Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1989 E. 2020/329 K. 14.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1989
KARAR NO: 2020/329
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/188 Esas
ARA KARAR TARİHİ: 24/06/2020
TALEP TARİHİ: 24/03/2020
TALEP: İHTİYATİ TEDBİR
KARAR TARİHİ: 14/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesi ile; müvekkilinin, davalı kooperatifin üyesi olup halen taşınmazına kavuşmadığını, taraflar arasında davalı kooperatifin merkez adresi Zonguldak da iken açılan 2009/446 esas sayılı Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2016/5633 Esas , 2019/3154 Karar, 02/07/2019 tarihli bozma kararından sonra 2020/47 Esas sayılı Zonguldak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/47 esas tapu iptali tescil davalı ile davalı kooperatifin merkezinin İstanbul’a alınmasından sonra açılan İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/353 E. Sayılı tazminat davasının derdest olduğunu, devam eden tapu iptal tescil davasına rağmen kooperatifin 23.02.2020 tarihli Genel Kurulunda, kooperatife ait dört konutun boş olduğu boş olan dört konuta kayıt olacak ortakların bahçe dubleksi olan konut için en az 900.000,00-TL, dört artı bir ara kat konut için en az 800.000,00-TL, iki adet çatı dubleksi konutun her biri için en az 900.000,00-TL ödeme yapılması şartı ile ortak kayıt edilmesi kararı alındığını, tapu iptali ve tescil dosyasında 2009 yılında davalı kooperatifin davalı kabul etmesine rağmen ve ilk başta kurulan tedbir hükmünün bu kabule ve mahkemenin de ferdileştirme yapılması şartı ile tedbiri kaldırmasına rağmen davalı kooperatifin gereğini yapmadığını on yıldan fazla zamandır müvekkilinin mağduriyetinin giderilmediğini, Kooperatifin, yüklenici ile muhatap eski yönetiminin basiretsizliği sebebi ile kooperatif çok büyük zarara uğratıldığını, nitekim yüklenici ruhsata uygun anahtar teslimi yapamadığı halde kurulmuş tahkim ile kooperatif borca mahkum edildiğini, yüklenici alacak elde ettiğini, devamla yüklenici kooperatifin taşınmazlarını teminat göstererek kredi kullandığı, yine devamla yüklenici iflas erteleme başvurusu yaparak iflas etmiş bu başvuruyu yapmadan kurulmuş tahkim ile elde ettiği alacakları üçüncü kişilere temlik etmiş kooperatifi borç sarmalı ile baş başa bırakıldığını, kooperatifin genel kurul kararında belirtilen beş taşınmazını üçüncü kişilere satan yükleniciye ‘çok iyi yapmışsın bizim taşınmazlarımızı satmışsın’ der gibi taşınmazların üçüncü kişilere 150.000,00-TL üzerinden devri kararı alındığını, kooperatifin zarara uğratıldığını, kooperatif ortaklarına ek yükümlülükler getirildiğini, Davalı kooperatifin kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı 23.02.2020 tarihli Genel Kurul kararlarının iptalini, alınan kararların yürürlüğünün durdurulmasını ve kararların icra takibine konu edilmesinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Mahkemenin 24/06/2020 tarihli ara kararı ile Genel kurul kararlarının icrasının ve yürütmesinin durdurulması talepleri doğrudan Genel Kurul kararının iptali dava sonucunu etkileyeceğini yargılamayı gerektirdiğinden ve de yaklaşık ispat koşulları için HMK 389. maddesi uyarınca yeterli delil olmadığından davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Verilen ara karara karşı davacı vekilince yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuş olup istinaf nedenleri olarak; davalı kooperatif yönetimi yargıtay bozma ilamını bildiği halde 23.02.2020 tarihli genel kurulda, kooperatif mülkiyetinde kayıtlı bulunan konutların satışına ilişkin olarak ” … dört konutun boş olduğu, boş olan dört konuta kayıt olacak ortakların bahçe dubleksi olan konut için en az 900.000,00-TL, dört artı bir ara kat konut için en az 800.000,00-TL, iki adet çatı dubleksi konutun her biri için en az 900.000,00-TL ödeme yapılması şartı ile ortak kayıt edilmesi …” şeklinde alınan kararın kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğunu, alınan kararlar ile kooperatif ortaklarına boş yere ek yükümlülükler getirtildiğini, bu nedenle genel kurul genel kurul kararına dayanılarak kooperatif yönetim kurulunun bir takım tasarruflarda bulunmasını kooperatif ve üyeleri açısından telafisi imkansız zararların doğmasına neden olacağı iddia olunarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Dava, davalı kooperatifin 23/02/2020 tarihli Olağan Genel Kurulu’nda alınan kararların iptali istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollaması ile uygulanması gereken. 6102 sayılı TTK’nın, “Kararın yürütülmesinin geri bırakılması” başlıklı 449. maddesi, “(1) Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.” hükmünü, “Kararın etkisi” başlıklı 450 maddesi,”(1) Genel kurul kararının iptaline veya butlanına ilişkin mahkeme kararı, kesinleştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder. Yönetim kurulu bu kararın bir suretini derhâl ticaret siciline tescil ettirmek ve internet sitesine koymak zorundadır.” hükmünü içermektedir. TTK’nun 449. Maddesindeki, “genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılmasına” ilişkin düzenleme, sadece dava açıldıktan sonra ve yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra verilebilen kararlardan olup, özel geçici hukuki korumalardandır, yani bir başka anlatımla özel bir ihtiyati tedbirdir. İhtiyati tedbire ilişkin genel düzenleme, HMK’nın 389-399. maddelerinde düzenlenmiştir. Gerek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, gerekse de Yargıtay 23. Hukuk Dairesince, prosedür ve kanun yolu bakımından HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerine tabi olacağı kabul edilmiştir. Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir. Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. İhtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartlarında biri, ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.(Pekcanıtez,Hakan/Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) Zonguldak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/446 Esas sayılı (bozma sonrası 2020/47 Esas) dosyası incelendiğinde; davacı vekili, davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunu, hak sahibi olduğu ve kur’a zaptında belirtilen … ada … parsel üzerinde inşaatı yapılacak olan … numaralı dairenin henüz inşaatının tamamlanmamış olduğunu ileri sürerek yüklenicinin kendi hissesine düşen aynı esvaf ve nitelikteki bir dairenin tapu iptalinin tesciline ve geç teslim nedeni ile cezai şart ve fazla ödeme nedeni ile fazla ödenen miktarın tahsiline karar verilmesini, birleşen 2013/583 E. sayılı davada davacı vekili, asıl davada davalı olan yüklenicinin yargılama sırasında … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan … blok …. Kat … nolu dairenin inşaatının tamamlandığını ve dairenin kullanılabilir hale geldiğini, taşınmazın iş bu birleşen dosya davalısına devredildiğini ileri sürerek bu taşınmazın tapu iptal ve tescilini, birleşen 2014/539 E. sayılı dosyada davacı vekili asıl ve birleşen 2013/583 sayılı dosyalarda tapu iptali ve tescil talep edildiğini, yargılama sırasında yapılan keşif sonrası hazırlanan bilirkişi raporunda ifraz neticesinde davacıya verilmesi gereken dairenin … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki … numaralı daire olduğu ve bu dairenin birleşen 2013/583 E. sayılı dosya davalısı tarafından iş bu dava dosyası davalısına satıldığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı taşınmazın tapu iptali ve tescilini talep emiştir. Mahkemece, kooperatifin davacıya karşı edimini yerine getirmediği, davacıya tahsis edilen daireler ile yargılama aşamasında kooperatifin tahsisini talep ettiği daireler arasında değer farkı olduğu, davalı yüklenici şirketin kooperatif ile imzaladığı sözleşme şartlarına uymadığı, davalı …’nın iyiniyetinin korunmayacağı gerekçesi ile tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne davacının beyanı doğrultusunda tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, verilen karar, davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiş olmakla Yargıtay 23. HD 2016/5633 Esas 2019/3154 K 02/07/2019 tarihli ilamı uyarınca “Dava, kooperatif üyesi davacının kur’a sonucu kendisine isabet eden taşınmazın tapu iptali ile kendi adına tescili istemine ilişkindir. Davacı kooperatif ile davalı … A.Ş. arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi olup, davalı kooperatif edimini yerine getirmesi karşılığında davalı yüklenici şirket … A.Ş.ye dava konusu olan bağımsız bölümün de içinde olduğu taşınmazları devretmiştir.Davalı kooperatif, davalı yüklenici şirket …. A.Ş.nin edimlerini yerine getirmediğini iddia ve ispat etmemiştir. Bu durumda kooperatif üyesi olan davacı, davalı yüklenici şirketten tapu iptal ve tescil talebinde bulunamayacağı gibi yükleniciden taşınmaz satın alan davalı …’dan da tapu iptal ve tescil talebinde bulunamaz. Kooperatif kura çekimi sonucunda kooperatif ortağına sağlanan imkan kura sonucu isabet eden taşınmazın kooperatife ait olması veya kooperatif üyesi başka bir ortağa tahsis edilmiş olması halinde talep hakkı sağlamaktadır. Bu durumda kooperatif adına kayıtlı başka bir taşınmazın olup olmadığı araştırılıp davacıya kur’a sonucu tahsis edilen taşınmaz ile arasındaki değer farkı da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi” gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiş, bozma sonrası dosyanın yeniden esasa kaydedildiği ve yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı kooperatif yönetimi yargıtay bozma ilamını bildiği halde 23.02.2020 tarihli genel kurulda, kooperatif mülkiyetinde kayıtlı bulunan konutların satışına ilişkin olarak ” … dört konutun boş olduğu, boş olan dört konuta kayıt olacak ortakların bahçe dubleksi olan konut için en az 900.000,00-TL, dört artı bir ara kat konut için en az 800.000,00-TL, iki adet çatı dubleksi konutun her biri için en az 900.000,00-TL ödeme yapılması şartı ile ortak kayıt edilmesi …” şeklinde alınan kararın kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğunu, alınan kararlar ile kooperatif ortaklarına boş yere ek yükümlülükler getirtildiğini bu nedenle genel kurul genel kurul kararına dayanılarak kooperatif yönetim kurulunun bir takım tasarruflarda bulunmasını kooperatif ve üyeleri açısından telafisi imkansız zararların doğmasına neden olacağı iddia olunarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. TTK’nın 449. maddesine göre, genel kurul kararı hakkında iptal ya da butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Somut olayda, mahkemece TTK’nın 449. maddesi hükmü değerlendirilip, anılan madde uyarınca yönetim kurulu üyeleri dinlenmediği gibi, kooperatife ait Açelya blokta boş konutlara kayıt edilecek üye konusunun görüşülmesine ilişkin gündemin 15. Maddesine yönelik alınan kararın yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin, Yargıtay 23. HD 2016/5633 Esas 2019/3154 K 02/07/2019 tarihli bozma ilamı ve devam eden tapu iptal tescil davası dikkate alınmadan, diğer yandan davacının iddiaların, iptali talep edilen genel kurul kurulun hangi gündem maddelerine ilişkin olduğu davacı vekiline sorulmak suretiyle belirlenmeden ve HMK’nın 389. maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartları konusunda da dava konusu edilen her bir gündem maddesi hakkında ayrı ayrı herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verildiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kabulü ile TTK 449. Maddesine uygun kooperatif yöneticilerine şerhli davetiye çıkartılarak yargılaması devam edenYargıtay 23. HD 2016/5633 Esas 2019/3154 K 02/07/2019 tarihli bozma gerekçesi de dikkate alınarak buna göre yapılacak bir değerlendirme sonucunda karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kabulü ile mahkemenin kararının kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun Kabulü İle İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/188 E. 24/06/2020 ara karar tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca alınması gereken 148,60 TL harcın HAZİNEYE irat kaydına, 4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde İADESİNE, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/12/2020