Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/21 E. 2020/16 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/21
KARAR NO : 2020/16
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/06/2017
NUMARASI : 2014/162 Esas – 2017/727 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/05/2014
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …. A.Ş.’ye bağlı bir kısım PTT merkezlerinin posta tekeli dışındaki gönderilerinin ayrım işini 07/01/2002 tarihli sözleşme gereğince anılan tarihten itibaren davalı şirket tarafından yerine getirildiğini, dava dışı … isimli işçilerin davalı şirket işçisi olarak çalışmakta iken 2005 yılı içerisinde iş akitlerinin farklı tarihlerde feshedildiğini, dava dışı işçilerin davacı müvekkili ve davalı şirket aleyhine İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2020/701, 2020/702, 2010/704, 2010/705, 2010/706, 2010/707 esas sayılı dosyaları üzerinden dava ikame ettiklerini, yapılan yargılama neticesinde işçilik alacaklarınadan müvekkili ile davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, mahkemece verilen kararların Yargıtay denetiminden geçerek onandığını ve kararların icraya konulması üzerine, dava dışı işçi … için müvekkili tarafından 18/07/2013 tarihinde 12.584,78 TL, … için 18/07/2013 tarihinde 19.936,71 TL, … için 26/07/2013 tarihinde 10.479,53 TL ödendiğini, dava dışı …. için 18/07/2013 tarihinde 10.479,53 TL, … için 18/07/2013 tarihinde 10.181,70 TL ve … için 18/07/2013 tarihinde 10.479,53 TL ödendiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan şartnamenin 29. maddesinde elemanların iş kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından davalının sorumlu olduğunun belirtildiğin, yine teknik şartnamenin belli maddelerine göre de ödenen bedellerden davalının sorumlu olduğunu, bu nedenle ödenen bedellerin rücusu istemiyle iş bu davanın ikame edildiğini, işçilere ödenen toplam 74.141,78 TL bedel ile İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2020/701, 2020/702, 2010/704, 2010/705, 2010/706, 2010/707 esas sayılı dosyaları için ödenen toplam 433,85 TL bakiye ilam harcı ile birlikte toplamı 74.575,63 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı işçinin yapmış olduğu iş bakımından asıl işverenin davacı olduğunun Yargıtay içtihatları ile kabul edildiğini, posta ayrım işi davacının asli işi olduğundan, işçilerin baştan itibaren davacı işçisi olduklarını bu nedenle müvekkili yönünden davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu işçilerin müvekkili şirkette 09/01/2002-08/06/2005 tarihleri arasında çalıştıklarını, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin ancak bu dönem itibariyle hesaplanacak alacaklardan sorumlu tutulabileceğini, davacı tarafça her ne kadar müvekkili şirketin son işveren olması sebebiyle tüm alacaklardan sorumlu olduğu iddia edilmiş ise de, bu sorumluluğun sadece işçiye karşı olduğunu, rücu talebinde ise tarafların birbirlerine karşı sorumluluk bedellerin ayrıca belirlenmesi gerektiğini, idari şartnamede fazla çalışmaya ilişkin bir hüküm yer almadığını, bu nedenle fazla çalışma yaptırarak ücretini ödemeyen davacının haksız ve kötüniyetli olduğunu, müvekkili şirketin teklife dahil olmayan bir alacak kalemi nedeniyle sorumlu tutulmasının genel hukuk kurallarına aykırı olduğunu, yine yıllık izin yönünden de sözleşmede bir hüküm bulunmadığını ve idarenin kullandırmadığı yıllık izinler yönünden rücu talebinin hukuk kurallarına aykırı olduğunu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretinin sözleşme bedeline dahil olan giderler arasında sayılmamış olması sebebiyle talep edilemeyeceğini, davacı kendisinden talep edilen alacağı zamanında ödemeyerek zararın artmasına sebebiyet verdiğinden artan bedelden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağı belirterek davanın reddini, dava dilekçesinde belirtilen işçilerin önceki işverenleri olan ….. Ltd. Şti. ile …. Tic. Ltd. Şti.’ne davanın ihbarını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; bir kısım PTT merkezlerinin posta tekeli dışındaki gönderilerinin ayrım işinin 07/01/2002 tarihli sözleşme gereğince davalı şirket tarafından yerine getirileceğinin kararlaştırıldığı, dava dışı işçilerin iş akitlerinin davalı tarafından sona erdirilmesi sebebi ile davacı ve davalı aleyhine işçilik alacaklarının yükletilmesine dair verilen yargı kararlarının kesinleştiği ve yargı kararlarının icraya konması üzerine davacı tarafından toplam 74.141,78 TL ödendiği, taraflar arasındaki şartnamenin 29.maddesine göre elemanların iş kanunu ve diğer kanunlardan doğan haklarından davalının sorumlu olduğu hüküm altına alındığından, davanın kabulü ile davacının ödemek zorunda kaldığı 74.141,78 TL’nin dava tarihinden önce davalının BK 117.maddesi anlamında temerrüde düşürüldüğü ispat edilemediğinden dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına ve davanın kabulü ile 74.141,78 TL’nin dava itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 433,85 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ İlk Derece Mahkemesince gerekçeli kararın davalı vekiline 23/10/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili 26/10/2017 tarihinde süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davanın kabulüne ilişkin verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı kurumun dava konusu işçiye muvazaalı işlem yaptığı ve bu nedenle işçilik alacaklarından davacı kurumun sorumlu olduğu Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen mahkeme kararı ile sabit iken, davacı kurum tarafından açılan bu davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı idarenin müvekkili şirkete sadece işçilik maaş ücreti, yol bedeli, SSK ve vergiler yönünden ödeme yaptığının idari şartnamenin 25.maddesinde belirtildiğini, bunun haricinde müvekkiline bir ödeme yapılmadığını, genel şartnamenin 6.maddesinde ise müvekkili şirketin hangi işçilik alacaklarından sorumlu olduğunun açıkça belirtildiğini ve ihbar tazminatının bu alacaklar arasında sayılmadığını, ayrıca ihbar tazminatı Kamu İhale Kanunu gereği teklif fiyata da dahil olan masraflar arasında sayılmadığından, bu ödemenin müvekkilinden talep edilmesinin kanun ve sözleşmeye aykırı olduğunu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretinin sözleşme bedeline dahil olan giderler arasında sayılmamış olması sebebiyle talep edilemeyeceğini, yine yıllık izin yönünden de sözleşmede bir hüküm bulunmadığını ve idarenin kullandırmadığı yıllık izinler yönünden rücu talebinin hukuk kurallarına aykırı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davacının davasında haklı olması halinde ise sözleşmede işçilik alacaklarından kimin sorumlu olacağına dair bir hüküm bulunmadığından, ödenen bedellerin tamamından müvekkilinin sorumlu tutulmasının kanun ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarında, her bir taşeronun kendi döneminden, asıl işverenin ise her bir taşeron ile yarı yarıya oranla sorumlu tutularak karar verilmesi gerektiğine işaret edildiğini, bu nedenle işçilerin müvekkili şirkette çalıştığı döneme ilişkin hesaplanacak tazminattan davacı şirket ile eşit oranda sorumlu olacağını, mahkemece ihale sözleşmesinde iç ilişkideki sorumluluğun belirlendiği gerekçesi ile müvekkili şirketin tüm bedelden sorumlu tutulmasının yasaya aykırı olduğunu, yine kıdem tazminatı yönünden müvekkilinin sadece kendi dönemi ve işçilerin müvekkili şirkette son ücretleri üzerinden hesaplanacak miktar ile sorumlu tutulabileceğini ve hesaplamadan TBK 167.maddesinin uygulanması gerektiğini, işçilerin dava dışı taşeron şirketlerde çalıştıkları dönemlere ilişkin bedellerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, ayrıca davacı kendisinden talep edilen bedelleri zamanında ödemeyerek miktarın artmasına sebebiyet verdiğinden faiz, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden de müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını belirterek saymış olduğu gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/162 Esas, 2017/727 Karar sayılı kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırılan işçilere ödenen işçilik alacaklarından, sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirketin sorumlu olduğu iddiası ile ödenen bedellerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Davacı, hizmet alım ihalesinin davalı tarafından üstlenildiğini, ihale şartnamesine göre, davalı yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin iş hukukundan doğan her türlü işçilik hakları ile ilgili ücret ve tazminatlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçilerin işçilik alacaklarının tahsili için açtığı dava sonunda hesaplanan miktarın eldeki davanın tarafı olan davacı ve davalıdan tahsiline karar verildiği ve icra takibi sonunda da davacı tarafından ödendiği ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağından hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Davacı taraf idari ve teknik şartname uyarınca ödenen bedellerden davalının sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı ise asıl işverenin davacı olması sebebiyle davalının sorumluluğunun bulunmadığını, davalıya ödenen sözleşme bedelinde kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücret alacağının sözleşme gideri olan bedeller arasında yer almadığı için davalının sorumlu olmadığını, sorumlu olduğu kabul edilse dahi işçilerin davalı şirkette çalıştığı dönem itibariyle hesaplanacak bedelin yarısından sorumlu olacağını, diğer yarısından ise davacının sorumlu olacağını savunmuş ve zamanaşımı itirazında bulunmuştur.İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle yani dava dışı işçiye karşı müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmıştır ve sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Somut olayda mahkeme, davacının dava dışı işçilere ödediği kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti alacaklarının tamamından son alt işveren olması nedeniyle davalıyı sorumlu tutmuştur. Oysa, davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağına konu ödediği işçilik haklarından doğan bedelden, davalının dava dışı işçileri çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, son alt işveren olarak dava konusu alacağın tamamından sorumluluğunun sadece işçiye karşı olduğu, bu nedenle dava dışı işçilerin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak kıdem tazminatının ve yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. İhbar tazminatı alacağının ise tamamından son işveren olan davalı sorumlu olacaktır. Ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davalı aleyhine hükmedilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının davalıya bu alacağını da rücu edebileceği gözetilerek bu yönde hesaplama yapılması gerekmektedir (emsal mahiyette Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/4926 Esas 2018/6465 Karar sayılı, 2015/41194 Esas 2017/11657Karar sayılı, 2016/21572 Esas 2018/7468 Karar sayılı ilamları). Dosya kapsamında dava dışı işçiler …, davalı şirket dışında başka alt işveren bünyesinde çalışıp çalışmadıklarına dair kayıtlar celp edilmemiş yine hizmet alım sözleşmesi, idari ve teknik şartname, işçilere ilişkin kayıtların olduğu ihale dosyası, dava dosyası kapsamına alınmamış ve mahkemece davalı vekilinin zamanaşımı itirazı yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece davalı vekilinin zamanaşımı itirazları değerlendirilmeden, İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2020/701 Esas, 2020/702 Esas, 2010/704 Esas, 2010/705 Esas, 2010/706 Esas, 2010/707 Esas sayılı dosyaları, dava dışı işçilere ait hizmet döküm cetvelleri ile ihale dosyası ilgili yerlerden getirtilmeden, yukarıda açıklanan esaslar dairesinde bilirkişi raporu alınmadan karar verilmesi 6100 sayılı HMK 353/1-a-6 maddesine aykırı olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/162 E., 2017/727 K., sayılı 14/06/2017 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının davalı tarafından yatırılan 1.359,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.276,20 TL harcın talep halinde davalıya İADESİNE,5-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/09/2020