Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1786 E. 2020/257 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1786
KARAR NO: 2020/257
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2019
NUMARASI: 2018/549 Esas – 2019/980 Karar
DAVANIN KONUSU: Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen SıraCetveline Yönelik Kayıt Kabu (İİK 235))
DAVA TARİHİ: 19/06/2018
KARAR TARİHİ: 18/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, iflası öncesinde müflis … Bankası AŞ’den temin etmiş olduğu 77 adet çek yaprağını iflas sonrasında iade ettiğini, ancak bu iade edilen çek yaprakları ile ilgili olarak banka nezdinde depo edilmiş bulunan çek başına 1.050,00 TL miktarın 65 çek toplamı olan 68.250,00 TL’nin banka tarafından müvekkiline ödenmediğini, bu alacaklarının kabulüne karar verilerek, asıl alacakları için yapmış oldukları masrafların İİK 196. maddesi gereğince iflasın açılmasıyla birlikte işleyecek faizleri ve hesaplanacak vekalet ücretleri ile birlikte alacak olarak iflas masasına kaydedilmesi taleplerinin iflas masası tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini belirterek, 68.250,00 TL’lik alacaklarının sıra cetveline kaydına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın on beş günlük hak düşürücü süreden sonra açılmışsa usulden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da, müflis banka nezdinde depo edilmiş olduğu iddia edilen 65 adet çeke ait ve çek başına 1.050,00-TL miktarla toplam 68.250,00-TL için müflis bankaya alacak kayıt talebinde bulunan davacının banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede, davacı tarafa ait çek yaprakları karşılığı teminat olarak alınmış bir bedelin olmadığı tespit edildiğinden alacak kayıt talebinin reddedilmesinde usul ve yasaya aykırı yön bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/549 E, 2019/980 K sayılı 27/12/2019 tarihli kararı ile; yasal düzenlemeler ve Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin emsal ilamları, İstanbul BAM 17 HD emsal kararları gereğince iş bu dava idari işleme karşı açılan dava olduğundan 6100 sayılı HMK’nun 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK’nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ İlk Derece Mahkemesince gerekçeli kararın davalı vekiline 04/05/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili 28/05/2020 tarihinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Müflis Bankanın tasfiye işlemleri ile ilgili olarak; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 106/5. maddesinde “Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.” hükmü yer aldığından Fon’un, Bankacılık Kanunu’nun uygulanması ile sınırlı olmak üzere İİK’nın sayılan bazı maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine haiz olarak bankayı tasfiye etmekle görevlendirildiğini, iflas idare memuru adaylarının Fon Kurulu tarafından belirlenmiş/tavsiye edilmiş olmasının TMSF’nin Bankacılık Kanunu uyarınca tek yanlı olarak almış olduğu idari nitelikte bir işlem olduğu kanaati ile idari işlem niteliği kazandırmayacağını, nitelikleri gereği Bankaların iflası durumunda daha etkin ve hızlı hareket edilmesini teminen bazı özel düzenlemelere ihtiyaç duyulmasının, kanun koyucunun bu konuda bazı özel düzenlemeler yapmasını gerektirdiğini ancak bu konularda TMSF’ye bir takım yetki ve sorumluluklar yüklenmiş olmasının, yapılan işlemlerin iflas prosedürü dışında yapıldığını veya işlemlerin bizzat idare (TMSF) tarafından yapıldığını göstermeyeceğini, İİK’nın “Sıra cetveline itiraz ve neticeleri” başlıklı 235. Maddesi “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar.” hükmünü havi olup, iş bu davaların adli yargının görev alanına girdiğinin ve Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun kanun metninde de açıkça yer aldığını, İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 22/01/2019 T., 2019/178 E. ve 2019/68 K. sayılı kararında; “uyuşmazlığın çözümünün adli yargı mercilerine ait olduğu ve kayıt kabul davalarında görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna ilişkin karar verdiğini, bu kararın istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdare Dava Dairesinin 2019/1448 E.,2019/ 2019 K. 04/09/2019 tarihli kararı ile 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine kesin olmak üzere karar verdiğini belirterek açıklanan sebeplerle istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.26/03/2020 tarih ve 31080 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı yasanın geçici 1.maddesinin 1/a bendi ile 26/03/2020 tarih ve 31114 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 29/04/2020 tarih ve 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun süresinde olduğu anlaşılmıştır. Dava, yönetim ve denetimi Fona intikal eden, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107/son maddesi gereğince faaliyet izni kaldırılarak ardından iflasına karar verilen müflis bankadan olan alacak talebinin, iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık ise, dava konusunun çözüm yerinin adli yargı mı, idari yargı mı olduğu, ilk derece mahkemesi tarafından verilen yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi kararının isabetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Müflis … Bankası A.Ş, BDDK’nın ve Fon Kurulunun kararları doğrultusunda fona devredilerek, 23/07/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 22/07/2016 tarihli BDDK kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107/son maddesi uyarınca bankanın faaliyet izni kaldırılmış, Fon Kurulunun 22/12/2016 tarihli kararıyla 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 106/3 maddesi uyarınca doğrudan iflasının talep edilmesi üzerine İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/41 E., 2017/942 K. sayılı kararı ile 16/11/2017 günü saat 15:28 itibariyle iflasının açılmasına, tasfiye işlemlerinin TMSF tarafından yürütülmesine karar verilmiştir. Kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2018/629 E., 2018/829 K. sayılı 09/05/2018 tarihli kararı ile ilk derece mahkemesi kararının yalnızca harç ile ilgili kısım yönünden düzeltilmesine karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine ise Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 27/01/2020 tarih, 2018/1539 E., 2020/406 K. Sayılı ilamı ile iflas kararı onanarak kesinleşmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun Faaliyet İzninin Kaldırılması Veya Fona Devir başlıklı 71.maddesinde; “Denetlemeler sonucunda bir bankayla ilgili olarak; a) Bu Kanunun 70 inci maddesi kapsamında alınması istenen tedbirlerin Kurul tarafından verilen süre içerisinde ya da her halükârda en geç oniki ay içinde kısmen ya da tamamen alınmaması ya da bu tedbirleri kısmen veya tamamen almış olmasına rağmen, malî bünyesinin güçlendirilmesine imkân bulunmadığı veya bu tedbirler alınmış olsa dahi malî bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit edilmesi, b) Faaliyetine devamının mevduat ve katılım fonu sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiğinin ortaya çıkması, c) Yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediğinin tespit edilmesi, d) Yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam değerini aşması, e) Hâkim ortaklarının veya yöneticilerinin, banka kaynaklarını, bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı veya dolanlı olarak kendi lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak kullandırması ve bankayı bu suretle zarara uğratması, hâllerinden bir veya birkaçının varlığı durumunda Kurul, en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla Fona devretmeye yetkilidir. Faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları bu Kanunda yer alan hükümlere göre, kalkınma ve yatırım bankaları ise genel hükümlere göre tasfiye edilir. Bu madde kapsamında alınan Kurul kararları Resmî Gazete’de yayımlanır. Yayım tarihi ilgililer bakımından tebliğ tarihi olarak kabul edilir.” Faaliyet İzninin Kaldırılması başlıklı 106.maddesinde “Bir bankanın bu Kanun hükümlerine göre faaliyet izninin kaldırılması hâlinde yönetim ve denetimi Fona intikal eder… Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya ilân edeceği başka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını ister. Bu görev ve yetki münhasıran Fona aittir. Bu şekilde yapılacak iflas isteminde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 179 uncu maddesinin iflasın ertelenmesine ilişkin hükümleri uygulanmaz… Yönetim ve denetimi Fona intikal eden banka hakkında iflas kararı verilmesi hâlinde Fon, iflas masasına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce, ancak Devletin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder. Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.” Fona Devredilen Bankalar İle İlgili Hükümler başlıklı 107.maddesinin 107/son fıkrasında “71 inci madde kapsamında temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışı ile ilgili süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık bir süre içerisinde tamamlanır. Fon Kurulu kararı ile bu süre üç ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Bu süre içinde devir, birleşme veya satışın tamamlanamamış olması hâlinde Fonun talebi üzerine Kurul bankanın faaliyet iznini kaldırır.” hükümleri yer almaktadır. 23 Şubat 2007 tarihli 26443 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin, Amaç ve Kapsam başlıklı 1.maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı, faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 106 ncı maddesine göre Fona intikal eden banka nezdinde bulunan sigortalı mevduat ve sigortalı katılım fonunun tespiti ve hak sahiplerine ödenmesi ile bu bankaların iflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”, Dayanak başlıklı 2.maddesi “Bu Yönetmelik 5411 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin son fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.” hükümleri yer almaktadır. Yönetmeliğin Fonun iflas talebi başlıklı 13.maddesinde “Ödenen sigortalı mevduat ve sigortalı katılım fonu için, Hukuk İşleri Daire Başkanlığının görüşü de alınarak Tasfiye Dairesi Başkanlığının önerisi ile banka hakkında doğrudan doğruya iflas talebinde bulunulmasına Fon Kurulu tarafından karar verilir”, İflas Dairesi, Alacaklılar Toplantısı Ve İflas İdaresi Görev Ve Yetkilerinin Kullanılması başlıklı 14.maddesinde “5411 sayılı Kanunun 106 ncı maddesi ile Fona verilen, ve 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerinin dışında kalan iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkileri, Fon adına Tasfiye Daire Başkanlığınca yerine getirilir. Tasfiye Daire Başkanlığının, iflas idare memurlarının seçilmesinden sonraki görev ve yetkisi, iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı yetki ve görevi ile sınırlıdır. Fon Kurulu, Fonun alacaklılar toplantısı yetkisi kapsamında Tasfiye Daire Başkanlığının önerisi ile iflas idare memurlarını kısmen veya tamamen görevden almaya ve bunların yerine seçilecek adayları belirlemeye yetkilidir.”, İflas Masasının Teşkili Ve Defter Tutulması başlıklı 17.maddesinde “İflasın açılması ile birlikte müflis bankanın bütün mal, hak ve alacakları iflas masasını teşkil eder. Tasfiye Daire Başkanlığı iflas dairesi sıfatıyla, müflisin masaya dahil olan tüm mal, hak ve alacaklarını tespit eder, iflas tasfiyesine ilişkin düzenlemeleri dikkate alarak defterini tutar ve muhafaza tedbirlerini alır…” İflas İdaresinin Seçimi Ve Alacaklılar Toplantısı başlıklı 20.maddesinde “Tasfiye Dairesi Başkanlığı, müflis banka hakkında Birinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere alınacak kararları ve seçilecek iflas idare memurlarının tesbiti amacıyla yeterli mesleki bilgi ve tecrübeye sahip aday isimlerini Fon Kuruluna sunar. Fon Kurulu iflas idare memuru adaylarını bu kişiler arasından belirler. Fon Kurulunca belirlenen adayların isimleri ile Birinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere alınan kararlar Tasfiye Dairesi Başkanlığı tarafından İcra Mahkemesine sunulmak üzere iflas müdürlüğüne bildirilir. İcra Mahkemesi Fonun sunduğu adaylar arasından seçeceği kişileri iflas idare memuru olarak tayin ettikten sonra seçilen memurlar göreve başlar.”, İflas İdaresinin Görevleri başlıklı 21.maddesinde “Tasfiye Dairesi Başkanlığı ve iflas müdürlüğü tarafından, iflas idaresi seçimine kadar yapılan işlemlere ilişkin bilgi ve belgelerin bir örneği iflas idaresine teslim edilir. İflas idaresi işlemleri, yazılı kararla yapılır. Kararlar çoğunlukla alınır. Alınan kararlardan bir suret iflas idaresinde muhafaza edilir, bir suret iflas müdürlüğüne ibraz edilir…” Sıra Cetvelinin Hazırlanması başlıklı 24.maddesinde “Fon, iflas masasına 2004 sayılı Kanunun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce, ancak Devletin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder. İflas idaresi, incelenen alacak kayıtları üzerine verilen red kararları ile hazırlanan sıra cetvelini 2004 sayılı Kanunun 234 üncü maddesi uyarınca iflas müdürlüğüne tevdi ederek aynı Kanunun 166 ncı maddesi uyarınca ilan eder. Fon alacağı masanın nakit durumuna göre sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin ödenir.”, Sıra Cetvelinin Düzenlenmesinden Sonra Yapılacak İşlemler başlıklı 25.maddesinde “Sıra cetvelinin usulüne uygun hazırlanıp iflas müdürlüğüne verilmesinden sonra iflas idaresince hazırlanan faaliyet raporu ve İkinci Alacaklılar Toplantısı kararlarına esas olacak hususlar Tasfiye Dairesi Başkanlığınca Fon Kuruluna sunulur. İkinci Alacaklılar Toplantısına ilişkin işlemler, iflas kararının kesinleşmesini müteakiben ifa edilir. Fon Kurulu, İkinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere; iflas idaresi tarafından hazırlanan faaliyet raporunu inceler, mevcut iflas idaresinin görevine devam edip etmemesi ve masanın menfaati için zorunlu bulunan kararları verir. Bu karar Tasfiye Dairesi Başkanlığı tarafından iflas müdürlüğüne ve iflas idaresine bildirilir. Lüzumu halinde İkinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere yukarıdaki işlemler aynen tekrarlanır.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Müflis bankanın 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 106, 107.maddeleri, 23 Şubat 2007 tarihli 26443 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında iflasına karar verilerek, tasfiye işlemlerinin devam ettiği ve tasfiyeye ilişkin işlemlerin tüzel kişiliği haiz Fon tarafından yürütüldüğü sabittir. Fon, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereği kendisine verilen görev ve yetki çerçevesinde tasfiye işlemlerini yürütmektedir. Ancak 5411 sayılı yasanın 106/5.maddesinde ifade edildiği gibi Fon’un görevi bankanın tasfiyesine yönelik ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere, Bankacılık Kanununun uygulanması ile sınırlıdır. Bu durumda yönetim ve denetimi Fon’a devredilen bankaların iflasına karar verilmesi halinde, iflas tasfiyesi Bankacılık Kanununda özel bir hüküm bulunmadığından İİK’nın ilgili maddelerine göre Fon tarafından yürütülecek, Fon’un 5411 sayılı yasanın 106/5.maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilecektir. Keza müflis bankaya ait iflas dosyası İstanbul … İflas Dairesinin … İflas sırasına kayıtlı olup, Fon’un 5411 sayılı yasanın 106/5.maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilmektedir.Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20.maddesinde Tasfiye Dairesi Başkanlığınca, iflas idare memurlarının tesbiti amacıyla yeterli mesleki bilgi ve tecrübeye sahip aday isimlerinin Fon Kuruluna sunulacağı, Fon Kurulu tarafından iflas idare memuru adaylarının bu kişiler arasından belirleneceği, belirlenen bu adayların İcra Mahkemesine sunulmak üzere İflas Müdürlüğüne bildirileceği, İcra Mahkemesince Fonun sunduğu adaylar arasından seçilecek kişilerin iflas idare memuru olarak tayin edilerek göreve başlayacağı düzenlenmiş iken İİK 223.maddesinin 1.fıkrasında ise iflas idaresinin üç kişiden oluşacağı, toplanan alacaklıların bu sayının iki katı olacak şekilde, yeterli bilgi ve tecrübeye sahip kişileri aday gösterileceği, bu adaylardan dört adedinin alacak tutarına göre ekseriyeti teşkil edenlerce, iki adedinin ise alacaklıların sayısı itibariyle ekseriyeti teşkil edenlerce seçilerek İcra Mahkemesine bildirileceği ve İcra Mahkemesinin ise iflas idaresini teşkil edecek üç kişiden ikisini alacak ekseriyetine sahip olanların gösterdiği dört aday arasından, birini ise alacaklı ekseriyetinin gösterdiği iki aday arasından seçeceği hükme bağlanmıştır. Her iki düzenlemede yöntem benzer olmakla birlikte, Fon tarafından yürütülen tasfiye işlemlerinde adayların tamamının Fon tarafından belirlenmesinin, alacaklıların iflas tasfiyesini kendi kendine yürütmesi ilkesine aykırı olduğu, tasfiyenin hakiminin alacaklılar olması sebebiye alacaklıların kararların alınmasına etki etme hakkını ortadan kaldırdığı düşünülebilir ve 5411 sayılı yasanın Fonun Kuruluş ve Bağımsızlığı başlıklı 111.maddesinde “Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur.” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde işlemin idari yönünün ağır bastığı söylenebilir ise de; bankanın tasfiyesine ilişkin iflas idare memuru adaylarının Fon tarafından belirleniyor olmasının ve tasfiye işlemlerinin Fon tarafından yürütülüyor olmasının nedeni, İİK 223.maddesinin 1.fıkrasına paralel şekilde bankanın iflasında muhtemelen en büyük alacaklı kitlesini oluşturacak olan tasarruf mevduatı sahipleri yerine Fon’un geçiyor olmasıdır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 106/3 fıkrasında yer alan “Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya ilân edeceği başka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını ister” düzenlemesi de bu yöndedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 106/5 uyarınca, bankanın iflası halinde Fon alacağının imtiyazlı alacak olarak İİK 206.maddede düzenlenen üçüncü sırada yer alacağı ve tasfiyenin İİK’da öngörülen sistemde fakat Fon tarafından gerçekleştirileceği hükme bağlanmış olup bu düzenlemenin konuluş amacı, iflas prosedüründe yer alan tüm organların yetkisinin tek elde toplanmasının temini ile iflas prosedürünün mümkün olduğu ölçüde hızlı ve verimli bir şekilde sonuçlandırılmasıdır. Fon’un tasfiyeyi gerçekleştirirken geniş yetkilerle donatılmış olması tasfiyeyi en iyi ve çabuk şekilde yapabilmesi, Fon’un bankanın iflası halinde mudilere yaptığı ödemeleri en kısa zamanda geri alabilmesini sağlamaya yöneliktir. Yine Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20.maddesi ile İİK 223.maddesinin 1.fıkrasındaki düzenlemede sonuç itibariyle görevli iflas idare memurlarının seçiminin İcra Mahkemesi tarafından yapılması karşısında, Fon’un iflas idare memuru adaylarını seçmesi ise bu işleme idari nitelik kazandırmaz. Ayrıca İİK 235.maddesinde “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 302 nci maddenin altıncı fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir.” düzenlemesi ile sıra cetveline yapılacak itirazlarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu açık şekilde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeyi bertaraf edecek nitelikte bir hüküm de bulunmadığından somut olaydaki uyuşmazlık yönünden de, asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2020/1009 E. 2020/2118 K. sayılı ve 16/06/2020 tarihli kararı incelendiğinde; … tarafından, Müflis … Bankası A.Ş. İflas Masasını Temsilen İflas İdare Memurlarına açılan sıra cetveline itiraz davasında İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/565 E. 2019/316 K. sayılı ve 04/04/2019 tarihli kararı ile uyuşmazlık hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş ve istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/2459 E 2020/319 K sayılı ve 06/02/2020 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kararın temyizi üzerine onanmıştır. (yine benzer nitelikte Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2020/1011 E. 2020/2117 K. sayılı ve 16/06/2020 tarihli, 2020/927 E. 2020/1866 K. sayılı ve 01/06/2020 tarihli kararları) Aynı uyuşmazlık konusuna ilişkin, Uyuşmazlık Mahkemesinin 2020/186 E. 2020/344 K. sayılı ve 28/05/2020 tarihli kararı incelendiğinde ise; Hazine ve Maliye Bakanlığı’na İzafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü tarafından, Müflis … Bankası A.Ş. İflas Masasını Temsilen İflas İdare Memurlarına açılan sıra cetveline itiraz davasında İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/649 E. 2018/1350 K. sayılı ve 28/12/2018 tarihli kararı ile uyuşmazlık hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair karar verilmiş ve istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 26/09/2019 tarihli kararı ile kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesi akabinde davacı tarafından bu kez İstanbul 6. İdare Mahkemesine dava açılmış, ilgili mahkemenin 2019/2417 E sayılı dosyasında uyuşmazlığın çözümünün adli yargı mercilerine ait olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek 20/12/2019 tarihli ara kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur. Uyuşmazlık Mahkemesince yapılan inceleme neticesinde ise davanın çözümünde adli yargının görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 6. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28/12/2018 gün ve 2018/649 E. 2018/1350 K. sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına oy birliği ile kesin olarak karar verilmiştir (yine benzer nitelikte Uyuşmazlık Mahkemesinin 2019/840 E. 2020/372 K. sayılı 22/06/2020 tarihli, 2020/383 E. 2020/436 K. sayılı 13/07/2020 tarihli, 2020/457 E. 2020/562 K. sayılı 28/09/2020 tarihli kararları). Anayasa’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36.maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın 158.maddesinde ise Uyuşmazlık Mahkemesinin, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili olduğu düzenlenmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 1.maddesinde “Uyuşmazlık Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.”, 29/1.maddesinde ise “Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları kesindir.” hükümleri yer almaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararları, Anayasal ve yasal düzenlemeler bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar Uyuşmazlık Mahkemesince işbu dosyaya münhasır verilen bir karar yok ise de aynı konuya ilişkin farklı dosyalarda adli yargının görevli olduğu yönündeki kesin kararı, yargı yolu görev uyuşmazlığını çözer mahiyette ve emsal niteliktedir. Benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının, hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Sonuç itibariyle, yasal düzenlemeler ile bankanın iflası halinde yürütülecek prosedür açısından Fon’a bir kısım yetkiler verilmiş ise de, özünde tasfiye işlemleri İİK hükümleri gereğince yapılmakta olup, Fon’un yanında İflas Dairesinin de bir kısım yetkileri devam etmektedir. İİK 235.maddesinde sıra cetveline itiraz davasının iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinde açılacağı açıkça düzenlemiş ve Uyuşmazlık Mahkemesinin emsal kararları ile yargı yolu görev uyuşmazlığında adli yargının görevli olduğuna karar verilmiştir. Bu hususlar dikkate alınarak somut uyuşmazlık adli yargının görev alanına girdiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi yönündeki kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/549 E, 2019/980 K sayılı 27/12/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1.a.4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4-Davalı 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 140. maddesi gereğince harçtan muaf olduğundan harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 5- Davacının yatırdığı başvuru ve karar harcının talebi halinde iadesine 6-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.4 bendi ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/11/2020