Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/2260 E. 2021/247 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2260
KARAR NO: 2021/247
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/803 Esas
KARAR NO: 2020/207
KARAR TARİHİ: 05/03/2020
DAVA: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 10/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı … A.Ş. ile aralarında mevcut sözleşme gereği onların talimatları doğrultusunda beş yılı aşkın bir süredir çalışanlarının işleri için ihtiyacı olan uçak biletlerini komisyon karşılığında “… Ltd.Şti.”den bedelini ödeyerek temin ettiklerini, ödenmeyen faturalar hakkında Beşiktaş … noterliğinin 15/06/2017 tarih ve … yevmiye namaralı ihtarnamesinin 7 adet fatura ile davalıya tebliğ edildiğini, ihtarın tebliğine rağmen davalı Şirketin söz konusu biletlerin paralarını kendilerine ödemediğini, buna istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğü nün … Esas sayılı dosyası ile iflas yolu ile adi takip başlatıldığını, davalı şirket vekilinin 19/07/2017 tarihli itirazı ile takibin durduğunu, belirterek müvekkili şirketin alacaklı olduğunun tespitiyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına yapılan itirazın kaldırılmasına, İİK.’nun 159. maddesi uyarınca tedbir uygulanmasına, dava konusu fatura bedellerinin herbir faturada ayrı ayrı belirtilen ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizleri, yargılama gider ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesi yönünde depo emri çıkartılmasına, depo kararma rağmen borcun ödenmemesi halinde davalı şirketin iflasına, davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; Davacı ile aralarında ticari bir ilişki bulunmadığını, bilet alan kişilerin kendileriyle resmi veya gayri resmi bağlarının bulunmadığını, davacının mevcut olduğunu iddia ettiği meblağlar için düzenlediği faturaların kendilerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, aleyhlerinde başlatılan iflas yoluyla takibin iyi niyetten uzak olduğunu, kendilerinin üzerine kayıtlı çok sayıda değerli malvarlığı bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine kötü niyetli takibin iptaline, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Davacı şirket tarafından davalı şirket ile arasında ticari ilişki bulunduğu iddia edilmesine rağmen, bu ticari ilişkinin davalı tarafça kabul edilmediği, davalının incelenen ticari kayıt ve defterlerinden de ticari ilişkinin bilirkişilerce tespit edilemediği,davacı şirketin düzenlediği faturaların davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, Davacı alacağının dayanağı olan fatura içeriği uçak yolcu taşımasına ilişkin biletlerin …, …, …, …, … numaralı faturalarda isimleri yazılı şahıslar adına kesildiği, THY den ve Azerbaycan havayollarından alınan müzekkere cevaplarına göre yine bu kişiler tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin adına bilet düzenlenen bu kişilerden bilet bedeli olan ve karşılanmayan alacağını isteyebileceği, davalı şirketten bu bilet bedelleri nedeniyle bir alacağı olmadığı ” gerekçesiyle davanın ve davacı tarafın kötü niyeti İİK 67 vd maddeleri gereğince sabit olmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Dosyada mevcut e-postaların … ve … arasında davacı ile yazışmalar olduğu, bunlardan …’ın davalı şirketin SGK’lı elemanı olduğu tanık …’ın beyanları ile müzakeye gelen 27.02.019 tarihli cevap ve ekleri birbirleriyle örtüşmesine rağmen bu bilirkişiler sebep ve saiki bilinmeyen şekilde kendini hakim yerine koyarak rapor düzenlemesi hatalı olduğu, davalı vekilinin 13.12.2017 tarihli yazılı beyanında …’un davalı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olduğu kabul ve ikrarında olduğu, dosyada hava yollarından gelen cevaplarda hizmetin alındığı şirket adına da …’un ve diğerlerinin uçuş gerçekleştirdiği sübut olup, yine Türk Hava Yollarının mahkemeye gönderdiği 10.06.2019 tarihli yazılı cevaplarında müvekkil davacı şirketin temin ettiği biletlerle … ve …’un uçuş yaptıkları bildirildiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; yerel mahkemenin davanın reddine yönelik kararı usul ve yasaya uygun olup davacının istinaf başvurusunun reddine, ancak yerel mahkemenin davacının davasının reddine yönelik kararı yanında davacı aleyhine asıl alacağın % 20 sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına da hükmedilmesi gerektiğini, keza, davacı şirket kötüniyetli olduğunu, davacı, takibi müvekkil şirkete değil adına fatura düzenlediği kişilere başlatabileceğini bildiği halde kötüniyetle takibin müvekkil aleyhine başlatıldığını, bu nedenle davacı aleyhine, asıl alacağın %20 sinden az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ayrıca müvekkil lehine 3.400,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedildiğini oysa tarife uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK 154. maddesinde düzenlenen iflas yolu ile takibe karşı yapılan itirazın kaldırılması ile borçlu şirketin iflasının istemine ilişkindir.2004 Sayılı İİK nun 154 vd maddelerinde iflas yoluyla takip düzenlenmiştir. Maddede, İflas yolu ile takipte yetkili merciinin, borçlunun muamele merkezinde bulunan icra dairesi olduğu, 154/3.fıkrada ise, borçlu ile alacaklının yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesinin dahi iflas takibi için yetkili sayılacağı, iflas davaları için yetki sözleşmesinin yapılamayacağı, iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağına yer verilmiştir. Maddedeki iflas davasının açılacağı yetkili yer mahkemesinin yetkisi, mutlak yetki olup, kamu düzenine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1- ç bendinde, yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartları arasında sayılmıştır. Yani aynı yasanın 115.maddesinde belirtildiği gibi, mahkemece, davanın her aşamasında ve kendiliğinden araştırılması gerekir. 156/4 fıkrada ise, iflas istemek hakkının ödeme emrinin tebliğ tarihinden bir sene sonra düşeceğine yer verilmiştir. Bu süre hak düşürücü süre olup, mahkemece kendiliğinden gözetilir ve süresinde açılmayan dava reddedilir. Ayrıca, iflas ödeme emri tebliğ edilmeden açılan takipli iflas davası dinlenemeyeceğininden, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı ve diğer şartlarının re’sen incelenmesi gerekecektir. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde; takibin ve davanın, borçlunun sicil adresinin yetki çevresinde bulunan İcra Müdürlüğünde ve Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı görülmüştür. Takip konusu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası incelendiğinde, toplam 152.059,36 TL alacak üzerinden iflas yoluyla adi takip başlatıldığı, takibin dayanağının … numaralı-29.819 TL bedelli fatura, … numaralı-14.815 TL bedelli fatura, … numaralı-18.231 TL bedelli fatura, … numaralı-15.595 TL bedelli fatura, … numaralı-32.275 TL bedelli fatura, … numaralı-9.900 TL bedelli fatura, … numaralı-16.690 TL bedelli fatura gösterildiği ödeme emrinin davalı borçluya 19/07/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı borçlunun ise yasal sürede, aynı gün borca ve ferilerine itiraz ettiği, davacı alacaklının ise, itirazın kaldırılması ile birlikte iflas talepli davasını, İİK nun 156.maddesi gereğince, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde açmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, taraf şirketlerin 2016-2017 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davacı alacağının varlığı ve miktarının hesaplanması, davacının alacağının varlığı ve dayanağı olan uçak bileti faturalarının tarafların ticari defterlerine işlenip işlenmediğinin tespiti yönünden inceleme yapılarak üçlü bilirkişi heyetinden 11/02/2019 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Alınan raporda özetle ; “Davacı tarafın davalıya 7 adet fatura karşılığı toplam 140.325,00 TL fatura düzenlediği ve bu faturaları ticari defterlerine kaydettiği, ancak davalının defter ve kayıtlarında bu faturaların yer almadığı, Davacı tarafından tahsil edilemeyen bilet bedellerinin Davalı Ticaret şirketinden değil adına bilet tanzim edilen şahıslardan talep edilebileceği sonucuna varıldığı” bildirilmiştir. Davacı tanığı … duruşmada alınan beyanında, dosyaya sunulan ilgili maillerin ve SMS’lerin içiriğinin doğru olduğunu, davacı şirket yetkilisi …’ın biletleri davalı şirket adına değil uçak biletini kullanan kişiler adına aldığını, ayrıca kendisinin şirket adına sipariş verme yetki ve sıfatının olmadığını, şirket adına hareket etmediğini bildirmiştir. Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davacı yan, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereği davalı şirketin ve çalışanların ihtiyacı olan uçak biletleri, komisyon karşılığında davacı şirket tarafından temin edildiği iddiası ile alınan uçak biletlerinden kaynaklanan faturalara istinaden davalı şirket hakkında adi iflas yolu ile takip başlatmıştır. Ancak, davacı tarafça iddia olunduğu gibi davalı şirket ve çalışanları adına temin edilen uçak biletlerin davalı şirket adına düzenlenmesi hususunda taraflar arasında akdedilmiş bir yazılı sözleşme bulunmamaktadır. Faturalara dayanak yapılan uçak biletleri … ve başka şahıslar adına düzenlendiği ve bu kişiler tarafından kullanıldığı görülmüştür. Davacı her ne kadar davalının eski çalışanı … ve davalı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olduğu iddia olunan … (celp edilen ticaret sicil kayıtlarında … davalı şirkette yönetim kurulunda görev almadığı ancak adına bilet düzenlenen şahıslardan …’un eski yönetim kurulu üyesi olduğu ) ile davacı şirket arasındaki yazışmaları delil olarak sunmuş ise de; yazışmaların içeriği incelendiğinde ilgili şahıslar adına uçak bileti teminine ilişkin olduğu görülmüştür. Dinlenen tanık beyanı ve ilgili havayolu şirketinden temin edilen belgelerden anlaşıldığı üzere bu şahıslar adına uçak bileti alımına ilişkin bir ihtilaf yoktur. Uyuşmazlık ilgili şahıslar için temin edilen uçak biletlerin davalı şirket adına alınıp alınmadığına ilişkindir. Taraflar arasında bu hususta akdedilmiş bir yazılı sözleşme olmadığı gibi mail yazışması da bulunmamaktadır. Bu sebeple davacı, davalı şirketten uçak bilet ücretinden kaynaklanan fatura alacağını ispata elverişli yasal deliller ile kanıtlayamadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. İİK 67/2.maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü yer almaktadır. Yasal düzenleme gereğince alacaklının aleyhine tazminatına hükmedilmesi için takibinde haksız olmasının yanında kötü niyetli olması da gerekmektedir. Davacının takibinde kötü niyetli olduğunu gösteren bir delil dosyada bulunmamaktadır. Bu itibarla davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi ve iflas davasında ancak maktu vekalet ücretine karar verilebileceğinden davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka uygun bulunmuştur. Sonuç olarak dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da tespit edilememiş olmasına göre davacı ve davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvuruların esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince tarafların istinaf başvurularının esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı ve davalı tarafından yatırılan 148,60′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacı ve davalı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’ nin istinaf eden taraflardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/03/2021