Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/176 E. 2021/242 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/176
KARAR NO : 2021/242
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2018
NUMARASI : 2017/1116 Esas – 2018/99 Karar
DAVANIN KONUSU: Yabancı Mahkeme Kararının Tenfizi
KARAR TARİHİ: 10/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nce 29/09/2017 tarihinde 3197/17 Esas sayılı kararla davalı … Tic. A.Ş. aleyhine müvekkili …’ne ödenmek üzere 364.598,70 USD’den 30/05/2017 tarihinden itibaren tediye tarihine kadar geçecek süre için aylık %2 oranında faize ve 29/05/2017 tarihine kadar hesap edilen 57.264,30 USD faizin ödenmesine, davalı şirketin müvekkiline 14.736,80 TL borcu için ise 30/05/2017 tarihinden itibaren tediye tarihine kadar geçecek süre için aylık %2 oranında faiz ödenmesine, davalı aleyhine hüküm ve dava masrafı olarak 10.140,00 TL’yi 29/09/2017 tarihinden tediye tarihine kadar %14 faiz + %16 KDV’nin yine davalı tarafından ödenmesine karar verildiğini, istinaf edilmediğinden hükmün 10/11/2017 tarihinde kesinleştiğini belirterek başkaca dava ve talep hakları ile ihtiyati tedbir talepleri saklı kalmak kaydıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti Lefkoşa Kaza Mahkemesi 29/09/2017 tarihli 3197/17 Esas sayılı dosyasının 29/09/2017 tarihinde verilen ve 10/11/2017 tarihinde kesinleşen kararının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle 5718 sayılı MÖHUK md.51 gereğince görevli mahkemelerin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davanın görevsizlik sebebiyle reddi gerektiğini, dava konusu ilama ilişkin MÖHUK 50/f.1 ve 54/ç maddelerinde düzenlenen tenfiz şartlarının mevcut olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında “T.C.ve KKTC Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma, Tanıma ve Tenfiz, Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Sözleşmesi” imzalandığını, anılan sözleşmenin iki ülke vatandaşlarının adli makamlar nezdinde savunma haklarının aynı şekilde kullanma imkanlarını teminat altına aldığını, sözleşmenin hukuki ve ticari konularda adli yardımlaşma başlıklı kısmının tebligat düzenleyen 5. maddesi uyarınca hukuki veya ticari konularda düzenlenen adli belgelerin diğer akit tarafın ülkesinde bulunan şahıslara sözleşmenin 6. maddesinde öngörülen usule göre tebliğ edilmesi gerektiğini, buna göre tebligatların iki ülkenin yetkili makamları arasında doğrudan doğruya gönderileceğini veya merkezi makamlar aracılığıyla yazışma yapılması gerektiğini, T.C. yönünden merkezi makamın Adalet Bakanlığı, KKTC yönünden İçişlerinden sorumlu bakanlık olduğunu, her iki devletin yetkili makamları veya merkezi makamları dışında diplomatik yoldan da talepte bulunma haklarının bulunduğunu, ayrıca diğer ülkede bulunan kendi vatandaşlarına Büyükelçilik ve Konsolosluk memurları vasıtasıyla da tebligat yapılabileceğini ancak Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 3197/17 sayılı dava yargılamasında müvekkili şirkete bu usule uygun tebligat yapılmadığını, müvekkilinin davadan haberdar olamadığını, yokluğunda davanın görülüp karara bağlandığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, müvekkilinin savunma hakkını kullanmasına fırsat verilmediğini, tenfizi talep edilen ilamın kesinleşmemiş olup MÖHUK m.50’deki kesinleşmiş olma şartını taşımadığından tenfizinin mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1116 E. 2018/99 K. sayılı 22/02/2018 tarihli kararında; “Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir.Tenfiz şartları 5718 sayılı yasanın 54. maddesinde düzenlenmiştir.Somut olayda; maddenin a ve b bentlerinde belirtilen şartların gerçekleştiği, KKTC ile Türkiye arasında imzalanan 27/10/1988 tarih 3490 sayılı Kanunla onaylanmış, 13/02/1989 tarih 20079 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan “Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma, Tanıma ve Tenfiz, Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Sözleşmesi”uyarınca MÖHUK 48/2 madde ve fıkrasında öngörüldüğü şekilde karşılıklılık mevcut olduğu, tenfizi istenilen kesinleşen KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesi kararına konu olan uyuşmazlığın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmediği, ilamın tacirler arasındaki sözleşmeden kaynaklanan alacağa ilişkin para borcunu içerdiği, yine yabancı mahkeme ilamının Türkiye’de tenfiz edilmesinde Türk kamu düzenine açıkça aykırı bir durumun olmadığı anlaşılmıştır. Davalı taraf MÖHUK 54/ç madde ve bendi ile iki ülke arasındaki uluslararası sözleşmenin tebligat maddelerine aykırılık nedeniyle tenfiz şartlarının oluşmadığını ileri sürmüştür.Tenfiz Hakimi yabancı mahkemede uygulanan usul kurallarını, vakıaları, delilleri, ihtilafa uygulanan maddi hukuk hükümlerini tanıma ve tenfiz davalarında revizyon yasağı ilkesi olduğu için inceleme konusu yapamayacaktır. KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 29/09/2017 tarihli 3197/17 sayılı kararının içeriğinden davalı tarafa celpnamenin aslına uygun bir suretinin tebliğ edildiği halde cevap vermediği ve yargılamanın davalı tarafın gıyabında devam ettiği, davacı vekilinin sunduğu tebliğ evrakları ve mahkeme ara kararına göre celpnamenin davalıya .. Blokları … Blok Kat:… Yeşilköy/İSTANBUL adresine bir özel kargo marifetiyle gönderilmek suretiyle tebliğ edilmesine karar verildiği, davalıya bu şekilde DHL hava yolu özel kargo vasıtasıyla tebligatın yapıldığı, dolayısıyla dava dilekçesi ve celpnamenin davalı tarafa kargo kanalıyla gönderildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar 5718 sayılı MÖHUK’un 54/ç maddesinde o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmış olması gerektiği belirtilerek yabancı mahkemedeki usul hükümlerinin uygulanmasında ve tebligat usulünde o yer kanunlarının geçerli olduğu, diğer bir ifadeyle yargılamanın usulü ve tebligatın hakimin hukukuna (lex fori) tabi olduğu düzenlenmiş ve davamıza konu olayda KKTC usul hükümlerine uygun olarak tebligat yapıldığı anlaşılmakta ise de, bu hususta iki ülke arasında (Türkiye-KKTC) özel uluslararası sözleşmenin de bulunduğu gözardı edilemeyecektir. Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki 27/10/1988 tarih ve 3490 sayılı Kanunla onaylanan 13/02/1989 tarih 20079 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan “Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma, Tanıma ve Tenfiz, Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Sözleşmesi”nin hukuki ve ticari konularda adli yardımlaşma başlıklı kısmının tebligatı düzenleyen 5.maddesinde, hukuki veya ticari konularda düzenlenen adli belgelerin diğer akit tarafın ülkesinde bulunan şahıslara sözleşmenin 6.maddesinde öngörülen usule göre tebliğ edilmesi gerektiği, buna göre tebligatların iki ülkenin yetkili makamları arasında doğrudan doğruya gönderileceği veya merkezi makamlar aracılığıyla yazışma yapılması gerektiği, T.C. yönünden merkezi makamın Adalet Bakanlığı, KKTC yönünden İçişlerinden sorumlu bakanlık olduğu, her iki devletin yetkili makamları veya merkezi makamları dışında diplomatik yoldan da talepte bulunma haklarının olduğu, ayrıca diğer ülkede bulunan kendi vatandaşlarına Büyükelçilik ve Konsolosluk memurları vasıtasıyla da tebligat yapılabileceği öngörülmüştür. İkili sözleşme özel düzenleme olduğundan daha genel düzenleme olan MÖHUK’dan önce uygulanmalıdır. Somut olayda davalıya özel kargo vasıtasıyla tebligat yapılmak suretiyle iki ülke arasındaki sözleşmenin tebligatı düzenleyen ve iki ülke vatandaşlarının da aynı şartlarda hukuki imkanlardan faydalanmalarını amaçlayan anılan maddelerine uyulmadığından davalının savunma hakkı ihlal edilmiştir. 5718 sayılı MÖHUK 54/ç madde ve bendi gereğince bu sebeple tenfiz koşulları oluşmadığından, davacının KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesi kararının tenfizine ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesinin 02/12/2016 tarih 2016/94 Esas, 2016/84 Karar sayılı kararı da aynı yönde bulunmaktadır.)” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Tenfizi istenilen kararın KKTC Lefkoşe Kaza Mahkemesinde yapılan yargılaması sırasında KKTC Hukuk Mahkemeleri Usul Tüzüğü 2. emir 2. nizam uyarınca davalıya tebligat yapılmasına rağmen, davalının davaya katılmayarak kendisini savunmadığını ve kararı istinaf etmediği için kararın kesinleştiğini, MÖHUK hükümlerinin amir olduğunu, KKTC Usul Hükümlerine göre usulüne uygun tebligat yapıldığı kesin olup mahkemece de bu husus kabul edildiğini ancak mahkemece sözleşmenin kabul edilip kanunun kabul edilmemesinin ve davanın reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1116 E. 2018/99 K. sayılı kararının kaldırılmasını, Lefkoşe Kaza Mahkemesinin 2017/3197 E. sayılı 29/09/2017 tarihli kararının tenfizine karar verilmesini, incelemenin duruşmalı yapılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava; KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 29/09/2017 tarihli 3197/17 sayılı yabancı mahkeme ilamının tenfizi istemine ilişkindir. Hukuk davalarına yönelik olarak yabancı mahkemelerden alınmış olan ilamların tenfiz edilebilmesi için öncelikle 5718 sayılı MÖHUK’un 50. maddesi gereğince yabancı mahkemenin kanunlarına göre kesinleşmiş bir karar olmalıdır. Kesinleşmiş karara ilişkin tenfizin şartları ise 5718 sayılı MÖHUK’un 54. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde gereğince; kararın verildiği devlet ile Türkiye Cumhuriyeti arasında karşılıklılık bulunması, kararın münhasıran Türk mahkemelerinin yetkisine giren bir konuda verilmemiş olması, kararın Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması, o yer kanunları uyarınca kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması gerekir.Tenfizi istenen KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 29/09/2017 tarihli 3197/17 sayılı kararında, istinaf yoluna başvurulmadığından kararın 10/11/2017 tarihinde kesinleştiği yazılıdır.Davacının iddiası, yargılama sırasında tebligatın KKTC usul hükümlerine göre yapılmış olması sebebiyle MÖHUK gereğince kararın kesinleştiği ve tenfiz şartlarının oluştuğu yönünde olup, davalının savunması ise KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, usulüne uygun tebligat yapılmadığı için davalının davadan haber olmadığı, davanın yokluğunda görülüp karara bağlanmış olması nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiği, bu nedenle kesinleşme şerhinin hükümsüz olduğu, kesinleşmiş bir kararın bulunmadığı için tenfiz şartlarının oluşmadığı yönündedir. Somut olayda uyuşmazlık, KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalıya yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığının tenfiz yargılamasında değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı, bu bağlamda tenfizi istenen kararın kesinleşip kesinleşmediği ve tenfiz şartlarının oluşup olmadığı hususlarında toplanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki 25/12/2987 tarihinde imzalanan ve 27/10/1988 tarihli 3490 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan, 13/02/1989 tarih 20079 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma, Tanıma ve Tenfiz, Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Sözleşmesinin 5.maddesinde, “a.Hukuki ve ticari konularda akit taraflardan birinin ülkesi yetkili makamlarınca düzenlenen adli veya adli olmayan belgeler, diğer akit tarafın ülkesinde bulunan şahıslara hangi ülke vatandaşı olursa olsun 6 ncı maddede öngörülen usule göre tebliğ edilir.b.İşbu Sözleşmenin bu bölümünde geçen “Talep Eden Devlet” deyiminden tebliğ edilecek belgelerin düzenlendiği Devlet, “Talepte Bulunulan Devlet” deyiminden de belgelerin tebliğ olunacağı Devlet anlaşılır.”Sözleşmenin 6.maddesinde; “a.Her türlü tebliğ evrakı iki nüsha Türkçe olarak düzenlenir. Belgeler iki ülkenin yetkili makamları arasında doğrudan doğruya gönderilir veya merkezi makamlar aracılığıyla yazışma yapılır. (Türkiye Cumhuriyeti yönünden Merkezi Makam Adalet Bakanlığı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yönünden İçişlerinden sorumlu Bakanlıktır.)b.Tebliğ için gönderilen belgelerin nelerden ibaret bulunduğu, mahiyeti ve belgelerde varsa belirlenen süreler, gönderen makam, tarafların isim ve sıfatları ile tebliğ olunacak muhatap kişi ya da kuruluşun açık adresinin yer aldığı bir talepname düzenlenir. Bu talepname talep eden Devlet Yetkili Makamınca hazırlanır.c.Her iki devletin yetkili makamları veya merkezi makamları dışında diplomatik yoldan da talepte bulunma hakları vardır. Ayrıca diğer ülkede bulunan kendi vatandaşlarına Büyükelçilik ve Konsolosluk Memurları vasıtasıyla da tebligat yapılabilir.d.Belgelerin tebliğ edildiğine veya tebliğe engel çıkmışsa bu durumun açıklanmasına dair belge, makbuz ve tutanaklar da yukarıdaki fıkrada belirtilen makamlar aracılığıyla gönderilir.e.Tebligat talep eden ve talepte bulunulan her iki ülkenin yetkili makamları yukarıda sözü edilen belgelerin tebliğ ve kapsamı konusunda açıklayıcı ve tamamlayıcı belge ve bilgi isteyebilirler. Bu konuda her iki ülkenin yetkili makamları doğrudan yazışma yapabilirler.” hükümleri yer almaktadır. Sözleşmenin 7. maddesinde; tebliğ işleminin, talepte bulunulan Devletin bu hususta yetkili makamları aracılığı ile yapılacağı, talep eden Devletin Yetkili Makamının isteği üzerine talepte bulunulan Devlet tarafından kendi ülke kanununda belirtilen tebliğ usulünden biri ile milli kanuna aykırı bulunmadığı takdirde, varsa istenen özel usulde tebliğ istemi yerine getirileceği düzenlenmiştir.
Sözleşmenin 14. maddesinde hukuki ve ticari konularda menkul, gayrimenkul, diğer hak ve alacaklarla, kişi haklarına ilişkin tenfiz; kararın talep eden devlet yetkili mahkemesince verilmiş ve talepte bulunulan devlet mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuya ilişkin olması, kendisine karşı tenfiz istenen tarafın hükmü veren mahkemeye usulüne uygun olarak çağrılmış veya mahkemede temsil edilmiş olması, kararın verildiği Devlet kanununa göre kesin veya kesinleşmiş olması ve kararın o Devlette icra kabiliyetini haiz olması, kararın tenfiz talebinde bulunulan Devletin kamu düzenine açıkça aykırı herhangi bir hususu taşımaması, talepte bulunulan Devletin yetkili adli makamınca aynı konuda verilmiş ve kesin hüküm kuvvetini haiz bir adli kararına aykırı bulunmaması, tenfize konu olan kararın verilmesinden önce, talepte bulunulan Devletin hiçbir mahkemesinde tarafları ve konusu aynı olan ve aynı olaylara dayanan bir dava açılmamış olması şartlarına bağlanmıştır. Sözleşmenin 14. maddesi ile tenfiz kararı verilmesi, kendisine karşı tenfiz istenen tarafın hükmü veren mahkemeye usulüne uygun olarak çağrılmış veya mahkemede temsil edilmiş olması şartına bağlanmış, tebligatın hangi usulde yapılacağı ise sözleşmenin 5. ve 6. maddesinde açık olarak düzenlenmiştir. KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesinde dava dilekçesinin davalıya özel kargo marifetiyle tebliğ edilmiş olması sebebiyle, sözleşme hükümlerine göre usulüne uygun tebligat yapılmadığı için davalının savunma hakkının kısıtlandığı açık olup, dava tarihinde usulünce kesinleşmiş yabancı mahkeme kararı bulunmadığından, MÖHUK 54/1.ç bendi uyarınca tenfizin yasal şartlarının oluşmadığı yönündeki ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/02/2020 tarih 2020/75 E. 2020/1580 K. sayılı, 27/02/2020 tarihli, 2019/1865 E. 2020/2121 K. sayılı ilamları da aynı yönde olup Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal mahiyetteki 24/02/2020 tarih 2019/3668 E. 2020/1914 K. sayılı ilamında; “…Dava, yabancı mahkeme kararının tanınmasına ve tenfizine ilişkin olup bölge adliye mahkemesince kararın tenfizine karar verilmiştir. Davalı vekili davaya cevabında yabancı mahkeme tarafından yapılan yargılama sırasında tebligatların müvekkiline usulüne uygun olarak yapılmadığını ve bu nedenle müvekkilinin savunma haklarının kısıtlandığını savunmuştur. Bu durumda bölge adliye mahkemesince, 13/02/1989 tarih ve 20079 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan, 3490 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma, Tanıma ve Tenfiz, Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Sözleşmesi ve özellikle anılan sözleşmenin 5, 6, 7 ve 14. maddeleri kapsamında davalının savunmalarının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi…” gerektiği belirtilmiştir. Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.l bendi gereğince REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harsından, davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılaması için davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/03/2021