Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/2266 E. 2023/1738 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2266
KARAR NO: 2023/1738
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1149
KARAR NO: 2020/262
DAVA TARİHİ: 14/12/2017
KARAR TARİHİ: 28/02/2020
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/12/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının icra takibi başlatılan gün itibariyle cari hesap ekstresi uyarınca 10.715,64 EURO borçlu olduğunu, alacağın tahsili amacıyla davalı şirket hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu ancak icra takibi sonrasında borç kabul edilmek suretiyle 27/02/2017 günü 3.155,24 EURO (karşılığı 12.000,00 TL) ve 03/03/2017 günü 4.504 EURO (karşılığı 17.677,31 TL) ödendiğini, dosyada 3.059,40 EURO borç bakiyesi kaldığını, söz konusu borcun ise ödenmediğini, faturaların davalı tarafa verilen hizmetler karşılığında düzenlendiğini belirterek; davalının itirazın iptali ile takibin devamını, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dilekçesinde özetle; Davalı … Oto Kiralama A.Ş. nin davacı … Hizmetleri A.Ş. ile sözleşmeye bağlı olmaksızın hizmet alımına dayalı bir ticari ilişki içinde olduğunu ve bu ilişkiye ait davacı tarafça düzenlenen faturaların hepsinin ödendiğini, bu sebeple icra takibinin haksız ve dayanaksız olduğu, alacak iddiasının kur farkından kaynaklandığının tahmin edildiğini, faturanın Türk Lirası üzerinden düzenlenmesinin esas olduğunu, davacının faturaları EURO olarak düzenlediğini, faturalar üzerinde fatura tarihinde esas alınacak kurun belirtildiğini ve Türk Lirası karşılığının da faturada işlendiğini, davacı tarafından hizmet faturaları döviz cinsinde düzenlenmiş ise de fatura içeriğinde esas alınacak kur belirlendiği ve faturanın Türk Lirası değer karşılığı yazılmış olduğundan müvekkili tarafından da faturada belirtildiği şekilde Türk Lirası karşılığının şirket ticari defter ve kayıtlarına alındığını ve bu değer üzerinden ödemeler yapılmak suretiyle dava açılmadan önce borcun tamamen ödendiğini beyan ederek, davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; ”…davacı davalıya vermiş olduğu hizmet karşılığında dava konusu faturaların düzenlendiğini, cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının vaki itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf ise, davacının hizmeti karşılığı ödeme yapıldığını, herhangi bir borçlarının olmadığını, davacının talebinin kur farkından kaynaklandığını, taraflar arasında kur farkı sözleşmesi veya bu konuda bir teamül olmaması nedeniyle davanın reddini talep etmiştir. Tarafların incelenen ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinde, BA ve BS formlarının birbiri ile uyumlu olduğu, uyuşmazlığın kur farkı alacağından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Faturalar incelendiğinde, verilen hizmetin döviz karşılığının gösterildiği ve bu nedenle ödeme tarihlerine göre kur farkı istenebileceği, kur farkı talep edilebilmesi için sözleşme ve teamülün şart olmadığı anlaşılmakla (Yargıtay 19. H.D. 2018/965 E. 2019/5447 K.) davanın kısmen kabulüne, kabul edilen asıl alacağın takip tarihi itibarı ile TCMB efektif satış kuru karşılığı üzerinden hesaplanan karşılığı olan 12.497,85 TL’nin %20’si olan 2.499,57 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, fatura düzenleme tarihi ile ödeme tarihi arasındaki kur değişiminden kaynaklanan kur farkının talep ve dava edilebilmesi için öncelikle taraflar arasında bu yönde bir uygulama, sözleşme ya da mutabakat bulunması ve kur farkı faturası düzenlenmesi gerektiğini ancak somut olayda taraflar arasında fatura tarihindeki EURO’nun TL karşılığının ödenmesine dair ticari teamül bulunduğunu, taraflar arasında kur farkının talep edilebileceğine ilişkin ticari teamül veya sözleşme bulunmadığından davanın reddi karar verilmesi gerekirken verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nin “III/A/5.3.Kur Farkları” başlıklı bölümünün ikinci ve üçüncü paragrafında, lehine kur farkı doğan KDV mükelleflerinin (satıcı/alıcı) kur farkları için fatura düzenlemesi gerektiği belirtilmekte olup davacı tarafından düzenlenmiş hiçbir kur farkı faturası bulunmadığından davacının vergileştirilmemiş bir alacağı talep ettiğini ayrıca müvekkili şirkete tebliğ edilen fatura veya başkaca yazılı yolla kur farkı alacağına ilişkin bir talep iletilmediği için müvekkili temerrüde düşürülmediğinden alacağın muaccel olmadığını, davacının kur farkı talep hakkının bulunduğunun kabulü anlamına gelmemekle birlikte kur farkının ancak Türk Lirası cinsinden talep edilebileceğini, dosyada ise EURO cinsinden icra takibi başlatıldığını, davacı tarafından ödeme emrinde talep edilen %10 faizin fahiş olduğunu, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan ticari ilişki kapsamında, kur farkı alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafında, davalı aleyhinde 10.718,64 EURO (43.915,34 TL) alacağın, takip tarihinden itibaren yıllık %10 oranında işleyecek faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde borca itiraz ettiği, davanın İİK’nın 67.maddesi uyarınca bir yıllık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.Davalı tarafça, icra takibine itiraz edildikten sonra dava tarihinden önce 27/02/2017 tarihinde 12.000,00 TL ve 03/03/2017 tarihinde 17.677,31 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili ise dava dilekçesinde 27/02/2017 günü 3.155,24 EURO (karşılığı 12.000,00 TL) ve 03/03/2017günü 4.504 EURO (karşılığı 17.677,31 TL) ödendiğini, dosyada 3.059,40 EURO borç bakiyesi kaldığını belirterek, bu bedel üzerinden itirazın iptalini talep etmiştir. Taraflara ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi neticesinde düzenlenen bilirkişi kök ve ek raporu incelendiğinde; her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacı tarafın EURO üzerinden düzenlenen faturaları ticari defterlerine EURO üzerinden kaydettiği ayrıca TL karşılıklarını da yazdığı, davalı tarafından yapılan TL ödemeleri ödeme tarihindeki kur üzerinden EURO’ya çevirdiği ve bu şekilde cari hesap kayıtlarını tuttuğu,Davalı tarafın ise faturaların düzenlendiği tarihteki TL karşılıklarını ticari defterlerine kaydettiği ve ödemeleri ise TL üzerinden yaptığı, Bu nedenle taraf kayıtları arasında kur farkından kaynaklanan fark oluştuğu, davalı şirketin davacı şirkete EURO cinsinden borçlanıp ödemeleri TL cinsinden yaptığı için kur farkından borçlu kaldığı, kur farkından kaynaklanan borcun 3.050,42 EURO olduğu hesap edilmiştir.Davacı tarafından düzenlenen faturalar incelendiğinde; tamamının EURO üzerinden düzenlendiği, fatura para biriminin EURO olarak gösterildiği, faturaların tanzim tarihlerindeki TL karşılıklarının da faturalar üzerinde yazılı olduğu anlaşılmaktadır. Gerek taraf beyanları gerekse bilirkişi raporu incelendiğinde, taraf defterleri arasındaki uyuşmazlığın kur farkından kaynaklandığı sabittir. Kur farkı alacağının istenebilmesi için, taraflar arasında kur farkının ödeneceğine ilişkin bir sözleşmenin veya dövize endeksli bir ticari ilişkinin bulunması gerekir. Yabancı para üzerinden kurulan temel ilişkide, fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki fark varsa bu fark kur farkı alacağıdır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10/10/2019 tarihli 2018/2135 E. 2019/4709 K. sayılı kararında; “…Davacı takip talebinde 723.338,00 USD alacağının taraflar arasındaki açık hesaptan kaynaklandığını bildirmiştir. İtirazın iptali davaları, takip talebine sıkı sıkıya bağlıdır. Yapılan tahkikatta taraflar arasındaki ihtilafın, davacı tarafından davalıya satılan malların dövize endeksli olarak satılıp satılmadığı hususundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren iki Türk şirketi arasındaki davacının icra takibine ve davaya konu ettiği açık hesap alacağının, kur farkından kaynaklandığı, başka bir deyişle kur farkı alacağı olduğu anlaşılmaktadır. Kur farkı alacağı, Türk Lirası olarak talep edilebilir. Türk Kanunları’na göre döviz alacağının Türk Lirası olarak istenmesi mümkün ise de, Türk Lirası alacağının dövize çevrilerek istenmesi mümkün değildir. Davacının kur farkından kaynaklanan Türk Lirası alacağı saklıdır. İş bu itirazın iptali davasının yukarıda açıklanan nedenlerle reddi gerekirken, açıklanan yönde bir değerlendirme yapmadan miktar üzerinden tahkikat yapan istinaf mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.”, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/06/2022 tarihli 2021/468 E. 2022/4635 K. sayılı ilamı incelendiğinde; kur farkı alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı ilk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin 08/10/2020 tarihli 2020/25 E. 2020/128 K. sayılı kararı ile; “USD üzerinden icra takibi başlatıp alacak talebinde bulunması mümkün olmadığından, takibe sıkı sıkıya bağlı itirazın iptaline ilişkin davada usulüne uygun yapılmış bir icra takibi bulunmadığı” gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine dair yeniden hüküm tesis edilmiştir. Kararın temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/06/2022 tarihli 2021/468 E. 2022/4635 K. Sayılı ilamı ile “davacı tarafça, faturaya dayalı alacaklarının döviz alacağı olduğu, ödemelerin karşılıklarının döviz alacağını karşılamadığı ve bu nedenle icra takibine dayanak kur farkı faturalarının düzenlendiği iddia edilmekle, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 99/2. maddesine uygun talep ve döviz alacağına yine 3095 sayılı Kanun’un 4/A maddesi uyarınca dövize uygulanan faizin istenmesinde takip hukuku açısından herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu durumda, usulüne uygun şekilde açılan bu icra takibine vaki itirazın iptali davasında davanın esasına girilip değerlendirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin 05/10/2022 tarihli 2022/1308 E. 2022/1071 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda,davacı takip dayanağı kur farkı alacağı 83.662,15 USD kur farkı alacağının ödenmesi ihtarına yönelik 23/11/2015 tarihli ihtarname olarak göstermiş , takip talebine kur farkı faturalarını eklememiş ise de yargılama sırasında alacağının dayanağı olduğunu iddia ettiği 12 adet TL üzerinden düzenlenen faturayı dosyaya ibraz ettiği anlaşılmıştır. Kur farkı alacağına dayanak olan ve yargılama sırasında dosyaya sunulan 12 adet kur farkı faturasının TL üzerinden düzenlenmesine rağmen davacı taraf icra takibini USD üzerinden yapmış ve mahkemece kur farkı alacağı USD olarak hüküm altına alınmıştır. Kur farkı faturası yabancı para alacağı (döviz) üzerinden düzenlenen faturanın düzenlediği tarihin kuru ile faturanın tahsil edildiği tarihin kuru arasındaki farktan kaynaklanan ve TL olarak doğan bir alacaktır. Kur farkı düzenlenen temel ilişkide asıl alacak miktarı döviz olarak aynı kalmaktadır.Kur farkı alacağı döviz olarak istenmesi mümkün olmayıp, Türk Lirası olarak talep edilebilecek bir alacaktır. Türk Kanunları’na göre döviz alacağının Türk Lirası olarak istenmesi mümkün ise de, Türk Lirası alacağının dövize çevrilerek istenmesinin mümkün değildirdir. (Y11H.D’nin 26/05/2022 tarih ve E: 2020/6941 -K: 2022/4076).Ayrıca düzenlenen kur farkı faturalarının döviz için yapılan hangi satışlarla ilgili olduğunun bildirilip davalının bu faturalara yönelik TL bazında ödemeleri gösterilip, buna göre davacının kur farkı alacağının doğduğunun da ispatlaması gerekir.Davacı TL üzerinden düzenlediği kur farkı faturasını USD üzerinden icra takibi başlatıp alacak talebinde bulunması mümkün olmadığından, takibe sıkı sıkıya bağlı itirazın iptaline ilişkin davada usulüne uygun yapılmış bir icra takibi bulunmadığının kabulü gerekmiştir. Bu durumda göre mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekirken yazılı gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmadığı…” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Bu karar ise Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28/02/2023 tarihli 2023/379 E. 2023/1206 K. sayılı ilamı ile onanmıştır.Somut dosyada; kur farkı alacağının da dahil olduğu söz konusu alacaklar için takip EURO cinsinden başlatılmış ise de, emsal kararlarda ifade edildiği gibi kur farkı alacağı ancak Türk Lirası olarak talep edilebileceğinden ve Türk Lirası alacağının dövize çevrilerek istenmesi mümkün olmadığından, usulüne uygun takip başlatılmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm tesis hatalı olduğundan, davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde yeniden hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2020 tarihli 2017/1149 E. 2020/262 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve DAİREMİZCE YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE, a-Davanın, HMK’nın 114/2 ve 115. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, 2-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden; a-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırılan 214,07 TL’nin mahsubu ile bakiye ‭55,78 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, c-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemizin karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 12.534,67 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara iadesine, 3-İstinaf yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 372,60 TL’den mahsubu ile bakiye 102,75 TL’nin davalı tarafa iadesine, c-Davalı tarafından yapılan 473,45 TL (148,60 TL istinaf başvuru harcı, 269,85 TL istinaf karar harcı ve 55,00 TL posta masrafı) istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, d-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalı tarafa ilk derece mahkemesince iadesine, e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/12/2023