Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1954 E. 2023/1474 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1954
KARAR NO: 2023/1474
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/1327
KARAR NO: 2020/151
KARAR TARİHİ: 25/02/2020
DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ: 06/12//2017
KARAR TARİHİ: 25/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıya 10.10.2017 tarih … nolu 14.999,40 TL bedelli fatura ve 18.10.2017 tarih … notu 54,557,95 TL bedelli 2 adet fatura düzenlediğini, davalının toplam bedelin 11.238,03 TL’lik kısmını ödemediğini, alacağın tahsili amacı ile davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, Davalının haksız ve kötü niyetli itirazı ile takibin durdurulduğunu belirterek davalarının kabulüne, borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına, Davalının; Alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH Davacı vekili, 16/05/2019 tarihinde davayı ıslah ederek yeni bir dava dilekçesi sunmuş; 11.238,03 TL alacağının ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili tarafından davacıya … nolu iade faturası düzenlendiğini, bu faturanın davacı tarafça kabul edildiğini, taraflar arası cari hesap mutabakatlarının da yapıldığını, Davacının kötü niyetli olarak düzenlenen iade faturası tutarında icra takibi başlattığını belirterek davanın reddine, davacının; Alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” Dava, hukuki niteliği itibariyle davacı vekili tarafından davalı aleyhine icra müdürlüğünde yapılan icra takibine İİK 67. maddesi uyarınca davalının icra takibine itirazının iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi için açılmış ancak 16.05.2019 tarihli dilekçesi ile davasını Alacak davası olarak ıslah etmiştir. Davacı vekili 16/05/2019 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek müvekkilinin davalıdan olan 11.238,03 TL’lık alacağın dava tarihinden itibaren hesaplanacak olan ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yapılan yargılama sonunda toplanan tüm deliller ile denetlenip benimsenen ve somut olaya uygun görülen bilirkişi raporundaki gerekçeler ve hesaplamalara göre; davacının,her iki tarafın ticari defterlerine göre davalıdan davaya konu takip ile istenilen 11.238,03 TL alacağın tespit ve kabul edildiği, fiyat farkı faturasının haklı yere düzenlendiğinin davalı yan tarafından somut belge-bilgiyle ispatlanması gerektiği, dosyada davalı yanın bu iddiasını ispatlayacak somut belge ve bilginin bulunmadığı, davalı yan tarafından tanzim edilen fiyat farkı faturasının haklı yere düzenlendiğinin ispata muhtaç olduğu, davacı yanın davalı yandan 11.238,03 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla, davanın kabulü ile 11.238,03 TL nin ıslah tarihi olan 16/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı ve davalının ticari defterleri üzerinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesinde, davacının müvekkil şirketten hiçbir alacağı olmadığı tespit edilmiştir. Ancak, davacı, dava tarihinden 2 sene sonra ticari defterlerindeki kayıtları değiştirmek için vergi dairesine başvuru yapmıştır. Yerel mahkeme ise bu başvuruyu nazara alıp davanın kabulüne karar vermiştir. Davacının bu düzeltme ile ilgili beyanı, yanlışlıkla yaptık şeklinde olmuştur. Dosyada bu beyan dışında hiçbir delil dosyaya sunulmamıştır. Ancak yerel mahkeme sanki ispat yükü yer değiştirmiş gibi müvekkilin borçlu olmadığını ispat edemediğini ifade ederek davanın kabulüne karar vermiştir. Müvekkil şirket delil olarak kesin delil niteliğindeki ticari defter ve hesap mutabakatlarına dayanmıştır. Son olarak ıslah müessesinin davanın reddedileceği düşüncesi ile yeni delil yaratma (zira davacı taraf vergi kayıtlarında düzeltme yaptıktan sonra davasını ıslah etmiştir.) müessesesi olarak kullanılması da hukuka aykırılık teşkil etmektedir.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini, kötüniyetli ıslah sebebi ile müvekkil lehine uygun bir tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava itirazın iptali davası olarak açılmış, sonradan alacak davası olarak ıslah edilmiştir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasınının incelemesinde; davacının 11.238,03 TL fatura bakiye alacağının tahsili için icra takibine geçtiği, ödeme emrinin 24/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve davalının 30/11/2017 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği ve takibin durduğu, işbu davanın süresinde açıldığı görülmektedir.Bilirkişi 13/02/2019 tarihli raporunda, ” davacı defterlerine göre; Taraflar arası ticari ilişkinin 10.10.2017 tarihinde başladığı, Davacı yan tarafından davalı yana 2 adet toplam 69.577,35 TL tutarında fatura düzenlendiği, Davalı yan tarafından davacı yana 10.11.2017 tarihinde 58.339,32 TL tutarında ödeme (havale) yapıldığı, Davalı yan tarafından davacı yana 10.11.2017 tarihli 11.238,03 TL tutarında fatura düzenlendiği, Davacı yanın davalı yandan takip tarihi olan 20.11.2017 tarihi itibarıyla borç veya alacaklı olmadığı (bakiyenin sıfır olduğu) Davacı yan tarafından davalı yanın cari hesabının 30.10.2018 tarihinde 11.238,03 TL tutarında “31/10/2018-…-GNT fatura ihtarname kaydı” açıklaması ile borçlandırıldığı, davalı defterlerine göre; Taraflar arası ticari ilişkinin 10.10.2017 tarihinde başladığı, Davacı yan tarafından davalı yana 2 adet toplam 69.577,35 TL tutarında fatura düzenlendiği, Davalı yan tarafından davacı yana 10.11.2017 tarihinde 58.339,32 TL tutarında ödeme (… EFT açıklamalı) yapıldığı , Davalı yan tarafından davacı yana 10.11.2017 tarihli 11.238,03 TL tutarında fiyat farkı açıklamalı fatura düzenlendiği, Davalı yanın davacı yana takip tarihi olan 20.11.2017 tarihi itibarıyla borç veya alacağının olmadığı (bakiyenin sıfır olduğu), Taraflar arası ana ihtilafın davalı yan tarafından davacı yana düzenlenen 10.11.2017 tarih … nolu 11.238,03 TL tutarlı fiyat farkı açıklamalı faturanın haklı yere düzenlenip düzenlenmediği noktasında olduğu, Bu faturanın davalı yan tarafından 10.11.2017 tarihinde düzenlendiği, faturanın davacı yana 13.11.2017 tarihinde tebliğ edildiği, Davacı yan tarafından 15.11.2017 tarihinde Beyoğlu … Noterliğinin …yev. nolu ihtarnamesi faturanın kabul edilmeyerek davalı yana iade edildiği, faturaya itiraza ilişkin ihtarnamenin davalı yanın daimi çalışanı …’ya 17.11.2017 tarihinde tebliğ edildiği, Davacı yan tarafından süresinde itiraz edilmesine rağmen, davalı yan tarafından davacı yana düzenlenen 10.11.2017 tarih … nolu 11.238,03 TL tutarlı fiyat farkı faturasının, davacı yan kayıtlarına alındığı, yasal bildirimlerinin yapıldığı (KDV,11-2017 BA) tarafımızdan görülmüştür. Yine davacı yanın muhasebesi tarafından hazırlanmış, davalı yan tarafından dosyaya sunulan BA mutabakat formunda da faturanın davacı yan kayıtlarına alındığı tarafımızdan görülmüştür.” şeklinde mütalaa olunmuştur. Bilirkişi 10/02/2020 tarihli ek raporunda, taraflar arası asıl ihtilafın davalı yan tarafından davacı yana düzenlenen 10.11.2017 tarih … nolu 11.238,03 TL tutarlı faturanın haklı yere düzenlenip düzenlenmediği noktasında olduğu, Bu durumun yani fiyat farkı faturasının haklı yere düzenlendiğinin davalı yan tarafından somut belge-bilgiyle ispatlanması gerektiği, dosyada davalı yanın bu iddiasını ispatlayacak somut belge ve bilginin bulunmadığından, davalı yan tarafından tanzim edilen fiyat farkı faturasının haklı yere düzenlendiğinin ispata muhtaç olduğu, davacı yanın davalı yandan takip tarihi olan 20.11.2017 tarihi itibarıyla 11.238,03 TL alacaklı olduğu, davacı yanın 11.238,03 TL alacağı için 3095 sayılı yasaya (Md.2) istinaden icra takip tarihi olan; 20.11.2017 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiz talep edebileceği rapor edilmiştir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.İcra takibine konu alacak; 10/10/2017 tarih, … seri numaralı 14.999,40TL bedelli ve 18/10/2017 tarih, … seri numaralı 54.577,95TL bedelli faturaların bakiyesidir. Tarafların ticari defterleri incelenerek hazırlanan rapora göre bu faturaların davalı defterlerine işlenme tarihleri 10/10/2017 ve 20/10/2017 tarihleridir. Davalı taraf, 10/11/2017 tarihli … seri numaralı 11.238,03TL bedelli fiyat farkı ve reklamasyon yansıtma faturası düzenlemiş, bu fatura aynı tarihte davacı defterlerine kaydedilmiştir ancak davacı taraf, işbu faturayı Bakırköy … Noterliğinin 15/11/2017 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iade etmiş, ihtarname 17/11/2017 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir. Davacının ticari defterlerinde; davacı tarafından davalının cari hesabının 30.10.2018 tarihinde 11.238,03 TL tutarında “31/10/2018-…-Gnt fatura ihtarname kaydı”” açıklaması ile borçlandırıldığı, faturanın çıkartıldığı görülmektedir.Her ne kadar davalı taraf, mutabakat olduğunu iddia etmekte ise de; sunulan mutabakat evrakında davacının imzası bulunmamaktadır.Tarafların ticari defterlerindeki fark davalının düzenlediği, davacının iade ettiği ancak defterine işlediği fiyat farkı ve reklamasyon yansıtma faturasından kaynaklanmaktadır.Takibe konu faturalar, davalı şirket tarafından ticari defterlerine işlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır…. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 14/01/2020 tarihli 2019/1984 E. 2020/62 K. sayılı ilamı; “..Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgili yapılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte davalı aşamalardaki beyanları ile akdi ilişkinin varlığını kabul etmiştir. Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, itiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir. Somut olayda davacı tarafından düzenlenen ve takibe dayanak yapılan faturanın ihtarname ekinde davalıya tebliğ edildiği ancak davalı tarafından faturaya yasal süresinde itiraz edildiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda fatura içeriğinin kesinleştiğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi ve istinaf başvurusunun reddi doğru olmamış davalı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklindedir.Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Vergi Usul Kanunu’nun 231/5. maddesine göre; fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Somut dosyada, davacının dayanak faturaları davalı tarafından defterlerine işlenmiş, bir kısım ödemeler yapılmıştır. Davalı tarafından faturaların tebliğ alınarak defterlerine işlendiği ve süresi içerisinde itiraz edilmediği sabittir. Ancak davalı taraf, faturalara karşı 8 günlük itiraz süresinden sonra fiyat farkı ve reklamasyon yansıtma bedelli fatura tanzim ettiği görülmektedir. Davacı taraf, 8 günlük süre içerisinde davalının düzenlendiği bu faturayı kabul etmeyerek iade etmiştir. Davalı tarafça, davacının düzenlediği faturalara itiraz edilmeyerek defterlerine kaydedilmesine rağmen sonradan iade faturası düzenlemesi emsal ilamlarda belirtildiği gibi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Bu hali ile dava konusu faturaların içeriği hizmetin davacı tarafça yerine getirildiği ve borcun davalı tarafça benimsendiğinin kabulü gerekmektedir. Süresinden sonra fiyat farkı faturası düzenlenmesi sonuca etkili değildir. Bu bağlamda; mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur.Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 191,92 TL’nin mahsubu ile bakiye 77,93 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/10/2023