Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/2030 E. 2020/283 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2030
KARAR NO: 2020/283
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/254
KARAR NO: 2020/355
KARAR TARİHİ: 23/03/2020
DAVA: MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ: 18/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA Davacı dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, davalının faaliyet alanı olan inşaat işlerine ilişkin 01.01.2020 – 30.01.2020 döneminde hizmet almak adına davalı ile anlaştığını, hizmet bedeli olarak 3 adet çeki davalı lehine keşide ettiğini, davalının, davacı şirket ile anlaşmış olduğu dönemde hizmet vermediğini, hizmet vermesi gereken dönem üzerinden yaklaşık 2 ay geçmesine karşın halen herhangi bir faaliyette bulunmadığını, bu sebeple davacı şirket tarafından hizmet bedeli olarak davalı lehine keşide edilen dava konusu, 1-… Bankası A.Ş.’nin, … numaralı, 22.03.2020 keşide tarihli, 108.000,00 TL bedelli çek, … Bankası A.Ş.’nin, … numaralı, 22.04.2020 keşide tarihli, 108.000,00 TL bedelli çek, … Bankası A.Ş.’nin, … numaralı, 22.05.2020 keşide tarihli, 108.000,00 TL bedelli çeklerin iadesi talep edilmişse de; davalı tarafından bu talep yerine getirilmediğini, bu nedenle, iş bu dava ile davacı şirketin dava konusu çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin davacı şirkete iadesini, çeklerin davalı tarafından icra takibine konu edilmemesi adına icra takibinin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini, İhtiyati tedbir kararının, icra takibinin durdurulması ile birlikte; dava konusu çeklerin muhatap bankalara ibraz edilmemesi, çeklerin ibrazı halinde ilgili bankalar tarafından karşılıksızdır işlemi yapılmaması ve bu hususta çeklere şerh verilmemesi yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” ‘…Dava türü ne olursa olsun “dava konusu bir miktar para alacağı” olan tüm talepler hakkında, davacı ve davalı açısından bir ayırım yapılmadan ve bir sınırlama getirilmeden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak düzenlenmiştir. Elbetteki menfi tespit talebi ile alacak talebi hukuken aynı kavramlar değildir ve bu davalar sonucunda verilecek hükümler de farklıdır. Ancak dava konusu bir miktar para alacağı ise, açılacak davanın ne olduğunun bir önemi yoktur. İster alacak, ister menfi tespit, ister istirdat, ister itirazın iptali, ister tazminat talebi olsun bu davaların ortak noktası “dava konusunun bir miktar para alacağı” olduğudur. Dava şartının sadece alacak ve tazminat davalarında getirildiğini kabul sınırlı bir uygulamaya yol açacak olup, bu sonucun da kanunun amaçsal yorumuna uzak olacağı ve menfi tesbit davalarının her zaman istirdada dönüşebileceği gözden uzak tutulmamalıdır.(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi Başkanlığının 26/12/2019 gün ve 2019/2292 esas 2019/1643 karar sayılı ilamı) İşbu davada verilen çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebi olduğu, 6102 Sayılı TTK’nun 5/A maddesi gereğince menfi tespit talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin açtığı davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu olan hizmet sözleşmesinden kaynaklı toplam 3 adet çekin davalı taraf verildiği, iş bu çeklerin her birinin 108.000,00 TL bedelli olduğu, davalı tarafın kendi üzerine düşen edimi ifa etmediği, davanın konusunun bir miktar paranın ödenmesi veya alacak – tazminat olmadığı bu nedenle arabuluculuğa tabi olmadığı belirtilerek mahkeme kararının kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İcra ve İflas Kanunun 72/1. fıkrası gereğince İcra takibinden önce açılan menfi tespit ve çek istirdadı davasıdır. Davacı vekilince sunulan dava dilekçesi davalının faaliyet alanına ilişkin 01.01.2020-30.01.2010 dönemimde hizmet almak amacıyla anlaşma yapıldığı belirtilmiş ancak taraflar arasında davaya konu uyuşmazlıkla ilgili sözleşme örneği sunulmamıştır. İş bu nedenle inşaat işiyle ilgili olarak düzenlenen sözleşme incelenememiş olup davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde taraflar arasında hizmet sözleşmesi olduğu belirtilmiştir. Uyuşmazlık, ticari nitelikte bulunan menfi tespit davalarında, 6102 sayılı TTK‘nun 5/A maddesi gereğince, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olup olmadığıdır. 19.12.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren, 7155 sayılı Yasa’nın 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir. TTK’nun 5/A maddesi; “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmüne yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’ nun 5/A maddesinde, Kanun’un 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda arabuluculuk, dava şartı olarak kabul edilmiştir. madde gerekçesinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 ‘üncü maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. Madde metninde “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında…” denilmek suretiyle, talep sonucu eda istemi niteliğinde olan, alacak ve tazminatın ödenmesine ilişkin ticari davalarda, davadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Tespit davaları ise, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Menfi tespit davaları ile davacı, borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir. Menfi tespit davalarında borçlu olunmadığının tespiti istendiğine ve alacak ya da tazminat ödenmesi istenemeyeceğine göre bu tür davalardan önce arabulucuya başvurma şartı aranması, kanunun açık ifadesine aykırı olacaktır. Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’ nin 13.02.2020 T.2020/85-454 E.K. sayılı kararında; ” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’nun kararı 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35/3-4 maddelerine uygun olarak verildiğinden ve incelenen evrakın kapsamından söz konusu uyuşmazlığın ticari nitelikteki menfi tespit davalarından kaynaklandığı anlaşılmış olup bu tür davaların temyiz incelemesini yapma görevi Dairemize ait olduğundan, talebin Dairemizce görüşülüp değerlendirilmesine karar verilmiştir. HMK’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’ nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına,” uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine 13.02.2020 gününde oybirliğiyle ve 5235 sayılı kanunun 35/4 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir. Yukarıda yazılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararı ile, Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasındaki ticari mahiyetteki menfi tespit davalarının arabuluculuk başvuru şartına tabi olup-olmadığına ilişkin farklı kararların verilmesine yönelik uyuşmazlık giderilmiştir. Buna göre ticari nitelikteki menfi tespit davalarında TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesi zorunlu olmadığından, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu hali ile, görülmekte olan menfi tespit davası yönünden, taraf delilleri toplanılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, davacı istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 7. Tüketici Mahkemesi’ nin 23/03/2020 tarih ve 2020/254 Esas 2020/355 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/11/2020 tarihinde HMK’ nun 353/1-a ve 362/1gmaddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.