Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/2197 E. 2021/225 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2197
KARAR NO: 2021/225
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2019
NUMARASI: 2019/357 esas – 2019/1137 karar
DAVANIN KONUSU: Yargılamanın İadesi (İflasın Ertelenmesi Davası Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 03/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı şirket yetkilisi dava dilekçesinde özetle; şirketlerinin iflas erteleme davasının İstanbul Anadolu 21.Asliye Ticaret mahkemesinde açıldığını, mahkeme hakimi … sicil numaralı hakim …’ın 10/10/2014 tarihine kadar tek hakim olarak davayı yönettiğini, dava başladıktan sonra (21/08/2014’de) … Bankası’nın verdiği dilekçe ile şirketleri aleyhinde davaya müdahale talebinde bulunduklarını ve müdahil olarak kabul edilmiş ve gerekçeli karar başlığında müdahil olarak yer aldıklarını, mahkemenin davaları hakkında karar vermesinden sonra üye hakimin FETÖ üyesi olduğunun anlaşıldığıını, Hakim …’ın örgüt üyeliği sebebi ile Hakimlik görevinden uzaklaştırıldığını ve müdahil bankanın da FETÖ örgütünün finans kuruluşu olduğu sebebi ile TMSF’ye devredildiğini, hakim ve müdahil bankanın aynı terör örgütüne üye olduğunun öğrenilmesinin ve hakimin görevinden alınmasının yeniden yargılama isteminin en önemli sebebi olduğunu, kanunlarımızda Hakimin akrabasının davasına bakmasının yasaklandığını, FETÖ üyeliğinin ise, hısım ve akrabalık bağlarından daha ileri seviyede bağlılıklara yol açtığının kamuoyunda bilindiğini, örgüt üyesi hakimin örgüt bankası lehine ve banka çıkarları doğrultusunda davayı etkileme ihtimali sebebiyle,fetöcü hakimin dahil olduğu mahkemenin kuruluşu ve kararının hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu,hakim ve müdahil bankanın aynı örgüte mensubiyeti dava devam ederken öğrenilmiş olsa bu hususun reddi hakim sebebi olarak ileri sürüleceğini ve tarafsız bir heyet teşkilinin çok önceden sağlanmış olacağını, sonradan öğrenilmiş olmasında şirketlerinin kusurunun mevcut olmadığını, şirketleri hakkında iflas kararı verilmesinde müdahil … Bankasının somut menfaati mevcut olup, bu sebeple davaya aleyhlerinde müdahil olduklarını, dava uzadıkça tahsilatı gecikeceğinden davanın bir an önce iflas kararı ile sonuçlanmasını istediklerini,bankanın şirketlerinden var olduğunu iddia ettiği alacağın sebebi ile kefile ait ipotekli taşınmazı satışa çıkartıp satmak ve alacağını bu şekilde tahsil etmek istediklerini, bu nedenle şirketleri hakkındaki iflas erteleme istemli davanın yargılamasına devam edildiği en önemli süreçte 13/10/2014 tarihinde ( İflas kararından sadece 36 gün önce ) İstanbul … İcra Dairesine müracaat ederek şirketlerine ve ipotekli taşınmaz sahibine ayrı ayrı icra emri gönderdiklerini, bankanın şirketleri hakkında ihtiyati Tedbir kararı verildiğini ve açılmış ve açılacak takiplerin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulacağını bilmesine rağmen ve iflas erteleme davasında henüz bilirkişi raporu gelmemiş ve yargılama devam ederken bu tarihte takip başlatılmasının manidar olduğunu, icra emrinin tebliği üzerine şirketleri vekili Av. …’ın 17/10/2014 tarihinde icra dairesine müracaat ederek ihtiyati tedbir kararını ibraz ettiğini ve takibin ve ipotekli taşınmaz satışının durdurulmasını talep ettiğini ve takibin durdurulduğunu, borçlu ve ipotekli taşınmaz maliki arasında İİK 149. Madde hükmünden kaynaklı zorunlu takip arkadaşlığı bulunması sebebiyle her iki borçlu hakkında birlikte takip yapılmasının kanunun amir hükmü olduğunu, şirketleri dahil edilmeden münferit olarak ipotek borçlusunun takip edilebilmesi ve taşınmaz satışının yapılabilmesinin mümkün olmadığını, takibin devamı ve müdahil banka isteminin gerçekleştirilerek ipoteğin paraya çevrilebilmesinin şirketlerinin iflasına karar verilmesine bağlı olduğuunu, iflas erteleme davalarının sadece 7 ay içinde karara çıkartıldığını, takibin şirketlerince durdurulmasından sonra yapılan 05/11/2014 tarihli duruşmada iki haftalık kanuni rapora beyan müddetinin dolması bile beklenmeden büyük bir acele ile 19/11/2014 tarihine duruşma günü verildiğini, adil yargılanma hakkının ihlali mahiyetinde ve açıkça yasaya aykırı düşen bu durumun Fetöcü Üye Hakimin etkisi ile ortaya çıktığı kanaatinde olduklarını, şirketleri hakkında İflas kararı verilerek hukuki engelin ortadan kalkmasından sonra ipotekli taşınmazın banka tarafından cebri icra yolu ile satışa çıkartıldığını ve satıldığını, bu somut çıkar çatışması sebebi ile, FETÖ üyesi hakimin FETÖ bankasının çıkarını ilgilendiren davada karar merciinde olması, hakimin yasaklılığı ve Reddi koşullarını oluşturduğunu, Yargıtayın yerleşik hale gelen uygulamaları ile şirketin borca batıklık durumunun sadece dava tarihi itibarı ile değil yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinin gösterildiğini, emsal mahiyette 23. Hukuk Dairesinin 2016/6361 E- 2018/2516 K sayılı ilamında aynen “Dava teorisindeki ilkenin bir istisnası olarak borca batıklık sadece dava tarihi itibarıyla değil yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir” denildiğini, bu nedenle iflas kararı verilmesinden sonra şirketin mali durumunda ortaya çıkan ve yargılamanın yenilenmesi istemine dayanak teşkil eden yeni gelişmeler olduğunu, iflas idaresi tarafından şirketlerinin borç ve alacaklarının tesbiti maksadıyla iflastan sonra yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulduğunu ve 03/10/2016 tarihli bilirkişi raporu düzenlendiğini, rapora göre borca batıklık miktarının 4.948.284,65 TL. olup, şimdi daha da azaldığını, bu rapor sonucu mahkememizce verilen iflas hükmüne dayanak teşkil eden bilirkişi rapor sonucuna göre tekrar değerlendirme yapılmasını gerektiren yeni bir belge olduğunu, İflas kararından sonra şirketin toplam 1.770.000 TL. değerindeki iki ayrı teminat mektubunun … A.Ş. isimli işveren şirket tarafından 30/12/2014 ve 26/06/2015 tarihlerinde usulsüz olarak nakte çevrilip bedeline el konulduğunu, usulsüz tazmin işleminde bankaların da asli kusur ve sorumluluğu bulunduğundan şirkete Rücunun söz konusu olmadığını, iflas kararı verilmesinden sonra 1.770.000 TL’nin tazmin edilmesinin şirketleri bakımından bütün borca batıklık bilançosu ve iyileştirme raporunun yeniden düzenlenmesini gerekli kılan yeni bir olay olduğunu, bu işlemi gerçekleştiren lehdar işveren şirkete karşı kendilerince dava açıldığını, yapılan işlemin hukuksuzluğunun çok açık olduğunu, dava neticesinde faizi ile birlikte yaklaşık 3.200.000 TL’nin davalı şirketten istirdatının ve …’a kazandırılmasının mümkün olacağını, iflas kararının kaldırılmaması halinde bu bedelin geri alınmasında hukuki engel ve İflas masasının yetki sorununun ortaya çıktığını, iflas kararı verildiği safhada alacaklı olarak görülen ve davaya bu yönde müdahil olan … Bankası ile … bankalarının şirketlerinden alacaklı olmadıklarının anlaşıldığıını ve toplamda 2.490.286,33 TL tutarında bir borcun şirketlerinin pasifinden çıktığını, bu iki bankanın alacaklı olmadığının kesinleşmesiyle şirketlerinin borca batıklık durumunun önemli ölçüde hafiflediğini ve mali durumunun iyileştiğinin açık ve net bir şekilde anlaşıldığını, iflas erteleme davasına şirketleri aleyhine personel haricinde açılan Kayıt-Kabul davalarının çoğunun şirketlerinin lehine sonuçlanmak üzere olduğunu, bütün bu yeni ortaya çıkan hususların değerlendirilmesi ve şirket mali durumuna etkilerinin saptanmasının özel bilgi ve uzmanlık gerektirdiğinden yeniden bilirkişi incelemesi yapılması zorunlu olduğunu, Yargıtay’ın süreklilik kazanan İçtihatlarının da bu yönde olduğunu, ayrıca yeni açılan davaların bilançoya etkisinin belirlenebilmesi için yeni kurul içerisine bu defa Eser Sözleşmesi davalarında uzmanlığı bulunan hukukçu bilirkişi üyenin de dahil edilmesi gerektiğini beyan ederek, … sicil Numaralı üye hakim …’ın FETÖ örgütü mensubiyetinin sonradan öğrenilmesi, hakimin hakimlik görevinden uzaklaştırılmış olması ve hakim ile müdahil … arasındaki örgüt bağının hakimin tarafsızlığına halel getirmesi sebebi ile yargılamanın iadesi isteminin kabulüne, yukarıdaki sebepten ayrı ve ona ek olarak iflas kararından sonra ortaya çıkan borca batıklık oranı hakkında yeni delil mahiyetindeki yeni bilirkişi raporu, şirkete ait iki adet teminat mektubunun usulsüz tazmin edilmesi ile çok önemli bir meblağın istirdat ve tahsil imkanının ortaya çıkması, bu konuda davalar açılması, iki büyük bankanın şirketlerinden alacak taleplerinin ortadan kalkmasıyla şirketin önemli bir borç yükünden kurtulması, pasifinin azalması, devam eden şantiyelerdeki bakiye eser bedeli alacaklarının dava konusu yapılarak bütün borçları ödeyecek kadar tahsilat imkanı yaratılması, aktiflerin arttırılması ve netice olarak firmalarının mali durumunun değiştiği ve iyileştiği, durumun yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını zorunlu kıldığı hususu gözetilerek yargılamanın iadesi istemlerinin kabulüne, şirketleri hakkında mahkememizce verilen 19/11/2014 tarih 2014/1418 E ve 2014/527 karar sayılı İflas kararının kaldırılarak duruşma açılmasına, kararın İstanbul Anadolu … İcra Ve İflas Müdürlüğüne bildirilmesine,… bankasının davaya müdahale dilekçesi verilme tarihî olan 21/08/2014 tarihinden sonraki tahkikat ve usul işlemlerinin yok hükmünde sayılarak yenilenmesine,konusunda uzman finansçı üye, bayındırlık usullerine vakıf makine mühendisi ve eser sözleşmesi davalarında uzman hukukçu üyeden müteşekkil yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak 03.10.2016 tarihli İflas İdaresi bilirkişi raporunun incelenmesine, … Bankası İle … Bankası taleplerinin ortadan kalkmasının şirketlerinin aktif-pasif dengesine etkisinin belirlenmesine, şirketlerinin eser sözleşmesine dayalı bakiye alacaklarının tahsili konulu belirsiz alacak davalarının incelenmesine,şirketlerinin usulsüz tazmin edilen iki teminat mektubu bedelinin istirdatı konulu davaların incelenmesine, şirketlerinin aktif – pasif dengesi ve borç ve alacaklarının son haliyle yeniden belirlenmesine, konularında bilirkişi kurulundan kapsamlı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, şirketin borca batıklıktan çıkıp çıkmadığı hususu ile iflas erteleme İsteminin esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/357 E. 2019/1137 K. sayılı 06/11/2019 tarihli kararı ile; “Mahkememizin 2014/1418 Esas-2014/527 Karar sayılı dosyası bu dosya içerisine alınmıştır, incelendiğinde; İstanbul Anadolu 21.Asliye Ticaret mahkemesinde iflas erteleme davası olarak açıldığı, 2014 yılında Ticaret mahkemelerinin toplu mahkemelere dönüştürülmesi sebebiyle 6545 sayılı yasa gereğince iflas erteleme davalarına heyet halinde bakılması gerektiğinden dosyanın heyete tevdi edildiği, yargılamanın heyetçe yürütüldüğü anlaşılmıştır. İflas yargılaması sonucunda; iflas ertleme talep eden davacı şirketin borca batık olduğu, sunmuş olduğu iyileştirme projesi ile revize projesinin somut hedeflerden uzak olduğu, şirketin borca batıklıktan çıkması için yeterli olmadığı, şirketin iflas erteleme şartlarını taşımadığı tespitleri yapılarak iflas erteleme talebinin reddine, şirketin 19/11/2014 tarihi itibariyle iflasına oybirliği ile karar verildiği, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulduğu, kararın Yargıtay 23.Hukuk dairesinin 25/10/2016 tarihli ilamı ile onandığı, davacının onama kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurduğu, yine Yargıtay 23.Hukuk dairesinin 16/05/2019 tarih, 2017/345 Esas, 2019/2076 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği ve aynı tarihte iflas kararının kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı taraf kesinleşen iflas kararına karşı 3 aylık süre içerisinde 11/06/2019 tarihinde yargılamanın iadesi davası açmış, bu davada yargılamanın iadesi sebebi olarak iflas kararı veren mahkeme heyetinde yer alan üye hakimlerden birinin FETÖ terör örgütü bağlantısı nedeniyle görevden uzaklaştırılmış olmasına dayandırmıştır. Davacının ayrıca iflas kararına ilişkin karar düzeltme başvurusunda bulunurken iflas kararı veren mahkeme heyetindeki üye hakimin terör örgütüne üyeliği nedeniyle görevden uzaklaştırılmış olmasını karar düzeltme dilekçesinde de dayanak yaptığı, bu yöndeki iddiaların Yargıtay 23. Hukuk Dairesi tarafından incelendiği, bu durumun bozma sebebi kabul edilmediği ve karar düzeltme isteminin reddedildiği anlaşılmıştır. … A.Ş., …, …, … A.Ş. İsimli alacaklıların yargılamanın iadesi aşamasında müdahale talebinde bulundukları görülmüş ise de, iflas kararının kesinleşmesinden sonra müdahale talebinde bulunulamayacağı, yargılamanın iadesi şartlarının da oluşmadığı anlaşılmakla dosyaya müdahil olarak kabulleri yapılmamıştır. HMK’nun 374 ve devamı maddelerinde yargılamanın iadesi müessesi düzenlenmiş olup, yargılamanın iadesi sebepleri 375.maddede tek tek sayılmıştır.Davacının dayandığı yargılamanın iadesi sebebi HMK’nun 375.maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine girmediği anlaşılmakla, yapılan ön inceleme sonrasında HMK’nun 379/1-c maddesi uyarınca talebin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı şirke temsilcisi istinaf dilekçesinde dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek özetle iflas erteleme davasına bakan heyette yer alan üye hakimin FETÖ ile bağlantısı nedeniyle ihraç edildiğini, ihraç edilen hakim nedeniyle şirket hakkında iflas kararı verildiğini, iflas idaresi tarafından alınan bilirkişi raporunda şirketin borçlarının 3.7 milyon TL azaldığının tespit edildiğini, şirketin borca batıklığının önemli ölçüde hafiflediğini, yeni çıkan bu durumun değerlendirilmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, iflas erteleme davası neticesinde verilen kesinleşmiş iflas kararına ilişkin yargılamanın iadesi talebidir. 6102 sayılı TTK’nun limited şirketlere ilişkin 643. maddesinde “Tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.” hükmünün yollaması ile anonim şirketlere ilişkin “iflas halinde tasfiye” başlıklı 534. maddesinde “İflas hâlinde tasfiye, iflas idaresi tarafından İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır. Şirket organları temsil yetkilerini, ancak şirketin iflas idaresi tarafından temsil edilmediği hususlar için korurlar.” hükmü gereğince, davacı şirket temsilcisinin aktif husumet ehliyetinin olduğu kabul edilerek, yargılamanın iadesi sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 374. madde hükmü gereğince yargılanmanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebileceği düzenlenmiş ve yargılamanın iadesi sebepleri tek tek sayılmıştır. Davacının yargılamanın iadesini talep ettiği İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/11/2014 tarih 2014/1418 E. 2014/527 K. sayılı kararının Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmakla, yargılamanın iadesi için kararın kesinleşmiş olması koşulunun gerçekleştiği tespit edilmiştir. Ancak yargılamanın iadesi nedeni olarak ileri sürülen hususların da HMK’nun 374. maddesinde yer alan sebeplerden olması gerekmektedir. Davacı talebini, iflas erteleme davasına bakan heyette yer alan üye hakimin FETÖ ile bağlantılı olduğu ve bu durumun hakimin tarafsızlığına halel getirdiği, ayrıca iflas kararından sonra ortaya çıkan borca batıklık oranı hakkında yeni delil mahiyetindeki yeni bilirkişi raporu, şirkete ait iki adet teminat mektubunun usulsüz tazmin edilmesi ile çok önemli bir meblağın istirdat ve tahsil imkanının ortaya çıkması, bu konuda davalar açılması, iki büyük bankanın şirketlerinden alacak taleplerinin ortadan kalkmasıyla şirketin önemli bir borç yükünden kurtulması, pasifinin azalması, devam eden şantiyelerdeki bakiye eser bedeli alacaklarının dava konusu yapılarak bütün borçları ödeyecek kadar tahsilat imkanı yaratılması, aktiflerin arttırılması ile netice olarak firmanın mali durumunun değiştiği ve iyileştiği iddialarına dayandırmıştır. Ancak, dayanılan her iki iddia da HMK’nun 374. maddesinde yer alan yargılamanın iadesi sebeplerinden değildir. Ayrıca İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/11/2014 tarih 2014/1418 E. 2014/527 K. sayılı kararı ile davacı şirketin iflasına karar verilmiş olup, bu kararın temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 25/10/2016 tarih 2015/4207 E. 2016/4662 K. sayılı kararı ile onanmıştır. Davacı, karar düzeltme yoluna başvurulduğu sırada yargılamanın yenilenmesine konu ettiği her iki iddiasını da karar düzeltme sebebi olarak belirtmiş, ileri sürülen hususlar Yargıtay 23. Hukuk Dairesince incelenmiş, neticede Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16/05/2019 tarih 2017/345 E. 2019/2076 K. sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiş ve şirket hakkındaki iflas kararı kesinleşmiştir. Açıklanan nedenlerle, gerek yargılamanın iadesi nedeni olarak ileri sürülen hususların karar düzeltme aşamasında Yargıtay 23. Hukuk Dairesince incelenmiş olması gerekse 6100 sayılı HMK’nun 374. Maddesinde sayılan sebeplerden olmaması dikkate alındığında, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davacı şirket temsilcisinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı şirket temsilcisinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.l bendi gereğince REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan, davacı tarafından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın talep halinde davacıya iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK 179/c maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde Temyiz Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/03/2021