Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/186 E. 2021/298 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/186
KARAR NO : 2021/298
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2017
NUMARASI : 2016/221 Esas – 2017/1093 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 2009-2010-2011-2012-2013-2014 ve 2015 yıllarını kapsayan güvenlik hizmet sözleşmeleri imzalandığını, bu sözleşmelere istinaden müvekkili tarafından davalının Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bulunan mağazalarına güvenlik hizmeti verildiğini, taraflar arasında düzenlenen 01/01/2014–31/12/2015 tarihlerini kapsayan, 01/01/2014 tarihli güvenlik hizmet sözleşmesinin davalı tarafından sözleşmenin bitimine 11 ay kala keyfi ve kötü niyetli şekilde Bakırköy … Noterliğinin 16/01/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile herhangi bir gerekçe ileri sürülmeden feshedildiğini, sözleşmenin feshinin haksız olmakla, müvekkilinin sözleşmenin haksız surette feshinden doğan zararların tazminine karar verilmesi gerektiğini, zira davalı tarafından müvekkili ile akdedilen sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin şayet sözleşme devam etse idi, sözleşmenin sonlanma tarihi olan 31/12/2015 tarihine kadar 11 ay daha davalı yana hizmet verecek ve gelir elde edecek olacağını, bu nedenle müvekkilinin sözleşmenin süresinden önce haksız nedenle feshinden kaynaklı elde etmekten mahrum kaldığı karın tazminine karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın kabulü ile sözleşmenin haksız ve süresinden önce feshi nedeniyle HMK 107 gereği müvekkilinin elde etmekten mahrum kaldığı karın konusunda uzman bilirkişi marifetiyle hesaplattırılarak harcı daha sonradan tamamlanmak suretiyle 1.000,00 TL’nin davalı yandan dönemlere göre işletilecek ticari faizi ile tahmiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 21/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 14.255,75 TL artırarak 15.255,75 TL kar mahrumiyetinin, dönemlere göre ödenmesi gereken tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsilini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından haksız fesih nedeniyle mahrum kalınan kar kaybı iddiası ile dava açıldığından, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, öncelikle kar mahrumiyetinin niteliği ve şartları hususunda inceleme yapılması gerektiğini, davacının davaya konu sözleşmenin feshi nedeniyle mahrum kalmış olduğu herhangi bir karı bulunmadığını, kar mahrumiyeti talebinde bulunulabilmesi için sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı olarak feshedilmesi gerektiğini, somut olayda davacı ile yapılan güvenlik sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından, ilgili madde hükmü uyarınca on beş gün önceden yapılan yazılı bildirimle usulüne uygun olarak feshedildiğinden davacının mahrum kalınan kar talebinde bulunamayacağını, davacı tarafın güvenlik hizmet sözleşmesinin feshi sonrasında işbu sözleşmeye ek olarak taraflar arasında imzalanan 01/01/2014 tarihli Güvenlik Hizmet Sözleşmesinin süresine dair 1. Ek protokolün 2.numaralı hükmüne dayanarak, bir takım çalışanlara ait kıdem ve ihbar tazminatı ödemelerine dair faturaları ve bu faturaların ödendiğine dair belgeleri müvekkili şirkete ibraz ettiğini ve bunun üzerine müvekkili şirket tarafından davacı yana söz konusu ödemeler yapıldığını, salt bu durumda dahi müvekkili şirketin ne denli iyi niyetli olduğunu gösterdiğini ve sözleşmenin feshi sonrasında dahi ilgili protokol kapsamında davacının meydana gelebilecek zararlarının karşılandığını, güvenlik hizmet sözleşmesinin süre başlıklı 10. Maddesinin “müşteri herhangi bir zamanda ve herhangi bir gerekçe bildirmeksizin, işbu sözleşmeyi hiçbir sebep göstermeden yükleniciye en az 15 gün önceden yazılı ihbarda bulunmak suretiyle tek taraflı olarak feshedebilir. Bu durumda yüklenici herhangi bir ad altında zarar, ziyan ve sair hak talebinde bulunmamayı şimdiden kabul etmiştir” hükmüne haiz olduğunu, bu maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin sözleşmeyi istediği zaman, bir gerekçe göstermeksizin 15 gün önceden haber vermek suretiyle feshetme hakkı bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından 10/01/2015 tarihli Bakırköy …. Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiğini, bu nedenle davacı yanın herhangi bir hak, alacak ve tazminat talebinde bulunamayacağını belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/221 E. 2017/1093 K. sayılı ve 20/12/2017 tarihli kararı ile; “…Tüm dosya kapsamı itibariyle davacı ve davalı arasında hizmet sözleşmesinin bulunduğu ve hizmet sözleşmesinin bitimine 11 ay gibi bir süre kaldığı aşamada davalı tarafından fesih edildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasında ki uyuşmazlık sözleşmenin davalı tarafından haklı bir sebeble fesih edilip edilmediği ve bu kapsamda davacının haksız fesih sebebiyle zararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı taraf davacı ile olan sözleşmesini 01/01/2014 tarihli güvenlik sözleşmesini Bakırköy … Noterliğinin 10/01/2015 tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnemesi ile fesih ettiği görülmektedir. Davalı taraf taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 10. maddesi kapsamında fesih ettiğini belirtmekte olup, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 10. maddesi itibariyle davalı tarafa tek taraflı önceden ihtar ile bildirim yapmak suretiyle fesih etme hakkı verdiği, davalının sözleşme kapsamında yetkisini kullandığı anlaşıldığından davacının davasının reddine..” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalı yan tarafından, sözleşme süresinden önce feshedilmemiş olsa idi müvekkil davalı yana hizmet vermeye devam ederek verdiği hizmet nedeniyle gelir elde edeceğini, hizmet verdiği sırada oluşan gider kalemlerinin, elde edilen gelirden düşülmesinden sonra bir kar elde edeceğini, sözleşmenin haksız ve gerekçesiz feshi ile davalının bu karın elde edilmesinin önüne geçtiğini, mahkemenin taraflar arasındaki sözleşmede bahsi geçen “fesih yetkisi” nedeniyle zararın istenilemeyeceğine karar vermesinin doğru olmadığını; zira taraflar arasında herhangi bir sözleşme olmasa veya sözleşmede fesih konusunda bir ibare yer almasa dahi sözleşmeyi diledikleri zaman feshedebileceklerini, ayrıca sözleşmede fesihten sonra bir zarar talebinde bulunulamayacağının da düzenlendiğini, bir an için sözleşmenin feshinden kaynaklı zarar istenemeyeceği düzenlenmiş olsa dahi bu düzenlemenin geçerli olmayacağını Yargıtay’ın bu gibi durumlarda, doğmamış bir haktan peşinen vazgeçilemez ve feragat olarak nitelendirilemez şeklinde kararlar vermek sureti ile söz konusu ibareleri geçersiz saydığını, sözleşmede tek taraflı fesih yetkisi verilmiş olmasının, sözleşmenin haklı/haksız feshi ayrımı noktasında bir değerlendirme yapılmamasını gerekli kılmadığı gibi, haksız fesihten doğacak zararların tazmini talebinden de peşinen feragat edildiği anlamı çıkarmayacağını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava, taraflar arasındaki güvenlik hizmet sözleşmesinin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı mahrum kalınan kar istemine ilişkindir.Taraflar arasında 01/01/2014 tarihinde güvenlik hizmet sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmede davacı Yüklenici, davalı ise Müşteri olarak yer almaktadır. Sözleşmenin 10. maddesinde “a) İşbu sözleşme 01/01/2014 tarihinden 31/12/2015 tarihine kadar geçerli olmak üzere ilgili süre için tarafların tam anlamıyla mutabakata varmalarını müteakip imzalanmıştır. b) Müşteri herhangi bir zamanda ve herhangi bir gerekçe bildirmeksizin, işbu sözleşmeyi hiçbir sebep göstermeden yükleniciye en az 15 gün önceden yazılı ihbarda bulunmak suretiyle tek taraflı olarak feshedebilir. Bu durumda yüklenici herhangi bir ad altında zarar, ziyan ve sair hak talebinde bulunmamayı şimdiden kabul etmiştir. c) Yüklenicinin bu sözleşme ve/veya ek sözleşmelerden herhangi biri ile yüklendiği edimlerini ifa etmemesi veya sözleşme ile kararlaştırılan şekil ve vasıfta ifa etmemesi veya geç ifa etmesi üzerine müşteri, yükleniciye yazılı olarak ihtar göndererek 7 iş günü süre verir ve bu sürenin sonuna kadar ihtarname konusu hizmetin işbu sözleşmede belirtilen şartlarda yerine getirilmesini talep eder. Bu sürenin sonunda ihtarname konusu hizmetler işbu sözleşmede ve ilgili ek sözleşmede belirtilen şartlarda yerine getirilmez veya kısmen yerine getirilir veya geç yerine getirilirse müşteri, sözleşmeyi haklı sebeple fesheder ve sözleşmenin feshi sebebiyle uğradığı doğrudan ve dolaylı maddi zarar ile kar kayıplarını yükleniciden talep edebilir.” hükmü yer almaktadır. Bakırköy … Noterliğinin 16/01/2015 tarih ve … yevmiye numaralı fesih bildirimi “Şirketiniz ile şirketimiz arasında imzalanmış olan ve 01/01/2014 tarihli şirketimizin güvenlik hizmeti ihtiyacının karşılanması konusunda akdedilmiş olan Güvenlik Hizmet Sözleşmesini süre maddesinin 10/b bendi uyarınca feshettiğimizi ve ilgili bent kapsamında bahsi geçen ihbar süresi sonunda sözleşme kapsamındaki tüm hak ve yükümlülüklerin sona ereceğini bildiririz. Söz konusu sözleşmenin sona erme tarihine kadar tarafların yükümlülükleri aynen devam edecek olup, bu çerçevede taraflar, söz konusu sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini anılan sözleşme tahtında eksiksiz ve zamanında yerine getirmek durumundadırlar.” şeklinde düzenlenmiş ve davalı tarafından davacıya keşide edilmiştir. Mahkemece mali müşavir, güvenlik uzmanı ve hukukçu bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporunda özetle; Davalının feshi ihbarının sözleşmenin süreye ilişkin 10. maddesine uygun olarak gerçekleştirildiği, haksız fesih mahiyetinde olmadığı, bu halde dosyanın mevcut durumuna göre davacının haksız feshe bağlı kar mahrumiyeti talebi şartlarının oluşmadığı, Mahkemenin aksi kanaati halinde davacının brüt satış karı baz alınarak 428.704,59 TL ve faaliyet karı baz alınarak ise 15.255,75 TL tutarında kardan mahrum kaldığı yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Somut olayda uyuşmazlık, sözleşmenin sebep göstermeksizin davalı tarafça feshinin mümkün olup olmadığı, davacının kar mahrumiyeti talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesinde “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır. Tarafların imzaladıkları sözleşmenin 10/b maddesi ile davalıya sözleşmeyi hiçbir sebep göstermeden en az 15 gün önceden yazılı ihbarda bulunmak suretiyle tek taraflı olarak fesih hakkı verilmiş olup, sözleşme daalı tarafından bu hüküm gereğince önel süresine uygun olarak keşide edilen Bakırköy …. Noterliğinin 16/01/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile feshedilmiştir.Ancak 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü ile hak ve borçların kullanımı ve ifasında da dürüstlük kurallarına uyulması gerektiğine işaret edilmiştir.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15206 E. 2016/4748 K. 27/04/2016 tarihli ilamı “…Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenler, diledikleri konuda, diledikleri kişiler ile sözleşme yapabilirler. Bu olanak, Borçlar Kanunu’nda öngörülen sözleşme özgürlüğü ilkesinin bir sonucudur ve Anayasa’nın 48. maddesi ile de teminat altına alınmıştır. Sözleşme özgürlüğü, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmenin tabi olacağı şekli belirleme ve nihayet sözleşme ile bağlı kalmama, yani sözleşmeyi sona erdirme özgürlüğünü de içerir. Var olan bir sözleşmeyi sona erdirmenin yollarından birisi de, sözleşmenin feshidir. Dolayısıyla sözleşme özgürlüğü, sözleşmenin tek taraflı tasfiyesine yönelik olarak sona erdirilmesini amaçlayan fesih hakkını da içermektedir. Görüldüğü üzere, kural olarak kişinin sözleşmenin feshi yoluna gitme konusunda irade özerkliği sonucu takdir hakkı bulunmakla birlikte, feshin haksız olması halinde, karşı tarafın bundan doğan zararlarından sorumluluğunun da bulunacağı tabiidir. Dairemizin 22/10/2014 tarih, 2014/7542 E – 2014/16209 K. ilamında da belirtildiği üzere sözleşmede herhangi bir sebep gösterilmeksizin fesih hakkının bulunduğuna dair bir hüküm olması halinde dahi, sözleşmenin feshi için haklı bir sebebin bulunması gerekmektedir…” şeklindedir. TMK’nun 2. maddesi gereğince, hak ve borçların kullanımı ve ifasında dürüstlük kurallarına uyulması gerekmekte olup, bu ilkeye somut dosyada olduğu gibi taraflarca imzalanmış sözleşmenin yürütümü ve feshi sürecinde de uyulması gerekmektedir. Her ne kadar sözleşme ile davalıya sebep göstermeksizin feshi hakkı tanınmış ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15206 E. 2016/4748 K. 27/04/2016 tarihli ilamında da belirtildiği şekilde, böyle bir fesih yetkisinin bulunması halinde dahi haklı bir sebebin bulunması gerekmektedir. Ancak davalı tarafından gönderilen fesih bildiriminde herhangi bir sebep gösterilmemiştir. Taraflar arasındaki sözleşme 31/12/2015 tarihine kadar yürürlükte kalacak şekilde imzalandığından ve davalı tarafça neden bildirilmeksizin yapılan fesih haksız olduğundan, sözleşmenin erken feshi nedeniyle davacının zarara uğrayacağı açıktır. Bilirkişi heyetince yapılan hesaplama gereğince, sözleşmenin erken feshi nedeniyle davacının mahrum kalacağı kar 15.255,75 TL olarak hesap edilmiştir ve yapılan hesaplama hükme elverişlidir. Açıklanan nedenlerle, davacının ıslah talebi de dikkate alınarak 15.255,75 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davanın reddi hatalı olup, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince kaldırılarak, yargılamada eksiklik olmaması nedeniyle yeniden hüküm tesisine ve davanın kabulü ile dava tarihinden önce, davalı temerrüde düşürülmediğinden ve dava HMK 107 maddesine dayalı olarak açılan belirsiz alacak davası olduğundan dava tarihinden, 15.255,75 TL’nin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/221 E. 2017/1093 K. sayılı ve 20/12/2017 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi gereğince KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2-Davanın KABULÜ ile, 15.255,75 TL mahrum kalınan kar bedelinin, dava tarihi olan 04/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,a-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.042,12 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından yatırılan 273,20 TL harcın (peşin harç ve tamamlama harcı toplamı) mahsubu ile bakiye 768,92 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,b-Davacı tarafından başlangıçta yapılan 29,20 TL ile yargılama aşamasında yapılan posta, tebligat gideri ve bilirkişi ücreti 1.941,70 TL ve harç (peşin harç ve tamamla harcı) 273,20 TL’nin toplamı olan 2.244,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,ç-HMK’nun 333. Maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın talep halinde ilgili tarafa iadesine,3-İstinaf yargılama giderleri yönünden,a-Davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,b-Harçlar Kanununa gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacı tarafça yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,c-Davacı tarafın yapmış olduğu 134,00 TL harç (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) ve 35,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 169,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,ç-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,d-Davacı tarafça yatırılan gider avansından artan kısmın talep halinde davacı tarafa iadesine,e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/03/2021