Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/2267 E. 2021/145 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2267
KARAR NO: 2021/145
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2020
NUMARASI: 2019/1057 Esas – 2020/223 Karar
DAVA KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/02/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … ile davacı şirket arasında süregelen ticari ilişki olduğunu, takibe konu çeklerin ticari ilişki kapsamında davacı şirkete keşide edildiğini, bedelsiz kalan çeklerin davacı tarafından, davalı … şirketinin yetkilisine iade edildiğini ancak çeklerin bu şirket tarafından piyasaya sürüldüğünü, haksız ve huhuki dayanaktan yoksun, usule ve yasaya aykırı olarak İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/523 D.İş dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasından başlatılan icra takibinden dolayı ve takibe dayanak yapılan çekten dolayı borçlu olmadıklarının tespitini, haksız ve kötü niyetli olan davalının %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesi kararı ile; “…Dava menfi tespit davasıdır. Dava açılış tarihi 07/08/2019 dur. Davacı vekili menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuk kapsamında olmadığını belirterek arabuluculuğa başvurulmadığını beyan etmiştir. Menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olduğuna ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2019/2027E.-2019/1668K., İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 2019/1339E.-2019/1098K., İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 2019/170E.-2019/197K., Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2019/851E.-2019/1045K. Sayılı kararları da göz önüne alındığında menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olduğu kanaati hasıl olmuştur…” gerekçesiyle davanın zorunlu arabuluculuk dava şartı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; menfi tespit davası yönünden zorunlu arabuluculuğun dava şartı olmadığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2020/85 Esas 2020/454 Karar sayılı dosyası 13/02/2020 tarihinde; ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına, uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine oybirliğiyle kesin olarak karar verdiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 72. maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Somut olayda uyuşmazlık, ticari nitelikte bulunan menfi tespit davalarında, 6102 sayılı TTK‘nun 5/A maddesi gereğince, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 19/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren, 7155 sayılı Yasa’nın 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir. TTK’nun 5/A maddesi; “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmüne yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’ nun 5/A maddesinde, Kanun’un 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda arabuluculuk, dava şartı olarak kabul edilmiştir. Madde gerekçesinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4’üncü maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. Madde metninde “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında…” denilmek suretiyle, talep sonucu eda istemi niteliğinde olan, alacak ve tazminatın ödenmesine ilişkin ticari davalarda, davadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Tespit davaları ise, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Menfi tespit davaları ile davacı, borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir. Menfi tespit davalarında borçlu olunmadığının tespiti istendiğine ve alacak ya da tazminat ödenmesi istenemeyeceğine göre bu tür davalardan önce arabulucuya başvurma şartı aranması, kanunun açık ifadesine aykırı olacaktır. Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 13/02/2020 tarih, 2020/85 E. 2020/454 K. sayılı kararında; “…HMK’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’ nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına,” uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine 13.02.2020 gününde oybirliğiyle ve 5235 sayılı kanunun 35/4 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir.” şeklindeki kararı ile menfi tespit davasının zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı yönünde Bölge Adliye Mahkemelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlık giderilmiştir. Ticari nitelikteki menfi tespit davalarında TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesi zorunlu olmadığından, İlk Derece Mahkemesince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1057 E. 2020/223 K. sayılı 05/03/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-Duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/02/2021