Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2321
KARAR NO: 2023/1780
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/279
KARAR NO: 2020/578
DAVA TARİHİ: 03/03/2016
KARAR TARİHİ: 07/10/2020
DAVA: Kayıt Kabul
KARAR TARİHİ: 20/12/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12/11/2013 tarihli sipariş formu ile … AVM’de kullanılmak üzere muhtelif tarihli faturalar ve sevk irsaliyeleri ile davalı müflise klima santralleri ve eklerini sattığını, faturalar nedeni ile müflis davalı tarafından 20/03/2014 keşide tarihli … numaralı 30.000,00 Euro, 20/03/2014 keşide tarihli … numaralı 200.000,00 Euro, 25/04/2014 keşide tarihli … numaralı 59.000,00 Euro olmak üzere 3 adet toplam 289.000,00 Euro bedelli çeklerin keşide edildiğini ancak karşılıksız çıktığını ve müvekkilin alacağını tahsil edemediğini, çekler nedeniyle müflis aleyhinde Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/158 D.İş sayılı dosyasıyla ihtiyati haciz kararı alındığını, Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla 230.000,00 Euro, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla 59.000,00 Euro alacağın tahsili için takipler başlatıldığını, müflis hakkında iflas erteleme tedbirleri ve son olarak iflas kararı nedeniyle takiplerin durduğunu, İstanbul Anadolu …. İcra İflas Müdürlüğü’nün … iflas sayılı dosyasından 68 kayıt numaralı alacağın reddine karar verildiğini ileri sürerek 289.000,00 Euro alacağın icra dosyalarındaki ferileri ile birlikte iflas tarihindeki dosya hesapları yapılmak ve ödeme günündeki döviz kuru üzerinden geçerli olmak üzere iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı iflas idaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; ibraz edilen belgelerin alacağın varlığını kanıtlar nitelikte olmadığını ve iflas idaresince hukuka uygun olarak red kararı verildiğini, dava konusu alacağa ilişkin çek sorumluluk bedellerinin muhatap banka tarafından ödendiğini, davanın süresi içinde açılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Davanın, İİK’nun 223/3 ve 235 maddesi hükümlerine göre süresinde açıldığının belirlenmesiyle davacının alacağıyla ilgili deliller toplanıp müflis defterleri de incelenmek suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Düzenlenen bilirkişi raporu ile, davacı alacağının 803.309,02 TL olarak hesap edildiği bilirkişi raporunun davalı iflas idaresine ihtarlı olarak tebliğ edildiği beyan ve itiraz sunulmadığı belirlenmiştir.Bu itibarla toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporu, tarafların iddia ve savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde, Davacının benimsenen bilirkişi raporuyla belirlenen 803.309,02 TL alacağının müflisin iflas masasına İİK’nun 235. maddesi gereğince kayıt ve kabulüne…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 12/11/2013 tarihli sipariş sözleşmesi imzalandığını, davacının … sipariş no.lu bu sözleşme ile Diyarbakır’da inşa halinde olan … Merkezinin rotorlu ve ısı geri kazanımlı klima santralleri ile yüksek basınçla fan-coil cihazlarının ve frekans invertörlerinin siparişe göre temin edilmesi, imal edilmesi, devreye alınması, ilk çalıştırmasının yapılması ve garanti ediminin ifa edilmesi şeklinde edimlerini yüklendiğini, davacı şirketin ayrıca iki ayrı sözleşme ile … isimli Alışveriş Merkezi işine ait Fan-Coil cihazları (… sipariş no.lu) ile motorlu vanaların (… sipariş no.lu) da siparişe göre temin edilmesi işini üstlendiğini, taraflar arasındaki sözleşmelerin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu, eser sözleşmesinin ifasından söz edebilmek için davacının yükümlülükleri yerine getirdiğini ispat etmesi ve ispata yönelik belgeleri ibraz etmesi gerektiğini, davacının ise edimin ifasını ispat edemediğini, bilirkişi heyeti ve yapılan incelemenin mahiyetinin yeterli olmadığını, yeni bir bilirkişi heyet oluşturulmak suretiyle davacı yüklenicinin ifa ve hak ettiği edim alacağının tesbit edilmesi, müvekkili tarafından yapılan ödemeler düşülerek borç miktarının belirlenmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme yapıldığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır.İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2014 tarihli 2014/1418 E. 2014/527 K. sayılı kararı ile davalı şirketin iflasına karar verilmiş olup, temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 25/10/2016 tarihli 2015/4207 E. 2016/4662 K. sayılı kararı ile onanmış, yine aynı Daire’nin 16/05/2019 tarihli 2017/345 E. 2019/2076 K. sayılı kararı ile karar düzeltme istemi reddedilerek iflas kararı kesinleşmiştir.Sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davası açma süresi, İİK 235.maddesi uyarınca 15 gündür ve özel dava şartı niteliğindedir. Bu süre iflas masasına başvurulduğu sırada tebliğ masrafının yatırılması halinde sıra cetvelinin tebliğ tarihinden aksi halde son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyasında; davacının masaya 67 kayıt numarası ile kayıt yaptırdığı ancak alacak talebinin reddedildiği, sıra cetvelinin 20/02/2016 tarihli … Gazetesinde ve 25/02/2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği, davacının masraf yatırmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından iflas masasına başvurulduğu sırada tebligat masrafı yatırılmadığından 15 günlük yasal süre, son ilan tarihi olan 25/02/2016 tarihinden itibaren hesaplandığında davanın 03/03/2016 tarihinde hak düşürücü süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Bilirkişi raporları 1-Davacı şirkete ait defter ve kayıtlarda inceleme yaptırılması için yazılan talimat gereği mali müşavir … tarafından düzenlenen 05/08/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirkete ait 2013 ve 2014 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının cari hesap ekstresine göre 41.436,59 TL alacaklı olduğu ayrıca müflis şirket tarafından ödenmeyen toplam 289.000,00 Euro bedelli 3 adet çekin envanter kayıtlarında yer aldığı belirtilmiştir. 2-Davalı … şirket defterlerinde yaptırılan inceleme neticesinde bilirkişiler mali müşavir … ve hukukçu Yrd. Doç. Dr. … tarafından düzenlenen 30/06/2017 tarihli heyet raporunda;Davacı tarafından, dava konusu edilen 20/03/2014 keşide tarihli … no.lu 30.000,00 Euro bedelli, 20/03/2014 keşide tarihli … no.lu 200.000,00 Euro bedelli, 25/04/2014 keşide tarihli … no.lu 59.000,00 Euro bedelli olmak üzere 3 adet toplam 289.000,00 Euro bedelli çek alacağının dayanağı olarak; 17/01/2014 tarihli … no.lu 101.177,92 Euro karşılığı 304.333,06 TL 27/12/2013 tarihli … no.lu 36.018,32 Euro karşılığı 103.534,66 TL 27/01/2014 tarihli … no.lu 87.676,36 Euro karşılığı 272.261,39 TL 22/11/2013 tarihli … no.lu 50.474,50 Euro karşılığı 137.049,32 TL 21/12//2013 tarihli … no.lu 172.497,13 Euro karşılığı 492.600,04 TL Olmak üzere toplam bedeli 447.844,23 Euro karşılığı 1.309.778,47 TL bedelli faturaların gösterildiği, Davacı şirket kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ve kayıtlarına göre, davacının iflas tarihi olan 19/11/2014 tarihi itibariyle davalı şirketten 41.436,59 TL alacaklı olduğu, davacının davalıdan tahsil edilmek üzere aldığı ve dava konusu yaptığı karşılıksız çeklerin tutarlarını davalıya borç kaydetmemiş olduğu dikkate alındığında dava konusu çeklerden davacının alacaklı olduğu kanaatine varıldığı, Müflis şirket defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacının dayandığı faturaların ve dava konusu edilen çeklerin defterlerinde kayıtlı olduğu, 3 adet çekin çek yaprağı sorumluluk tutarları düşüldükten sonra karşılıksız kalan tutarın 288.244,65 Euro olduğu, alacağının varlığını ve tutarını ispat yükü taşıyan davacının iddia ettiği çeke dayalı alacağın, fatura ve irsaliye kayıtlarıyla doğrulandığı ayrıca müflis şirketin ticari defterlerinde de faturalar ile dava konusu çeklerin kayıtlı ve ödenmemiş olduğu,Davalının iflas tarihindeki TCMB döviz efektif satış kuru 1 Euro = 2,7869 TL dikkate alındığında, davacı alacağı 288.244,65 Euro X 2,7869 TL = 803.309,02 TL hesap edildiği belirtilmiştir. İnceleme ve değerlendirme; İİK’nın 195/1. maddesinin “Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü uyarınca iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Yabancı para alacaklarının iflas masasına kayıt şekli konusunda 2004 sayılı İİK’da açık bir hüküm bulunmamakla birlikte İİK’nın 198/1 maddesinde konusu para olmayan alacakların, ona eşit bir kıymette para alacağına çevrileceği öngörülmüş olup öğretide de konusu yabancı para olan alacakların anılan yasa hükümlerine göre iflasın açıldığı andaki döviz kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek iflas masasına yazdırılacağı hususu kabul edilmiştir. (Kuru: B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2013, 2. Baskı, Ankara, sf.1244) İİK’nın 195. maddesinde iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel olacağı ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ve takip masraflarının ana paraya ilave edilerek masaya kaydedileceği öngörülmüş olduğuna göre, iflas tarihinde masanın aktif ve pasiflerinin aynı zamanda belirlenerek müflisin tüm alacaklılarına eşit ödeme yapılması gerekmektedir. Bunun için de yabancı para alacaklarının Türk Lirasına çevrilmesi gerekir. Yabancı para alacakları ve konusu para olmayan alacakların Türk Lirasına çevrileceği tarih ise iflas kararının verildiği tarihtir. Ayrıca, yabancı para alacağının aynen kaydı alacaklılar arasında eşitliği ön planda tutan İflas Hukuku’nun bu prensibini de zedelemiş olacaktır. Zira, iflasta imtiyazlı alacaklar İİK’nın 206. maddesinde ilk beş sırada sayılmış olup, yabancı paranın masaya aynen kaydedilmesi halinde, yabancı para alacakları lehine kanunda öngörülmeyen bir imtiyaz yaratılmış olur. Bu durumda, aynı sırada bulunan ülke parası alacaklısı ile yabancı para alacaklısı arasında eşitsizlik meydana gelecektir. Bu sonuç her sıradaki alacaklıların eşit hakka sahip olduğunu belirten İİK’nın 207. maddesine aykırılık teşkil eder. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08/05/1997 tarih ve 2756 E. 4683 K. sayılı ilamı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/03/2014 tarih ve 2013/7176 E. 2014/1802 K. sayılı, 12/05/2015 tarih ve 2014/5224 E. 2015/3582 K. sayılı, 02/06/2015 tarih ve 2014/4900 E. 2015/4147 K. sayılı emsal ilamları). Dava, kayıt kabul istemine ilişkin olduğundan, ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerindedir. Nitekim bu husus Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/12/2014 tarihli 2014/10328 E. 2014/7923 K. sayılı ilamında; “…YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın m.222 (TTK’nın 84. ve 85.) madde hükümleri uyarınca ispatlamış olur.Öte yandan, kayıt kabul davalarında, ispat yükü kural olarak, hakkının tanınmasını isteyen davacı alacaklıda olup, davacı alacağının mevcudiyetini gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını sonradan düzenlenmesi mümkün olmayan ve birbirini doğrulayan delillerle ispatlaması gerekir. Kambiyo senetleri kural olarak illetten mücerret sayılsalar da, bunlar tek başına alacağın varlığını ispat yeterli olmayıp, bunlara dayalı olarak iflas masasına kayıt isteyen alacaklının alacağını, yukarıdaki ilkelere göre ispatlaması gerekir. Çeklerin ve bonoların hangi alacak nedeniyle verildiği dayanağı davacı yanca kanıtlanmalıdır. 818 sayılı BK’nın 182. maddesine göre aksine sözleşme ya da örf yoksa satım sözleşmesinde taraflar edimlerini aynı anda ifa ederler. Çek de bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacı ile verilir. Davacının davalıya iflasından önce satıp teslim ettiğini bildirdiği mallara ait belgeler sunulmalıdır. Bu durumda kayıt başvurusunda bulunulan çeklerin ve bonoların hangi hukuki ilişkiye dayanarak elinde bulundurulduğuna dair delillerinin ibrazı için süre verilmek ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulmak gerekir……Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davalı tarafın defter ve kayıtları incelenerek, takip dayanağı fatura, çek ve bonoların davalı defterlerinde kayıtlı olduğunun tespiti halinde kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatının sahibi aleyhine delil sayılacağı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmelidir. Şayet davalı defterlerinde kayıtlı olmadığının tespiti halinde, faturaların tebliğine ilişkin belgeler incelenerek yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, takip ve dava konusunu oluşturan faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenip, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun davacı tarafça kanıtlanmış olduğu, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davalıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin kanıtlanamaması ya da davalı tarafça iade edildiğinin kanıtlanması halinde ise, faturaya konu malın teslim edildiğinin davacı tarafça kanıtlanması gerekeceğinden, bu doğrultuda davacının delilleri toplanıp, bonolarda yer alan “malen” kaydı da değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönlerden eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” şeklinde açıklanmıştır.Davalı vekili taraflar arasında eser sözleşmesi olduğunu ileri sürmüş ise de 12/11/2013 tarihli sipariş formuna göre klima santralleri ve yüksek basınçlı fan-coil cihazlarına yönelik taraflar arasında satış sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı tarafça, kayıt kabul istemine esas 3 adet çek ibraz edilmiş olup yukarıda açıklandığı üzere kambiyo senetleri kural olarak illetten mücerrettir. Ancak kayıt kabul isteminde, kambiyo senetleri tek başına alacağın varlığını ispata yeterli olmadığından, alacağın dayanağının ispatlanması gerekmektedir. Davacı tarafça bu kapsamda bir kısım faturalar ve imzalı sevk irsaliyeleri ibraz edilmiştir. Her iki tarafa ait ticari defterlerin incelenmesi neticesinde ise, tarafların usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde faturaların kayıtlı olduğu ayrıca davacı şirketin envanter kayıtlarında müflis şirket tarafından ödenmeyen toplam 289.000,00 Euro bedelli 3 adet çekin yer aldığı, yine davalı defterlerinde yaptırılan inceme neticesinde de dava konusu çeklerin kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Kayıt kabul talebine konu çeklerin tahsil edilmemiş olması/karşılıksız çıkması ve alacağa esas olarak sunulan faturaların ise her iki taraf defterlerinde kayıtlı olması dikkate alındığında, davacı taraf dava konusu çekler nedeniyle alacaklı olduğunu ispatlamıştır.Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış olup, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilemediği gibi istinaf sebeplerinin yukarıda açıklanan gerekçelerle yerinde olmadığı, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/12/2023