Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/201 E. 2021/478 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/201
KARAR NO : 2021/478
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/853
KARAR NO : 2018/69
KARAR TARİHİ: 24/01/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/04/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin bilgisayar programlama, yazılım, bakım ve destek hizmeti ve donanım ürünlerinin parça dahil donanım bakım hizmeti sektörlerinde faaliyet gösterdiğini, davalı taraf ile imzalamış oldukları sözleşmeler uyarınca üzerine düşen tüm sözleşmesel edimleri yerine getirdiğini, cari hesap ilişkisi çerçesinde ifa edilen hizmet ve donanım parça satış bedelleri nedeniyle doğan alacakların müvekkili tarafından faturalandırılıp davalı yana tebliğ edildiğini, davalı borçlunun 18.124,56 TL tutarındaki borcu ödemeyerek icra takibine de itiraz ettiğini, izah edilen nedenler ile davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/853 E. 2018/69 K. sayılı 24/01/2018 tarihli kararı ile; “…Dava, taraflar arasında akdedilen donanım bakım sözleşmeleri kapsamında cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.Her ne kadar davacı taraf davalı ile aralarında akdedilen sözleşmeler kapsamında fatura ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptalini talep etmiş ise de, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunması ve alacağın davacı defterlerinde kayıtlı olmasının tek başına hizmet verildiği ve fatura bedellerinin hak edildiği anlamına gelmediği, fatura konusu hizmetin davalıya sunulduğu hususunda ispat külfetinin iddia sahibi davacı üzerinde bulunduğu, bu amaçla davacıya HMK 145 gereği hizmetin sunulduğuna ilişkin delillerini sunmak üzere ayrıca süre verilmesine rağmen fatura konusu hizmetin sunulduğu, faturaların davalıya tebliğ edildiği hususu ispat edilemediğinden davacı tarafın yemin deliline dayanmadığı da dikkate alınarak sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Ticari defterlerin kesin delil olduğunun ve yasanın aradığı şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerdeki kayıtların tek başına iddianın ispatı açısından yeterli olduğunun Yargıtay uygulamaları ve doktrinde kabul edildiğini (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 13/06/2017 tarihli 2016/2310 E. 2017/2537 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20/10/1985 Tarih 5510 E. 5498 K. sayılı ilamları), alacağın varlığının müvekkili şirket ticari defterleri ile kesin olarak kanıtlandığını, müvekkili şirketin sözleşme kapsamında gerekli tüm hizmetleri verdiğini, hizmet döküm kayıtlarının mahkemeye sunulduğunu, hizmetlerin bilgisayar kayıtlarında mevcut olduğunu, bu hususun uzman bilgisayar mühendisleri veya yazılım ve donanım uzmanlarınca tespit edilebileceğini, emsal nitelikte İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/294 E. sayılı dosyası kapsamında düzenlenen ve bir sureti dosyaya sunulan bilirkişi raporunda müvekkili şirket tarafından hizmetin verildiğinin tespit edildiğini, müvekkili tarafından yalnızca talep edildiğinde müvekkiline ait internet sitesinden, telefon hattından ve uzaktan bilgisayar bağlantısı ile destek hizmeti verildiğini, bu desteğin 365 gün 24 saat müşterinin kullanımına açık tutulduğunu ancak müşterinin destek talebi olmadığında herhangi bir destek hizmeti vermekle yükümlü olduğunu ancak davalının herhangi bir sorunla karşılaşmadığında ya da destek talep etmediğinde dahi sözleşme bedelini ödemekle yükümlü olduğunu, bu nedenlerle müvekkili şirketin yazılım destek hizmeti verildiğini ispatla yükümlü olmayıp davalının destek hizmeti talep etmesine rağmen kendisine hizmet verilmediğini ispatlaması gerektiğini beyanla, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmeleri kapsamında düzenlenen faturalar nedeniyle cari hesap alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında, davacı tarafından, davalı aleyhinde 18.124,56 TL alacağın avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle 09/07/2015 tarihinde takip başlatıldığı, borcun sebebi olarak cari hesap, faturalar, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin gösterildiği, ödeme emrinin 13/07/2015 tarihinde tebliği üzerine davalı tarafından 14/07/2015 tarihinde takibe itiraz edildiği, davanın İİK 67.maddesi uyarınca bir yıllık yasal süre içerisinde 25/08/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan incelemede; davalı şirket tarafından ticari defter ve kayıtlar ibraz edilmediğinden inceleme yapılamadığı, davacı şirket defterleri üzerinde yapılan incelemede, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının kendi kayıt ve defterlerine göre davalıdan 18.124,56 TL alacaklı olduğu yönünde rapor sunulmuştur. Davacı vekili tarafından, faturaların davalı şirkete kargo yolu ile tebliğ edildiğine dair bir kısım kayıtlar sunulmuş ise de kargo teslim kayıtları, kargo içeriğinin belli olmaması nedeniyle faturaların tebliğ ve teslim edildiğine ilişkin ispata elverişli değildir. Faturanın düzenlenmiş olması, tek başına alacağın varlığını ispata yeterli değildir. Ancak faturanın tebliğ edilip edilmediğinin belirlenmesi, tarafların ispat yükünün tespiti için önem arz etmektedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/13-619 E. 2018/919 K. sayılı 18/04/2018 tarihli ilamında ifade edildiği üzere “İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001,6. b., 2.c., s. 1966). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesi “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, s.1972).Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E. 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nun 21/2.maddesi). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkar ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkar etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.). Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Somut dosyada, faturaların tebliğ edildiği davacı tarafça ispatlanamamış ise de, sözleşme konusu hizmetin verildiğine dair bir kısım kayıtlar sunulmuş olup, bu kayıtların incelenmesi teknik bilgi gerektirdiğinden, uzman bilirkişi aracılığı ile bilgisayar kayıtlarında inceleme yaptırılmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Taraflar arasında parça dahil donanım bakım sözleşmesi adı altında iki sözleşme, yazılım bakım ve destek sözleşmesi adı altında üç sözleşme, satış sözleşmesi adı altında iki sözleşme imzalanmış olup, sözleşmelerin hangi tarihlerde imzalandığı, faturaların hangi sözleşme kapsamında verilen hizmete ilişkin olduğu belli değildir. Yine dosyaya sunulan sözlemelerin eksik olduğu, sonraki sayfalarındaki madde numaralarının uyumlu olmadığı tespit edilmiştir. Davacı vekiline taraflar arasında imzalanan tüm sözleşmeleri dosyaya sunması ve yukarıda belirtilen hususlara ilişkin açıklama yapması için süre verilmesi, yapılacak açıklama uyarınca bilgisayar/yazılım mühendisi bir bilirkişiden, bilgisayar kayıtlarında inceleme yaptırılarak, hizmetin verilip verilmediği, sözleşme hükümleri ve fatura içeriği ile verilen hizmetin uyumlu olup olmadığı yönünde rapor alınması gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, eksik inceleme neticesinde verilen hükmün 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir .
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/853 E. 2018/69 K. sayılı 24/01/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 bendi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 310,00 TL istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Yatırılan gider avansından kalan kısmın ilk derece mahkemesince iadesine,8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/04/2021