Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1925 E. 2023/1583 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1925
KARAR NO: 2023/1583
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/204
KARAR NO: 2020/467
DAVA TARİHİ: 05/03/2020
KARAR TARİHİ: 10/07/2020
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/11/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin, herhangi bir geçerli sebep olmaksızın davalı tarafça haksız olarak feshedildiğini, bu nedenle müvekkilinin büyük masraflar yaparak oluşturduğu sistem etkisiz hale geldiği gibi ekipmanların teslim edilmemesi ayrıca müşteri çevresini kaybetmesi nedeniyle müvekkilinin zarar ve kazanç kaybına uğradığını beyan ederek, sözleşme bitim tarihi olan 01/08/2022 tarihine kadar olan hizmet bedelinin hesap edilmesini ve şimdilik 20.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Protokolün 10. maddesinde yer alan yetki sözleşmesi gereği İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, esasa yönelik olarak Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünün faaliyetinin durdurulmasının davacının uygun bir hekim ile anlaşamaması ve ekipmanlarını taşıyarak sözleşmenin devamını fiilen imkansız hale getirmesinden kaynaklandığını, müvekkilinin bir sorumluluğu olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “… taraflar arasında imzalanan prokokolün 10. maddesinde ihtilaf halinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığı, taraflar tacir olup HMK 17. maddesi uyarınca huzurdaki davanın yetkili mahkemede açılmadığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde İstanbul Mahkemesinin yetkili olduğunu açıkça belirttiği ve yetki ilk itirazının süresinde, usulüne uygun olarak yaptığı anlaşılmakla, mahkememizin yetkisizliğine, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan yetki sözleşmesi ile kesin yetkili mahkeme belirlenemeyeceğinden ve yetkili mahkeme müvekkilinin sisteme kayıtlı adresinin bağlı bulunduğu Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan kararın kaldırılmasını ve davanın esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasıyla zarar ve kar kaybı tazmini istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK 116/1.a fıkrasında kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı, ilk itirazlar arasında sayılmış ve HMK 117.maddesinde ise ilk itirazlar cevap dilekçesinde ileri sürülmediği takdirde dinlenemeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nın 127. maddesinde; “cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 25/06/2015 tarihli 2014/19729 E. 2015/9448 K. sayılı ilamında; “HMK. m. 116’ya göre, kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı bir ilk itirazdır. Yazılı yargılama usulünde, yetki itirazı, ancak cevap süresi içinde, esas hakkındaki cevaplarla birlikte ileri sürülebilir (HMK. m. 117). Cevap süresi kural olarak iki haftadır; ancak hakim, şartların gerçekleşmesi halinde davalıya bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek cevap süresi verebilir. Bu halde, davalı yetki itirazını hakimin vermiş olduğu bu ek cevap süresi içinde yapabilir. İki haftalık cevap süresi ve söz konusu ise hakim tarafından uzatılmış olan cevap süresi, ilk itirazlar bakımından hak düşürücü niteliktedir. Bu nedenle, hâkim yetki itirazının (ilk itirazın) süresinde yapılıp yapılmadığını re’sen inceler. İki haftalık cevap süresi ve uzatılmışsa bu ek süre içinde verilen cevap dilekçesinden sonra, cevap süresi henüz dolmamış olsa da, artık ilk itirazda (yetki itirazında) bulunulamaz (HMK. m. 131). (Bkz. KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder; Medeni Usul Hukuk Ders Kitabı, 25. Baskı, Ankara 2014, s. 157-158.)” 6100 sayılı HMK’nın 17.maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne yer verilmiş, HMK’nın 18/2. maddesinde ise yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılmasının, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olmasının, yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesinin şart olduğu düzenlenmiştir. HMK’nın 17.maddesi münhasır yetki hükmüdür ancak kesin yetkiyi düzenlememektedir. Yani yetki itirazı süresi içerisinde ileri sürülmediği takdirde mahkemece re’sen nazara alınamayacak, yetkisiz mahkeme yetkili hale gelecektir. Taraflar arasında “Protokol” başlıklı sözleşme imzalanmış olup konusu “fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmeti” alınmasına ilişkindir. Sözleşmenin 10. maddesinde; “İşbu sözleşme tarafların imza altına alınıp, Fizik Tedavi Polikliniği ve Ünitesinin …’a devir tarihinden itibaren 5 (Beş) yıl için geçerli olup, doğabilecek ihtilaflar öncelikle karşılıklı ve iyi niyet çerçevesinde sulhen çözümü yoluna gidilecektir. Bu mümkün olmadığı takdirde ihtilaflar için İstanbul Mahkameleri ve İcra Daireleri yetkili kılınmıştır” hükmü yer almaktadır. Somut uyuşmazlık yönünden kesin yetki kuralı bulunmadığı için, yetki itirazının iki haftalık cevap süresi içinde bildirilmesi zorunludur. 26/03/2020 tarih ve 31080 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı yasanın geçici 1.maddesinin 1/a bendi ile 30/04/2020 tarih ve 31114 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 29/04/2020 tarih ve 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı gereğince süreler 13/03/2020 tarihinden başlayarak 15/06/2020 tarihi dahil uzatılmıştır. Durma süresinin başladığı tarih itibariyle bitimine 15 gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü (15/06/2020) takip eden günden başlamak üzere 15 gün uzamış sayılır. Dosya incelendiğinde; dava dilekçesinin, davalı tarafa 01/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, Covid 19 tedbirleri kapsamında süreler durduğu için duran süreler dikkate alındığında davalı vekilinin yasal süre içerisinde 29/06/2020 tarihinde sunduğu cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunduğu ve sözleşme gereğince yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleri olduğundan, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi talep ettiği, ilk itirazın HMK’nın 19 ve 117.maddelere uygun olarak ileri sürüldüğü tespit edilmiştir. Bu durumda Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik olmadığı gibi davalının cevap dilekçesindeki talebine de uygun olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları yerinde görülmemiştir. 6100 saylı HMK’nın “Kötüniyetle İstinaf Yoluna Başvurma” başlıklı 351. maddesinde; “İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa, bölge adliye mahkemesince, 329 uncu madde hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Mezkur 351. maddenin atıf yaptığı HMK’nın “Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları” başlıklı 329. maddesinde ise; “(1)Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur. (2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Dava konusu olayda kesin yetki kuralı söz konusu olmadığından, ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekmektedir. Nitekim somut olayda, davalı vekilinin cevap dilekçesinde “Protokolün 10. maddesinde yer alan yetki sözleşmesi gereği İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesini” talep etmesi nedeniyle, mahkemece yetkisizlik karar verilmiştir. Karar, davalı tarafın talebi üzerine verilmiş olmasına rağmen bu kez davalı vekilinin, müvekkilinin sisteme kayıtlı adresinin Bakırköy olması nedeniyle Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılması istemiyle istinaf yasa yoluna başvurulmasının ise davayı ve süreci uzatmaya matuf, yukarıda yer verilen yasa maddesinde ifade edildiği gibi kötüniyetli olduğu kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine, HMK’nın 351’inci maddesi göndermesi ile HMK’nın 329/2’nci maddesi uyarınca kötüniyetli olarak istinaf yoluna başvuran davalının, davanın niteliği ve miktarı gözetilerek takdiren 3.000,00 TL disiplin para cezasıyla mahkum edilmesine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Kötüniyetli olarak istinaf yoluna başvuran davalının takdiren 3.000,00 TL DİSİPLİN PARA CEZASIYLA MAHKUM EDİLMESİNE, infazının ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,3-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,5-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere, istinaf karar harcı yönünden oy çokluğu, sair incelemeler yönünden oybirliği ile karar verildi. 01/11/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”,1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”…. Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.