Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1855 E. 2023/1368 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1855
KARAR NO: 2023/1368
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
ESAS NO: 2017/248
KARAR NO: 2019/936
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 13/03/2017
KARAR TARİHİ: 04/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete Tüm Oto Sigorta Poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın davalı şirket sorumluluğunda bulunan sitede sigortalı araç sahibinin ikametgahına girilmek ve aracın anahtarı alınmak suretiyle çalındığını, davalının meydana gelen hırsızlık olayında gereken tedbirleri almaması nedeniyle sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkilinin sigortalısının 40.000,00-TL zararının olduğunun ortaya çıktığını ve bu bedelin 02/11/2016 tarihinde ödendiğini, daha sonra kolluk kuvvetlerince aracın hasarlı olarak bulunduğunu beyanla müvekkili tarafından ödenen aracın sovtaj değeri olan 26.789,00-TL’nin mahsubu ile bakiye 13.211,00-TL’nin ödeme tarihinden (02/11/2016) itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle;olayın Pendik adresinde gerçekleşmesi nedeniyle yetkili Mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, davaya davalı sıfatıyla site yönetiminin de dahil edilmesi gerektiğini, davacının iddialarını ve taleplerini kabul etmediklerini, 19/07/2016 tarihinde gerçekleşen hırsızlık olayında … mraka bir aracın siteye geldiğini ve işbu aracın site sakinlerinin aracına benzemesi nedeniyle içeri alındığını, kısa bir süre sonra … şüpheli araçla peşpeşe çıkan …’in aracında bulunan kişiyi güvenlik personelinin tanıyamaması üzerine durumun kişiye bildirilmesi üzerine olayın hırsızlık olduğunun anlaşıldığını ve adli mercilere intikal ettirildiğini, İstanbul Anadolu CBS 2016/117640 Sor. Sayılı dosyasında müşteki olarak verilen ifadede site kameralarının bozuk olduğunun belirtildiği ve olayda kusuru olanın site yönetimi olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Dava; rücuen tazminat davasıdır. Davacı sigortalısının hususi aracının özel güvenlik tarafından korunan sitenin otoparkından çalındığı, güvenlik hizmetinin 5188 Sayılı Yasa hükümleri kapsamında faaliyet gösteren davalı tarafından yürütüldüğü, dava dışı sigortalıya zararın artmasına neden olabilecek nitelikte kusur atfedilemeyeceği, davalı güvenlik firmasının yüklendiği işi profesyonelce ifa etmesi gerektiği halde olayın meydana geliş şekli de dikkate alınarak site otoparkından hususi aracın çalınmasıyla neticelenen olayda tamamen kusurlu addedilmesi gerekip rücuen tazmin bedelinin gerçek zarar miktarıyla örtüştüğü de teknik açıdan ayrıca rapor edildiğinden davanın kabulü ile 13.211,00-TL’nin 02/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyanlarına ek olarak site yönetiminin davaya dahil edilmesi taleplerinin yerine getirilmediğini beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, sigortalı aracın çalınması neticesinde oluşan zararın rücuen tazminine ilişkindir. Tarafların istinaf sebeplerinin incelenmesinde, taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Dosya kapsamına göre, dava dışı sigortalı …’e ait sigortalı aracın, sigorta poliçe süresi içinde ikamet ettiği sitenin otoparkından çalındığı, daha sonra hasarlı şekilde bulunduğu, zararın davacı sigorta şirketince karşılandığı, hasar bedelini ödeyen davacı sigorta şirketinin halefiyet ilkesi gereğince hırsızlık olayının meydana geldiği sitenin güvenlik hizmetini üstlenen davalı güvenlik şirketince gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmadığı, hırsızlık olayının meydana gelmesinde kusurlu olduğu iddiası ile hasarın rücuen tahsili amacı ile işbu tazminat davasını açtığı anlaşılmaktadır. Rücu ve halefiyet Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; davacı sigorta şirketinin sigortalısı hangi görevli ve yetkili mahkemede dava açabilecek ise, sigorta şirketinin de halefiyet gereğince, aynen sigortalı gibi o mahkemede dava açabileceğine işaret edilmiştir. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve tüketici kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir.Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.Somut olayda; davalı güvenlik şirketinin sorumluğu, site yönetimi ile yapılan güvenlik hizmet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Site yönetiminin, davalı güvenlik şirketi ile yaptığı mevcut sözleşmeyi kat maliklerini temsilen yaptığı ve davacının halefi olduğu dava dışı sigortalının, davalı güvenlik şirketinden güvenlik hizmeti aldığı gözetildiğinde, kat maliklerini temsilen site yönetimi, 6502 Sayılı Kanun’un 3. maddesi gereğince tüketici, davalı güvenlik şirketi ise satıcı/sağlayıcı sıfatını taşımakta olup, taraflar arasında 6502 Sayılı Kanun’un 3. maddesinde tanımlanan şekilde bir tüketici işlemi bulunmaktadır. Dava 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 27/02/2017 tarihinde açılmış olmakla 6502 Sayılı Kanun’un 73. maddesi gereğince davaya bakma görevi Tüketici Mahkemesine aittir.Açıklanan nedenlerle, mahkemece, tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi hatalı olduğundan davalı ve feri müdahil vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemenin 2017/248 E. 2019/936 K. sayılı 28/11/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3 ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/10/2023