Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1789 E. 2023/1275 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1789
KARAR NO: 2023/1275
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
ESAS NO: 2016/514
KARAR NO: 2019/1631
DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ: 27/05/2013
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28.04.2011 tarihli uzun süreli araç kiralama hizmet alım sözleşmesine istinaden davalı tarafla aralarında ihtilaf çıktığını ve bu nedenle araç kiralama hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan fazlaya ilişkin talep, dava ve alacak hakları saklı kalmak kaydıyla, ücret fiyat farkı 30 gün üzerinden prim ödemesi gerekirken çalışma günü üzerinde prim ödemesi yapılması nedeni ile hak ediş kaybı, fazla mesai yapan araçlara ödeme yapmamasından dolayı hak ediş kaybı, tatil günleri çalışmalarına ödenmeyen ücret farkından doğan alacakları için şimdilik 20.000TLnin doğum tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile davalıdan tahsili, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ihaleye tek başına katılamadığı halde tek başına dava açması nedeni ile taraf ehliyetinin olmadığı, hesaplamaların ihale dokümanına uygun surette yapıldığı, düzenlenen hak edişlerin davacı itirazlarına uğramadan kesinleştiği, sözleşmeye göre hak edişlere itiraz süreci tamamlamadan dava yoluna gidilemeyeceği, asgari ücrette meydana gelen artışların ilgili kararname ve ihale dokümanında yer alan teknik şartnamede düzenlenmiş bulunan fiyat farkı hesabı formülüne uygun olduğu, ihale şartnamesinde araçlar iş günlerinde idare emrinde bulunacaktır hükümüne nazaran hak edişlerin de iş günü üzerinden yapıldığını, davacıya ait personelin izin ve fazla mesai gibi işçilik alacaklarından doğan sorumlulukların ihale kapsamında ödenmesi gereken tutarlar içerisinde yer almadığını, ihale sürecinin başından sonuna bir bütün olduğunu ve ödemenin kilometre ve günlük bazlı iki ayrı ölçüte nazaran hesaplanmak sureti ile yapıldığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ; dava davacı tarafından davalı aleyhine araç kiralama hizmet alım sözleşmesinden kaynaklı alacaklarının tahsili talebinden ibarettir. Davalı taraf ile … San. Ltd.Şti.-… Tic. A.Ş. Ortak Girişimi arasında Araç Kiralama Hizmet Alım Sözleşmesinin imzalandığı, davacı taraf her ne kadar sözleşme nedeniyle davalıdan asgari ücrette meydana gelen artış nedeniyle ücret farkı, işçilik ücreti nedeniyle ücret farkı, araç kira ücreti nedeniyle ücret farkı ve yıllık izin ücreti nedeniyle ücret farkı alacağı için işbu davayı açmış ise de; davacının ticari defter ve kayıtları ve ortaklık defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması sonucu; tüm dosya kapsamı, yapılan yargılama, alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile sabit olduğu üzere; ortaklık defterlerinin incelenmesinde davacının davalıdan olan tüm alacaklarının tahsil edildiği, bakiye alacağının kalmadığı anlaşıldığından; ayrıntılı, açıklayıcı, oluşa uygun, denetime açık ve karar vermeye elverişli raporlar ışığında davacının ispatlanamayan davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ”Yerel Mahkemenin gerekçeli kararlarında da açıkça bu hususlar belirtilmesine rağmen bilirkişi raporlarında belirtilen eksikler giderilmeden hüküm kurulması hatalıdır. Özellikle, 31.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda dosyanın bir hesap uzmanı ve Sayıştay uzmanı bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiği açıkça belirtilmesine rağmen Yerel Mahkemenin iş bu eksiklikler giderilmeden hüküm kurması hatalıdır. Ayrıca, dava dilekçemizde belirtmiş olduğumuz alacak kalemleri ile ilgili de herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Bu nedenlerle, Yerel Mahkeme kararının kaldırılması gerekmektedir.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Davacı taraf, davalı idare ile … kayıt nolu ihale kapsamında imzalanan 28/04/2011 tarihli şoförlü araç kiralama hizmet alım sözleşmesi ve teknik şartname kapsamında; fiyat kararnamesi çerçevesinde asgari ücrette meydana gelen artış oranında ücret farkı ödenmesi gerekirken ödenmediği; çalışanlar için ödenecek prim ücretlerinin 30 gün üzerinden hesaplanması gerekirken çalışılan gün sayısı üzerinden hesaplanarak eksik hak ediş ödendiği; kiralanan araç kira ücretlerinin 30 gün üzerinden ödenmesi gerekirken, çalışılan gün sayısı üzerinden hesaplanarak eksik hak ediş ödendiği; fazla mesai yapan araçlar için ödenmesi gereken ücret farklarının ödenmediği; araç şoförlerine ait yıllık izin ücreti, günlük normal fazla mesai ücreti ile cumartesi pazar ve resmi tatil günleri çalışma ücretleri için ödenmesi gerekli ücret farklarının ödenmediği iddiası ile eksik ödenen fark bedellerinin tahsilini talep etmektedir. Uyuşmazlık, öncelikle davacının eldeki davayı tek başına açıp açamayacağı noktasındadır. Taraf ehliyeti 6100 sayılı HMK’nın 114-(1)-d) maddesi uyarınca dava şartlarından olup yine aynı Yasa’nın 115-(1) maddesi gereğincede kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi kendiliğinden göz önüne alınmalıdır. Ancak yine aynı Yasa’nın 115-(2) maddesi gereğince dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilmeli, bu süre içinde bu dava şartı noksanlığının giderilmemesi halinde davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmelidir. Ortak girişimler birden fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından iş ortaklığı veya konsorsiyum olarak iki türlü oluşturulabilir. İş ortaklığı üyeleri hak ve sorumluluklarıyla işin tümünü birlikte yapmak üzere, konsorsiyum üyeleri ise hak ve sorumluluklarını ayırarak işin kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili kısımlarını yapmak üzere ortaklık yaparlar. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520. maddesinde tanımlandığı üzere, adi ortaklık iki veya daha fazla kişinin ortak bir amacı gerçekleştirmek için güçlerini ve araçlarını birleştirmeye sözleşme uyarınca söz verdikleri bir şahıs birliğidir. Adi ortaklık gerçek kişiler arasında kurulabileceği gibi, bir veya daha çok kişi ile ticaret şirketi arasında da kurulabilir.İş ortaklığını teşkil eden şirketler arasındaki ilişki mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun’un 520 ve devamı maddelerinde tarifi yapılan adi ortaklıktan ibarettir. Adi şirketin (ortaklığın) hükmi şahsiyeti mevcut değildir. Bu ortaklığın taraf olduğu sözleşmelerden doğan ihtilaflarda kural olarak adi ortaklığı oluşturan bütün ortakların birlikte hareket etmeleri zorunludur. Adi ortaklıkta davanın tüm ortaklar tarafından açılması gereklidir. Ortaklar davada mecburi dava arkadaşı durumundadır. Birlikte dava açılmadığı takdirde diğer ortaktan davaya muvafakat alınması, muvafakat vermeyen ortak olursa onun hakkında da dava açılması ve bu suretle taraf ehliyetinin tamamlanması gerekir. İş ortaklığı, adi ortaklık niteliğinde olup adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklık sözleşmesi, yeni bir hukuki varlığa vücut vermez. Meydana gelen topluluğun bir bütün olarak medeni hakları kullanma yeteneği yoktur. Ortaklık dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığı gibi, ona karşı da dava açılamaz. Ortaklığı ilgilendiren haklar ve borçlar bakımından bütün ortakların birlikte davacı ve davalı olarak katılmaları gerekir. ”Adi ortaklıkta davanın tüm ortaklar tarafından açılması gereklidir. Birlikte dava açılmadığı takdirde diğer ortaktan davaya muvafakat alınması için davacıya yetki ve süre verilmesi, o ortak aleyhine dava açıp işbu dava ile birleştirmek üzere yetki ve süre verilmesi, dava açılıp birleştirilirse davanın esasının incelenmesi ve bu suretle taraf ehliyetinin tamamlanması gerekir. Aksi takdirde davanın dinlenme imkanı yoktur. (YHGK’nın 17.01.1990 gün E.13-457, K.2 sayılı kararı) Açılan davaya muvafakatın sağlanması, olmadığı takdirde taraf teşkili için diğer adi ortağın davalı olarak davada yer almasının sağlanması yoluyla davanın görülebilir hale gelmesi şeklinde bir uygulamanın benimsenmesi, Anayasa’nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesine uygun yorumla, hukukun ve adaletin amacını sağlamaya yönelik olan temel hukuk ilkeleri yönünden de bir zorunluluktur. Muvafakat etmeyen adi ortak aleyhine husumet yöneltilmesine imkân tanınmaksızın davanın reddi gerektiğinin kabulü; ortaklardan bir kısmının hak arama özgürlüğünün, diğer bazı ortakların insiyatif ve vicdanına bırakılması yanında, ortaklığın ve bu kapsamda ortaklardan bir kısmının haklarının hukuk önünde korunamayarak, uyuşmazlığın çözümsüz ve ortada bırakılabileceği anlamına gelir ki, bu da hukukun adaleti sağlama amacıyla hiç bir şekilde bağdaşmaz.” (Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 01/03/2022 tarihli, 2021/3455 esas 2022/1085 karar sayılı ilamı) Somut olayda; davaya konu ihalenin davalı taraf ile “… Tic. ve San. Ltd. Şti. – … Tic. A.Ş. İş Ortaklığı arasında düzenlendiği, davanın ortaklardan … turizm Ltd.şti tarafından kendi adına açıldığı, davacının, adi ortaklığı temsil ve ilzam yetkisi bulunduğuna dair resmi bir evrakın mevcut olmadığı, iş ortaklığı beyannamesinde davacının pilot ortak kabul edilmesinin iç ilişkiye ilişkin olduğu ve taraf ehliyeti bakımından geçerliliğinin olmadığı anlaşılmakla; mahkemece öncelikle yukarıda açıklandığı üzere dava şartı olan taraf ehliyeti eksikliğinin giderilmesi için davacı tarafa süreler verilmesi, giderildiği takdirde işin esasına girilmesi, giderilmediği takdirde davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan sebeplerle, somut uyuşmazlıkta mahkemece verilen kararın eksik incelemeye dayandığı anlaşılmakla; kaldırma sebebine göre davanın esasına ilişkin hususlar incelenmeksizin davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, kaldırma sebebine göre davanın esasına ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜ ile İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/514 E. 2019/1631 K. Sayılı 25/12/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/09/2023