Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/181 E. 2021/510 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/181
KARAR NO : 2021/510
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/61
KARAR NO : 2018/37
KARAR TARİHİ: 25/01/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı … ile müvekkili şirket arasında özel bir sigorta türü olan … nolu 14 07.2012-14.07.2013 vadeli ‘… Kredi Sigorta Poliçesi” imzalandığını ve davacı şirketin, dava dışı bayii “Alıcı” Bayii …’ya yapmış olduğu akaryakıt satışlarının bedellerinin ödenmemesi halinin poliçe teminat limitleri kapsamında sigortalanmasının gerçekleştiğini, primlerin ödendiğini ve poliçenin yürürlüğe girdiğini, poliçenin yürürlüğe girmesinden sonra poliçe kapsamında yer alan alıcı … davacı şirketin defter ve kayıtlarına göre 14.01.2013 tarihi itibariyle borç tutarının 6.819.949,57 TL iken 15.04.2013 tarihi itibariyle 6.721.633,01 TL olduğunu, borcun alıcı … tarafından verilen 04.04 2013 vade tarihli 6 721.633,01 TL bedelli … A.Ş.’nin … nolu çekin vade ile aynı tarihte bankaya ibraz edildiği ve aynı gün banka tarafından karşılıksız kaşesi vurulduğunu, davacı şirket tarafından ( İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E ve İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğü … Esas dosyası ile icra takibi başlatıldığını, alacağın tahsil edilememesi üzerine davacı şirket tarafından davalı … şirketine Beyoğlu … Noterliğinin 16.04.2013 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini ve poliçe kapsamında ve teminat dahilinde olan 1.500.000 TL kredi iimiti üzerinden 7 gün içerisinde ödeme talep edildiğini, hasar başvurusu üzerine davalı … şirketinin gecikmeli olarak Temmuz 2013 tarihinde eksper ataması yaptığını, 12.07.2013 tarihinde davacı … tarafından talep edilen bilgi ve belgelerin ulaştırıldığını, geçen süreç içerisinde davalı … şirketinin davacı şirketten sürekli olarak ek belge istemek suretiyle hasar değerlendirme sonucunu geciktirmeye yönelik haksız ve kötü niyetli davranışlarda bulunduğunu, 23.08.2013 tarihinde hasar değerlendirilmesinin halen sonuçlanmamış olması nedeni ile TTK 1427/3 gereğince tazminattan veya bedelden mashup edilmek üzere hasarın en az %50 sinin avans olarak ödenmesini talep ettiğini, ancak davalı … tarafından ödeme yapılmadığını, davalı … tarafından hasarın teminat kapsamında olmadığı gerekçesi ile reddedildiğine dair 06.11.2013 tarihli e-mail ve 07.11.2013 tarihli hasar red yazısının gönderildiğini, tüm ısrar ve taleplere rağmen hasar ekspertiz raporunu Davacı Şirket ile paylaşmadığını, davalı Sigortacı Şirketin red gerekçesi olan teminat dışında kalan ve bunun müeyyidesinin, poliçe, genel ve özel şartlara aykırı olduğunu, davalı … tarafından düzenlenen poliçenin 5. Sayfasında 1.2. Maddede azami kredi süresinin tanımı yer almaksızın 150 gün olduğu, genel şartlar A.2 de “ Uzatılmış vade tarihinin tanımı yer almakta olup ” azami kredi süresinin ne olduğunun tanımlanmadığı uzatılmış vade mi değil mi anlaşılamadığını, davalı … tarafından bilgilendirmenin gereği gibi yapılmadığı, bu nedenle poliçe teminatı olan 1.500.000,00 TL’ye poliçede belirtilen %10 koasürans muafiyeti uygulanarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyası ile 1.350,000,00 TL asıl alacak hasar red tarihinden itibaren işlemiş 179.207,88 TL ticari temerrüt faizi ile birlikte takip başlatıldığını, davalı tarafından haksız şekilde tüm borca ve ferilerine itiraz edildiğini, bu nedenle davalının itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Aynı dava konusu ile alakalı derdest bir dava dosyası bulunduğunu, İstanbul 15 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/322 esas sayılı dosyasının davacı tarafından temyiz edildiğini, bu nedenle kararın şeklen kesinleşmediğini, aynı taraflara ve aynı dava konusuna ait bir başka dava halen dahi derdest olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin bilgilendirme formunu usulüne uygun şekilde düzenlediğini ve davacı tarafa tebliğ ettirdiğini, davacı tarafın taleplerinin Kredi Sigortası Genel Şartlarının B.1.2 maddesinin 3. Fıkrası uyarınca teminat dışında olduğunu, Kredi Sigortası Genel Şartlarının B.1.taraflar arasında derdestlik hükmü genel şartlarda yer almasa dahi sonucun yine aynı olacağını çünkü davacı şirket taleplerinin “Kredi Sigortası Genel Şartlarının A.7.1.6 ve A.7.1.7 maddelerine” göre teminat dışı olduğunu, azami vade süresinin aşılmasının da teminat dışında kalan bir hal olduğunu, davacının yeni poliçe dönemi için sigorta sözleşmesi yapılırken alıcı …’nın kötü durumunu kasten davalı … şirketinden gizlemiş olduğunu bu sebeple yeni döneme ilişkin talepler için sigortacının bir sorumluluğunun bulunmadığını, azami vade süresinin poliçenin olmazsa olmaz şartlarından biri olduğunu, söz konusu süreye göre primlerin belirlendiğini ve poliçe düzenlenmesine karar verildiğini, mail durumu kötüleşen dava dışı firmanın 150 günlük azami vade süresini aştığını, davacı sigortalı şirketin de buna göz yumduğunu, davacı şirketin poliçe ile ilgili olarak bilgilendirme yapılmadığına dair iddiasının gerçek dışı olduğunu, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK madde 1423 hükmünün ilk düzenlenen poliçe bakımından uygulanma imkanının bulunmadığını, eksperin tarafsız olmadığına dair iddiaların gerçek dışı olduğunu, avans talebinin dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Davacı şirket ile dava dışı …San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında 27.12.2007 tarihli Bayilik Sözleşmesi kurulduğu, yine taraflar arasında 19.09.2010 tarihinde, önceki bayilik anlaşması hükümlerinin bir kısmı değiştirilerek 5 yıl süreyle yeni bir anlaşma kurulduğu, davacı şirket dava dışı … ile arasındaki ticari ilişkide … Ltd. Şti.’nin davacıya bayilik sözleşmesinden kaynaklı borçlarını ödememesi rizikosunu teminat altına almak için davalı … Şti. ile 14.07.2010 başlangıç tarihli bir yıllık Kredi Sigortası Poliçesi Özel ve Genel Şartları isimli sigorta sözleşmesi akdettiği, poliçenin teminatının 2.000.000 TL olduğu, dava dışı alıcı … davacı şirkete olan borçlarının sigorta limiti üzerinde olduğundan teminatın 3.000.000 TL’ye çıkartıldığı, dava konusu olan riziko dönemi öncesi akdedilen 14.07.2011 başlangıç tarihli 1 yıllık poliçe teminat miktarının 1.500.000 TL olduğu, dönem içinde yapılan zeyil ile poliçe limitinin 2.250.000 TL’ye çıkartıldığı, bu dönemde yapılan hesaplamalarda dava dışı alıcı …’nın davacı şirkete borcunun 6.677.562,66 TL olduğu, taraflar arasındaki kredi sigortası özel şartlarında ciro beyanı üzerinden prim esası belirlenmiş, satış cirosunun davalı … şirketine bildirilmesi üzerine prim ve tanımlanan teminatta sık sık değişiklik yapıldığı, poliçe teminatlarındaki kısa aralıklarla yapılan bu değişikliklerin davacı şirketin, davalı … şirketini bilgilendirmesi akabinde gerçekleştiği, poliçedeki rizikonun gerçekleştiği 14.07.2012 – 14.07.2013 arasındaki dönemde davalı … sadece limit azaltımı ile yetinmiş poliçeye herhangi bir sınırlama veya özel şart getirmemiştir. Taraflar arasında kurulan ve yenilenen sigorta sözleşmesi dava dışı tek alıcı … olan alacaklarını davacının tahsil edememesi riskini güvence altına alan bir kredi sigortası niteliğinde olup, alacak sigortasının konu aldığı risk alıcının sigorta teminatı kapsamındaki borcunu vadesinde ödememesi şeklindedir. Taraflar arasındaki dava konusu sigorta sözleşmesininde tabi olduğu Kredi Sözleşmesi Genel Şartların A.1 maddesinde, sigortanın konusu bildirilmiştir. Bu itibarla dava dışı alıcı … davacıya borçlarını ödeyememesi, davacının icra takiplerinin sonuçsuz kalması, Kredi Sigorta Sözleşmesi Genel Şartlarının A.1.4 fıkrasındaki riziko kapsamında olduğu ve bu itibarla dava konusu talebin/hasarın, poliçedeki riziko kapsamında olduğu mahkememizce kabul görmüştür. Taraflar arasındaki sigorta sözleşmesinde muafiyet oranı, sigortacının sorumluluğu onaylanmış alıcılar için %90, sigortalının sorumluluğunun ise %10 olduğu şeklindedir. Davacının talebi son poliçe dönemine denk geldiği ve 6102 sayılı yasanın yürürlüğünden sonraki dönemde olduğundan dava konusu olayda 6102 sayılı TTK’nun uygulanacağı açıktır. Her ne kadar davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuşsa da 6102 sayılı yasanın 1420. Maddesinde zamanaşımı süresi; Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren 6 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı şeklindedir. Davacı sigortalı, dava dışı alıcı …’dan tahsil edemediği bedelin ödenmesine ilişkin belgeleri davalı … şirketine 12.07.2013 tarihinde ulaştırmış, ekspertizin rapor tarihinin 30.09.2013 olduğu ve davalı … ise 07.11.2013 tarihinde davacının talebini reddettiği anlaşılmakta olup davacı 15.12.2014 tarihinde icra takibinde bulunduğu için 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde icra takibinde bulunduğu bu itibarla talebinin zamanaşımına uğramadığı açıktır. Davalı … aynı alacağa ilişkin davacının aynı konuda İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/322 Esas ve 2014/196 Karar sayılı dosyası ile talepte bulunduğunu ve bu itibarla derdestlik itirazında haklı olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla, dava dosyası incelendiğide tarafların aynı olduğu ancak davacının poliçeden kaynaklı tazminat talebinde bulunduğu, Mahkememiz dosyasında ise davacının poliçeden kaynaklı icra takibi yaptığı, icra takibine yapılan itirazın iptalini talep ettiği görülmekle, taleplerin farklı olduğu görüldğünden derdestlik itirazının reddine karar verilmiştir. Akabinde İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyası usulden reddedilerek 10.06.2015 tarihinde kesinleşmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 1448. maddesi, 5684 Sayılı yasanın 11. Maddesi ve Hazine Müsteşarlığının 2008/7 sayılı genelgesi birlikte değerlendirildiğinde, sigortalının bildirim yükümlülüğüne uymaması, poliçeden kaynaklı alacaklarını kaybedeceği sonucunu doğurmayacağı ancak hasar bildiriminin gecikmesinden veya yapılmamasından kaynaklı zararlar oluşmuşsa ve bu zararlardan da sigortalı sorumluysa riziko sonucu oluşan hasardan sigortalının kusuru oranında indirim yapılması sonucunu doğuracaktır. Taraflar arasında devam eden ve her yıl yenilenen sigorta sözleşmesi ve dava konusu tek alıcının … olması, davalı sigortalının poliçe limitlerinde değişiklik yapması, limiti azaltması ayrıca davalı sigortalının teminat altına alınan borcun muhatabı olan şirketin araştırılması ekspertiz raporu alınması vs. gibi kalemler altında davacıdan ayrıca ücret alması bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının poliçedeki riski araştırma ve bunu bilme yükümlülüğünde olduğunu mevcut olayımızda da dava dışı … Şti.’nin risk durumunu bildiği kanaatine varılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında sigorta poliçesinde riziko olarak nitelendirilen davacı şirketin dava dışı …’dan 6.721.633,01 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki yenilenen 14.07.2012 tarihli poliçeden sonraki dönemde dava dışı …, davacıya, faturalandırılmış ve ödenmemiş 1.230.160,85 TL borcunun olduğu, bu dönemdeki poliçe üst limitininin 1.500.000 TL olduğu, davacının sorumluluğunda olan %10 muafiyet tutarı ile davalı … şirketinin üst limit sorumluluğunun 1.350.000 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı poliçe dönemindeki 1.230.160,85 TL’yi davalıdan talep edebileceğinden davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmiş, davacının sigorta şirketine müracat tarihi olan 07.11.2013 tarihinde davalının temerrüde düştüğü ve bu tarihten itibaren davacının 152.454,41 TL avans faizine hak kazandığı kanaatine varılmış takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, yine alacak hesaplanabilir ve likit olduğundan davacı lehine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacının talebinin, 2 yıllık zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın poliçe özel şartlarında yer alan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, hasarın teminat dışı olduğunu, teminat dışında kalan haller, Kredi Sigortası Genel Şartlarında açıkça gösterildiğini, bundan başka, sigorta teminatı ancak azami kredi süresi içindeki (diğer bir anlatışla, vadesi sözleşmede belirlenen azami kredi süresini aşmayan alacakları) kapsadığını, teminatın, sigortalının muhtelif alıcılarla yaptığı sözleşmelere göre faturalandırılan ve bedeli özel şartlarda belirlenen azami vade süresi içinde ödenmesi kararlaştırılan mal ve hizmet satışlarında uygulanacağını, sigortalının sözleşme uyarınca yerine getirmesi gereken uyarılar ve yükümlülükler poliçe genel ve özel şartları ile belirlendiğini, poliçenin özel şartların 1.2. maddesinde; “Azami kredi süresi 150 gün olup, satılan mal veya verilen hizmetin fatura tanzim tarihinden itibaren başlayacağı ” özel şartların 2.2.1. Maddesinde, “Borcun kredi dönemi, azami kredi süresini aşmamış olması” özel şartların 2.2.2. maddesinde; “Alıcı için bir veya daha fazla uzatma dönemi sağlanabilir, ancak bunun için toplam kredi dönemi, azami kredi süresini geçmemiş olmalı” gerektiği, bunlardan başka, sigortalı olayda “rizikoyu artırmama” ve “artmış rizikoyu sigortacıya haber verme” gibi bazı yükümlülüklerine aykırı davranmış olduğu için de sigortadan yararlanma hakkını kaybettiğini, Genel şartların B.1.2. maddesinde; “Borç ile ilgili herhangi bir temerrüt hali, sigortalı tarafından vade tarihinden veya uzatılmış vade tarihinden itibaren 60 gün içinde sigortacıya bildirilir. Bu süre özel şartlarda belirtmek kaydıyla vade veya uzatılmış vadeden itibaren 30 güne indirilebilir. Bu bildirim yapılmadığı takdirde sigortalı teminattan yararlanma hakkını kaybeder.” hükmü geriğince müvekkil şirket tarafından yapılan ekspertiz ile; sigortalı firma tarafından ibraz edilen belgelerden hasar ihbarının 16.04.2013 tarih 07413 yevmiye nolu Beyoğlu …. Noterliği aracılığıyla gönderilen ihtarname ile şirketa yapıldığı, buna göre, vadesi geçmiş borcun bildirim tarihi 19.04.2013 olarak kabul edildiğini, 19.04.2013’ten geriye dönük 180 gün (150 gün azami kredi süresi+30 gün vadesi geçmiş borç bildirim süresi) hesap edildiğinde, 21.10.2012 tarihinden itibaren tanzim edilen ve tahsil edilemeyen faturaların poliçe şartları gereği değerlendirilebileceği tespit edilmiş ancak; cari hesap hareketlerinden en son tanzim edilen fatura tarihinin 11.10.2012 olduğu görülmüş olup, bu tarih sonrasında yapıldığı, buna göre, vadesi geçmiş borcun bildirim tarihi 19.04.2013 olarak kabul edildiğini, 19.04.2013’ten geriye dönük 180 gün (150 gün azami kredi süresi+30 gün vadesi geçmiş borç bildirim süresi) hesap edildiğinde, 21.10.2012 tarihinden itibaren tanzim edilen ve tahsil edilemeyen faturaların poliçe şartları gereği değerlendirilebileceği tespit edilmiş ancak; cari hesap hareketlerinden en son tanzim edilen fatura tarihinin 11.10.2012 olduğu görülmüş olup, bu tarih sonrasında herhangi bir fatura tanzim edilmemiş olması sebebiyle şirketin sorumluluğunu doğuracak bir fatura olmadığı anlaşıldığını, teminatın, azami vade süresi içerisinde verildiği Kredi Sigortası Genel Şartlarının A.3. maddesinde de ifade edildiğini, genel şartlar dikkate alınarak düzenlenen poliçe özel şartı değerlendirilmeksizin bilirkişi raporu tanzim edilmesi haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Davacı şirket, borçlu … firmasının ödeme güçlüğü içine düştüğünü tespit etmiş olmasına rağmen, fatura vade süresini uzatarak işbu firmaya mal satışına devam ettiğini, teminat mektubunu bozdurmasına rağmen bu hususu müvekkil şirkete bildirmediğini, bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığını, nitekim Kredi Sigortası Genel Şartlarının B.7. maddesinde, bildirim yükümlülüğü davacıya yüklediğini, davacının bu yükümlülüğünü ihlal etmiş olmasına rağmen, müvekkil şirkete sorumluluk yüklenmesi hatalı olduğunu, Müvekkil şirket aydınlatma yükümlülüğünü tam ve doğru bir şekilde yerine getirdiğini, genel şartlar dahi, sigortalıya imzalatıp teslim ettiğini, Borçlar Kanunu ile düzenlenen genel işlem koşullarının somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığınıHasarın teminat içerisinde olduğu kabul edilse dahi, poliçe özel şartlarında yer alan muafiyet tutarı zarar miktarından mahsup edilmediğiniAlacak likit olmadığından icra inkar tazminatına ilişkin talebin reddedilmesi gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında düzenlenen Yurtiçi Kredi Sigortası Poliçelerine dayalı tazminat alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul …. İcra Müdürlüğü nün … E. sayılı dosyası incelendiğinde, davacı şirket tarafından davalı … aleyhine 14/07/2012 başlangıç tarihli Kredi Sigortası Poliçesi kapsamında, poliçe teminat limiti olan 1.500 000 TL hasar bedelinin %10 muafiyet uygulamak suretiyle bakiye 1.350.000,00 TL asıl alacak, 179.207.63 TL islemiş ticari faiz olmak üzere, 1.529.207,88 TL toplam alacağın tahsili amacıyla 15/12/2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, süresi içerisinde borca itiraz edildiği görülmüştür.Taraflar dava ve cevap dilekçesinde dayandığı deliller dosya ibraz edilmiş, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup alınan 19/07/2016 tarihli kök raporda özetle; ” Davacı şirketin “Sigortacıya anında bildirmeyerek, poliçe sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği ve riskin ağırlaşmasına yol açtığı kanaatine varılmıştır“ sonucunun; gerek ihtilafa konu poliçenin tek alıcısı bulunması, gerekse akaryakıt sektörü ve somut ihtilaf konusu olayda sigortalı ile tek alıcı arasındaki birkaç poliçe süresince devam edegelen bir ticari ilişkide, davalı … Şirketinin Alıcı …’nın mali durumunu bilmediğini ve bildirilmediğini iddia etmesinin haklı ve makul bir iddia olmadığı ve davacı şirket tarafından raporda detaylı açıklandığı üzere bildirim yükümlülüklerinin yerine getirilmiş olduğu,Sigortacının ise 6102 sayılı TTK, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve ikincil mevzuat çerçevesinde sigorta ettiren sigortalıyı hiç veya gereği gibi bilgilendirmediği, bu nedenle anılan sigortalı aleyhine olan hükümlere dayanmasının mümkün olmadığı,Ayrıca, Poliçe Özel ve Genel Şartları arasında uyumsuzluklar bulunduğu gibi şartların, davacı şirketin tek Alıcısı ile olan mevcut ticari ilişkisine uygun olmadığı, gerek tanım ve uygulanacak hükümler anlamda açık ve anlaşılır olmayan, birçok anlama gelebilen hususu içerdiği, bu durumda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 23. maddesi çerçevesinde, sigorta şirketinin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanması gerektiği,Bu kapsamda yapılan değerlendirme çerçevesinde; 19.04.2013 den geriye dönük 180 gün (150 gün azami kredi süresi +30 gün vadesi geçmiş borç bildirim süresi) dikkate alındığında, en son cari hesap katının gerçekleştirildiği 02.04.2013 tarih ve 04.04.2013 vadeli çek dikkate alındığında, 16.04.2013 tarihinde noter kanalı ile yapılan (19.04.2013 tarihinde davalı … şirketine tebliğ edilmiş) bildirimin, süresinde ve poliçe şartlarına uygun olarak değerlendirilmesi gerektiği, poliçe şartlarının esas alınarak ilgili sürelere uyulmadığının tespiti durumunda ise, bunun davacı şirketin sigorta haklarının ziyan olmasına yol açmayacağı, sürelere ilişkin beyanların konusunun sigortacı tarafından bilindiği,Sigorta tazminatında herhangi bir indirim uygulanması için kanuni şartların gerçekleşmemiş olduğu kabulü ve yukarıdaki tespitler kapsamında, davacı şirket tarafından alıcı … arasındaki cari hesap hareketlerine göre, vadesi geçmiş alacakların sigorta kapsamına dahil bulunduğu,Davacı şirketin, davalı … şirketinden aşağıda detaylı açıklandığı üzere limit altında kalan 1.230.160,85.-TL yi talep edebileceği, 28.02.2013 tarihi itibarı ile alacak bakiyesinin, 6.721.633,01 TL, Poliçe çerçevesinde Kredi Limitinin : 1 500.000,00 TL Sigortalının Sorumluluğunda Kalan (%10) sonrası limitinin: 1.350.000,00 TL, 14.07.2012 sonrası fatura bedeli toplamının : 1,230.160,85 TL, Talep Edilebilecek Tutarın ise : 1.230.160,85 TL olduğu, alacağa temerrüt tarihi 07.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizine hükmedilebileceği” belirtilmiştir.Davalı vekilinin kök rapora itirazların değerlendirilmesi için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış, sigortacı bilirkişisinin ayrık rapor sunduğu 10.04.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda; a-) Davalı vekili itirazlannın başında, “bilirkişi heyetinin, Kredi Sigortası Genel Şartlar B.7 maddesinin TTK m. 1448/2 ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, kaldı ki davacının B.7.de yer alan bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğine ilişkin delil sunulmadığı” şeklindeki tespitine yaptığı itirazında haklılık payı bulunmadığını, zira kök raporun 10, 11, 12. sayfalarında, davacı şirketin ihmali ve/veya söz konusu ihlalin tazminat miktarına yada rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte olmadığı yönündeki tespitten sonra 12.sayfanın ilk paragrafında bu tespitin aksine davalı tarafça davacının B.7’de yer alan bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğine ilişkin delil sunulmadığının ifade edildiği, davalı vekili rapordaki bu ifadeye itiraz ederken yine davacının B7.de yer alan bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğine dair herhangi bir kanıt ortaya koymadığını, b-)Davalı vekili Kredi Sigortası Genel Şartlan B.7 ‘den bahisle bildirim yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, …’nın olumsuz durumuna ilişkin bilgi sahibi olma, durumunu takip etme gibi bir sorumluluğun müvekkil şirkete yüklenmediğini, yorum yolu ile yapılan bu tespitlerin aksine davacının, ….’nın olumsuz durumuna ilişkin bilgilendirme yaptığını yazılı delil ile ispat edemediğini iddia ettiğini, kök raporunda, davacı şirket ile bayii arasındaki ticari ilişki sürecinden bilgi sahibi olan davalı … rizikonun gerçekleştiği döneme ait (14.07.2012-14.07.2013) Kredi Sigortası poliçe yenilemesinde sadece limit azaltımı ile yetinmiş, özel şartlar bakımından poliçeye herhangi bir sınırlama ve şart getirmeksizin poliçeyi yenilediğini, zira ilgili dönemde 6102 sayılı TTK yürürlüğü girmiş olup bu süreçlerin, poliçe sürecinde alıcı …’nın davacı şirkete olan borçlarının davalı … şirketince bilindiğine karine teşkil ettiği kanaatine varıldığını, diğer taraftan davalı … şirketinin kredi sigorta sözleşmesi gereği alıcının durumunu takip etmesi, sadece bir hakkı olmayıp, aynı zamanda sigorta sözleşmesi ile davacı sigortalıdan almış olduğu prim karşılığında sigorta süresince alıcıyı risk yönünden değerlendirmek, davacı sigortalısına karşı üstlenmiş olduğu bir yükümlülük olduğunu, kredi limiti sigortacı davalının kendi risk değerlendirmesi ile tanımlanmakta ve sigorta süresince de değerlendirmeye devam edilerek gerektiğinde sözleşme şartları gereğince alıcının kredi limitini tek taraflı indirebildiğini, Poliçe Özel Şartlan 18. Sayfada “Ek Masraflar” adı altında kredi limiti masrafı prim içerisinde, kredi limit talepleri ve sigortalının alıcı portföyünün izlenmesi sonucunda oluşan masraflara sabit katılım altında davacıdan yürürlükteki fiyatlandırma tarifesi üzerinden ayrıca prim almış olduğunu, c-)Davalı vekili, davacının ödeme güçlüğüne düşen …’ya mal satmaya devam ettiğini, bu halin poliçe genel şartları uyarınca teminat dışı olduğunu, bilirkişi heyeti davacının …’ya uygun bir zamanda mal teminini kestiğini iddia ettiğini, bu tespitin doğru olmadığını, davacının …’nın ödeme güçlüğüne düştüğünü bile bile mal satışı yapmaya devam ettiğini, bu nedenle davacım talebinin Kredi Sigortası Genel Şartları A.7.1.6 ve A.7.1.7 uyarınca teminat dışı olduğunu, davacının talebinin kredi sigortası genel şartları’nın B.1.2 maddesi uyarınca teminat dışı olduğunu, bilirkişilerce yorum yolu ile aksi kanaat bildirilmiş olup, kabulünün kesinlikle mümkün olmadığını, bilirkişi heyetinin yorum yolu ile poliçe özel ve genel şartlarının ihtilafa konu olayın ruhuna uygun ve durumu tam olarak yansıtır nitelikte hükümler içermediğini, ekspertiz raporunda poliçe özel ve genel şartlarının davacı aleyhine yorumlanarak sonuca gidildiğini tespit ettiğini, bilirkişilerce bu yorum yapılırken davacının dünya devi global bir tüzel kişi tacir olduğu göz ardı edildiğini, alelade bir tüketiciymiş gibi değerlendirildiğini, davacının poliçeden yararlanması için TTK m. 18/3 uyarınca basiretli iş adamı gibi davranması, … ile olan ticari faaliyetini poliçe özel ve genel şartlarına göre organize etmesi gerektiğini, en son tanzim edilen akaryakıt satış faturasının 11.10.2012 tarihli olduğunu, davacının bu tarihten itibaren … ödeme güçlüğüne düştüğünü, davacının talebinin, poliçede belirtilen süre ve vadelere uyulmaması nedeniyle teminat dışı olduğunu, …’nın satın aldığı mallar karşılığında ödemesi gereken satış paralarını ödemediğine dair bildirimin 16.04.2013’de bu bildirimi yapması gereken tarihten tam 6 ay sonra yapıldığını, müvekkil şirketin ancak 21.10.2012 tarihinden sonra düzenlenen ve tahsil edilemeyen faturalardan sorumlu olabileceğini, mali durumu kötüleşen …’nın 150 günlük azami vade süresini aştığı hususunun ekspertiz raporu ile sabit olduğunu iddia ettiğini, Davacı şirketin “Sigortacıya anında bildirmeyerek, yükümlülüklerini yerine getirmediği ve riskin ağırlaşmasına yol açtığı iddiasının, gerek ihtilafa konu poliçenin tek alıcısı bulunması, gerekse akaryakıt sektörü ve somut ihtilaf konusu olayda sigortalı ile tek alıcı arasındaki birkaç poliçe süresince devam eden bir ticari ilişkide, davalı … şirketinin alıcı …’nın mali durumunu bilmediğini ve bildirilmediğini iddia etmesinin haklı ve makul bir iddia olduğunun düşünülemeyeceğini, Poliçe kapsamında tek bir alıcı olarak … bulunduğunu ve davalı … tarafından, yenilemeler dahil ilgi poliçe kapsamında bu alıcı için kredi limit tahsisleri yapılmış olup, düzenlenen zeyiller ve limit artış ve azalışları, alıcının yakından takip edildiğine dair karine teşkil ettiğini, poliçelerin yıllık olarak yapıldığı dikkate alındığında, yapılan limit değişikliklerin alıcı … ile ilgili hesap hareketlerine bağlı olduğu ortaya çıktığını, süreçten bihaber olduğunu iddia eden davalı tarafın, kendisi tarafından düzenlenen poliçe prim ve teminatlardaki değişiklikler konusunda yaptığı açıklamaların inandırıcı olmaktan uzak olduğunu, Konjonktürel değişiklikler esas alınarak poliçe zeyli yapılması gerçekçi bir yaklaşım olarak kabul edilemeyeceğini, Davalı vekilinin …’nın satın aldığı mallar karşılığında ödemesi gereken satış paralarını ödemediğine dair bildirimin 16.04.2013’de bu bildirimin yapılması gereken tarihten tam 6 ay sonra yapıldığı yönündeki iddiasına da katılmanın mümkün olmadığını, öncelikle kök raporda belirtildiği üzere davacı şirket ile alıcı … arasında fiilen cari hesap şeklinde bir borç/alacak ilişkisi mevcut olup, … tarafından yapılan ödemeler bire bir herhangi bir fatura karşılığı olmadığı, son fatura tarihi değil son hesap kat tarihinin esas alınması gerektiği, 19.04.2013’den geriye dönük 180 gün (150 gün azami kredi süresi +30 gün vadesi geçmiş borç bildirim süresi) esas alındığında, en son cari hesap katinin gerçekleştirildiği 02.04.2013 tarihi ve 04.04.2013 vadeli çek göz önünde bulundurularak 16.04.2013 tarihinde Noter kanalı ile yapılan (19.04.2013 tarihinde davalı … Şirketine tebliğ edilmiş) bildirimin, süresinde ve Poliçe Şartlarına uygun şekilde yapılmış olarak değerlendirilmesi gerektiğini, alıcı … tarafından verilen 04.04.2013 vade tarihli 6.721.633,01 TL bedelli … A.Ş.’ye ait … nolu çek 04.04.2013 tarihinde bankaya ibraz edilmiş ve aynı gün banka tarafından karşılıksız kaşesi basıldığını, davalı vekilinin iddia ettiğinin aksine … ödeme güçlüğüne düştüğü tarih 11.10.2012 tarihi olmayıp, çekin vade tarihi (tahsil edilmesi gereken tarih) olan 04.04.2013 tarihi olduğunu, kaldı ki, davalı yanın red gerekçesini dayandırdığı 150 günlük azami kredi süresi ve bu süreye uyulmaması haline buna bağlı oluşan zararın teminat haricinde kalacağı Poliçe özel ve genel şartlarında yazılı olmadığını, Poliçenin 5. Sayfasının 1.2 maddesinde azami kredi süresini tanımlamaksızın süre şartı eklendiğini, azami kredi süresinin kapsamının belirsiz olduğunu, Davalı vekili, bilirkişi heyetince poliçe özel ve genel şartlarının BK m.23 uyarınca genel işlem koşulları olarak kabul edilmesinin yasa ile bağdaşmadığını, BK m. 20 sözleşme hükümlerinin işlem koşulu olarak kabul edilmesi şartını, taraflardan birinin düzenlemesi şartına bağladığını, oysa Kredi Sigortası Genel Şartları da dahil olmak üzere bütün genel şartların Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlendiğini, davacının poliçe özel ve genel şartlarını olduğu gibi kabul ettiğini, davacının teslim alıp inceleyip kabul ettiği şartların geçersizliğini ileri süremeyeceğini, müvekkili şirket tarafından davacının poliçe özel ve genel şartlan ile ilgili gereği gibi bilgilendirildiğini, poliçenin özel şartlarından azami kredi süresinin tanımı “satılan mal veya verilen hizmetin fatura tanzim tarihinden itibaren başlamak üzere 150 gündür” şeklinde yapıldığını, uzatılmış vade tarihinin de genel şartlarda “vade tarihinin uzatıldığı yeni ödeme tarihi“ olarak tanımlandığını, tüm bu hususların poliçe ile birlikte davacıya imza karşılığı bildirildiğini, tacir olan ve basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü olan davacının, imzasına rağmen poliçe hakkında açık ve net olarak bilgilendirilmediği iddiasının ticari hayatın olağan akışına ve kanuna aykırı olduğunu, yenilemelerde sadece poliçe üst limitlerinin değiştiğini, özel şartların değişmediğini, dilekçelerine ekli Hazine Müsteşarlığı‘nın 01.05.2008 tarihli Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin Uygulanması Hakkında Genelge uyarınca yenilenen poliçelerin bilgilendirme yükümlülüğüne tabi olmadığını, mal alıcısı … ödeme güçlüğüne düştükten sonra davacının poliçe şartları hakkında bilgilendirilmediğine ilişkin beyanının kötü niyetli olduğunu iddia ettiğini, Davalı …’nin itirazına konu TTK md.1432/2′ de yer alan düzenlemeye dair davacının sigorta sözleşmesinin kurulmadığı yönünden bir itirazı bulunmadığını, davacı … ettiren/sigortalının itirazı, davalı … tarafından sigorta sözleşmelerinde bilgilendirmeye yönelik yönetmeliğin bilgilendirmenin gereği gibi yapamamasından kaynaklı sonuçların düzenlendiği 7. Maddesi olduğu, kök raporda da belirtildiği üzere, söz konusu bilgilendirme formunun içeriğinden davacı … şirketinin hasar noktasında iddia etmiş olduğu bildirim yükümlülük ihlalleri ve sonuçları hakkında davacıyı bilgilendirmemiş olduğunun açıkça ortada olduğunu, bu bilgilendirme yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirilmemesinin ve bilgilendirilmeyen hususların, TTK‘daki sonuçları sigorta ettiren aleyhine ağırlaştıran sonuçları öngördüğü ve bunun davacının kararına etkili olabilecek nitelikte olduğu düşünülmüş ve bunun neticesinde ise oluşan zarardan davalı sigortalının sorumlu olması gerektiği tespitine itiraz üzerine yapılan incelemede, bu görüşü değiştirecek farklı bir hususun davalı tarafından ortaya konulamamış olması karşısında, kök rapordaki tespit ve değerlendirmede bir değişiklik olmadığını, e-)Davalı vekilinin, bilirkişi heyetinin tüm rapor kapsamında davacı tüzel kişi taciri alelade bir tüketici gibi değerlendirdiği, uyuşmazlık konusu hadiseyi de yine basit bir tüketici işlemi gibi yorumladığı, müvekkili şirket tarafından hazırlanan teklifin davacı tarafından hiçbir ihtirazı kayıt sunulmadan kabul edildiği yolundaki itirazına gelince; öncelikle, davalı vekilinin iddiasının aksine kök raporda tarafların tacir durumlarının dikkate alındığını, Ancak, TTK anlamında tacirin bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekmekte olup, ihtilafın konusu kredi sigortasını ve teminatı sağlayan ve alacak yönetimine talip olan davalı … şirketinin de basiretli davranması gerektiğini, davalı … öncelikle kendi üzerine düşen basiretli hareketleri sağlamış olması halinde, sigortalı konumundaki davacının basiretli hareketini sorgulayabileceğini, Kök raporda da tespit edildiği üzere, davalı … şirketinin bir kredi sigortacısı olarak sigorta mevzuatı anlamında sigortacılık faaliyeti kapsamındaki borç ve yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiğinin söylenemeyeceğini, diğer yandan, Kök Raporda tüketici işlemi gibi değerlendirme yapıldığı itirazında haklılık payı bulunmadığını, Kök Rapordaki değerlendirmelerde tüm mevzuat hükümleri, tüketici olsun olmasın tüm sigorta ettiren/sigortalılara eşit bir şekilde uygulanacak hükümlerin esas alındığını, davalı yanın iddiasının aksine kök raporda yorumlama yapılırken tarafların tacir oldukları, ancak her iki tacirin kendi faaliyetleri itibarıyla bu kredi sigortası sözleşmesi kapsamında görüşme imkanlan ile sürece hakimiyetleri dikkate alınırken, hiçbir şekilde alelade bir tüketiciymiş gibi değerlendirilmediğini, f-)Davalının …’nın mali durumunu takip etmek gibi bir yükümlülüğü bulunmadığı, davacı tarafından davalıya … ile ilgili özellikte bir bildirim yapılmadığı yönünden itirazlarının kök raporda dikkate alınmadığı yönünden yapılan itiraza gelince; Kredi sigortasında sigortacının talep ettiği prim ve masraf karşılığında taahhütlerinin ve sorumluluğunu; sigortalının alıcıları için kredi limiti tahsisi ve risk değerlendirmesi, tazminat ödemesi olarak iki ana başlıkta toplamak mümkün olduğunu, buna göre davalının, kredi sigortasında taahhütlerinin ve sorumluluğunu; sigortalının alıcılar için kredi limiti tahsisi ve risk değerlendirmesi, tazminat ödemesi olarak iki ana başlıkta toplamak mümkün olduğunu, buna göre davalının, kredi sigorta sözleşmesi gereği alıcının durumu takip etmesi, sadece bir hakkı olmayıp, aynı zamanda sigorta sözleşme ile davacı sigortalıdan almış olduğu prim karşılığında sigorta süresince alıcıyı risk yönünden değerlendirmek, davacı sigortalısına karşı üstlenmiş olduğu bir yükümlülük olduğunu, kredi limiti sigortacı davalının kendi risk değerlendirmesi ile tanımlanmakta ve sigorta süresince de değerlendirmeye devam edilerek gerektiğinde sözleşme şartları gereğince alıcının kredi limitini tek taraflı indirebildiğini, Poliçe Özel Şartlan 18. Sayfada “Ek Masraflar” altında kredi limiti masrafı prim içerisinde, kredi limit talepleri ve sigortalının alıcı portföyünün izlenmesi sonucunda oluşan masraflara sabit katılım altında davacıdan yürürlükteki fiyatlandırma tarifesi üzerinden aynca prim aldığını, üstelik, ilgili poliçe kapsamında tek bir alıcı olarak … bulunmaktadır ve davalı … tarafından, yenilemeler dahil ilgi poliçe kapsamında bu alıcı için kredi limit tahsisi yapılmış olup, limit artış ve azalışları ile yakından takip edildiğine dair zeyillerin karine teşkil ettiğini, Poliçelerin yıllık yapıldığı dikkate alındığında değişikliklerin hesap hareketlerine bağlı olarak yapıldığının ortaya çıktığı, davalı … şirketinin süreçten haberinin olmadığını iddia etmesinin kabul edilemez olduğunu, konjonktürel değişiklikler esas alınarak poliçe zeyili yapılmasının gerçekçi bir yaklaşım olmadığını, davalının kendisine herhangi bir bildirim yapılmaması sebebiyle sözleşmeden kaynaklanan haklarının bulunduğunu iddia etmesi, kredi sigortası kapsamında prim olarak bedelini de alarak taahhüt ettiği ve üstlendiği risk değerlendirme hizmeti dahil sair hizmetler kapsamında sürekli olarak risk incelemesi yapması ve bu kapsamda gerekirse sigortalıyı da sorgulaması gerekirken, tek alıcı bakımından hiçbir değerlendirme yapmayıp, sadece sigortalının bildirimine dayanması basiretli ve uzman bir kredi sigortacısından beklenecek bir yaklaşım olarak değerlendirilmediğini, davalı … tarafından tazminat miktarına veya bedele veya rizikonun gerçekleşmesine etki edecek nitelikte davacının herhangi bir bildirim ihmalinin ortaya konulamadığını, davalı sigortacıdan tazminat miktarına veya bedele veya rizikonun gerçekleşmesine etki edecek nitelikte davacının herhangi bir bildirim ihmalinin ortaya konulamadığını, davalı sigortacı kısa bir süre öncesinde yenileme sırasında tek alıcının durumundan bilgi sahibi olup, anılan tek alıcının limitini kaldırmamış ancak kredi limitini, yani sigortacı olarak tek alıcı …’nın kredi tahsis limitini düşürmek suretiyle riskini azalttığını, davalı sigortacı, poliçeyi yenilemeden kaçınmamış veya poliçe şartlarında bir değişikliğe gitmediğini, bu durumda bildirimin yapılmadığı gerekçesiyle rizikonun artmış olduğunu söylemenin mümkün olmadığı değerlendirmeleriyle kök raporda arz edilen görüş ve kanaatilerini değiştirir nitelikte bir hususun söz konusu olmadığını, kök raporda arz edilen görüş ve kanaatlerinin aynen devam ettiği” bildirilmiştir. Ayrık rapor sunan sigortacı bilirkişinin 10.04.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda; 15/07/2016 tarihli kök bilirkişi raporu 3. Maddesinde belirtilen tespit kapsamında, Davacı konumunda olan “Sigorta Ettiren’in “Borçlu” … Petrol nezdinde sahip olduğu teminat mektuplarını, sigortacı’ya muhtemel zarar hali bildirimi ve tazminat talebi yapmaksızın, 2012 Yılı Aralık ayında nakde çevirdiğinin tespit edildiğini, Bu durum, bankaların borçlu nezdinde yaptığı tahsilat işlemleri nedeni ile, rizikoyu ağırlaştıran bir nitelik taşıması ve sigortacının, rücu haklarının zayıflaması sonuçlarını beraberinde getirdiğini, sigorta şirketi teminat verdiği risk konumunda olan Borçlu’nun genel fınansal durumu ile ilgili bir takip ve istihbarat çalışması yapmış olsa dahi, davacı konumunda olan “Sigorta Ettiren’in “Borçlu” … Petrol nezdinde sahip olduğu teminat mektuplarını 2012 Yılı Aralık ayında nakde çevirdiğini bilmesi mümkün görünmediğini, davalı konumunda bulunan Sigortacı tarafından teminat verilen bir Borçlu nezdinde sahip olunan “Banka Teminat Mektuplarının” Davacı konumunda bulunan Sigorta Ettiren tarafından nakde çevrilmesi, Sigortacı’ya anında bildirilmesi gereken, riziko ile alakalı kritik önemde bir olumsuz bilgi niteliği taşıdığını, bu durumda davacının, TTK 1444.,1446 ve 1448. maddeleri kapsamında davalı konumda bulunan sigortacıya karşı edimlerini tam olarak yerine getirmediğinin ve davalının TTK 1445. Maddesinde belirtilen hakları kullanmasını etkilendiği nedenle hesap edilecek tazminattan uygun bir kusur indirimi yapılması gerektiği” bildirmiştir. Davalı vekilinin itirazlarının ve özellikle bildirim yükümlülüğüne ilişkin itirazının değerlendirilmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş dosyaya ibraz edilen 06.11.2017 tarihli bilirkişi 2. Ek raporunda; Kök ve ek raporlarında sundukları görüşlerinde değişiklik olmadığını bildirmişlerdir.6102 Sayılı TTK’nın 1420. Maddesi ”(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (2) Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır.”1427. Maddesi ise ”… (2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez. … (4) Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer.” hükmünü düzenlemiştir. Buna göre davacı sigortalı, dava dışı alıcı ….’dan tahsil edemediği bedelin ödenmesine ilişkin belgeleri davalı … şirketine 12.07.2013 tarihinde ulaştırmış, eksper incelemesi 30/09/2013 tarihli rapor ile tamamlanmış, davalı … şirketince davacının tazminat talebi 07/11/2013 tarihli yazısı ile reddedilmiş olmakla davacı 15/12/2014 tarihinde 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde icra takibinde bulunduğu anlaşılmakla davalının zamanaşımı defi yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamına göre; Davacı şirket dava dışı … ile arasındaki ticari ilişkide … Ltd. Şti.’nin davacıya bayilik sözleşmesinden kaynaklı borçlarını ödememesi rizikosunu teminat altına almak için davalı … Şti. ile 14.07.2010 başlangıç tarihli bir yıllık Kredi Sigortası Poliçesi Özel ve Genel Şartları isimli sigorta sözleşmesi akdedildiği, poliçenin teminatının 2.000.000 TL olduğu, dava dışı alıcı … davacı şirkete olan borçlarının sigorta limiti üzerinde olduğundan zeyil ile limit artışı yapılarak teminatın 3.000.000 TL’ye çıkartıldığı, hasar dönemi öncesi akdedilen 14/07/2011 başlangıç tarihli bir yıllık poliçe teminatının 1.500.000 TL olduğu, dönem içerisinde zeyil ile poliçe limiti 2.250.000,00 TL’ye çıkartıldığı, hasar dönemi içerisinde akdedilen 14/07/2012 başlangıç tarihli bir yıllık poliçe teminatının 1.500.000 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili, müvekkilinin, davalı tarafından düzenlenmiş Yurtiçi Kredi Sigortası Poliçelerine sahip olduğunu, iki farklı sigorta süresini içeren poliçeler bakımından hüküm ve şartlarda değişiklik bulunmadığını, müvekkilinin alıcıdan olan alacaklarının büyük bir kısmının ilk poliçe süresinden geldiğini, poliçe teminatlarındaki tutarlar da dikkate alındığında ikinci poliçe düzenlenmesi sırasında alıcı dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin borcunun mevcudiyetinin davalı tarafından da bilinmekte olduğundan alıcının durumu göz önünde tutularak poliçe teminatının 1.500.000,00 TL’ne düşürüldüğünü, davalının her türlü olumsuz durumdan haberdar olduğunu, ilk poliçe süresinden sonra davalı tarafından alıcıya tanımlanan limitin düşürülmesi ile vadeli satışa son verilirken nakit karşılığı teslimler yapıldığını, alıcının borçlarını ödeyememesi neticesi öncelikle 2012 yılı sonunda teminatların paraya çevrildiğini, alıcı aleyhine de takip başlatıldığını, davalıya ihtarname keşide edilerek müvekkilinin 6.721.633,01 TL tutarında alacağından poliçeler kapsamında teminat kapsamında olan 1.500.000,00 TL kredi limiti üzerinden ödeme talep edildiğini ancak, talebin reddedildiğini ve sonrasında hasarın teminat dışı olduğu gerekçesiyle ödeme yapılmadığından bahisle işbu dava açılmıştır.Dava konusu Kredi Sigorta Poliçesi’nin özel şartları incelendiğinde; Azami Kredi Süresi başlıklı 3. maddesi ” Satılan mal veya verilen hizmetin fatura tanzim tarihinder itibaren başlamak üzere 150 gündür ” Vadesi Geçmiş Borç Bildirim Süresi başlıklı 5. Maddesi “Alacağın vade tarihinden itibaren azami 30 gün içinde vadesi geçmiş borç bildirimi yapılmalıdır.Azami kredi süresi içinde kalan satılan mal veya sağlanan hizmet ile ilintili faturaların vade tarihinden veya uzatılmış vade tarihinden itibaren başlar.Fatura vade tarihinin uzatılması durumunda, özel şartlar uyarınca, bildirim süresi uzatılmış vade tarihinden sonra 30 gündür.” şeklinde kararlaştırılmamıştır.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı … şirketinin bilgilendirme yükümlülüğünü gereği gibi veya hiç yerine getirmediğinden davalının, sigortalı aleyhine olan özel şartlarda düzenlenen hükümlere dayanmasının mümkün olmadığını, davacının tazminat hakkının bulunduğu ifade edilmiş ise de öncelikle sigorta poliçesi kapsamında yer alan özel şartların davalıya ilzam edip etmeyeceği belirlenmesi gerekmektedir.6102 sayılı yasanın yürürlük tarihinden önce gerçekleştirilen sigorta poliçelerinde aydınlatma yükümlülüğü, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11/9. bendindeki düzenleme kapsamında, Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik hükümleri kapsamında gerçekleştirilmektedir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11/9. bendinde, bilgilendirilmeye ilişkin hükümlerin yönetmelikte düzenleneceğine yer verilmiştir. Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik ise, 28.10.2007 tarihli Resmî Gazetede yayınlanmış, yönetmeliğin “3”. maddesinde, yönetmeliğin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11. maddesinin üçüncü fıkrasına göre dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir. Ancak somut olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nun 1423. Maddesidir. Çünkü tazminat talep edilen sigorta sözleşmesi ( 14/07/2012 tarihli) daha sonraki tarihlidir. (emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/16351 Esas, 2017/8265 Karar ve 27.09.2017 tarihli ilamı vb).Sigortacının borç ve yükümlülükleri arasında, “ Aydınlatma Yükümlülüğü” TTK’nın 1423. maddede düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin karşılığı, 6102 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kaldırılan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun’ da mevcut değildir. 6102 sayılı TTK’ nun 1423 maddesi ” (1) Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar. (2) Aydınlatma açıklamasının verilmemesi halinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir. (3)Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliğinin düzenlemesini dikkate alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini ve içeriğini belirler” hükmüne yer verilmiştir . Yukarıda açıklanan madde hükmüne göre poliçenin sigortalıya tesliminden sonra sigortalı tarafından 14 gün içinde itiraz edilmemişse geçerli hale geleceği düzenlenmiştir. Somut olayda davacının 14/07/2012 tarihinden itibaren 14 gün içerisinde sigorta poliçesi yapılmasına itiraz ettiğine ilişkin herhangi bir iddia ya da belge ileri sürmemiş olup, bu durumda sigorta poliçesi mevcut şartlarda davacı yönünden bağlayıcı niteliktedir. Taraflar arasında düzenlenen Kredi Sigorta Poliçesi Özel Şartlarında, azami kredi süresinin; satılan mal veya verilen hizmetin fatura tanzim tarihinden itibaren 150 gün olduğu, alacağın vade tarihinden itibaren azami 30 gün içinde vadesi geçmiş borç bildirimi yapılması gerektiği kararlaştırılmıştır. Buna göre, sigorta teminatı, belirli bir süre içinde faturalandırılmış ve yine belirli bir vadede ödenmesi gereken alacaklar için söz konusudur. O halde sigortalı alıcılara yaptığı satışları poliçede belirtilen süre içinde faturalandırmalı yine satış konusu malların bedelinin ödenmesi için alıcıya tanınacak vade sözleşmede öngörülen azami süreden uzun olmamalı ve alacağın vade tarihinden itibaren azami 30 gün içinde vadesi geçmiş borç bildirimi yapılması gerekmektedir. Nitekim Kredi Sigortası Genel Şartları B.1.2. maddesinde, borç ile ilgili herhangi bir temerrüt hali, sigortalı tarafından vade tarihinden veya uzatılmış vade tarihinden itibaren 60 gün içinde sigortacıya bildirileceği, bu süre özel şartlarda belirtilmek kaydıyla vade veya uzatılmış vadeden itibaren 30 güne indirilebileceği ve bu bildirim yapılmadığı takdirde sigortalı teminattan yararlanma hakkını kaybedeceği düzenlenmiştir. Bu itibarla davacı sigortalı şirket, alıcının satın aldığı mallar karşılığında ödenmesi gereken satış paralarının ödenmediğine dair bildirimi 16/04/2013 tarihinde yapmış, davalı … şirketine bildirim 19/04/2013 tarihinde ulaşmıştır. Davacı sigortalı şirketin cari hesap ekstresinde yapılan incelemede en son yakıt satışının 11/10/2012 tarihinde yapılmıştır. İhbar tarihinden geriye dönük olarak 180 gün hesaplandığından ( 150 gün azami vade süresi+30 gün vadesi geçmiş borç bildirim süresi) 21/10/2012 tarihinden önce düzenlenen ve tahsil edilmeyen fatura alacakları teminat kapsamı dışında olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/61 Esas, 2018/37 Karar sayılı ve 25/01/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2- Davanın REDDİNE,a-Alınması gereken 59,30 TL ret karar harcının peşin alınan 18,469,05 TL’ den mahsubu ile arta kalan 18.409,75 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,b-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,c-Davalının yapmış olduğu bilirkişi ücreti ve posta tebligat giderinden oluşan toplam 1.527,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ç-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 86.322,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilesine,d-HMK’nun 333. Maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde kalan gider avansının taraflara iadesine,İstinaf İncelemesi Yönünden;3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcından davalı tarafça yatırılan 23.611,36 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 23.552,06 TL harcın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,6- Davalı tarafça sarf edilen 157,40 TL istinaf harcı, 62,70 TL posta davetiye gideri olmak üzere toplam 220,10 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilemesine, 7- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/05/2021