Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/235 E. 2021/528 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/235
KARAR NO: 2021/528
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/796
KARAR NO: 2017/674
KARAR TARİHİ: 12/10/2017
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücu)
DAVA TARİHİ: 07/08/2015
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı Vekili, müvekkili şirketin elektrik dağıtım hizmetleri yaptığını, temizlik hizmet alımlarının davalı şirketlere farklı dönemlerde verildiğini, davalıların bu işler için çalıştırılan işçilerden …’nın Sakarya İş Mahkemesinin 2010/999 Esas sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verildiğini, dava dışı işçinin davanın kabulüne yönelik kararı Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibine dayanak yaptığını, davacının zorunlu olarak icra dosyasına 13/02/2014 tarihinde 42.321,15 TL ödeme yaptığını, davalılar alt işveren olup, ödenen işçilik alacaklarından sorumlu olduklarını, davalıların sorumluluk oranlarının yaptırılacak bilirkişi incelemesinde tespit edilebileceğini ileri sürerek ödenen 42.321,15 TL işçilik alacağından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL’sinin davalılardan rucüen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bilirkişi raporu alındıktan sonra davacı talebini 5.272,23 TL daha artırarak toplam 35.272,23 TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP Davalı … Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde, İş Kanunu ve Borçlar Kanunu gereğince işçilik alacaklarından sorumlu olmadıklarını, sorumlulukları bulunsa dahi sorumluluk oranlarının belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/796 E. 2017/674 K. sayılı 12/10/2017 tarihli kararı ile; “Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca, dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarının rucuen tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme, teknik şartname , hizmet işleri genel şartnamesi, İş Mahkemesinin dosyası, icra dosyası delil olarak incelenmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar.
Sakarya İş Mahkemesinin 2015/ 796 Esas sayılı dosyası içinde bulunan ” Hizmet İşleri Genel Şartnamesi” delil olarak incelenmiştir. Bu şartnamenin Altıncı Bölümünün 38. Maddesinde çalışanların özlük hakları düzenlenmiş, bu maddenin 7. Fıkrasında da, işçilik alacaklarından doğrudan doğruya yüklenicinin sorumlu olduğu belirtilmiştir. Bu durumda davacının rücu talebi yerinde olup işçinin alt işverenlerde çalıştığı dönemler esas alınarak hesaplama yapılması için bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi Raporu: Bilirkişi … tarafından düzenlenen rapor eksik bilgi ve belge nedeniyle eksik incelemeye dayalı olduğundan yeni bir bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi Raporu: Davacının rücu edebileceği miktarın hesaplanması için …’dan alınan raporda, Davacı …’ın toplam 35.272,23 TL’yi bu davalılara rücu hakkı olduğu, bu miktarın 19.778,29 TL sinden … Ltd Şti’nin, 572,93 TL sinden …’nin, 14.921,02 TL’sinden … Ltd. Şti’in sorumlu olabileceği belirtilmiştir. Her ne kadar bilirkişi raporları arasında çelişki mevcut ise de, ilk raporun yeterli inceleme ve hesaplamayı içermediği gibi denetime de uygun olmadığından , usulüne uygun düzenlenen son raporun denetime uygun olduğu da görülerek hükme esas alınmıştır. Netice olarak davacının davalılara rücu imkanının sözleşme eki belgelere göre mümkün olduğu, ancak her bir davalının sorumluluğunun kendi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olduğu bilirkişi İbrahim Tavan tarafından yapılan hesaplama da usulüne uygun olduğundan bu rapor doğrultusunda verilen ıslah dilekçesindeki miktar esas alınarak dava kabul edilmiştir. Davacı vekilince, davadan önce davalının dava tarihi itibariyle yürürlükte buluna TBK’nın 117. maddesi hükmüne uygun olarak miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtarname ile temerrüde düşürüldüğünün iddia edilmediği ve ihtarname sunulmadığı gözetilerek,dava dilekçesindeki miktar için dava tarihi, ıslah dilekçesindeki miktar için ıslah tarihi esas alınarak bu tarihlerden itibaren faize hükmedilmiştir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/3608 Esas ve 2015/7299 Karar sayılı ilamı ve İstanbul BAM 18. Hukuk Dairesinin 2017/575 Esas ve 2017/569 Karar sayılı kararı) Bilirkişi raporunda toplam alacak için her bir davalının sorumlu olduğu miktar hesaplanırken %56,07, %1,62 ve %42,30 sorumluluk oranları üzerinden paylaştırma yapılmıştır. Toplam 30.000,00 TL nin %56,07 inden davalı … firması ( 16.822,00 TL), %1,62 ünden … firması (487,00 TL) , %42,30 inden ise … firması (12.691,00 TL sorumlu tutulacak şekilde her bir davalı için yeniden sorumluluk miktarı hesaplanmıştır. Aynı yöntemle ıslahla artırılan 5.272,23-TL bakımından da %56,07 inden davalı … firması (2.956,30-TL), %1,62 sinden … firması (85,60-TL), %42,30 undan ise … firması (2.230,31-TL) sorumlu tutularak faiz başlangıcında bu oran esas alınarak hüküm kurulmuştur. Vekalet ücreti, harç ve yargılama gideri hesabı: Davacı lehine toplam alacak üzerinden nispi tarifeye göre tek bir vekalet ücreti takdir edilerek davalı … İnş. %56,07, davalı … firması %1,62 davalı …’in %42,30 oranında sorumluluğu bulunduğundan bu sorumluluk oranlarına göre her bir davalı sorumlu tutulmuştur…” gerekçesiyle; “1-Açılan davanın KABULÜ ile: a-Dava dilekçesi ile talep edilen 30.000,00 TL miktar bakımından her bir davalı kendi çalıştırdıkları dönemle sorumlu tutularak yapılan hesaplamaya göre, 16.822,00-TL’nin … Ltd Şt’inden , 487,00-TL’nin …’nden, 12.691-TL’nin … Ltd Şti’nden dava tarihi olan 07/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, b-Islah dilekçesi ile talep edilen 5.272,23-TL miktar bakımından, 2.956,30-TL’nin … Ltd Şti, 85,60-TL’nin …, 2.230,31-TL’nin … Ltd Şti’den ıslah tarihi olan 30/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … Ltd. Şti. vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece alınan iki bilirkişi raporu arasında çelişki olmasına rağmen raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin karar verildiğini, müvekkili şirketin alt işveren olduğunu, TBK 167.maddesi uyarınca davacı ödediği bedelin ancak yarısını rücu edebilecekken tamamının davalılardan tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların sorumlu olduğu miktarlar belirlenirken davalı işverenlerin sorumluluğunun dava dışı işçiye ödenen toplam ücretin işçinin çalıştığı toplam süreye oranlanması sonucu çıkan günlük ücretin, davalı işverenlerde çalıştığı süre ile çarpılmak sureti ile bulunduğunu ve bu hesaplama yönteminin Yargıtay’ın belirlemiş olduğu metoda aykırı olduğunu, rapora ilişkin sunulan itirazların değerlendirilmediğini, davaya konu rücu alacağına ilişkin olarak dava dışı işçinin, davacı idareye açmış olduğu ve kesinleşen davanın müvekkili şirkete ihbar edilmeyerek, şirketin savunma hakkının kısıtlandığını, işçilik alacaklarını ödemeyen davacının davanın açılmasına sebebiyet vermesi ve dava sonucu kesinleşen miktarıda ödemeyerek icra takibinin yapılmasına ve icra masraflarının doğmasına sebep olması sebebiyle, icra masraflarını da davalılara yükleyen bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırılan işçiye ödenen işçilik alacaklarından, sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketlerin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalılardan sorumlulukları oranında tahsili istemine ilişkindir. Davacı, hizmet alım ihalesinin davalılar tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, davalı yüklenicilerin çalıştırdığı işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ile ilgili ücret ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçinin işçilik alacaklarının tahsili için, …. aleyhine açtığı dava sonunda hükmedilen kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağının icra takibi sonucu …. tarafından ödendiği ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatından hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduğuna ilişkindir. Sakarya İş Mahkemesinin 2010/999 E. 2011/6363 K. sayılı dosyasında; davacı … tarafından, davalı … AŞ aleyhine işçilik alacaklarının tahsili için açılan davada, işçinin sicil dosyasının incelenmesinde 15/07/1995-02/03/1997 tarihleri arasında …, 15/04/1997 tarihinde … Hizmetler (çıkış tarihi yok), 24/11/1997-31/01/1998 tarihleri arasında …, 01/02/1999-26/06/2007 tarihleri arasında davalı … isimli işverenin değişik sicil numaralı işyerlerinde, 02/07/2007-30/09/2007 tarihleri arasında davalı … şirketinde, 02/10/2007-31/01/2010 tarihleri arasında davalı … isimli işverinin değişik sicil numaralı işyerlerinde çalıştığı, iş akdinin son alt işveren … Limited Şirketi tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiği belirlenmiş, bilirkişi hesaplamasında işçinin kıdemi 5027 gün olarak tespit edilmiş ve kıdem tazminatı net 13.353,34 TL, ihbar tazminatı net 1.536,55 TL, yıllık izin alacağı 236 gün karşılığı 4.836,73 TL olarak hesap edilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporunda belirtilen miktarlar üzerinden davanın kabulüne 16/09/2011 tarihinde karar verilmiş, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2011/47899 E. 2013/34260 K. Sayılı 23/12/2013 tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında; alacaklı …ı tarafından, Sakarya İş Mahkemesinin 2010/999 E. 2011/6363 K. sayılı ilamı gereğince, … AŞ aleyhine başlatılan icra takibinde davalı … AŞ tarafından icra dosyasına hangi tarihte ödeme yapıldığı tahsilat kaydı olmadığından belli olmamakla birlikte, reddiyat makbuzunda 42.321,15 TL’nin tahsilat tarihinin 14/02/2014 tarihi olarak yazıldığı tespit edilmiştir. Ancak davacı tarafından 13/02/2014 tarihinde ödeme yapıldığı beyan edilmekle, ödeme belgesi dosya kapsamında bulunmamaktadır. Dava konusu olayda davacı ile davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusudur ve işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla getirilmiş olan sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanunun 146.maddesinde “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almağa mecburdur. Ve hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkını haizdir. Birinden tahsili mümkün olmayan miktar, diğerleri arasında mütesaviyen taksim olunur.” (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. maddesi “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.”) şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Davacı tarafından dosya kapsamına dava dışı … Ltd. Şti ve davalı … Ltd. Şti. ile imzalanan bir kısım hizmet alım sözleşmeleri sunulmuş ise de genel, teknik ve idari şartnameler ile davalı … Ltd. Şti. ile imzalanan hizmet alım sözleşmeleri ibraz edilmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşme hükümleri değerlendirilmeksizin hesaplama yapılmış, yine gerekçeli kararda da taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde, tarafların sorumluluk oranlarına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Dosyada bulunan sözleşmeler incelenmiş olup, mevcut sözleşmelerin 23.maddesi ile yüklenicinin çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının genel şartnamenin altıncı bölümünde belirlendiği belirtilmiştir. Ancak idari, teknik ve genel şartnameler dosya kapsamına alınmadığından incelenememiştir. Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede, çalışan işçilerin hak ve alacaklarından hangi tarafın sorumlu olacağının açıkça düzenlenmiş olması halinde tarafların serbest iradeleri ile imzalamış oldukları sözleşme ve şartname hükümleri, tacir sıfatına haiz her iki tarafı da bağlayacağından, dava dışı işçiye ödenen bedellerden hangi tarafın sorumlu olduğunun tespiti için öncelikle dava dışı işçinin tabi olduğu tüm hizmet alım sözleşmeleri ve genel, idari, teknik şartnameler getirtilerek incelenmesi gerekmektedir. Sözleşme ve şartnamelerde, işçilere ödenen bedellerden alt yüklenicilerin sorumlu olacağı belirlendiği takdirde, her bir alt işveren kendi dönemi ile sınırlı olacak şekilde hesaplanacak olan bedelden tam olarak sorumludur. Eğer sözleşmede ve şartnamelerde bir hüküm yer almıyorsa bu durumda her bir alt işverenin sorumlu olduğu hesaplanan bedelden, davacı alt işverenlerle birlikte yarı oranında sorumludur. Bu nedenle dava dışı işçinin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak ödenen bedellerin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Ancak ihbar tazminatının iş akdini haksız olarak fesheden işverenden tahsili gerektiği için, ihbar tazminatından fer’ileri ile (ihbar tazminatı için takip tarihine kadar işlemiş faiz, ödeme tarihine kadar işlemiş faiz, ihbar tazminatı yönünde icra ve mahkeme harçları da dahil) birlikte sadece son işveren sorumludur. Ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davalı aleyhine hükmedilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının, davalıya bu alacağını da rücu edebileceği gözetilerek hesaplama yapılması gerekmektedir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/4926 E. 2018/6465 K. sayılı, 2015/41194 E. 2017/11657 K. sayılı, 2016/21572 E. 2018/7468 K. sayılı emsal ilamları). Yapılan açıklamalar uyarınca, ödeme tarihinin tespit edilmesi için ödeme belgesinin davacı tarafından dosyaya ibrazının sağlanması, dava dışı işçinin Sakarya İş Mahkemesinin 2010/999 E. 2011/6363 K. sayılı kararında tespit edilen çalışma dönemlerine konu, davalı alt işverenlerle imzalanan hizmet alım sözleşmeleri ile genel, idari ve teknik şartnameler getirtilerek öncelikle dava dışı işçiye ödenen bedellerden hangi tarafın sorumlu olduğunun tespit edilmesi, ihbar tazminatı yönünden fer’ileri ile birlikte hesaplanacak miktardan son alt işverenin sorumlu olacağı, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti yönünden ise tüm alt işverenlerin çalıştırdıkları süre itibariyle sorumlu olacakları dikkate alınarak bu yönde hesaplama yapılması ve sorumluluk miktarlarının ayrı ayrı belirlenmesi, sözleşme ve şartname hükümleri gereğince davacının alt işverenlerle sorumlu olup olmadığı hususu da tespit edilerek hüküm tesis edilmesi gerektiğinden, davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/796 E. 2017/674 K. sayılı 12/10/2017 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davalı tarafından yatırılan 764,06 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/05/2021