Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1939 E. 2022/522 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1939
KARAR NO: 2022/522
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/97
KARAR NO: 2019/1232
DAVA TARİHİ: 23/01/2018
KARAR TARİHİ: 25/12/2019
DAVA: Kooperatifin İhyası
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davaya konu … Konut Yapı Kooperatifi’nin 30/06/2011 tarihli genel kurulunda tasfiye kararı alındığını, kararın 10/08/2011 tarihinde ticaret siciline tescil edildiğini ve 16/08/2011 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığını, kooperatif çalışanlarından …’in 28/10/2001 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası sonucu maluliyeti sebebiyle uğranılan kurum zararının tahsili için İst. Anadolu 5. İş (kapatılan Üsküdar 1. İş) Mahkemesi’nin 2009/486 esas sayılı dosyasında açılan davanın 28/01/2010 tarihinde karara bağlandığını ve Yargıtay tarafından 21/11/2011 tarihinde onaylandığını ancak kooperatif tarafından 10/12/2013 tarihinde yargılamanın iadesi talebinde bulunulduğunu ve buna ilişkin İst. Anadolu 5. İş Mahkemesinin 2013/1006 esas sayılı dosyasının 15/10/2014 tarihinde karara bağlandığını, Yargıtay onaması ile 24/02/2016 tarihinde kesinleştiğini, kooperatif aleyhine hükmedilen SGK kurum alacağının tahsili amacıyla kapatılan Üsküdar … İcra Dairesi’nin … esas (İst. Anadolu … İcra Dairesinin … esas) sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, icra takibinin kesinleştiğini, alacağın bir kısmının 22-24/07/2013 tarihinde ödendiğini, bahsi geçen iş kazasından kaynaklanan kurum alacağının tahsili davasında … Konut Yapı Kooperatifi’nin davalı olduğunu, yöneticileri olan tasfiye memurlarının davadan haberdar olduklarını, avukatının duruşmalara katıldığını, dolayısıyla tasfiye süreci başlamadan borçtan haberdar oldukları halde tasfiyeyi sonlandırdıklarını, bu nedenle SGK Kurum alacağının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsili ve İst. Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasının takibi için işbu davayı açtıklarını beyan ederek … Konut Yapı Kooperatifi’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı … vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, zamanaşımı defiinde bulunduklarını, kooperatifin emlak kooperatifi olduğunu, ferdileşme yapıldığını, bu durumun tasfiye ile ilgisi olmadığını, geriye dönüşün mümkün olmadığını, davacının herhangi bir girişimde bulunmadığını, borcun kooperatifin terkini ile ortadan kalktığını, beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun tasfiye memurlarında olduğunu, bu nedenle davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünün sorumluluğu bulunmadığını, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinden sorumlu tutulamayacağını, davalı müvekkilini yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesi davalı …’na tebliğ olunmasına rağmen davalı cevap dilekçesi sunmamıştır. Davalı … ise davadan önce 04/10/2015 tarihinde vefat etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Kooperatifin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin ticaret sicilinden silinmesi işlemi kurucu değil açıklayıcı bir nitelik taşımaktadır. Diğer yandan TTK’nin 643 ve 644.maddeleri yollamasıyla uygulanması gereken TTK’nin 541 vd. maddeleri uyarınca tasfiye memurları alacaklıların haklarını korumak zorundadır. Borçlu olan bir kooperatifin ticaret sicilinden silinmesi mücerret olarak tüzel kişiliği sona erdirmez. Tüzel kişiliğin sona ermesi için, tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile kooperatifin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda borçlar hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında, gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi, Borçlar Hukuku’nun temel kurallarından biridir. TTK’nin 1. maddesi yollaması ile Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine olanak tanınması kaçınılmazdır(Yargıtay HGK, 27.01.1999 gün ve 1999/10-1-1 sayılı kararı) Davanın gerektirdiği şekilde, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu kayıtları, tasfiye memuru kayıtları ve ilgili mahkeme evrakı, icra dosyası evrakı getirtilip incelenmiştir. Buna göre, davacı SGK tarafından açılan davada, İst. Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasından davaya konu Tasfiye Halinde Sınırlı Sorumlu … Yapı Kooperatifi’nin ihyası için davacı vekiline yetki verildiği anlaşılmıştır. Yüksek Yargıtay 10.HD.2010/8052 E-2011/16319 K.sayılı 28/11/2011 tarihli kararında da belirtildiği üzere; “Tüzel kişilik, ticaret sicilindeki kaydın terkini ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçekten tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez.” Müsnet davada, davacı tarafından, davalı kooperatifin tasfiyesi kapatılmadan önceki dönemle ilgili olarak açılmış bir alacak davası ve icra takibi mevcuttur. Bu icra takibinin devam edebilmesi, verilecek kararın infazı işlemlerinin yapılması TTK’nin 547. maddesi anlamında ek tasfiye işlemi niteliğindedir. Bu nedenle davalı kooperatifin yeniden ticaret siciline tescili gereklidir. Bu nedenle tasfiye eksiksiz tamamlanmadığından davalı kooperatifin ticaret sicil kaydının, İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … esa sayılı takip dosyası ve bu dosyadaki alacaklarla ilgili açılacak davalar ve icra takipleriyle sınırlı olmak üzere” ihyası ile bu konuyla sınırlı olmak üzere İstanbul Ticaret Siciline yeniden tesciline karar vermek gerekmiştir. Ek tasfiye işlemlerinin de daha önceki tasfiye memurları olan … ve …’nun tarafından yürütülmesi uygun görülmüş ve yeni bir tasfiye memuru atanmamıştır. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu, yasal hasım konumunda olup, tasfiyenin usulsüz kapatılmasından dolayı kusur ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, bu davalı harç, yargılama giderleri ve karşı yan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamıştır. Davalı tasfiye memurunun sorumluluğuyla ilgili olarak yapılan incelemede, dava, fesih ve tasfiyesine karar verilen kooperatifin tasfiyesi sonucu sicilden kaydının silinmesinden sonra, davacı alacaklının icra müdürlüğünce verilen mehil gereğince açmış olduğu şirket tüzel kişiliğinin ihyası davası olup, bu davada husumet, tasfiyeyi sağlayan memurlar ile Ticaret Sicil Müdürlüğüne düşer. Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu değil ise de, davacı ihya davası açmakta haklı olduğundan ve davalı tasfiye memurları ilk celsede gelip davayı kabul etmediğinden, davalı tasfiye memurlarının yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekmiş ve davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar … ve … vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalar kesinleşmeden tasfiye yapıldığını, mahkemece bu hususlar araştırmadan sınırlı tasfiyenin ihyasına karar verildiğini, aradan beş yılı aşkın süre geçtiğini, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolduğunu, bu yöndeki itiraazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, dava konusu kooperatifin emlak kooperatifi olup ferdileştirme yapılarak tapuların dağıtıldığını, kooperatifin amacını gerçekleştirerek ortadan kalktığını, bu aşamadan sonra geriye dönüşün mümkün olmadığını, esasen kooperatifin terkini ile borcun da ortadan kalktığını, SGK’nın kooperatif borcunu ortaklardan isteyemeyeceğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, kooperatifin ihyası istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinde, bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 547/1. maddesinde; “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.”, aynı Kanunun 547/2. maddesinde; “Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” düzenlemesi yer almaktadır. Ek tasfiye, tasfiye işlemleri tamamlanıp tasfiyenin bitirilmiş olmasına rağmen, daha sonra başkaca tasfiye önlemleri alınmasının zorunlu olduğunun anlaşılması hâlinde başvurulan geçici tedbirdir (Pulaşlı H.: Şirketler Hukuku Şerhi Cilt II, Ankara 2011, s. 1814). Dolayısıyla ek tasfiye ile yeni bir hukuki durum meydana getirilmemekte, esasen alınması ihmal edilmiş önlemler alınmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede tasfiye aşamasında değerlendirilmemiş ve dolayısıyla paylaşılmamış ortaklığın mal varlığı değerlerinin (örneğin ortaklığa ait taşınmaz veya parasal bakımdan değerli başka mallar ya da özellikle ortaklığa ait tahsil edilmemiş alacaklar) ortaya çıkması veya tasfiye aşamasında dikkate alınmamış ortaklık borçlarının bulunması ek tasfiyeye neden olabilecek durumlardır (Pulaşlı H., a.g.e., s. 1814; Şener O.H.: Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ankara 2017, s. 657). Kooperatif tüzel kişiliğinin sona erebilmesi için yapılması ihmal edilmiş tasfiye işlemlerinin tamamlanması ve tasfiyesi gerekmektedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/10/2015 tarihli 2015/7084 E. 2015/6408 K. sayılı ilamı; “…Ticaret ortaklıklar gibi, kooperatifin de tüzel kişiliği bulunmaktadır. Kooperatifin tüzel kişiliği, ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için de, tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, kooperatifin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda Borçlar Hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi Borçlar Hukukunun temel kurallarından biridir. Buna yönelik düzenlemeye 6762 sayılı TTK hükümlerinde yer verilmemişse de, TTK’nın 1. Maddesi yollaması ile Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde, hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine olanak tanınması kaçınılmazdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/01/1999 gün ve 10-1 E; 1 K; 06/06/2007 tarih ve 10-358 E; 337 K. sayılı ilamları bu yöndedir.) Bu tür davalarda husumet, tasfiye işlerini eksik bırakarak, tasfiyeyi sonra erdiren en son görevdeki tasfiye kurulu üyeleri ile, terkin işlemini yapan yasal hasım Ticaret Sicil Memurluğu’na yöneltilmelidir…Öte yandan, mahkemece, 6102 sayılı TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca kooperatifin anılan dosya ile sınırlı olmak üzere ek tasfiye için yeniden tesciline ve bu işlemleri yapmak üzere son tasfiye memurlarının veya yeni bir veya birkaç kişinin tasfiye memuru olarak atanmasına, kararın tescil ve ilanına, kararın bir örneğinin tescil ve ilan için Ticaret Sicil Memurluğuna gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, bu hususların tamamını kapsamayan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” şeklindedir. Somut dosya incelendiğinde; davacı tarafından Üsküdar 1. İş Mahkemesi’nin 2009/486 E. sayılı dosyasında rücuan tazminat istemiyle açılan dava neticesinde verilen 28/01/2010 tarihli kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 21/11/2011 tarihinde onandığı, karara konu alacağın tahsili amacıyla davacı tarafından Üsküdar … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığı takip işlemleri devam ederken kooperatifin 28/03/2013 tarihinde sicilden terkin edildiği anlaşılmakla, tasfiye kapanışı yapılarak ticaret sicilinden terkin edilen kooperatif aleyhine başlatılan icra takibinin devam edebilmesi için mahkemece ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar kooperatifin ihya edilerek yeniden ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerektiğinden, davacının hukuki yararının bulunduğu, husumetin doğru şekilde tasfiye memurlarına ve sicil müdürlüğüne yöneltildiği, bu davalar yönünden hak düşürücü süre ve zamanaşımı öngörülmediği için davalılar vekilinin bu yöndeki itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davalılar … ve … vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE, 2- Davalılar … ve … tarafından ayrı ayrı yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalılardan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalılara ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/04/2022