kooperatifler yasasının hak ve vecibelerde eşitlik başlıklı 23.maddesine aykırılık teşkil ettiğini, davacının kooperatiften aldığı kendi adına tescil edilen … Blok, …kat, … nolu daireyi kooperatife iade etmesi, bunun karşılığında ise kooperatife yaptığı ödemelerin toplamından ayrıldığı yıl bilonçosuna karşılık hesaplanacak yedek akçeler ve genel giderlerden payına düşenin indirilmesinden sonra kalan miktarı istemesi halinde kooperatiften istifa edebileceğini, davacının kooperatife karşı yükümlülüklerinin devam ettiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Somut olayda; davacı, kooperatif üyeliğinden kaynaklanan taşınmazı 11/02/2011 tarihinde üçüncü bir kişiye devrettiğini, Beyoğlu … Noterliğinin 11/06/2014 tarihli ihtarnamesi ile davalı kooperatiften istifa ettiğini bu nedenle öncelikle ortaklıktan çıkmanın gerçekleştiğinin tespiti ile kooperatif aidatından sorumlu olmadığını iddia ederek menfi tespit talebinde bulunmuştur.Kooperatifler Kanunu 10. maddesinde; her ortağın kooperatiften çıkma hakkı olduğu, 11. maddesinde; kooperatiften çıkma hakkının kullanılması, ana sözleşme ile en çok 5 yıl için sınırlandırılabileceği, haklı ve önemli sebeplerle bu süreden evvel çıkabileceği hususunda ana sözleşmeye hüküm konulabileceği, bir ortağın hiç bir suretle kooperatiften çıkamayacağına dair bağlamlar hükümsüz olduğu, 13. maddesinde; ortağın anasözleşmeye uygun olarak istifa etmesine rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 21/12/2015 tarih 2015/2279 E. 2017/8309 K. Sayılı ilamında ifade edildiği şekilde ortağın istifa bildirimi yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife tebliğ etmesi ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir. Dosya kapsamından, davacının noter aracılığıyla bildirdiği 11/06/2014 tarihli istifasının davalı kooperatife tebliğine dair mazbata sunulmamıştır. Davalı tarafça, davacı ortağın istifasına karşılık davacıya noter aracılığı ile bildirdiği 18/08/2014 tarihli ihtarnamede, davacının istifaname başlıklı ihtarnamenin kooperatif yetkilisi olmayan kişilere tebliğ edilmiş olduğundan 09/08/2014 tarihinde öğrenildiği bildirilmiştir. Bu sebeple, davacının kooperatif üyeliğinden istifasına ilişkin ihtarname tebliğ mazbatasının sunulmamış olması, davalının, davacının istifasına dair ihtarnameyi 09/08/2014 tarihinde öğrenildiği bildirilmiş olup bu duruma davacı tarafça itiraz edilmemesi gözetildiğinde davacının istifasının 09/08/2014 tarihinde gerçekleştiğinin kabulü gerekeceğinden, mahkemenin aksi yöndeki bu talebin reddini karar verilmesi doğru olmamıştır. Bir kooperatif ortağının istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin tüm borçlarının ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. Nitekim, anılan Kanun’un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir. İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden de talep halinde sorumlu olacaktır. ( Yargıtay 17/10/2014 tarih 2014/2860 Esas 2014/6399 Karar sayılı ilamı) Somut olayda davaya konu borç, aidat borcundan kaynaklanmaktadır. Davalı kooperatifinin 2006 yılından 2015 yıllarına ait ibraz edilen yasal defter ve muavin kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış olup hukukçu ve mali müşavir bilirkişine hazırlanan 15/06/2016 tarihli müşterek raporda, davacının, davalı kooperatife 01/07/2014 tarihi itibariyle ödenmesi gereken 11.900,00 TL aidat borcuna karşılık 6.500,00 TL ödeme yaptığı bakiye 5.400,00 TL borçlu olduğu tespiti yapılmıştır. Nitekim davacı tarafça, kooperatif tarafından tahsis edilen bağımsız bölümü 3. Kişiye satmış olduğu 11/02/2011 tarihinden itibaren 5.400,00 TL borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de davaya konu aidat borcun tamamı, davacı kooperatif ortağının istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı tarihten önce doğduğu anlaşılmıştır. Yargıtay kararında ifade edildiği şekilde kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin tüm borçlarının ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumlu olduğundan davacının menfi tespit talebinin reddine karar verilmesi gerekçe yönünden hatalı olsa da sonuç olarak doğrudur. Açıklanan nedenlerle; davacının, kooperatif üyeliğinden çıkma talebinin 09/08/2014 tarihi itibariyle kabulüne, davaya konu aidat borcun tamamı, davacı kooperatif ortağının istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı tarihten önce doğduğundan menfi tespit talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ile HMK 353/1.b-2 maddesi uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE, HMK’ nın 353/1-b-2 bendi uyarınca Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/202 Esas, 2017/723 Karar ve 29/09/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2- Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, a-Davacının, davalı SS Hayırlı Dostlar Konut Yapı Kooperatif’inden 09/08/2014 tarihi itibariyle çıktığının TESPİTİNE, b-Davacının menfi tespit talebinin REDDİNE, c-Alınması gerekli 59,30 TL karar ilam harcının peşin alınan 92,22 TL’den mahsubu ile arta kalan 32,92 TLnin karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE, d-Davacı tarafça sarf edilen 59,30 TL karar ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bunun dışında başvurma harcı: 27,70 TL, posta ve davetiye gideri: 207,20 TL, bilirkişi ücreti: 1.700,00 TL olmak üzere toplam 1.934,90 TL yargılama giderinden kabul ret oranı üzerinden hesaplanan 967,45 TL’nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, e-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, f-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, g-HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde artan gider avansının yatıranlara resen iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 3-Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 98,10 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan istinaf karar harcı alınması gerekli olan 59,30 TL karar harcından davacı tarafça yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile noksan kalan 23,40 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kayedilmesine verilmesine, 5- Davalı tarafından sarfedilen 134 TL istinaf harcı ile istinaf yargılama aşamasında tebligat posta masrafından oluşan 91,00 TL masraf olmak üzere toplam 225 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1.b-2 bendi ile aynı kanunun 361/1. Maddesi uyarınca iki haftalık süre içinde Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/06/2021