Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/211 E. 2021/512 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/211
KARAR NO: 2021/512
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/1265
KARAR NO: 2017/1141
KARAR TARİHİ: 07/11/2017
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında 16.01.2014 ve 20.01.2014 tarihli sözleşme akdedildiğini, 16.01.2014 tarihli sözleşmeden 11.800 TL ve 20.01.2014 tarihli sözleşmeden 13.500.43 TL’nin ödenmemesi üzerine davalı aleyhine Anadolu …lcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçilmiş ise de itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı şirketin, müvekkil şirketle bina malikleri adına, Üsküdar … mh. … pafta … ada … parsel ve ayrıca Ümraniye … Mah. …, …, … nolu parsellerde bulunan gayrimenkullere ilişkin deprem güvenliği analizi yapmak/yaptırmak işlemlerini başından sonuna kadar takip etmek üzere 16.01.2014 ve 20.01.2014 tarihli iki adet sözleşme imzalandığını, resmi kurumlara yapılan müracaatlarda müvekkil şirket adına değil malikler adına yapıldığını, bu nedenle husumetin bina maliklerine yöneltilmesi gerektiğini, görevli mahkemenin de tüketici mahkemesi olduğundan görev ve husumetten dolayı davanın reddine karar verilmesini davacının işe henüz başlamadan 5.000 TL avans alıp, işi yarım bıraktığını, bilahare aylar sonra şirket yetkilisi vekil olarak işi kendisinin tamamladığını, avansı iade etmeyen davacının, süreci başlattığını, bir kısım masraflar yaptığını iddia ederek kapalı fatura olarak 11.02.2014 tarihli 2.950 TL, 11.02.2014 tarihli 1.475 TL ve 01.03.2014 tarihli 1.475 TL tutarlı faturaları keserek müvekkiline yolladığını, davacının işi süresinde ve sözleşmeye uyun yaptığını ispat etmesi gerektiğininden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Her ne kadar davalı tarafça sözleşmelerin yapı sahibini bağladığı, kendileri bakımından bağlayıcı olmadığı ileri sürülmüş ise de, sözleşmede davalı şirketin imzasının bulunduğu, yapı sahibini temsilen sözleşmeyi imzaladığına ilişkin bir kayıt bulunmadığı, tüzel kişi tacir olan davalının sözleşmeyi imzalaması ile artık hukuki ilişkin devamı bakımından davacıda haklı görünüş yarattığı, davalı tarafından emsal olarak sunulan içtihatların yapı sahibi ile yüklenici arasındaki uyuşmazlıklara ilişkin olduğu, somut olayda uygulanma yeri bulunmadığı, Yine 09.01.2014 tarihli 5011 seri nolu makbuzla yapılan 5000,00 TL ödemenin Kadıköy 527 ada 21 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olduğu, sözleşme konusu taşınmazlarla ilgili olmadığı, bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde edimini yerine getiren davacının 14300,00 alacağının bulunduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Hakkında riskli yapı tespiti istenen yapılar müvekkil şirkete ait olmadığını, vekaleten yapılan işlemlerde hak ve borçlar vekil üzerinde değil asil hakkında hüküm ifade ettiğini, tüketici olan asiller ile davacı arasındaki davanın görüleceği yer ise Tüketici Mahkemesi olup husumetin de yapı maliklerine yöneltilmesi gerektiğini, davacı sözleşmeler imzalanmadan 09.01.2014 tarihli tahsilat makbuzu ile 5.000,00TL avans aldığını ancak işi süresinde bitiremediğini, yarım bıraktığını, bilahare aylar sonra şirket yetkilisi vekil olarak işi kendisi tamamlayabildiğini, avansı iade etmeyen, harcayan davacı, süreci başlattığını, bir kısım masraflar yaptığını iddia ederek sözleşme tarihlerinden 40/45 gün sonra yaptığı harcama ve emeğinin karşılığı olduğu iddiası ile kapalı fatura olarak, 11.02.2014 tarihli 2.950,00TL ve 11.02.2014 tarihli 1.475,00TL ve 01.03.2014 tarihli 1.4750,00TL’Lik faturaları keserek müvekkil şirkete gönderdiğini, bilindiği üzere kapalı fatura da ödemenin alındığına delil olduğunu, ticari defter kayıtları incelendiğinde kesilen faturaların müvekkil şirketin ticari defter kayıtları ile tamamen uyumlu olduğu toplam borç tutarırın 5.900,00 TL olduğu, o halde taraflar arasında alacak/borç toplamı; 5.900,00TL olup ödeme makbuzu ile desteklenen, savunmamızda bulunan ve davacı tarafından da inkar edilmeyen 5.000,00TL ödemenin borçtan düşülmesi ile bakiye 900,00TL (ticari defterlerin sahibi aleyhine delil olması nedeniyle) müvekkil şirketin borcu olduğu görüldüğünü bu nedenle usulüne uygun tutulan ve yapılan işe ilişkin faturaların her iki tarafın ticari defterinde aynı olması ve müvekkilin şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, ödemenin makbuzla yapıldığı, lehine delil olduğu da dikkate alındığında davacıya başkaca borcunun olduğu iddia edilemeyeceğini, davacı hiçbir aşamada bakiye alacaktan bahsetmediğini, toplam alacak miktarını kendine göre, takipte talep ettiğini ve defter kayıtlarında da ödeme görülmediğini, bilirkişilerin, sanki davacı bakiye alacak üzerinden takip yapmış gibi hesaplama yapmaları hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava taraflar arasında imzalanan iki adet yapı denetim hizmet sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, davalı aleyhine 16/01/2014 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 11.800,00 TL, 20/01/2014 tarihli sözleşmeden kaynaklanan 2.700,43 TL olmak üzere toplam 14.500,43 TL alacağın tahsili için ilamsız takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar dava ve cevap dilekçesinde dayandığı deliller dosya ibraz edilmiş olup mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi heyetinden alınan kök raporda taraflar arasında düzenlenmiş bulunan 16.01.2014 tarihli “Sözleşme” ile; İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Mahallesi, … ada, …-…-… parseldeki betonarme binalarda deprem güvenliği analiz çalışmalarının yapılması işi fiyatının, 12.500,00 TL + KDV olduğu, 20.01.2014 tarihli “Sözleşme” ile; İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parseldeki betonarme binalarda deprem güvenliği analiz çalışmalarının yapılması işi fiyatının, 5.500,00 TL + KDV olduğu kararlaştırılmış ve davacı tarafından gerekli çalışmalar yapılmış olup, davacının icra takibi yaptığı 16.01.2014 tarihli sözleşmeden: 11.800.00 TL, 20.01.2014 tarihli sözleşmeden : 2.700,43 TL, Toplam: 14.500,43 TL icra takibi tutarından, 16.01.2014 tarihli sözleşmeden: 12.500.00 TL, 20.02.2014 tarihli sözleşmeden 900,00 TL olmak üzere toplam 13.400,00 TL talep etmekte haklı” tespiti yapılmıştır. Taraflarca bilirkişi raporuna yapılan itiraz üzerine alınan ek raporda; davacının KDV si kesilmiş 5.900.00 TL fatura bedeli, KDVsi kesilmemiş hakediş bedeli 8.400 TL sözleşme bedeli, olmak üzere toplam (5.900.00 + 8.400.00) = 14.300.00 TL alacağının bulunduğu tespit edilmiştir. Tüm dosya kapsamı incelendiğinde taraflar arasında İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Mahallesi, … ada …-…-… parseldeki betonarme binalarda deprem güvenliği analiz çalışmaları konusunda 16/01/2014 tarihli sözleşme, İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, … Mahallesi, … ada … pafta, … ada … parseldeki betonarme binalarda deprem güvenliği analiz çalışmaları yapılması konusunda 20/01/2014 tarihli sözleşme imzalanmış, 16/01/2014 tarihli sözleşmede iş bedeli 12.500,00 TL + KDV, 20/01/2014 tarihli sözleşmede iş bedeli 5.500,00 TL + KDV kararlaştırılmıştır. Davalı vekili davacı ile yapılan sözleşmelerin temsilen yapı malikleri adına yapıldığı, husumetin yapı maliklerine yöneltilmesi gerektiğini iddia etmiştir. 4078 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun, Yapı Denetim Kuruluşları ve Görevleri “Madde 2 – Bu Kanun kapsamına giren her türlü yapı; Bakanlıktan aldığı izin belgesi ile çalışan ve münhasıran yapı denetimi ile uğraşan tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarının denetimine tabidir. Yapı denetim hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür. Yapı sahibi, yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil tayin edemez.” Yapı Denetimi Hizmet Sözleşmeleri “Madde 5 – (Değişik birinci fıkra:11/5/2018-7143/19 md.) Yapı denetim hizmet sözleşmeleri, yapı sahipleri ile Bakanlıkça yayımlanacak usul ve esaslara göre elektronik ortamda belirlenen yapı denetim kuruluşları arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir. Yapı denetim hizmet sözleşmeleri Bakanlıkça belirlenen haller dışında feshedilemez. ” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre taraflar arasında 4078 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun, 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu’nun 2. maddesi ile aynı kanunun 5. maddesindeki hükümler uyarınca yapı denetim hizmetini veren şirkete karşı yapı denetim hizmet bedelinin ödenmesinden arsa sahibi sorumlu olup taraflar arasında yapılan sözleşmede yapı denetim hizmet bedelinden yapı müteahhidin sorumlu olduğu kararlaştırılması da bu sorumluluğu değiştirmeyecektir.(Yargıtay 13. HD’nin 2016/25151 – 2019/11671 sayılı ) Her ne kadar yapı denetim sözleşmesi dava dışı arsa malikleri tarafından imzalanmamış ise de davacı tarafından dava dışı arsa maliklerine hizmet verilmesi nedeniyle davacının, hizmet ücretinden arsa malikleri sorumlu olacağı gözetilerek davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, HMK’ nın 353/1-b-2 bendi uyarınca İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1265 Esas, 2017/1141 Karar ve 07/11/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2- Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, a-Alınması gerekli 59,30 TL red karar harcının peşin alınan 248,36 TL’den mahsubu ile arta kalan 189,06 TLnin karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE, b-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, c-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde artan gider avansının yatıranlara resen iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 3-Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 85,70 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan istinaf karar harcı alınması gerekli olan 59,30 TL karar harcından davalı tarafça yatırılan 245,00 TL’nin mahsubu ile arta kalan 185,70 TL harcın davalıya iadesine, 5- Davalı tarafından sarfedilen 145,00 TL istinaf harcı ile istinaf yargılama aşamasında tebligat posta masrafından oluşan 28,00 TL masraf olmak üzere toplam 173,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 6- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1.b-2 bendi ile aynı kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/05/2021