Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/1774 E. 2023/1219 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1774
KARAR NO: 2023/1219
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/244
KARAR NO: 2019/1061
KARAR TARİHİ: 26/11/2019
DAVA: Sigorta
KARAR TARİHİ: 13/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Tic. A.Ş.’ye ait Kocaeli Gebze Şekerpınar … Mah. … Cad. … No:… adresinde bulunan stok alanının davacı şirkete … no.lu Yangın Abonman Sigorta poliçesi ile 01.01.2014/2015 vadeli poliçe ile sigortalı olduğunu, alanın güvenlik işlemleri için 27.12.2012 imza tarihli sözleşme ile davalı şirketin görevlendirildiğini, riziko adresinde bulunan …, …, … plakalı 3 aracın 31.08.2014 tarihinde çalındığını, araçların farklı tarihlerde hasarlı olarak bulunduğunu, hasar tutarının 24.734,26 TL tutarında hasar meydana geldiğini ve bunun 08.06.2015 tarihinde sigortalıya ödendiğini, davacının TTK 1472. madde kapsamında halef olduğunu, sigortalının tüm talep haklarını temlik ettiğini, hırsızlığın meydana gelmesinde davalı şirketin ağır kusurlu olduğunu, gerekli tedbirleri almadıklarını, nitekim davalı yetkililerinin kusurlarını gizlemek için gerçek olmayan ifade vermesi için çalışanlarını yönlendirdiklerini kabul ettiklerini, davalıya gönderilen ihtarların sonuçsuz kaldığını belirtmiş ve 24.734,26 TL’nin 08.06.2015 ödeme tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının … Tic. A.Ş. ile yaptığı sigorta sözleşmesi gereği bedelin tamamını davalıdan almaya çalıştığını, tüm kusur sanki davalıdaymış gibi raporlama yaptığını, çitlerin eskimiş olduğunu, kapının açılıp kapanırken sorunlu olduğunu, ayrıca …’un komşusu … şirketi ile aralarındaki C kapısının (hırsızlığın olduğu kapı) yanındaki sınırda araç geçebilecek kadar boşluk olduğunu, bu nedenle davacı tarafından hazırlanan raporda olduğu gibi kapının kapatılması halinde dahi hırsızların o boşluktan faydalanarak araçları çalabilecek durumda olduklarını, bu nedenle tek etkenin kapıların tek araç geçebilecek derecede açık olması gibi değerlendirme yapılamayacağını, anahtarların da araçların üzerinde bırakıldığını, bu nedenle kusur değerlendirmesini kabul etmediklerini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Buna göre, davacı şirket ile dava dışı sigortalı … Tic. A.Ş. arasında 01/01/2014-01/01/2015 tarihlerini kapsayan … poliçe nolu yangın abonman sigorta sözleşmesi olduğu, rizikoya konu otoparktan 31/08/2014 tarihinde …, …, … plakalı araçların çalındığı, sonradan hasarlı şekilde bulundukları, yapılan expertiz incelemesine göre araçlardaki mevcut hasarın toplam 24.734,26 TL olduğu, davacı şirketçe zararın sigorta kapsamında kalması nedeniyle sigortalıya 08/06/2015 tarihinde bu miktarın ödendiği ve davalıya rücu edildiği, davalı ile dava dışı sigortalı arasında sigorta konusu yere ilişkin 27/12/2012 tarihli Koruma ve Güvenlik hizmeti sözleşmesi bulunduğu, davalının yeterli güvenlik ve koruma hizmeti yapmaması ve kusurlu olması nedeniyle davacının rücu talebinde bulunduğu, davalının kusurlu olmadıklarını savunduğu, alınan bilirkişi raporuna göre, söz konusu hırsızlık olayında davalı şirkete ait personelin görevli olduğu alanda yeterli denetim ve gözetim yapmadığı, yeterli eleman bulundurmadığından bahisle % 75 oranında kusurlu olduğu, davalı şirket personelinin ise araçların kontak anahtarlarını araç içerisinde bırakmaları nedeniyle % 25 kusurlu olduğunun belirtildiği, Mahkememizce de raporun hüküm kurmaya elverişli olduğunun anlaşıldığı, araçlardaki hasar açısından ise piyasa rayiçlerine uygun olduğunun belirtildiği, bu haliyle kusur durumuna göre davalının mesul olduğu miktarın 18.550,69 TL olduğunun kabulü ile ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline dair kısmen kabul”üne dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda bulunan hatalar giderilmeksizin hüküm tesis edildiği, davalı tarafça dava dışı sigortalıya uyarılarda bulunulduğu, güvenlik personelinin görev yerinden ayrılmaksızın yemek gibi ihtiyaçlarının karşılanması talebinin sigortalı firma tarafından karşılanmadığı, hırsızlık olayından sonra güvenlik zafiyetine sebep olabilecek tedbirlerin alındığı belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, sigorta poliçesi kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen davalıdan tazmini istemine ilişkindir. TTK’nin “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Poliçe; davacı sigorta şirketi ile dava dışı sigortalı … A.Ş. arasında 01/01/2014-2015 dönemlerini kapsar şekilde … nolu Yangın Abonman sigorta poliçe düzenlendiği ve iş bu poliçe ile Kocaeli, …, … Mah. … Caddesi, … Sokak No:… riziko adresinde, faaliyet konusu otopark (garajlar-açık) sigortalandığı ve ek teminatlar kısmında emtia-hırsızlık 10.000.000,00 TL sigorta teminat bedeliyle yer aldığı anlaşılmaktadır. Sözleşme; dava dışı sigortalı ile davalı arasında düzenlenen koruma ve güvenlik hizmeti sözleşmesinde, Kocaeli çayırova … Bölge … ada … parsel kayıtlı …, … parselde kayıtlı 35.236 m2, 26 m2 alanda kurulu milli stok sahasının idari, teknik ve depolama alanlarının oluşan tüm binaların proje sorumlusu da dahil olmak üzere 30 kişilik özel güvenlik teşkilatı ile silahsız olarak … Çayırova Kocaeli adresindeki milli stok sahası, idari teknik ve depolama alanlarından oluşan tüm binaları, çalışanları ve misafir ve ziyaretçilerin güven içerisinde bulunmaları, tesiste bulunan her türlü evrak emtia araç ve ekipmanlarının güvenliğinin sağlanması konularına ilişkin olduğu, davalının bu hizmeti kendi bünyesinde çalıştırdığı güvenlik görevlileri ile yerine getireceği, sigortalının görev bölgesinde ve sözleşme ekinde yer alan çalışma saatleri çizelgesinde uygun olarak toplam 24 özel güvenlik görevlisi 2 kişi resepsiyonist 1 kişi proje müdürü olmak üzere toplam 27 kişi olarak görev yapacağı, sigortalının gerekli gördüğü durumlarda kadronun nevi ve sayısında değişiklik yapabileceği kararlaştırılmıştır. Ekspertiz raporunda; uyuşmazlığa konu hasar ile ilgili muafiyet tenzili bulunmadığı, araçlarda sürtünmeden/çarpmadan dolayı hasarların oluştuğu, yetkili servis tarafından değiştirilen parçaların atılmış olması nedeniyle sovtaj çalışmasının yapılmadığı, … plakalı araç yönünden hasar onarım bedelinin toplam 11.601,64 TL, … plakalı araç yönünden hasar onarım bedelinin toplam 5.502,24 TL ve … plakalı araç yönünden hasar onarım bedelinin toplam 7.630,38 TL olmak üzere tazmin edilebilir tutarın toplamda (% 18 KDV hariç) 24.734,26 TL olduğu belirtilmiştir. Olay Raporu: davalı tarafça güvenlik hizmeti verilen sigortalının … Kocaeli adresinde bulunan mahalde 31.08.2014 günü saat 02.45 sıralarında tesisin C kapısı olarak tabir edilen araç stok sahasından Anadolu motor tesisine bitişik kuzeydoğu bölümünden giren kişilerin (tel çiftleri kıvırarak açması sonucunda açık bırakılan bölümlerden) sahadan 3 adet binek otomobili alarak güvenlik kapısından çıkarttıkları, araçların kapıdan çıkartılması esnasında çıkış kapısı arızalı olması sebebiyle tamamen kapalı olmadığı belirtilmiş olup bu tutanak güvenlik personeli tarafından imza edilmiştir. Tanık beyanı: Davalı firmanın güvenlik amiri olarak görev yapan tanık …’ın polis merkezindeki ifadesinde, 29.08.2014 günü saat 03:20 sıralarında vardiya amirinin kendisini telefonla araması ile güvenlik görevlisi …’ün stok sahası alanında ismini bilmediği bir şahsı görmesi üzerine bu şahsın çitin üzerinden kaçtığını söylediğini ve olay üzerine aynı gün 03:50 sıralarından iş yerine gittiğini, işyerine gelir gelmez çevreyi kontrol ettiğini ve o sırada polislerin işyerinden ayrılmış olduğunu, güvenlik görevlisi ve vardiya amirleri ile konunun istişare edildiğini, akabinde çiftlere dikenli tel çekildiğini, 31.08.2014 tarihinde de vardiya amiri …’ın kendisini arayarak C kapısında 3 arabanın çalındığı bilgisini verdiğini, olay yerine 03:20 sıralarında vardığını ve mekanik kapının araç geçecek kadar aralıklı olduğunu fark ettiğini, güvenlik görevlilerinin kapının bu seviyeye kadar kapanabileceğini söylediklerini 3-4 defa kapının test edildiğini ve kapının normal olarak kapandığını, olay yerine güvenlik noktasında kaç tane güvenlik görevlisinin olduğunu sorduğunu ve vardiya amiri güvenlik görevlilerinden …’in kumanya almak için güvenlik noktasından gitmiş olduğunun söylendiğini, kızgınlıkla kendilerine ifade verirken güvenlik noktasında olay esnasında 2 görevli olduklarını beyan etmelerini söylediğini belirtmiştir Dosyada mübrez …, … ve … plakalı araçların ruhsat örneklerinin incelenmesinde, her 3 aracında dava dışı sigortalı … A.Ş.’ye ait olduğu anlaşılmaktadır. İTÜ Makina Fakültesi Prof. Dr. …, İ.Ü. Ulaş ve Loj. Fak. Dr. Öğr. Üye. … ve Güvenlik Uzmanı … tarafından düzenlenen 18.09.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; Dava konusu olayda, davalı şirkete ait personelin görevli olduğu alanda yeterli denetimi ve gözetimi yapmadığı yeterli personel bulundurmadığı ve hırsızlığı engellemediği için %75 oranında asli kusurlu olduğu, dava dışı sigortalı şirket personelinin ise araçlarının kontak anahtarlarını almamaları ve araç üzerine bırakmaları nedeniyle %25 oranında tali kusurlu oldukları kanaatine varılarak iş bu kusur oranına (% 75) tekabül eden toplam 18.550,69 TL’nin davalıdan tahsil edilebileceği görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Mahallinde keşif yapılmak suretiyle bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış olup düzenlenen ek raporda, kök raporda yer alan görüş ve kanaatin devam ettiği belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalının %75 oranda kusurlu olduğunun kabulüyle, davanın kemen kabul kısmen reddine dair karar verilmiş olup, davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Somut davada, riskin gerçekleştiği 31.08.2014 tarihinde davalı ile dava dışı sigortalı arasında düzenlenen poliçenin yürürlükte olduğu, tespit raporlarından da anlaşılacağı üzere stok sahada bulunan araçların C kapısından başka giriş-çıkış yapabilecek bir yerin olmadığı, tahkikatın yürütülmesi esnasında ifade veren güvenlik görevlisi …’ın beyanından uyuşmazlığa konu edilen hırsızlık olayından önce de kimliği belirsiz kişi/kişilerin riziko adresindeki mahalde görüldüğünün anlaşıldığı, olayın gerçekleşme anı ve tespitler nazara alındığında davalı şirkete ait personelin görevli olduğu alanda yeterli denetim ve gözetim yapmadığından davalının asli kusurlu olduğu, dava dışı sigortalı firmanın yetkilisi …’nun ifadesinde araçların kontak anahtarının üzerinde olduğu, işyerinde bulunan güvenlik kamerasının olay yerini görmediğini belirtilmesi karşısında dava dışı sigortalının tali kusurlu olduğu ve bu haliyle davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın, dosyada yer alan bilgi ve belgeler, mahallinde yapılan keşif sonucunda elde edilen bulgular nazara alındığında, dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 148,60 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 316,79‬ TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 46,94 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu (harç yönünden) ile karar verildi. 13/09/2023
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir.Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçları’nın III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nin 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına” dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.