Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1823 E. 2020/229 K. 11.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1823
KARAR NO : 2020/229
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2020
NUMARASI : 2019/489 esas – 2020/113 karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
DAVA TARİHİ: 05/08/209
KARAR TARİHİ : 11/11/2020
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’nın davalı şirketin işçisi olarak çalışmakta iken uğradığı iş kazası sonucunda sürekli iş göremez hale geldiğini, bu nedenle davalı şirketin, müvekkiline maddi ve manevi tazminat vermesine Sakarya 1. İş Mahkemesi’nin 2009/1074 E., 2016/290 K. sayılı kararı ile hükmolunduğunu, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiğini, Ankara …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile borçlu şirkete karşı ilamlı icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davalı şirketin bu güne kadar borcu ödemediğini ve davalı şirketin içinin boşaltılmakta olduğu, Eskişehir fabrikasında bulunan bütün makinaların sökülüp satıldığını ayrıca fabrikaların bir kısmının kiraya verilmesine rağmen bu kira gelirlerinin peşin alınarak alacaklıların haczinden kaçırıldığını belirterek davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasını, defter tutulmasına karar verilmesini ve gerekli muhafaza tedbirleri alınarak davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibi ile borcu tahsil etmeye yönelik haciz, muhafaza, satış vs.araçları kullanmadığını, iddia edilen alacağın tahsiline yönelik herhangi bir çaba sarfetmediğini, en son başvurması gereken iflas yoluna kötü niyetli olarak başvurduğunu, aciz vesikası alınmadığını, müvekkili şirketin borçları karşılayabilecek durumda olup borca batık olmadığını, belirterek şirketin iflasına karar verilmesine yönelik talebin reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/489 E. 2020/113 K. sayılı 27/02/2020 tarihli kararı ile; “Dava; İİK.m.177/f.4 hükmüne dayalı doğrudan iflas talebine ilişkindir…Davacı vekilinin iflas avansını verilen kesin süreye rağmen depo etmediği sabittir.Oysa bilindiği üzere Yargıtay 23.HD somut iflas davası açısından iflas avansının depo edilmesini dava şartı olarak benimsemekte, bu şart yerine getirilmediği takdirde davanın usulden reddi gerektiğini, istikrarlı şekilde açıklamaktadır.(Yargıtay 23.HD 2014/7945E. 2015/2915K., 2016/6863E.2019/2749K.sayılı vb.ilamları) Ne var ki davacı vekili dava şartına ilişkin eksikliği verilen süreye rağmen gidermemiştir.6100 sayılı HMK.m.115/f.2 hükmü uyarınca dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise de verilen kesin süreye rağmen davacı vekili tarafından bu eksiklik tamamlanmadığından davanın adı geçen yasal düzenleme uyarınca usulden reddi yasal zorunluluk arz etmektedir…” gerekçesiyle iflas avansı depo edilmediğinden davacının davasının dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; İcra İflas Kanunu md. 177/4 hükmüne dayanarak, yönetici atanması tedbiri ve adli yardım talebini de içerir şekilde açılan doğrudan iflas davasının İlk Derece Mahkemesince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, davacı asil tarafından 20/09/2019 tarihinde kaleme alınan ve mahkemeye sunulan dilekçe ile adli yardım talebinde bulunularak, anılan dilekçe ekinde özürlü sağlık kurulu raporu, fakirlik belgesi ile engelliler için kimlik kartının dosyaya ibraz edildiğini, buna rağmen 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşma zaptının 2 numaralı ara kararında “Bu aşamada ve mevcut dosya kapsamına göre davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması da dikkate alınarak bu aşamada ve bu gerekçe ile davacının adli yardım talebinin reddine” karar verildiğini, bu karar üzerine 24/10/2019 tarihinde, adli yardım talebinin reddine ilişkin itiraz dilekçesi sunularak dosyanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine rağmen 04/11/2019 tarihli ara karar ile bu defa “Davacının adli yardımdan faydalanmasını gerektirir dosyaya yeterli belge sunulmadığından ve mahkememizde bu yolda kanaat oluşmadığından davacının adli yardım talebinin reddine” karar verildiğini, bu ara kararın da tebliğ edilmeyerek dosyanın bu haliyle yine 04/11/2019 tarihinde 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderildiğini, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen kararın gerekçesinde “UYAP sisteminden alınan davacının araç, taşınmaz ve SGK sorgu raporları, itiraz dilekçesi ekindeki Sakarya İli Adapazarı İlçesi Mithatpaşa Mahallesi Muhtarlığı Fakirlik Belgesinin incelenmesinden; davacı adına kayıtlı mal varlığı bulunmadığı anlaşılmıştır.” ifadesiyle İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin red gerekçesinin doğru olmadığının ortaya koyulduğunu ancak adli yardım talebinin kabulü gerekirken Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 27/04/2015 tarih 2014/7945 E. 2015/2915 K. sayılı emsal ilamını da nazara aldığından bahisle itirazın reddine karar verdiğini ancak emsal gösterilen Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 27/04/2015 tarih 2014/7945 E. 2015/2915 K. sayılı kararının içeriğine bakıldığında davacının genel haciz yolu ile alacağını tahsil etmeyi denemeden doğrudan davalının iflasını istemesi sebebiyle adli yardım talebinin kabul şartlarından açıkça dayanaktan yoksun olmama unsuru yönünden bir değerlendirme yapılmadığını ve bu sebeple adli yardım talebinin reddedildiğini, bu nedenle eldeki davaya emsal oluşturmayacağı gibi iflas avansının dava şartı olması sebebiyle adli yardım talebinde bulunulamayacağı yorumuna da elverişli olmadığını, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin gerçekten emsal teşkil eden 2011/448 E. 2011/1561 K. sayılı ve 2012/756 E. 2012/1484 K. sayılı ilamları incelendiğinde somut olaydaki gibi ilama dayalı olan bir alacak icra takibi yoluyla tahsil edilemediğinden adli yardım talepli olarak iflas davası açılması yoluna gidilmesi üzerine davacının adli yardım talebi ve davasının Yargıtay denetiminden de geçerek kabul edildiğini, müvekkilinin mahkemeye erişim ve adil yargılanma hakkının elinden alındığını, iflas avansının dava şartı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, mahkemece davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesine rağmen gerekçeli kararı incelendiğinde esasa ilişkin değerlendirmelerin yapıldığını ve davacının davasını kötü niyetli olarak ikame ettiğinden bahisle iflas davası açamayacağına ve alacağını bir de bu yolla istemesinin orantısız olacağına ilişkin açıklamalar yapıldığını, kanunun verdiği hakkın kullanılmasının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 29. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilmesinin hakkaniyete uygun düşmediğini ilk derece mahkemesince verilen karardaki hukuka ve kamu düzenine aykırılığın, müvekkilinin Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile bu kapsamda adalete ve mahkemeye erişim hakkının elinden alınmasına ve sürekli olarak borcunu ödemekten kaçınan davalı borçlunun kötüniyetli davranışlarının korunmasına neden olduğunu, sürekli iş göremez olduğu mahkeme kararıyla tespit edilmiş olan müvekkilinin gerekli şartları taşıdığı kabul edilmiş olmasına rağmen adli yardım talebinin göstermelik ve hüküm sonucuyla mantıksal bağ kurulamayan bir gerekçeyle reddedilmesi ve 2019 yılı itibariyle ülkemizde asgari ücretle çalışan bir işçinin bir senelik ücreti olan 25.000,00 TL gibi yüksek miktardaki avansı ödeyememesi sebebiyle hak kazandığı maddi ve manevi tazminatından mahrum edilmiş olması karşısında hukukun çaresiz kalması düşünülemeyeceğinden, adli yardım talebinin kabul edilmesini, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dava şartı yokluğundan usulden red kararının kaldırılmasını, gerekli muhafaza tedbirlerinin alınarak, davalının iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava, 2004 sayılı İİK 177.maddesi gereğince açılan ilama dayalı alacağın icra emriyle istenilmesine rağmen ödenmemesi sebebiyle açılan iflas davasıdır.İİK 177.maddesinde; ilama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse, alacaklı tarafından iflasa tabi borçlunun iflasının istenebileceği düzenlenmiştir.Davacının, davalı şirket işçisi olarak çalıştığı sırada geçirmiş olduğu iş kazası neticesinde % 4,1 oranında malul kaldığı, maddi ve manevi tazminat istemiyle açmış olduğu dava neticesinde Sakarya 1. İş Mahkemesi’nin 2009/1074 E. 2016/290 K. sayılı kararı 15.794,00 TL maddi ve 8.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2016/15933 E. 2018/2885 K. sayılı 27/03/2018 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.Ankara …. İcra Dairesinin … E sayılı takip dosyasının yapılan incelemesinde; davacı tarafından 14/07/2016 tarihinde Sakarya 1. İş Mahkemesi’nin 2009/1074 E. 2016/290 K. sayılı ilamına dayalı olarak 23.794,00 TL asıl alacak (maddi ve manevi taazminat), 84.070,15 TL işlemiş faiz, 1.558,18 TL yargılama gideri ve peşin harç, 3.600,00 TL vekalet ücreti, 55.45 TL vekalet ücreti ve giderin işlemiş faizi olmak üzere toplam 113.077,78 TL üzerinden takip başlatılmış, ödeme emri davalı şirkete 18/07/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, itiraz edilmediğinden 26/07/2016 tarihinde takip kesinleşmiştir. Sakarya 1. İş Mahkemesi’nin 2009/1074 E. 2016/290 K. sayılı kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmesi akabinde, davacı vekili 10/05/2018 tarihli dilekçesi ile güncel borç hesabının yapılarak, davalıya muhtıra çıkartılmasını talep etmiş, 09/05/2018 tarihli kapak hesabı gereği 134.799,90 TL’nin ödenmesi için davalı şirkete çıkartılan muhtıra adresten taşındığı gerekçesiyle iade edilmiş, davacı vekili 16/07/2018 tarihli dilekçesi ile davalı şirketin menkul mallarının haczi ve muhafazası için Sakarya İcra Müdürlüğüne talimat yazılmasını, 19/07/2018 tarihli dilekçesi ile davalı şirketin tüm menkul ve gayrimenkulleri ile 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine haciz konulmasını, gayimenkul ve araçları üzerine haciz şerhi işlenmesini, bankalardaki hesaplarına dosya borcu kadar haciz konulmasını talep etmiş, 16/10/2018 tarihli dilekçesi ile davalı şirketin menkul mallarının haczi ve muhafazası için İstanbul İcra Müdürlüğüne talimat yazılmasını, 19/02/2019 ve 22/03/2019 tarihli dilekçeleri ile …’a İİK 89.maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep etmiştir.Dava, iflas istemine ilişkin olup, davacı asil 20/09/2019 tarihli dilekçesi ile davalının Sakarya ilinde bulunan iş yerinde geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle sol gözünü tamamen kaybettiğini, Sakarya İş Mahkemesince tazminata hükmedilmesine rağmen davalı tarafça ödenmediğini, engelli olduğunu ve herhangi bir geliri bulunmadığını, yargılama giderlerini karşılayacak durumda olmadığını belirterek ve dilekçesine fakirlik belgesi, engelli raporu ve engelli kimlik belgesinin örneğini ekleyerek adli yardım talebinde bulunmuştur. İlk derece Mahkemesince 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında;”2-Davacının ilama dayalı takip yapmış olması karşısında icra dosyası içeriğinin bir bütün olarak incelenmesi sonrası adli yardım talebinin takdirine,Bu aşamada ve mevcut dosya kapsamına göre davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması da dikkate alınarak bu aşamada ve bu gerekçe ile davacının adli yardım talebinin reddine,3-a)Adli yardım talebinin reddine dair ara karara yönelik olarak bir hafta içinde İstanbul 3.ATM nezdinde itiraz etme hakkının bulunduğunun davacı vekiline bildirilmesine,b)Adli yardım talebinin reddine dair ara kararın şeklen kesinleşmesi sonrası tensip tutanağının 10 nolu ara kararı uyarınca takdir olunan 25.000,00TL iflas avansını depo etmek üzere davacı vekiline kesin süre verilebileceğinin davacı vekiline bildirilmesine,Bu noktada iflas avansının takdiri ile davacı vekiline tebliğ hususunda taraf vekillerinden birinin talebi durumunda celse arası karar oluşturulmasına,” karar verilmiş, Bu ara karara karşı davacı vekili 24/10/2019 tarihli dilekçesiyle; İlk Derece Mahkemesinin 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında 2 nolu ara kararı ile adli yardım talebi “Bu aşamada mevcut dosya kapsamına göre davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması da dikkate alınarak bu aşamada ve bu gerekçe ile davacının adli yardım talebinin reddine” denilmek suretiyle reddolunmuş ise de davacı müvekkili tarafından mahkemeye sunulan 20/09/2019 tarihli dilekçe ile mali durumuna ilişkin Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Mithatpaşa Mahallesi Muhtarlığı’ndan almış olduğu Fakirlik Belgesini eklediğini, bu belgede davacının menkul ve gayrimenkul malı olmadığının ve maaşı bulunmadığının, yardım suretiyle geçindiğinin, fakir ve yardıma muhtaç bulunduğunun belirtildiğini, bu belge değerlendirilmeksizin karar verildiğini beyan ederek adli yardım talebinin kabul edilmesi istemiyle İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmek üzere itiraz dilekçesi sunmuş,Mahkemece 04/11/2019 tarihinde itirazın değerlendirilmesi için dosya İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş ve İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1461 D.İş 2019/1457 K. sayılı 21/04/2019 tarihli kararı ile; “Mahkememizce, UYAP sisteminden alınan davacının araç, taşınmaz ve SGK sorgu raporları, itiraz dilekçesi ekindeki Sakarya İli Adapazarı İlçesi Mithatpaşa Mahallesi Muhtarlığı Fakirlik Belgesinin incelenmesinden; davacı adına kayıtlı mal varlığı bulunmadığı anlaşılmıştır. Somut olayda davacının dava başında alınması gerekli başvuru ve peşin harcı ve gider avansını yatırmış olduğu, talebin iflâs avansına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Davanın niteliği gereği İİK 181 maddesi yollaması ile İİK 160 maddesi uyarınca iflas avansı dava şartı olup, bu nedenle davacının iflâs avansını ödeyecek maddî gücü olmadığından bahisle adlî yardım talebinde bulunmasının mümkün olmadığı kabul edilerek Yüksek Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin bu yöndeki 27/04/2015 tarih 2014/7945 E. 2015/2915 K. sayılı emsal ilamı da nazara alınmak sureti ile… İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkememesi’nin 2019/489 esas sayılı dosyasında davacının adli yardım talebinin reddine dair 17/10/2019 tarihli duruşma tutanağının 2 nolu ara kararına ilişkin itirazın reddine” karar verilmiştir. Yine İlk Derece Mahkemesinin 04/11/2019 tarihli ara kararında, davacı vekili tarafından verilen adli yardım talepli dava dilekçesi ve eki belgelerin incelendiği belirtilerek “Davacının adli yardımdan faydalanmasını gerektirir dosyaya yeterli belge sunulmadığından ve mahkememizde bu yolda kanaat oluşmadığından davacının adli yardım talebinin reddine” karar verilmiş olup, bu karara ilişkin itiraz incelemesi ise yapılmamış ve karar 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun, 6545 sayılı Kanunun 45.maddesi ile değiştirilen 5/3 maddesinin “İflas, iflasın ertelenmesi, iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan davalara…ilişkin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür ve sonuçlandırılır. Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere, dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenir ve karara bağlanır.” şeklinde düzenlemeye aykırı olarak tek hakim tarafından verilmiştir. 6100 sayılı HMK 334/1 maddesinde “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler” ve HMK 336/2 maddesinde “Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır” hükmü yer almakta olup yukarıda anlatılan dosya safahatı gereğince öncelikle davacı asil 20/09/2019 tarihli dilekçesine fakirlik belgesi eklemesine rağmen, ilk derece mahkemesinin 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında “davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması” gerekçesi yerinde değildir. Zira davacı asilin 20/09/2019 tarihli dilekçesi ekinde yer alan kayıtlar mahkemece incelenmemiştir. HMK 337/1 maddesinde; “Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebilir. Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı olarak yapılır. Adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir.” düzenlemesi yer almakta olup, davacı asil tarafından belge sunulmasına rağmen bu belgeler değerlendirilmeksizin 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında davacının belge sunmadığı belirtilmesi, yasal düzenleme uyarınca sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmesine rağmen bu yönde gerekçe oluşturulmaması yasal düzenlemeye aykırı olduğu gibi bu şekilde verilen ara kararın ise itiraz merci olan İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince değerlendirilmesi de yerinde değildir. Zira öncelikle esas mahkemesince sunulan belgelerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca İlk Derece Mahkemesince 04/11/2019 tarihli ara karar oluşturulmuş ise de bu ara karara yönelik de itiraz prosedürü işletilmemiştir ve yukarıda açıklandığı gibi ara kararın tek hakim tarafından verilmiş olması da yasaya aykırıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın açıklama ve ispat hakkını da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Anayasamızda yer alan hak arama hürriyetinin kullanılabilmesi için ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi için gerekli yargılama giderlerini ödemede sıkıntıya düşecek veya ödeyemeyecek durumda bulunan kişilere, her türlü mali ve hukuki korunma taleplerinde kolaylık sağlanması sosyal hukuk devletinin ilkelerinden olup, bu gereğin yerine getirilebilmesi ise adli yardım ile mümkündür. İlk derece mahkemelerince verilen adli yardıma dair kararlar HMK’nin 337.maddesinde yer alan “itiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.” hükmü gereğince istinaf denetimine tabi değil ise de usul yönünden inceleme yapılmış olup, somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere davacının adli yardım talebi yönünden gerek esas mahkemesince gerekse itiraz makamınca verilen kararların yasal düzenlemeye uygun olarak oluşturulmadığı, karara karşı itiraz yasa yolunun doğru olarak işletilmediği anlaşılmakla, bu durumda adli yardım talebinin reddedilerek kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, davacı tarafça iflas avansının kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddi kararı hak arama özgürlüğüne ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil etmektedir. Açıklanan nedenlerle davacının adli yardım talebine ilişkin sunulan kayıtların öncelikle esas mahkemesince incelenerek adli yardım talebinin değerlendirilmesi, talebin reddi halinde karara karşı yasal düzenlemeye uygun olarak itiraz prosedürü işletilmek suretiyle, itiraz merciinin kararı kesinleştikten sonra sair işlemlerin yapılması gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-.İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/489 Esas 2020/113 Karar sayılı 27/02/2020 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 148,60 TL başvuru harcı ve 54,40 TL karar harcı davacı tarafından yatırılmış olmakla Hazineye irad kaydedilmesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 ve HMK 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/11/2020